Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Tiyatro Oyun Tanıtımları

Gönderen Konu: Tiyatro Oyun Tanıtımları  (Okunma sayısı 17353 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« : Eylül 12, 2008, 11:01:24 ÖS »
Divane Ağaç (Yunus Emre)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları

Başlangıç Yılı : 2007


Kadro :
Yazan : Turgay Nar
Yöneten : Hüseyin Köroğlu

Dekor Tasarımı : Hakan Atak
Kostüm Tasarımı : Feyza Zeybek
Koreografi : Özge Midilli
Dramaturgi : Dilek Tekintaş
Işık Tasarımı : Mahmut Özdemir
Efekt Tasarımı : Ersin Aşar

Oyuncular: Erhan Abir,
Tomris İncer,
Zümrüt Erkin,
Meriç Benlioğlu,
Çağlar Yiğitoğullari,
Eraslan Sağlam,
Esin Umulu,
Pelin Budak,
Özge Midilli.


Oyun Hakkında :
Konu: Anadolu’da kanlı Moğol istilası sürmektedir. Kün Ana Yunus'u henüz doğurmuştur, ‘albastıya’ girer: Gördüğü sanrılar, hayaller, rüyalar içinde başka bir zaman dilimine geçer, Yunus Emre’nin mezarını arar. Önce Yunus’un asası Divane Ağaç’la, sonra Hacı Bektaş-ı Veli, Dervişler ve Yılan’la karşılaşıp hikâyelerini dinler. Anlatılan Hallac-ı Mansur, Attar’ın kuşları, Ceylan ve Mecnun, Fırat ile Dicle’nin hikâyeleri ile iz sürer… Ve yılan tarafından ısırılınca gerçek zamana döner…

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #1 : Eylül 12, 2008, 11:04:42 ÖS »
Bayazıt

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları



Başlangıç Yılı : 2007

Kadro :
Yazan : Jean Racine
Çeiren - Yöneten : Başar Sabuncu
Dekor : Başar Sabuncu
Kostüm : Canan Göknil
Işık : İlhan Ören
Müzik : Selim Atakan

Oyuncular:
Can Başak,
Mehmet Avdan,
Şebnem Köstem,
Hümay Güldağ,
Ahmet Özaslan,
Işıl Zeynep Tangör
Yonca İnal.



Oyun Hakkında :
Konu:
Osmanlı saray dünyasını aşk, öç alma, çaresizlik ve iktidar açılarından işleyen oyun yazarın doğuya bakışı ile tarihi iç içe sunuyor. Padişah 4.Murat Bağdat Seferi’ndeyken Topkapı Sarayı’nda olanlar gösteriliyor.


****************************

Bir Yorum;

Aşırı hızın neticesi

Hasan Anamur

'Bayazıt'

Başar Sabuncu, Racine'in yazdığı beş perdelik 'Bayazıt'ı tek perdeye indirmiş. Ne var ki bu aşırı hızlandırılmış akış, kişilerdeki duyguların, çatışma ve değişimin seyirciye yeterince aktarılabilmesini zora sokuyor



İstanbul Şehir Tiyatrosu (İŞT), bir başyapıtı, Fransız Tiyatrosunun en büyük yazarlarından Racine'in 'Bayazıt'ını (Bazajet) sahneliyor. Tragedyayı sahneye koyan Başar Sabuncu, oyunun Reşat Nuri Darago tarafından yapılan ve 1946'da Milli Eğitim Bakanlığı'nca yayımlanan çevirisinden genelde farklı ve ilginç yeni bir çevirisini de gerçekleştirmiş. Çevre tasarımı da Başar Sabuncu'nun.
Fransızların kendi Shakespeare'leri olarak gördükleri Racine'in bugüne kadar Türkiye'de yalnızca bir tragedyası sahnelenmişti: Munis Faik Ozansoy'un çevirdiği, 1968-69, 1969-70 sezonlarında Ankara Devlet Tiyatrosu'nda Julien Bertheau'nun geleneksel bakış açısıyla sahneye koyduğu 'Andromak'. Sabuncu ve İŞT ikinci bir Racine tragedyası getiriyorlar sahneye. Yalnız bunun için bile kutlanmaları gerek.
'Bayazıt', konularını her zaman eskil Yunan ve Roma'dan alan klasik Fransız tiyatrosu tarihinde bir ilki oluşturur: olay tragedyanın yazılışıyla neredeyse aynı dönemde yaşanmış bir olaydır. Racine böyle bir konu seçerek tragedyanın zaman içinde uzaklık ilkesine aykırı davrandığı yönündeki eleştirileri Osmanlı uygarlığının Batı anlayışına ve yaşamına eskil dönemler kadar uzak olduğunu, dolayısıyla bu 'mesafe'nin 'Bayazıt'a aynı prestiji kazandıracağını ileri sürerek yanıtlamıştır.
Racine'in tragedyaları yapı, içerik, kurgu, şiirsel anlatım, başkişilerin çözümlenir gibi olurken yeniden düğümlenen sorunları, ilişkileri, inançları, iç çatışmaları, duygularına inatçı bağlılıkları, bu arada olayı çevreleyen siyasal entrikaların değişkenlikleri, yazgının önlenemez gerçeğinin tüm korkunçluğuyla yansıtılması açılarından tiyatro repertuvarının sahnelenmesi güç oyunlardandır. Racine'in yapıtlarının başlıca özelliklerinden biri de trajik yazgıyı tanrıların değil ölümlülerin kendilerinin belirlemesidir.
IV. Murat (özgün metinde Amurat) Bağdat seferine çıkarken kardeşi Bayazıt'ın öldürülmesini buyurmuştur. Ancak saray kaynamaktadır: Murat'ın eşi Roksan (Roxane) Bayazıt'a vurgundur ve kendisine yâr olması koşuluyla tüm yönetimi ona devretmeye hazırdır; ancak Bayazıt, Atiye'ye (Athalie) âşıktır... Sadrazam Osman'sa (Osmin) durumu kendi çıkarına göre yönlendirmek istemektedir;


Kişi adları Türkçeleşmiş


Başar Sabuncu, 'Bayazıt'ı sahneye ilginç bir yaklaşımla etkileyici biçimde yansıtmış: beş perdelik tragedyayı tek perdeye indirerek eylemin akışını belki aşırı derecede-hızlandırmış; kısalttığı metnin şiirselliğini arka plana çekmiş; Roksan dışındaki kişi adlarını Türkçe karşılıklarıyla vermiş, görsel düzeydeyse, çevre (Başar Sabuncu), giysi (Canan Göknil) ve müzik tasarımlarında (Selim Atakan) farklı bir yaklaşım izlemiş, bir tür 'evrensel fusion'a gitmiş: bir dehliz olan mekân Osmanlı sarayını doğrudan çağrıştırmıyor; oyun alanını çepeçevre saran kıvrılmış Yunan sütunları ile bir köşeden seyircilere bakan Yerebatan Sarnıcı'nın ünlü ters dönmüş Meduza başı genel olarak tarihe ve mitologyaya bir gönderme niteliğinde. Sabuncu giysilerle de eylemi zamana ve uzama yaymış. Roksan'ın şalındaki hilaller dışında hiçbir şey saray giysilerini, hatta mekânı doğrudan çağrıştırmıyor. Etkili müzik de aynı yaklaşımı pekiştiriyor.


Siyasal entrika ön planda


Ne var ki bu aşırı hızlandırılmış akışla kişileri parçalayan duyguların, çatışmaların, tavır alışların, değişimlerin nedenleriyle birlikte seyirciye her zaman sindirilerek aktarıldığını söylemek kolay değil. Sahnede, kişilerin duygusal çıkmazlarının derinliğine irdelenmesinden ve trajik sona gidiş aşamalarının vurgulanmasından çok siyasal entrikalarla güç gösterilerinin gerçek tragedyayı örttüğü bir olay sergileniyor. Duygularsa, genelde, ancak kalın çizgilerle dışavurulabiliyor. Roksan (Şebnem Köstem) âşık bir kadının umutlarından, beklentilerinden, düş kırıklıklarından, çırpınışlarından, çaresizliklerinden çok öfkesini oynuyor. Tepesinde dolaşan ölüm tehdidine rağmen kişiliğinden, gerçek duygularından ödün vermeyen Bayazıt (Ahmet Özaslan) soluk bir kimliğe bürünmüş. Atiye'yse (Hümay Güldağ) Bayazıt'la paylaştığı içten duyguları seyirciye daha ince çizgilerle aktarabiliyor. Sonuçta tragedya başkişilerin sonlarını hazırlayan trajik derinliklerden çok sanki sadrazam Osman'ın (Can Başak) entrikalarına odaklanmış.
Bütün bu nitelikleriyle, 'Bayazıt' görülmesi gereken bir gösterim.
« Son Düzenleme: Eylül 12, 2008, 11:56:11 ÖS Gönderen: stalker »

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #2 : Eylül 12, 2008, 11:06:50 ÖS »
Tekrar Çal Sam

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları



Başlangıç Yılı : 2008


Kadro :

Yazan : Woody Allen
Çeviren : İhsan Mursaloğlu
Yönetmen : Ragıp Yavuz
Dramaturg : Arzu Işıtman
Dekor Tasarımı : Barış Dinçel
Kostüm Tasarımı : Duygu Türkekul
Işık Tasarımı : Murat Özdemir
Efekt Tasarımı : Yusuf Tuncer

Oyuncular
U.Arda Aydın,
Sevtap Çapan,
Emrah Özertem,
Sezai Aydın,
İrem Arslan,
Sevinç Erbulak,
Derya Çetinel.



Oyun Hakkında :
Konu

Çıkmazlarını aşmak için beyninde yaşattığı kişilerle, zaaf ve korkuları ile konuşan ve kişiliğini arayan bir adamın trajikomik hikâyesi. Aynı zamanda bir sevda hikâyesi. Sinema eleştirileri yazan ve hayallerle yaşayan Allan Felix karısı tarafından terk edilmiştir. Hayatını yeniden düzenleme çabası komik bir kâbusa benzemektedir. Çünkü hayata kendisi gibi değil, hayranı olduğu Humphrey Bogart gibi bakmakta, ona özenmektedir. Tek isteği, biten evliliğinin acısını atlatabilmek için kendine uygun bir kızla birlikte olabilmektir. Paradan başka bir şey düşünmeyen işadamı Dick ve onun sorunlu karısı Linda’nın yardımı ile uygun bir “kız arkadaş” arayışına koyulur. Bu süreçte eski karısı Nancy ile Bogart’ın hayalleri onun peşini hiç bırakmaz. Acaba tehlikeli bir aşk macerası onu kendi kimliğine kavuşturabilecek midir?

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #3 : Eylül 12, 2008, 11:09:49 ÖS »
Lüküs Hayat

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları



Başlangıç Yılı : 1984



Kadro :
Yazan : Ekrem Reşit Rey
Müzikali Besteleyen : Cemal Reşit Rey
Yönetmen : Haldun Dormen
Koreografi : Selçuk Borak
Dekor : Nilgün Gürkan
Kostüm : Canan Göknil
Müzik Düzenlemesi : Esin Engin
Müzik Yönetimi : Hakan Elbir

Oyuncular:
Zihni Göktay,
Funda Postacı,
Savaş Barutçu,
Derya Kurtuluş,
Sezai Aydın,
Aslı Aybars,
Ali Gökmen Altuğ,
Ayşegül İşsever,
Münir Kutluğ,
İrem Arslan,
U.Arda Aydın,
Çağrı Hün,
İlhan Kilimci,
Betül Kızılok,
Tuğrul Arsever,
Ümran İnceoğlu,
Çağlar Yiğitoğulları,
Can Ertuğrul,
Samet Hafızoğlu,
Cem Uras,
Reyhan Karasu,
Müge Çiçek.



Oyun Hakkında :
Konu:

Küçük hırsızlıklarla geçinen Rıza ile Fıstık bir zengin evine girince kendilerini kıyafet balosunda bulurlar. Balonun en gözde kişileri olurlar. Batılılaşmayı bir özenti olarak yaşayan insanların hali hicvediliyor.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #4 : Eylül 12, 2008, 11:14:32 ÖS »

Leyla İle Mecnun "Aşkın Gizli Tarihi"
Prof. Dr. İskender Pala
                     

Kadro:
Yöneten:   Ali Taygun
Dekor Tasarımı:   Ali Cem Köroğlu
Kostüm Tasarımı:   Ali Cem Köroğlu
Müzik:    Yalçın Tura
Işık:    Önder Baykul
Dramaturg:   Tarık Günersel
Hareket tasarımını:    Pınar Ataer
Orkestra şefi:    Erdem Çöloğlu
Koro şefi:   Gökçen Koray
 


Oynayanlar:
Tülay Uyar (Leyla),
Caner Akın (Mecnun),
Meddahlarbaşı Metin Çoban, Ergun Işıldar;
Leyla (Soprano), Nazlı Deniz Boran, Tülay Uyar, Serap Göğüş, Gökçe Es Kılıç,Ece Yönt;
Leyla (Meddah), Gökçe Eskılıç, Özgül Sağdıç, Berna Anıl, Yasemin Güvenç, Sibel Mutlu, Özge O'neill, Nurdan Kalınağa, Zeynep Özyağcılar;
Leyla (Dansçı), Senem Oluz;
Mecnun (Tenor), Caner Akın, Bilal Doğan, Mete Taşın;
Mecnun (Meddah), Burak Demir, Barış Aydın, Emrah Bozkurt, Özgürefe Özyeşilpınar, Murat Taşkent;
Mecnun (Dansçı), Murat Kalfagil, Mustafa Tutuş; Mülevvah, Toron Karacaoğlu, Tolga Coşkun;
Mülevvah (Bas), Alp Köksal, Mehmet Tıknaz;
Mecnun'un Annesi, Zuhal Yunga (alto), Berna Anıl (Mezzo Soprano),
Leyla'nın Annesi, Güzin Özyağcılar, Berna Adıgüzel;
Leyla'nın Babası, Tankut Yıldız; Nevfel, Ersin Umulu;
İbn Selam, Barış Çağatay Çakıroğlu; Avcı, Göksel Arslan;
Avcı (Dansçı), Okan Patırer;
Meddahlar, Ece Okay, Berna Adıgüzel, Işık Yönt, Suphiye Günaltay (Soprano), Ece Yönt (soprano), Berna Anıl (Mezzo Soprano), Bahar Özge Göze (alto), Cihan Kurtaran (tenor), Berk Samur (tenor), Tolga Coşkun (bariton), Özgürefe Yeşilpınar (bariton);
Dansçılar, Murat Çoruh, Doğan Şirin, İbrahim Ulutaş, Serhat Kural, Mete Taşın (tenor), Arda Alpkıray, Başar Engin Tuğut, Pınar Alkan, Selin Türkmen, Gülçin Akhan, Gülsem Mutlu, Senem Yıkılmaz,
Koro; Aslı Sekil (Soprano), Ahu Karaduman (soprano), Nazlı Gülüm Köker (mezzo soprano), Zeynep Begüm Torunoğlu (alto), Mete Taşın (tenor), Burak Bayraktar (tenor), Alp Köksal (bariton), Mehmet Tıknaz (bas), Orhan Onur Özcan (tenor) rol alıyor.
 


Konusu:
Oyunumuzun konusu kısaca şöyle: "İki genç birbirine âşık olur. Bunun üzerine görüşmeleri engellenir. Kays Leyla'dan vazgeçmek istemez. Davranışlarını garipseyen etraf ona 'Mecnun' demeye başlar. Delikanlı 'Leylâ' için her şeyi yapmaya hazırdır. Âşıkların birliğini savunanlar engel olanlarla çatışmaya başlar…"

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #5 : Eylül 12, 2008, 11:51:42 ÖS »

YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ (Müzikal Oyun)
Aziz Nesin


   

Kadro
Yöneten: Y.Kenan Işık
Çeviren: Başar Sabuncu
Dekor Tasarımı: Rıfkı Demirelli - M.Emin Kaplan
Kostüm Tasarımı: Duygu Türkekul
Işık: Fatih Mehmet Haroğlu
Koreografi: Çiğdem Gürel - Y.Kenan Işık
Müzik: Timur Selçuk

Oynayanlar:
Derya Kurtuluş,
Ezgim Kılınç,
Nur Saçbüker,
Hasibe Eren,
Kahraman Acehan,
Ergün Işıldar,
Şevket Avşar,
Mehmet Bulduk,
Can Doğan,
Savaş Barutçu,
Tuğrul Arsever,
Mert Turak,
Yalçın Avşar,
Mevlüt Demiryay,
Osman Gidişoğlu,
Volkan Ayhan,
Murat Güreç,
Murat Üzen,
Hamit Erentürk,
Reyhan Karasu,
Selin Türkmen,
Senem Oluz,
Berna Adıgüzel,
Nurdan Kalınağa,
Tolga Coşkun,
Tankut Yıldız,
Özgür Efe Özyeşilpınar,
Göksel Arslan,
Cihan Kurtaran,
Yasemin Güvenç,
Özge O'neill,
Bahar Özge Göze,
Yılmaz Arda Alpkıray,
Okan Patırer,
Doğan Şirin,
Berk Samur


Konusu:
Her şeyin yolunda gittiği şirin, sevimli kasabasında mutlu, huzurlu yaşayan bir birey -adına Yaşar diyelim- bürokrasinin bilmeyerek, kimi zaman da bilerek yaptığı bir yanlışlık nedeniyle huzurlu kasaba ortamından bürokrasinin çarklarına takılır ve bir suçluya dönüşür. Sonrasında da devletin başına bela olacak bir metafora… "Kara Kaplı Nizami"ye…
« Son Düzenleme: Eylül 12, 2008, 11:53:06 ÖS Gönderen: stalker »

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #6 : Ekim 15, 2008, 06:14:41 ÖÖ »
BAVUL HİKAYESİ (Yeni Oyun)

Yazar: Raşit Çelikezer
Reji: Turgay Kantürk
Dekor Tasarımı: Ethem Özbora
Kostüm Tasarımı: Medine Yavuz
Işık Tasarımı: Ayhan Güldağları
Müzik: Tolga Çebi

Oyuncular: Işıl Dayıoğlu, Nışan Şirinyan

Uzun yıllara yayılan bir kadın erkek ilişkisinin temel kırılma nokraları üzerine kurgulanmıştır. Çatışma, evlilikle birlikte ilişkideki beklentilerini bulamayan, monotonluktan dolayı kendini bu ilişki çarkından kurtarmak isteyen, ama bunu yaparken başka bir ilişkinin batağına saplanan erkekle, bu evliliği sürdürme arzusu duyan, ama onurunu kurtarmak adına da kocasına direnemeyen Kadın'ın tutumları üzerine kuruludur. Ama sonuçta herkes değişmekte ve olgunlaşmakta, bu da bir ilişkiden ne beklediğimizi ve nasıl yürütmeyi tercih ettiğimizi netleştirmektedir.

Reji Asistanları: Emrah Eren, Gökhan Bozkurt
Sahne Amiri: Mahsuni Yılmaz
Işık Kumanda: Halit Akgül
Kondüvit: Tankut Saraçoğlu

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #7 : Ekim 15, 2008, 06:20:45 ÖÖ »
Yeraltından Notlar

Konu : Akıl gerçekten de insan eylemlerinde en belirleyici yönlendirici midir? İnsan yönünü sadece aklıyla bulabilir mi? Diyelim ki biri, kendine akılcı bir yön belirledi, bu her zaman o kişinin çıkarlarına uyar mı? Yoksa bir insan, kendini “akıl dışı” bir isyanla da var edebilir mi?




Yazan : Fyodor Dostoyevski
Çeviren : Mehmet Özgül
Uyarlayan ve Yöneten : Özgür Yalım
Dekor Tasarım,Kostüm Tasarım : Ali Cem Köroğlu
Işık Tasarım : Önder Arık
Müzik : Alexander Petihof
Koreografisi : Erdal Uğurlu
Oynayanlar : Payidar Tüfekçioğlu, Alptekin Serdengeçti, Ömer Hüsnü Turat, Saydam Yeniay, Ali Fuat Çimen, Ayhan Anıl, Tuna Öztunç, Rezzak Aklar, Ezgi Çelik, Seyhan Zemberek, Sadık Takır, Ezgi Hiçyılmaz, Hande Gürak, Nevşim Erzat, Yıldız Durucan, Gözde Okur



MUTLAKA SEYREDİLMESİ GEREKEN BİR OYUN: "YERALTINDAN NOTLAR"
Üstün Akmen
 
    Dostoyevski'nin “Yeraltından Notlar (Zapiski iz Podpolya)”ını 1962 yılında Nihal Yalaza Taluy'un çevirisinden (Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları) okumuştum. Çaresiz bir insanın hayat karşısında tutunamamasının, ruhsal olarak yaralanmasının, varoluşunu dünyaya haykırmak isterken, giderek kabuğunda büzüşmesinin öyküsüydü. 19 yaşındaydım, ama özellikle, “Yeraltı” başlığı altındaki kısa bölümler çok ilgimi çekmişti. Yani, kahramanın kendi düşüncelerini ortaya koyduğu konuşmalar…
 
İNSAN KIRMAKTAN ALINAN ZEVK
    "Sulu Sepken Üzerine” adlı ikinci bölümde ise, kahramanın kimliğinin ortaya çıkarılışındaki ustalığa hayran kalmıştım. Kahramanın karakteri nasıl güzel irdelenmişti! Ya insana bakış açısı? Bir yanda aşağılanmış, hastalık derecesinde vicdanlı toplum insanları, diğer yanda yeraltı insanını benliğinde birleştirmekten aciz küçük bir memurun öfkeli ve bunalımlı monologu… Yazarımız, kendini anlatan bir biçemde, günlük ya da anı yazar gibi samimi bir ifadeyle kişiliğini, içinde bulunduğu psikolojik durumu anlatıyordu. 40 yaşlarındaydı. “Yeraltı” olarak nitelediği küçük, köhne bir odada yalnız yaşamakta, bulunduğu noktadan bakarken insanın varlık nedenini ve dünyadaki yerini sorgulayan bir bakış açısıyla düşüncelerini sıralamaktaydı. 20 yıldır bu şekilde yaşadığını, kendi halinde yaşayan bir memurken kalan miras nedeniyle emekli olduğunu, içine çekildiğini anlatıyordu. Eser boyunca kendi içinde olduğu kadar, memurluk hayatında da hep sıra dışı olduğunu itiraf ediyor: “Kabaydım; kaba olmaktan zevk alırdım… Masama gelen iş sahipleriyle dişlerimi gıcırdatarak konuşur, birinin canını sıktım mı, dehşetli zevk duyardım,” diyordu. Romanın kahramanı, insanlarla ilişki kuramayan, kendi doğrularında yaşamaya çalışan bir insandı. Onları kolayca kırabiliyor, karşısındaki kişi kırıldığında da bundan inanılmaz boyutta zevk alıyordu. Bu yüzden mi yalnızdı? İşte bu sorunun yanıtı, önce kitabı okumanızda, sonra da Özgür Yalım'ın uyarlamasıyla eseri sahnede tiyatro oyunu olarak seyretmenizde yatmakta efendim.

ÖZGÜR YALIM'IN BAŞARISINDAN BAŞLAMALIYIM

    İstanbul Devlet Tiyatrosu, 2006-2007 sezonu için “Yeraltından Notlar”ı repertuarına aldı. Romanı, yukarıda da söylediğim gibi Özgür Yalım tiyatro metnine uyarladı ve kendisi yönetti. Ben izlemekte geciktim, ama sonunda ne yaptım, ne ettim gittim, izledim. Pek de iyi etmişim, gönendim. Gönendim, çünkü Özgür Yalım, Dostoyevski'nin ne demek istediğini iyi anlamıştı ve insanı, hem kişisel hem de ruhsal değişimi ve çelişkileriyle ele almıştı. Dostoyevski'nin, insanlığın bütün hastalıklarının düzensizlik ve mantıksızlıktan kaynaklandığına ve mantık yürütmek yoluyla düzeltilebileceğine inanışını ve çağdaşları arasında yaygın olan pozitivizme, gözü peklik ve psikolojik kavrayışa saldırışını sahneye de başarıyla taşımıştı.
 
PETIHOF'UN MÜZİĞİ OYUNA CİDDİ ANLAMDA RENK KATMIŞ
    Alexander Petihof'un bestelediği/uyarladığı ve balalaykasıyla canlı olarak eşlik ettiği müzik, durum saptaması, durum-yer ilişkisini beyne çizmesi açısından çok iyiydi. Diğer taraftan Bay X'in repliklerine de eşlik ediyordu Petihof'un müziği. Payidar Tüfekçioğlu'nun mükemmel ritmine ritim katıyordu. Yanı sıra, süreç içinde beliren ayırt edici motifin yinelenmesi, bir düşünceyi, bir duyguyu, bir durumu da izleyiciye anımsatıyordu. “Black-Out” sırasında da kullanılabilse, izleyenlerin bölümler arasında ilişki kurmasına da yardımcı olacaktı ya ne mümkün! Aziz Nesin Sahnesi'nin beton zemininde sahne teknisyenleri ayakları tekerlekli masayı, yatağı, falan sürükleyerek çıkartıyorlardı.
 
ALİ CEM KÖROĞLU'NUN BAŞARISI
    Bu arada, Önder Arık'ın ışık tasarımı da küçük teknisyen hataları dışında kusursuzdu. Haaa!.. Esas, Ali Cem Köroğlu'nun epizotlar için kullandığı yürüyen/birbirinden ayrılan duvar tasarımı, ne yalan söyleyeyim her türlü takdirin üstünde değerlendirilmeli. İstanbul Devlet Tiyatrosu Aziz Nesin Sahnesi'nin fevkalade kısıtlı olanakları ancak böylesine zekice ve ustaca kullanılabilirdi. Eserde ana olaydan ayrı olarak yer alan ve başlı başına konusal bütünlük gösteren ikinci derecedeki olay ya da olaylar, böylelikle seyirciye geçiyordu. Bu “geçme”yi sağlamak amacıyla Özgür Yalım'ın ister istemez kullanmak zorunda kaldığı tam on adet “black-out”a ne buyurduğumu(!) soracak olursanız, “halen” söyleyecek söz ve önerecek çare bulamamanın üzüntüsü içindeyim.
 
MEHMET ÖZGÜL'ÜN ÇEVİRİSİ
    İyi bir çevirmen olarak tanıdığım Mehmet Özgül'ün, kimi bence çok önemli sözcük hatalarını ne yazık ki görmezden gelip geçemeyeceğim. Örneğin, gazete, dergi, kitap okuyan, okuma alışkanlığı olan kimseler için kullanılan “okur” sözcüğü yerine; şarkı, türkü söyleyenleri tanımlayan “okuyucu” sözcüğü, metin içinde hem de birkaç kez yineleniyor. Sonra da Türkçe kullanma titizliği içinde, mecazi anlamda, beklenmedik şeylerden alınan, alıngan kimse için kullandığımız “limoni” sıfatını tümce içine: “… aramız limoni oluverdi” olarak değil de: “… aramız limon rengi oluverdi” olarak yerleştiriyor. Bana sorarsa hiç mi hiç iyi etmiyor.
 
OYUNCULARIN TÜMÜ BAŞARILI
    Genç oyuncular Hande Gürak, Nevşim Erzat, Yıldız Durucan, Gözde Okur görevlerini ciddiyetle yapmakta. A. Tevfik Hiçyılmaz, Sadık Takır, Seyhan Zemberek, Rezzak Aklar, Tuna Öztunç, Ayhan Anıl, da öyle… Tayfun Savlıoğlu'nun abartısı yerinde. Alptekin Serdengeçti, Ömer Hüsnü Turat, Saydam Yeniay, Ali Fuat Çimen duygu ne kadar incelikli olursa, üstbilince, doğaya o denli yaklaşılabileceğini kanıtlar gibiler. Ezgi Çelik, Liza'nın fiziksel ve psikolojik yönelimlerini nasıl oluşturacağını pek bilememiş. Dolayısıyla da Liza'yı biçimlendirememiş. Ezgi Çelik, bana sorarsa (ki sormaz) işin bu tarafını nasıl becereceğini ne yapıp, ne edip birilerinden öğrenmeli. Öğrendiğinde, bir karakteri canlandırırken o karakteri coşkusal olarak yaşamamanın yaratıcı süresini önümüzdeki ilk oyununda oluşturacaktır, buna yüzde yüz inanıyorum.
 
… AMA BİR DE PAYİDAR TÜFEKÇİOĞLU GERÇEĞİ VAR
    Payidar Tüfekçioğlu'na gelince… Mükemmel zekası, isyankar ve geçici iradesi tarafından kösteklenen Bay X'in durumu, inanın bana sahnede ancak bu kadar çizilebilirdi. Bay X'in fiziksel varlığını yaratma yöntemi, gizi, niteliği neydi Tüfekçioğlu'nun bilemiyorum, ama bildiğim, fiziksel aksiyon oyuncu tarafından sahne üstünde kendi itkileriyle uyum içinde işte böyle oluşturulmalı diyorum. Yani, imgesel kurgular, önerilmiş durumlar ve kendisini “eğer”ler yaratmaya zorlayan oyuncunun beyniyle… Payidar Tüfekçioğlu, fiziksel aksiyonunun “icrası” için, hiç ama hiç kuşkum yok ki muazzam bir imgelem çabasını seferber etmiş. Bu seferberlikledir ki, Bay X'in fiziksel varlık çizgisinin yaratımı biçime kavuşmuş. Payidar Tüfekçioğlu ile Bay X arasında en ufak bir duygusal “temas” eksikliği yok. Oyunu izlediyseniz, bana katılmazlık edemezsiniz. Payidar Tüfekçioğlu'nun sanatsal “şevk”i, bu oyunda şahlanmış.
 
    Görün bu oyunu diyorum. En azından Payidar Tüfekçioğlu'nun “şevk”ine eşlik eden heyecan verici büyülenmesine tanık olmak için görün. Bu sezon geçti diyorsanız, not alın, önümüzdeki sezon görün. Aman ha, yaşamınızdan kaçırmayın bu oyunu ve Payidar Tüfekçioğlu'nun oyununu.
Mutlaka görün…
« Son Düzenleme: Ekim 15, 2008, 06:23:11 ÖÖ Gönderen: stalker »

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #8 : Ekim 15, 2008, 06:27:18 ÖÖ »

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Ahmet Hamdi Tanpınar
Yöneten:   Özgür Yalım
Uyarlayan:    Özgür Yalım
Dekor Tasarımı:   Ethem Özbora
Kostüm Tasarımı:   Mihriban Oran
Işık:   İ. Önder Arık
Yönetmen Yardımcısı:   Alptekin Serdengeçti
 

Oynayanlar:
Atilla Şendil,
İşdar Gökseven,
Ali Ersin Yenar,
Kubilay Karslıoğlu,
Burak Karaman,
Turgay Tanülkü,
Adnan Biricik,
Hidayet Erdinç,
Gökalp Kulan,
Melek Gökçer
Bülent Çehreli
 
Tanpınar'ın kült romanından uyarlanan oyun, saat ustası Nuri efendi ve ayaklı İsveç yapımı eski bir duvar saati olan Mubarek üzerinden, saat-zaman-insan ilişkilerini irdelerken, Türk insanının doğu ve batı arasındaki bölünmüşlüğünü de gözler önüne sermektedir.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #9 : Ekim 15, 2008, 06:30:34 ÖÖ »

Bir ŞehnazOyun

Turgut Özakman
Yöneten:   Şakir Gürzumar
Dekor Tasarımı:   Ali Cem Köroğlu
Kostüm Tasarımı:   Gülhan Kırçova
Müzik:   Cem İdiz
Dans Düzeni:   Yeşim Alıç
Dramaturg:    Şafak Eruyar
Işık:   Enver Başar
 
           

           
 

Oynayanlar:
Simay Küçük
Okday Korunan
İsmail İncekara
Erkan Taşdöğen
Gülseren Gürtunca
Deniz Gönenç Sümer
Neslihan Kalaylı
Sitare Bilge

80 Kişilik dans grubu ve orkestra eşliğinde

En derin acıların bile zamanın yoğurduğu hamur içinde giderek bir gülümsemeye dönüştüğüne, hepimiz – kendi hayatımız içinde de – tanık olmuşuzdur. Yüzyılların imparatorluğunun perdesini bir daha açılmamak üzere kapatacak olan sürprizlerin yaşandığı İstanbul’ dayız. İstanbul’ daki son büyük cümbüşte.. “Şu Çılgın Türkler” in yazarından bir tiyatro başyapıtı.. “Güzel hanımlar, zarif beyler.. hoş geldiniz.. Herkes yerini alsın, başlıyor gösterimiz.İki perde, tekmili birden.. Saz, caz, bando, mızıka, raks, dans, pantomima,. Yaşasın müdüriyet.. Bir de cabadan ön oyun.. Bugün her şey bol kepçe.. Ne hikmetse.. Sözü özü güzel hanımlar, zarif beyler; sürmeli, gamzeli, işveli, cilveli, inanmazsanız buyrun..”
 

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #10 : Ekim 15, 2008, 06:36:07 ÖÖ »
  Kanlı Nigar

Yazan : Sadık Şendil
Yöneten : Kazım Akşar
Dekor Tasarımı : Sertel Çetiner
Giysi Tasarımı : Sevgi Türkay
Işık Tasarımı : Mehmet Yaşayan
Müzik : Cem İdiz
Kareograf : Yener Turan
Asistan : Filiz Yiğitbaşı
Işık Asistanı : Semih Alper
Dans Asistanı: Gökçe Demiröz
Sahne Amiri : Orhan Karataş
Kondüvit : Abdulkadir Özdemir
Işık Kumanda : Semih Alper







Rol Dağılımı

Ünsal Coşar, Adviye Öztürk, Erkan Alpago, Mert Tanık, Filiz Yiğitbaşı,
Mehtap Öztepe, Yavuz Köken, Ali Fuat Davutoğlu, Mehmet Ali Toklu,Simgem Baykara
Gülnur Korkmaz, Perran Vurdum, Emel Okutan, Seray Uygun, Pınar Gürkan,  Gökçe Demiröz, Gülşah Tarım, Gülden Çelen, Sedat Yonar, Ali Şar,Ümit Kiremitçi, Fatih T. Saygılı

Orkestra

Ahmet Yaldız, Fethi Günçer, Adnan Yıldırım, Fuat Turan, Osman Kurtuluş,
Şener Dirik, Umut Osman Gündüz

Konu:
Oyun; Geçmiş masal zamanı dışında, kadın-erkek ilişkisini, kadının fendini, kadınca intikamı, kadınların yeri geldiğinde birbirlerine karşıt duruşlarını, ancak aynı amaç söz konusu olduğunda nasıl birleşebildiklerini bütün zamanlara atfederek eğlenceli bir dille anlatmaktadır.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #11 : Ekim 15, 2008, 06:55:44 ÖÖ »

UYARCA
Fredrich Durrenmatt

Yöneten:   Şakir Gürzumar
Türkçesi:   Yücel Erten
Dekor Tasarımı:   Ali Cem Köroğlu
Kostüm Tasarımı:   Gülhan Kırçova
Işık:   Yakup Çartık

 

Oynayanlar:
Atsız Karaduman
Attila Olgaç
Macit Sonkan
Tarık Ünlüoğlu
 

Ekonomik kriz kurbanı ve bilim adamı Doc yer altı dünyasının büyükşefi ile tanışır ve hayatını yerin beş kat altında ölü çözeltici olarak kazanır.Uyarca, bilimin yer altı örgütlerinin emrine girebileceği ve yer altı örgütlerinin de devlet ile ilişki kurabileceği gerçeğinin tehlikeli boyutlarına bir kara komedi duyarlılığı ile yaklaşıyor...



İNANÇSIZ BİR ÇAĞDA İNSANIN KAYBOLUŞU: "UYARCA"...

Üstün Akmen
 
    Tiyatro sanatı hiç kuşkusuz, aynı zamanda dünyanın anlaşılmazlığını eşeleyen ve insan varlığındaki sırların kavranmasına yardımcı olan bir sanat dalı. Yaşadığımız, başka bir deyimle yaşamak zorunda kaldığımız/bırakıldığımız yenilgilere çözüm bulmanın, insana ve onun ürettiği değerlere saygılı olmaktan geçtiğini yadsımak elbette olanaksız.
 
    Bunları, yazıma başlamadan önce düşündüm. İnsanın ürettiği değerleri bizlere sahneden anımsatan, bu değerleri tartışmaya açan, Tiyatro dünyasının 15 yıl önce yitirdiği Friederich Dürrenmatt'ın “Uyarca”sından söz etmek için oturmuştum masanın başına. Yücel Erten'in mükemmel çevirisi, Şakir Gürzumar'ın rejisi, Ali Cem Köroğlu'nun çevre tasarımıyla İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından sahneleniyordu “Uyarca”. Afife - 2006 En Başarılı Prodüksiyon ve En Başarılı Işık Tasarımcısı Ödüllerini de aldı.
 
BOZUK DÜZENİN UYUMLU İŞÇİSİ
    Bir mafya öyküsü “Uyarca”. Daha doğrusu, tüm parasını batırmış, üniversitedeki kürsüsünü, aile çevresini yitirmiş, taksi şoförlüğü yapan bilim adamı Doc'un öyküsü. Yeraltı dünyasının Şef'iyle rastlantı sonucu karşılaşması, bu çevrenin hizmetine gönüllü olarak girmesi ve yerin beş kat altındaki bodrum katında belirli bir maaşla, kendi buluşu bir yöntemle, mafyanın temize havale ettiği kurbanların cesetleri çözündürmesi, eritip yok etmesi konunun özeti.
 
    Dekor Tasarımını yapan, son yılların başarılı adlarından Ali Cem Köroğlu, Aziz Nesin Sahnesi'nin uzunlamasına derinlikli sahne olanağını olabildiğince iyi kullanmış. Seyircinin, oyuna katılmasına katkı sağlamış. Grotesk bir yorum getirmemiş, ama soğuk buharlar sızan “bekletme” ve “çözünme” odalarını, tabutları, yeraltına iniş-çıkışları etkili bir biçimde, ancak bana göre biraz fazla abartılı vermiş. Yerin beş kat altında altı adet aspiratör mü olmalı, havalandırma sistemi mi? Bilemem!.. İşin o yanını ağabeylerim, ablalarım, kardeşlerim, bacılarım bilir. Ben bilemem!
 
Gülhan Kırçova da kostümleri tasarlarken groteskten yana tavır almamış. Tasarımlarına da kötü denilemez, ama Jım'in gri takım elbisesi, papyon gravatı, siyah ayakkabılarına kahverengi şapkası hiç yakışmamış. Bir de, Ann'ın ayakkabıları… Yakup Çartık'ın ışık tasarımı gerçekten usta işi.
 
    Ana arterinde gizil grotesk öğeler barındıran bu kara komediyi sahneye Şakir Gürzumar koymuş. Gürzumar, Dürrenmatt'ın temel düşünceyi, amacı, eleştiriyi, etkileme yollarını, grotesk anlatımın inceliklerini doğru yorumlamış ve oyunu sahneye çizgisine uygun bir biçimde koymuş. Tamam da onca bağırışmaya, gürültüye, sandalyeyi oradan alıp oraya fırlatmaya gerk var mıydı? Bence hayır.
 
    Gürpınar, metne eklediği son sahneyle grotesk bir tat elde etmeye niyetlenmiş, ama bence olmamış. Grotesk dediğimiz bağdaşmaz durumları, karşıt görüntüleri şaşırtıcı biçimde birleştirmekse, o halde? O halde, cüceler ne oluyor? Gangsterler, Polis Müdürünü de Şefi de temizledikten sonra, küçülmüyorlar ki, kendi içlerinde yüceliyorlar yahu!
 
    Şakir Gürzumar'ın finalde kullandığı ölü sevici (nekrofili) simgesiyse, mafya kişilerinin özelliklerini sergilemesi açısından hayli ilginç bulduğumu söylemeliyim. Nekrofili yani “ölüyü ve ölümü sevmek”… Ama Gürzumar burada ölümü sevmek, ölmeyi sevmek anlamında kullanmıyor motifi. Yaşayan varlığı yaşamaz hale getirmek arzusunu belgeliyor ki, bana sorarsanız cuk oturmuş.
 
    Bir de, Şef'in Doc'ın Ann için hazırladığı mütevazı sofradaki yemekleri tüketmesi tablosu var, “aman diyeyim size”… Gözden geçirilmeli.
 
    Atsız Karaduman'ın düz de oynasa bir adım öne çıktığı oyuncu kadrosu, geneliyle başarılı. Attila Olgaç'ı yeni karakterlerde artık yeni tiplemelere davet etmek isterim. Tarık Ünlüoğlu gibi bir oyuncunun bağırmasını bilmemesine, bilemesine, yüksek repliklerdeki başarısızlığına şaştım kaldım! Serhan Süsler, Bill'i anlayamamış ya da anlamak istememiş. Orhan Ertürk, “bitse de gitsek” der gibi… Deniz Çakır, sahnede kısa süre kalıyor, ama yerini belli ediyor. Çakır'ı yeri gelirse Ann tiplemesi için özel olarak kutlamak isterim.
 
    "Bu oyuna gidelim mi,” diye sual edecekseniz, insanların sistemin ekonomik çarkları arasında nasıl yok edildiğini anlatıyor, gidin derim. Giderek nasıl da canavarlaşıyoruz, izleyin derim. Aramızda dolaşan tinercilerin, kapkaççıların, katillerin sürecini seyreyleyin derim.

 

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #12 : Ekim 15, 2008, 07:19:09 ÖÖ »

Ful Yaprakları

Civan Canova
Yöneten:  Turgay Kantürk
Dekor Tasarımı:   Ethem Özbora
Kostüm Tasarımı:   Gülhan Kırçova
Işık ve Bilişim Tasarım:   Enver Başar

Oynayanlar:

Özlem Güveli
Özden Çiftçi
Musa Uzunlar
 
   

'Dünyada beni özleyen, sesimi duymak isteyen tek bir canlı dahi yok.' Ful yaprakları, sesleri çıkmadığı halde hayata haykırmaya çalışanların oyunudur.
'Orada kimse yok mu?' Yaşam hiç bir evresinde kucak açmamıştır, koca şehrin ortasında, tek kişilik hücrelerinde yaşamak zorunda bırakılanlara. Tek yol kendilerine benzer birilerini bulumaktır. Ama 'kendilerine benzer birileri' de yoktur aslında.
Çünkü o ortamda kendileri bile kendilerine benzememektedir. O halde gerçeği sanalın içinde eritmek ve de yeniden şekillendirmek gerekmektedir. 'Ful Yaprakları', hiçliğin kıyısında dolananların var olma ve hayatlarını yeniden yazma çabalarıdır.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #13 : Ekim 15, 2008, 07:26:11 ÖÖ »
  Suçlu Yürekler



Yazan: Beth Henley
Çeviren: Aclan Büyüktürkoğlu
Yöneten: Aclan Büyüktürkoğlu
Yönetmen Yardımcısı: Nesrin Üstkanat
Dekor Tasarım: Hakan Dündar
Giysi Tasarım: Esra Selah
Işık Tasarım: Zeynel Işık
Asistan: Çağman Pala
Sahne Amiri: Recep Özbek
Kondüvit: A. Serhat Çetin
Işık Kumanda: Metin Çatma
Suflöz: Sibel Boztaş

Rol Dağılımı:


İpek Çeken, Berna Konur, Elvin Beşikçioğlu, Serpil Gül, Adnan Erbaş, Eren Oray



Özet:

İnsanı yalnızlığa iten ve kaybolan Amerikan ideallerini; uzunca bir süredir birbirinden ayrı ayrı yaşayıp, hiçbir anlamda birbirine benzemeyen, fakat en küçük kız kardeşin cinayete teşebbüsü nedeniyle bir araya gelen ve sürekli birbiriyle rekabet eden üç kız kardeşin beklenmedik buluşmalarını ve onların fırtınalı geçmişlerini resmederek vurgulayan Plutzer, Golden Globes, New York, Film Critics Circle Awards gibi pek çok ödül kazanmış, Diane Keaton, Jessica Lange, Sissy Spacek' in oynadığı film versiyonuyla 3 dalda Oscar' a aday olmuş tatlı sert bir komedrama.

 
Aile birlik ve beraberliğinin giderek yok olmaya yüz tuttuğu günümüz dünyasında aradığımız güven ve sevginin sadece aile ortamında bulunabileceğini ifade etmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Tiyatro Oyun Tanıtımları
« Yanıtla #14 : Ekim 15, 2008, 07:28:45 ÖÖ »
  Genç Osman



Yazan: Turan Oflazoğlu
Yöneten: Şakir Gürzumar
Yönetmen Yardımcısı: Murat Gökçer, Asuman Bora
Dekor Tasarım: Sertel Çetiner
Giysi Tasarım: Gülümser Erigür
Işık Tasarımı: Şükrü Kırımoğlu
Müzik: Can Atilla
Sahne Amiri: Alaaddin Eryürek
Kondüvit: Ömür Açıkalın
Işık Kumanda: Yusuf Ergin
Suflöz: Emine Başaran Özkan
Rol Dağılımı:

Akın Erozan, Tolga Tuncer, İlhan Kantarcı, Kutay Sungar, Ahmet Erkut,

Nusret Şenay, Cahit Çağıran, Necmettin Efe Ünsal, Kayhan Sarıgöllü, Uğur Kaya

Mine Medya, İhsan Sanıvar, Neşe Baykent, Füsun Akay, Fikret Ergin,

Halit Güngör, Nejat Armutçu

Özet:


"İnsanlığın üstün bir anlayışa yükselmesi ancak büyük birinin batmasıyla olur bazen.Halkın gecesine Tanrı'nın uzattığı
yeni tutuşmuş bir meşaledir bu ölüm. Yüz bin güneş birden ışık salsa, onun kadar genişletemez bilinç ufuklarını..."

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek