Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Siyah İnci;Malcom X

Gönderen Konu: Siyah İnci;Malcom X  (Okunma sayısı 3613 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı n_beyaz

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 234
  • Bizlere İRTİCA dendi onlarasa MEDENİ!!!
Siyah İnci;Malcom X
« : Ağustos 29, 2009, 05:12:07 ÖÖ »



MALCOLM, 19 Mayıs 1925’te Omaha’da dünyaya geldi. Babası bir Baptist Hıristiyan vaizdi. Malcolm: “korkak bir zenci değildi babam; o, bir doksan boyunda, iriyarı ve kapkara bir adamdı...” der. Babası da, Marcus Garvey gibi Amerikalı siyahların hiçbir zaman gerçek özgürlüğe, bağımsızlığa ve itibara kavuşmayacağına inanmaktaydı. Bu yüzden de Amerika’yı bırakıp, kendi vatanlarına, Afrika’ya dönmeliydi siyahlar...


Babası vaazlarında bunu hep belirtiyordu, beyazlar bundan rahatsız olmalıydılar. ki; Malcolm’un doğumuna yakın bir zamanda, babası yokken bir gece evin yanına bir gurup insan gelmiş ve annesine kocasının nerede olduğunu sormuşlar. Annesi de kocasının evde olmadığını, üç çocuğuyla evde yalnız olduğunu söyleyince, adamlar evin bütün camlarını tuz buz ettikten sonra, Rahip Earl Little’nin, Marcus Garvey’in görüşlerini vaazlarında işleyen, ve gerisin geri Afrika’ya dönüş projesi olan, Omaha’nın zencileri arasında hızla yayılan ve başlarına dert olan vaazlarına daha fazla tahammül edemeyeceklerini hatırlatıp ortadan kaybolmuşlar.

AİLENİN DAĞILMASI

Aile Refah Kurumu, Malcolm’un ailesine her geldiğinde annesinin çocuklarına bakamayacağını iyice anladılar , annesi kocasının katledilmesi ve içine düştükleri koşullar dolayısı ile aklını da yitirmişti. Aileyi dağıtma kararı aldılar. Çocuklar ya çocuk esirgeme kurumuna ya da evlatlık isteyen aileler varsa oralara gideceklerdi. Malcolm’u durumu iyi bir aile aldı. Malcolm bu aileyi seviyordu ve bu ailenin oğluyla kardeş gibiydiler. Burada çok iyiydi, fırsatını bulduğunda annesi ve kardeşlerinin ziyaretine gidiyordu. Çok geçmeden devlet, kardeşlerinin hepsini evlatlık olarak dağıtmaya karar verdi. Annesi artık iyice çökmüştü, sonunda bütün kardeşlerini bir yere verdiler. Annesini de Kalamazoo ‘daki akıl hastanesine yatırdılar.


Malcolm evlatlık olarak verildiği evde çok iyiydi, bu sırada okulu terk etmeyi kafasına koymuştu. Kendine göre bir iş bulup çalışacaktı; en azından elinde parası olacaktı. Ayrıca okuldaki ayrımcılık ve aşağılama da onun açısından dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı.13 yaşında okuldan kovuldu.Ancak olaylar Malcolm’un tasarladığı gibi olmadı. Mahkeme artık bir ıslah evinde kalmasına karar verdi, ıslah evinden önce bir gözetim evinde kalması gerekiyordu.


Malcolm Lansing’den on iki mil uzaktaki Mason’a gitti. Burada orta okul ikinci sınıftan okuluna devam etmeye başladı. Islah evi Malcolm’a çalışması için bir iş bulmuştu; bir lokantada bulaşıkçılık yapacaktı. Bu onun için fevkalade bir şeydi. Kendi parası olacaktı, bir şey ısmarladıklarında o da arkadaşlarına artık bir şeyler ısmarlayabilecekti. Artık yavaş yavaş hayattan zevk almaya başlamıştı. En azından kendi kendine bir şeyler yapabiliyor, aldığı haftalığıyla kendine bir çift ayakkabı almış ve bir de yeşil elbise diktirmişti.

ÇOCUKLUĞU

1929 yılında Malcolm, 4 yaşındayken, hayatının ilk canlı hatırasını şöyle anlatıyor: “Bir gece yarısı kendimizi tabanca seslerinin, çığlıkların, duman ve alevlerin ortasında bulduk. Korkumuzdan neye uğradığımızı şaşırmıştık. Babam, evimizi kundakladıktan sonra kaçmaya çalışan beyazların arkasından ateş açmaya çalışıyordu...Alevler içinde yanan ev üstümüze çökecekti. Annem kucağında yeni doğmuş bebeğiyle kendisini henüz dışarı atmıştı ki;ev etrafa kıvılcımlar saçarak,büyük bir gürültüyle çöktü. Gecenin yarısında don-gömlek dışarıda kalışımızı, feryatlar içinde dövünmemizi hiç unutamıyorum. Olay yerine gelen polis ve itfaiyeciler de etrafımıza dizilip evimizin, sonuna kadar yanıp kül olmasını bizimle birlikte seyrettiler.”



Birileri Little ailesinin çevrelerinde yaşamasını istemiyordu.



Malcolm’un ailesi evlerinin kimler tarafından kundaklandığını bilemedi ama bir şeyi iyi öğrendiler:meşaleli iki adam beyaz ve Malcom’un ailesi siyah idi. Eğer aynı renkten olsalardı, bu olay hiçbir zaman olmayacaktı.

Bu olaydan sonra doğu Lansing’de kenar mahallelerden birine taşındılar, burada da rahat olamadılar.Bir gece babası bir suikasta uğramış, adamlar onu, ölünceye kadar dövdükten sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye yolun ortasına atmışlar, polisler gece yarısı evden gelip annesini almışlar ve babasının vücudunu yarısı ezik, bazı kemikleri kırılmış, ölü vaziyette kendisine göstermişlerdi.



Artık sekiz kardeşle ortada kalmışlardı. Ailede maddi çöküntüyle birlikte psikolojik çöküntü de meydana geliyordu.



Kardeşlerinin en büyüğü geçimlerine yardım için çalışıyordu, annesi de temizlik v.s... gibi işlerde çalışıyordu...Hayat şartları hiç de kolay değildi, bazen beş kuruşları olmadığı zamanlar olurdu ve hiç bir şey alamazlardı.



Malcolm, okuldan sonra doğru eve gideceğine, iki mil yürüdükten sonra Lansing’e gidiyordu.Dolaşmadık dükkan bırakmıyor ve aşırdığı şeylerle kendisine güzel bir ziyafet(!) çekiyordu. Kendi deyimleriyle buna “Tilkilik” diyordu. Bunun yanında, geceleri bostanlıklara girip bir sepet çilek toplayıp satıyordu. Sıkı çalışırsa günde bir dolar kazanabiliyordu. O günlerinden şöyle bahsediyordu Malcolm:“Hızla büyüyüp gelişiyordum; ama bu gelişme kafaca değildi, bedenceydi daha çok. Ben böyle evden uzak kala kala, konu komşunun eşiğini aşındıra aşındıra, dükkanlardan ufak tefek şeyler yürüte yürüte büyüdükçe; isteklerimi elde etmekte daha da bir saldırgan, daha da bir sabırsız oluyordum giderek.”


GENÇLİĞİ

Malcolm X’in gençliği hiç birimizin düşünemediği bir gençlikti. Demir yollarında çalışırken trenle Newyork’a gidip geliyordu. Newyork’u özellikle de Harlem’i çok sevmişti. Harlem Newyork’un bizim deyimimizle bir mahallesiydi, burası zencilerin mekanıydı. Malcolm’un hayallerinin şehriydi Harlem..! Güzel giyimli, gösterişsiz, medeni zencileri hayatında hiçbir zaman bir arada görememişti.



1942 yılında 17 yaşındayken şikayetler üzerine demir yollarındaki işinden atıldı. Sonra Harlem’de hayran kaldığı bir barda işe başladı. Bu bar onun deyimiyle bir mektepti(!). Burası; dümencilerin, hırsızların, esrar satıcılarının ve fahişe pazarlayanların takıldığı, Harlem’in birkaç barından birisiydi.



Burada çalışırken bir çok şeyi öğrenmişti, kendisi de esrarlı sigara satmaya başladı. Artık paraya para demiyordu.



Polis onun peşini bırakmamakta kararlıydı. Malcom’un aklına yeni bir fikir geldi: Orkestra guruplarının peşinden gitmek. Orkestra guruplarının çoğunu tanıyordu ve hemen hepsi Malcolm’un müşterisiydi.Artık seyyar eroin satıcısı olmuştu. Sonra ani bir kararla esrar satma işini de bıraktı.



İkinci dünya savaşı sırasında askere çağrıldı. Ancak bütün zenciler gibi o da askerlik yapmamak için her yolu deneyecekti. Akli dengesinin yerinde olmadığını ispatlamak bu yollardan biriydi, o da bunu yaptı. Adamlar onun bu halini görünce askeri psikiyatri kliniğine sevk ettiler Malcolm’u. Burada psikologa çeşitli numaralar yaptı: Malcolm böylece askerlik yapmaktan kurtulmuş oldu.



Amerika’da yaşayan zenciler üniversite mezunu ise ancak bir hademe ya da hastanelerde ve devlette ayak işlerini yapıyorlardı. Hal böyle olunca zencilerin çoğu kolayından yaşamak, çalışmadan kazanmak, dümen çevirmek işleriyle meşguldü.


Şimdiye kadar dümencilerin, esrarcıların, kumarbazların, piyangocuların arasında büyümüştü Malcolm.. Amerikada yaşayan, hele Harlem’de yaşayan zenciler için erdem, ya bir çete kurmak, ya en iyi hırsız olabilmek, ya da bir düzen kurup öylece kendine göre hayatı geçirip gitmekti... Malcolm da artık çetesini kurmuş,hırsızlıklara başlamıştı.


YAKALANIŞI


Hırsızlık suçundan ve bir beyaz kadınla birlikte olduğundan dolayı 10 yıl hapse mahkum olduğunda henüz 21 yaşında bile değildi.1946 yılının Şubat ayında, Charlestown eyalet hapishanesine havale edildi. Hapishaneye girdiği ilk günlerde bedensel olarak çok acı çekiyordu; çünkü içeriye girer girmez uyuşturucularla birden ilişkisi kesilince, yılan gibi kıvranacak hallere düşmüştü. Hapishanedeki ilk yılı çok zor geçmişti. Buraya alışmak bütün insanlar için çok zordu, ancak alıştıktan sonra oranın bir parçası oluverirdiniz. Malcolm ilk yılında yemek sırasında elinden tepsiyi düşürmek, numarası okunduğunda cevap vermemek, uyuşturucu krizine girdiğinde hücresindeki her şeyi dışarı fırlatmasından dolayı devamlı katıksız hücre hapsi yiyordu. Hücreye girdiğinde avazının çıktığı kadar bağırıp devamlı İncil’e ve Tanrıya küfürler yağdırıyordu. Bundan dolayı Malcolm’a hapishanedekiler “İblis” demişlerdi.



Hapishanede Bimbi diye birisi vardı. Çok güzel konuşan ve devamlı kitap okuyan birisiydi. Malcolm bu sıralarda kendisini sıradan bir dinsizden çok ileri görüyordu. Bir gün Bimbi’nin dinsizliğe karşı konuşmasından sonra, Malcolm artık dine, kitaba vs.rast gele küfretmez olmuştu.


İSLAM’LA TANIŞMASI ve MÜSLÜMAN OLUŞU


1948 yılında Malcolm, Concord Hapishanesine nakledilmişti. Burası eski yerine göre daha güzeldi. İşte bu günlerde küçük ağabeyi Philibert’ten bir mektup aldı. Mektupta: “Siyah adamın doğal dinini keşfettiğini” ve İslam cemaati diye bir şeye katıldığını yazıyordu kardeşi. Ayrıca kurtuluşa ermesi için Allah’a dua etmesini istiyordu. Sonra kardeşi Reginald’dan da bir mektup aldı. Bir sürü havadisle birlikte “Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. Hapisten nasıl kurtulacağını anlatırım sonra sana” diyordu kardeşi...



Kardeşinin dediklerini aynen uygulamaya koydu. Sonunda bir gün çıktı geldi kardeşi Reginald. Malcolm’a sordu: “Malcolm,bil bakalım akla hayale gelebilecek her şeyi, bilinebilecek her şeyi bilen insan kim olabilir?”. “Herhalde tanrı gibi birisidir” bu dedi Malcolm. “Her şeyi bilen bir insan var, Tanrı bir insandır,adı da Allah’tır” dedi kardeşi. Reginald anlatmaya devam ediyordu: “Allah’ın 360 derece ilmi olduğunu, bu ilmin bütün ilimleri kuşattığını, şeytanın ise sadece 33 derece ilmi olduğunu ve buna da masonluk dendiğini söyledi. Sonra Tanrının Amerika’ya indiğinden, Elijah adındaki bir zata siyah adam suretinde göründüğünden söz etti.Ayrıca şeytanın da bir insan olduğunu ve bütün beyazların şeytan olduğunu söyledi.



Malcolm’un kafası allak bullak olmuştu, gözlerinin önünden tanıdığı bütün beyazlar bir şerit gibi geçti, evet kardeşi haklıydı.



Malcolm bu arada Norlfok hapishanesine gelmişti. Burası diğer hapishanelere nazaran çok daha güzeldi. Bu hapishanede çirkin dedikodular, sapıklıklar, rüşvet gibi şeyler olmadığı gibi herkesin kendine ait bir odası vardı. Nefret kusan gardiyanların yerine eğitimci gardiyanlar vardı. Buranın en güzel yönlerinden bir tanesi de kütüphanesinin olmasıydı.



Aradan birkaç gün geçtikten sonra kardeşi Reginald tekrar geldi ve Malcolm’un kafasında ilk kez yer bulan ciddi düşünceler bırakarak gitti. “Düşünebiliyor musun kim olduğunu bile bilmiyorsun” demişti Reginald. “Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, kralları medeniyetleri olan bir ırktan geldiğin halde bunu bilmiyorsun ne yazık ki. Şeytan beyazlar senden bunu gizliyorlar. Asıl soyadının ne olduğunu bile bilmiyorsun, bir zamanlar kendi ana dilin olan dilini duysan bir kelimesini bile anlamazsın. Beyaz şeytan aslınla ilgili bütün bilgileri çekip almış elinden. Seni katlederek, sana tecavüz ederek, seni atalarının tohumundan, anayurdunun bağrından koparıp getirdikleri günden bu yana sen bu beyaz şeytanın bitmek bilmeyen şeytanlıklarının kurbanı durumundasın.”...



Malcolm, Norlfolk hapishanesinde,günde sadece beş saat uyur ve saatlerce kitap okurdu. Gece “ışıklar kapansın” sesi onun kabusu olurdu. Ancak dışarıdan sızan ışıkla kitap okuyabilirdi. Böyle kitap okuya okuya gözlerinin görme gücü iyice azalmış ve astigmat olmuştu. Ayrıca hapishanelerde mahkumlar arasında bir çok münazaralar yapılıyordu, Malcolm bunlara da katılıyordu. Bu münazaralar onu ileride vekil olduğunda yapacağı konuşmalara hazırlıyordu.



Kendi deyimiyle: “O sıralar, bir insan için en zor şeyi, fakat en büyük şeyi yapmak üzereydim; insanın zaten içinde var olan gerçeği, insanı çepeçevre kuşatan gerçeği kabul etmek üzereydim.”



Günahlarının bağışlanması için hemen diz çöküp dua etmek. Malcolm bu deneyimini şöyle anlatacaktır: " Yaşantım boyunca gördüğüm imtihanların en zoruydu. Bir günahkarın Allah’tan mağfiret dilemek için diz çökmesi, diz çöküp günahını kabullenmesi dünyanın en zor işi olsa gerek. "




Hapishanede çok okuma imkanı buluyordu. Bütün doğu ve batı felsefesini okudu. Eğitimini yarıda bıraktığı için dili zayıftı Malcolm’un. Bu yüzden mektup yazarken ya da bir şey okurken anlama zorluğu çekiyordu.. Bu sorununu gidermek için sözlük ezberlemeye karar verdi. Sözlüğün birinci sayfasından başlayarak defterine yazıyor ve onları yüksek sesle okuyordu.Bu şekilde bir milyon kelime öğrendi. Burada beyazlarla ilgili çeşitli gerçekleri öğrenecekti: Beyaz tüccarların koloniler kurarak Afrika Asya ülkelerine saldırışını, Haç’a hiçbir zaman İsa dininin ruhuna uygun olarak, içten pazarlıksız olarak el atmadıklarını;alçakgönüllüce, azizce insanca sarılmadıklarını...



İçerdeyken kardeşleriyle ve Eljah Muhammet’le devamlı mektuplaşıyordu. Eljah Muhammet ona bir mektup göndermiş içine de bir miktar para koymuştu.



ABD’nin kendi nüfusuna yakın sayıdaki 115 milyon Afrikalı’yı ya öldürdüğünü ya da köleleştirdiğini, hamile siyah kadınların hasta düştüklerinde kollarından tutulup denize fırlatıldıklarını, siyah erkeklerin bir kısmının beyaz erkekler tarafından hadım edildiğini, siyah kölelerin çiftliklerde, mutfaklarda, çalıştırıldığını, siyahların çektiği yoksulluğu, açlığı, kendisine uygulanan vahşi işkenceleri ve beyaz adamın, siyahların emeğinden, sırtından ve alın terinden edindiği o devasa zenginliği öğrendi tarih kitaplarından. Bu, onun beyaz adamın gerçekten bir şeytan olduğu ve sürekli siyah tenlinin kötülüğü için mücadele ettiği şeklindeki düşüncesini iyice pekiştirdi.



Malcolm hapis cezasının son yılını ilk gittiği Charlestown Hapishanesinde geçirdi. Norlfolk’taki görevliler, iğne vurulmak istemeyişini ve yer değiştirmesine itirazını neden olarak gösterdiler!. Charlestown’da eskisi gibi kitap okuyamasa da, çeşitli tartışmalara katılıyordu. Hafta sonu bir ilahiyatçı İncil dersi vermeye geliyordu. Buna katılmaya karar verdi Malcolm.. İlahiyatçı konuşmasını bitirdikten sonra soruları alıyordu. Sonunda bir gün Malcolm da el kaldırdı ve sordu: “Pavlusun rengi neydi? Siyahtı elbet; çünkü o bir İbrani’ydi ve esas İbranilerse siyahtı...Öyle değil mi?” İlahiyatçı “evet” dedi. Malcolm tekrar sordu: “Ya İsa’nın rengi....o da İbrani’ydi değil mi?” Adam neye dayanarak diretebilirdi ki? “evet İsa esmerdi” dedi. Malcolm “peki kiliselerde çizilen resimlerde İsa hep beyaz çizilmiş, öyleyse bu resimler gerçeği yansıtıyor mu sizce?” deyince, İlahiyatçı “Bak bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim” deyip çekip gitmişti.



1952 baharında tahliye kurulunun salıverilme kararıyla 7 yıldır kaldığı hapisten çıktı. Hapisten çıkınca Detroit’teki kardeşinin yanına gitti. Buraya gitmesinin nedeni Eljah Muhammet’in öğretisini daha iyi kavramak içindi. Hapisten çıkışı için kardeşinin çalıştığı mağazanın sahibi kefil olmuştu. Hemen burada tezgahtar olarak işe başlamıştı. Kardeşi Wifred yanında kalmasını istemişti, o da seve seve kabul etti bunu. Kardeşinin evinde tam bir müslüman evi havası vardı. Kardeşi ona gusül almayı ve namaz kılmayı öğretti. Mağazada da namazlarını hiç aksatmadan kılıyorlardı, diğer çalışanlardan habersiz olarak yapıyorlardı bunu. Malcolm namaz kılmayı çok sevmişti. Bütün din kardeşleriyle birlikte Allah’a yöneliyorlardı. Detroitteki müslümanların toplandığı bir yer vardı. Burada hafta sonları İmam Lamuel Hasan konferanslar veriyordu. Buradaki müslümanlar o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatında ilk kez görüyordu. Birbirleriyle karşılaştığında herkes selamlaşıyordu,ve birbirlerine son derece samimi davranıyordu herkes. ‘Kardeşim’, ‘Bacım..’, Hanımefendi...’, ‘Efendim...’ bu tür hitaplar fevkalade bir şeydi...Malcolm tüm bunlar için diz üstü çöküp Allah’a şükür ediyor ve Eljah Muhammet’i göreceği günü iple çekiyordu.


Bir gün Bay Muhammed ve İslam meyveleri dediği ona bağlı müritlerle tanıştı.Eljah Muhammed o gün çektikleri sıkıntılardan ve geçmişinden bahsetti. Konuşmanın sonuna doğru ismiyle hitap ederek Malcolm’a seslendi: “yıllardandır hiç ara vermeksizin bana mektup yazmıştır Malcolm kardeş. Elim değdikçe ben de kendisine yazmışımdır. Zindandayken şeytandan kurtulmuştu Malcolm kardeş; ama şimdi onu tekrar içkime, kumarıma, esrarıma ve günahıma çekeceğim diyecektir beyaz şeytan. İşte şimdi temiz kardeşimizin perdesi kalkmıştır, göreceğiz nasıl bir insan olacağını, inanıyorum ki hep bağlı kalacaktır Malcolm kardeş imanına” diyordu Eljah Muhammed.



Malcolm bu ara soyadı değişikliği için başvuruda bulunmuş ve başvurusu kabul edilmişti. Eljah Muhammed “X”soyadını kullanmalarını öğütlemişti onlara..Afrika’dayken ailelerin sahip oldukları soyadlarını simgelemektedir ‘X’. Şimdiki soyadları ,köleler, efendilerinin soyadlarını kullandığından, kendilerine ait değildi. ‘X’ Matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip Allah’a dönünceye değin ve kendi ağzından bize kutsal isim verinceye kadar bu ‘X’i kullanacaklardı. Artık onun ismi Malcolm X’ti.


Elijah Muhammed, yeterlilik kazandığına inanınca, Malcolm’u Boston’a yolladı.Başarılı çalışmalarından sonra Malcolm X’i Newyork’u teşkilatlandırması için görevlendirdi.

Malcolm X'e yönelik saldırıların ve kuşatmanın niteliği, dozajı günden güne artmaktaydı. İlk zamanlar kendisine yönelik bu girişimleri siyah müslümanlara/İslam Cemaati'ne mal eden ve onları itham eden Malcolm X, 20 Şubat 1965 cumartesi günü bu düşüncesinden vazgeçtiğini şöyle ifade edecektir: "Siyah müslümanların yaptığını bir türlü kabul edemiyorum, buna ihtimal veremiyorum.. Çünkü; siyah müslümanların neleri becereceklerini, neleri beceremeyeceklerini çok iyi biliyorum ve onlar son zamanlarda meydana gelen tertiplerin birçoğunu beceremezler. " 21 Şubat 1965 Pazar günü, 400 kişilik bir toplantıda konuşma yapacaktır. Malcolm X konuşma öncesi etrafındakilere kendisine yönelik saldırılar konusunda "Bu güne kadar meydana gelen olaylar onların -siyah müslümanların- çapını aşmış bulunmaktadır. onların ne yapabileceklerini ben biliyorum. Ama olaylar onların boyunu çoktan aştı. " diyecektir.



Malcolm'un konuşma yapacağı toplantıya aynı zamanda rahip Milton Golomison ve birkaç konuşmacı daha davetlidir. Toplantı saati yaklaşmakta fakat Malcolm dışındaki konuşmacılardan hiç birisi henüz gelmemiştir. Malcolm sanki birazdan olacakları önceden sezmiş gibi şöyle diyecektir: "Hiçbirinin geleceğini sanmıyorum. İçimden bir şey diyor ki bu gün kesinlikle kürsüye adım atmamalısın. " Konuşma saati geldiğinde Malcolm X kürsüye çıkar ve salondakilere selam verir. O anda önden itibaren sekizinci sıradaki sandalyelerde beklenmedik bir karışıklık çıkar. Ve itiş kakış başlar. Kürsüde bulunan Malcolm X duruma hakim olmaya çalışarak; "durun! durun! Telaşlanmayın sakin olun kardeşlerim" diyordu. Tam o esnada en ön sırada oturanlardan en az üç kişi aynı anda ayağa kalkarak, nişan alıp Malcolm X'e hep bir elden ateş etmeye başlarlar. Malcolm X’in dinleyicileri sakinleştirmek için kalkmış olan sağ eli derhal göğsüne düşer, öteki eli havaya kaktı orta parmağını bir kurşun uçurup gider, sakalının arasından kanlar sızıyordu, ve vücudu arkaya iki sandalyeyi devirerek düşer. Tetikçiler yere düşmüş vücudunu iyice kurşunladıktan sonra kaçarlar. Dört çocuğunun üzerine kapanan eşi ve dinleyicilerden bazıları hemen sahneye koştular; ancak kurşunlar tam can alıcı noktalara isabet etmişti. Malcolm X'in vücuduna, tam 16 kurşun isabet etmiştir.. yakındaki bir hastaneye götürülürken yolda vefat etti. Malcolm X hiçbir sigortası, hiçbir birikmiş parası, hiçbir gelir kaynağı olmayan dört kız çocuğu ile hamile bir eş bırakarak gider bu dünyadan Hayatını adamış olduğu bu toplum için konferans verirken...


Malcolm’un naaşı cenaze evinde yirmi iki bin kişi ziyaret ettikten sonra, Amerika’da yaşayan Arabistanlı birisi tarafından İslami şartlarda toprağa verildi.




-MALCOLM METELİKSİZ ÖLDÜ! Başlığını atıyordu gazeteler. 12 yıl boyunca sadece karın tokluğuna, hiçbir maaş talep etmeden durmak bilmeyen bir enerjiyle çalıştı Malcolm.
« Son Düzenleme: Ağustos 30, 2009, 05:02:33 ÖS Gönderen: kuzu »

Çevrimdışı n_beyaz

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 234
  • Bizlere İRTİCA dendi onlarasa MEDENİ!!!
Siyah İnci;Malcom X
« Yanıtla #1 : Ağustos 29, 2009, 05:15:58 ÖÖ »
Rabbim Şehadetini Kabul Eylesin















« Son Düzenleme: Ağustos 30, 2009, 05:03:04 ÖS Gönderen: kuzu »

Çevrimdışı n_beyaz

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 234
  • Bizlere İRTİCA dendi onlarasa MEDENİ!!!
Siyah İnci;Malcom X
« Yanıtla #2 : Ağustos 29, 2009, 05:17:34 ÖÖ »
ŞEHİD MALCOLM X'TEN…

"Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa, gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra, hapishanedir."

"İşleri tıkırında giden dışarıdaki o 'namusu-bütünler' içeri girip çıkmış birisine burun kıvırıp geçerler. Ama o 'namusu-bütünler' bir bataklığa saplansalar, içeri girip çıkmış birisi onlara daha onurlu davranır."

"Özgürlüğe inanan bir dine inanıyorum. Halkım için mücadele etmeyi men eden bir dini kabul etmek zorunda olsaydım, o dinin canı cehenneme derdim."

"Amerika, İslam'ı anlamaya muhtaç. Çünkü bu din, ırk sorununu söküp atan dindir."

"İnsan bir şeyler elde etmeyi kafasına koyduğu zaman, bir parça şamata yapmaktan da geri durmamalıdır."

"İnsanı bir Müslüman'a karşı gene başka bir Müslüman ancak koruyabilir, ya da hiç değilse Müslümanlar tarafından eğitilmiş ve onların taktiklerini bilen birisi."

"Bunu söylerken üzülüyorum ama ne yapayım işte, en sevmediğim ders matematikti. Bunun nedeni üzerinde çok düşünmüşümdür. Bunun nedeni, olsa olsa matematiğin tartışmaya hiç mahal bırakmamasıydı, başka bir neden gelmiyor aklıma. Bir yerde yanlış yapmışsanız, orada artık her şey bitiyordu."

"Kitaplar bir tür zihin vitaminidir."

"Barışçıl olun, kibar olun, kurallara itaat edin, herkese saygılı olun; fakat biri size dokunacak olursa onu mezara gönderin."

"Beni 'Amerika'daki en öfkeli Zenci' diye anıyorlar. Bu ithamı inkar edecek değilim."

"Kimse size özgürlüğü veremez. Kimse size eşitlik, adalet ya da başka bir şey veremez. Erkekseniz gidin ve kendiniz alın."

"Özgürlüğü elde etmenin tek yolu dünyadaki diğer tüm ezilmiş halkları tanımaktan geçer: Brezilya, Venezüella, Haiti, Küba ve evet Küba halkının kan kardeşleriyiz bizler."

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek