Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Kendimizle dost olmalıyız dost!

Gönderen Konu: Kendimizle dost olmalıyız dost!  (Okunma sayısı 16452 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı durmuş göktekin

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 197
Kendimizle dost olmalıyız dost!
« : Nisan 13, 2014, 12:22:20 ÖS »
   Kendimizle dost olmalıyız, dost!

   Umumi manzara gösteriyor ki, aklı vestiyere asmış bir toplum halinde yaşıyoruz. Özellikle gençlerde oluşan unutkanlık hali bunun açık delillerinden biridir. Yedisinden yetmişine kadar herkesin elinde akıllı telefon. Günlük hayatın pek çok bilgileri bu telefona yüklenmiş, isteyen,  istediği zaman telefonun bir tuşuna basıp istediği bilgiye ulaşabiliyor. Dolayısıyla beynin çalışması engelleniyor. Devre dışı kalan beyin zamanla tembelleşiyor. Unutkanlık dâhil pek çok kabiliyetler gelişmiyor. Akıl vestiyerde, kitap rafta, okumak lafta kalıyor. Akıl vestiyerden, kitap raftan inmeli, beyin okumayla beslenmelidir. İhtiyaçlar alabildiğine çoğalıyor. İnsan, tüketmeye devam ediyor. İhtiyaçlarını, kredi kartlarıyla alıyor. Üretmediğini tüketiyor, kazanmadığını harcıyor. Benden sonra yıkılsın dünya anlayışında, hayatı yaşıyor. Böyle yapanlar, kendi dünyalarının enkazında kalacaklarını göz ardı ediyor. 

   Derdini artıran bir toplum haline gelmişiz. Geçmişte, asli ihtiyaçlarımızın dışında, bugünkü kadar ihtiyaçlarımız çok değildi. Belki asli ihtiyaçlarımızı bile karşılamak sıkıntısı çekiyorduk ama bugünkü kadar derdimiz de yoktu. Sıkıntımız; az okumamızdan, algılarımızdan, anlayışlarımızdan, fikirsizliğimizden, aklımızdan yeteri kadar faydalanamadığımızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Sıkıntım, ne geçim, ne seçim. Derdim; yazdıklarımı ve söylediklerimi yaşayamamak. Elindeki çöpü sokağa atandan, tükürenden, akla karayı, helal ile haramı, eğriyle doğruyu, iyi ile kötüyü, birbirine karıştıranlardandır. Bunları yazarak, konuşarak, terennüm ederek biraz nefes alıyorum. İsterseniz siz de deneyin. Sizi sıkan, üzen konuları konuşun, anlatın, yazın. Söylediklerinizi ve yazdıklarınızı yaşayın. Rahatlayacağınızı umarım.

   Ağız konuşmak, kalem yazmak, harf yazılmak için yaratılmış. Kitap okunmak için yazılmış. Yaz be kardeşim. Sen de maziyi, istikbale taşı. Yaz kendini ne olur. Kendindeki kendini yaz! Bildiklerini, düşündüklerini, hissettiklerini, hayallerini, ideallerini yaz! Ey kalem, bunun için yaratılmışsın. Yaz be kalem. Kaybolmasın bunca kelam.

   Herkes kendine sormalı. “Niçin yapmadıklarımı söyler ve yazarım” İnsan, kendine tezat düşmemeli, dost olmalı dost. Düşman değil. Herkes birbirine dost olmalı! Diyorsanız. O zaman niçin kendimize düşmanlık yapıyoruz? Bu sorularla yatmalı, cevaplarıyla kalkmalıyız. Değil mi? Suyu, havayı, çevreyi kirleten insandan başkası değil. İsteklerini çoğaltıp, üretimini artırmayan toplum yine biziz. Her türlü olumsuzluk ve olumluluğun sahibi de biziz. Öyle olmasa, bu kavga, bu kadar sıkıntı neden? Bütün bunların sebebi aklın devre dışı kalması değil mi?. “Aklınız olmasaydı ne işe yarardınız” ihtarına muhatap olan biz değil miyiz? Başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmeliyiz. Kendimize attığımız kör düğümleri yine kendimiz çözmeliyiz. Biz kendimiz, kendimizi bağlamışız. Düşman gelip, bizim kör düğümlerimizi çözecek değil ya. “Bırak! Bunlar biraz daha birbirlerine dolaşsınlar, dalaşsınlar” Demezler mi?

   Bir belgeselde seyretmiştim. Bir aslan, avlanma sırasında, bir yaban hayvanının boynuzuna maruz kalmış. Hayvanın boynuzu aslanın ön ayak kürek kemiğinin etine saplanmış, boynuzu kırılmış ve orada kalmış. Ucu diğer taraftan çıkmış. Aslan, topallayarak yürüyor ve boynuzla birlikte yaşamına devam ediyor. Düşündüm… İnsan böyle bir şeye maruz kalsa ya kendisi veya diğer hemcinsinden yardım alır, onu oradan çıkartır ve tedavi ettirir. Hayvanda öyle bir kabiliyet olmadığı için, öylece yaşamak zorunda kalıyor. Buna benzer hadiseler, insan aklının değerini defe atla anlatıyor. Aklı olmayanın dini de yoktur. Akıllı insan öğüt alan insandır. Her nimetin şükrü kendindendir. Bütün deliler, dostun olacağına, akıllı bir dostun olsun daha iyi! Ham düşünceleri akıl pişirir. Akıl, aklımıza emanettir. Emanete hıyanet etmemeli. Aklımızı dost edinmeliyiz.
                        12. 04. 2014
                        Durmuş Göktekin

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek