Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
İrmiya Aleyhisselâm

Gönderen Konu: İrmiya Aleyhisselâm  (Okunma sayısı 6349 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« : Mart 11, 2010, 04:49:35 ÖS »
İrmiya Aleyhisselâmın Soyu:


İrmiya b.Hılkıya; Lavi b.Yâkub Aleyhisselâm´ın soyundan gelen[1] Hârûn b.İm-ran Aleyhisselâmın soyundandı[2].

Kendisinin Hızır Aleyhisselâm olduğu[3] ve zaman zaman sahralarda ve şe­hirlerde görüldüğü söylenmişse de[4] İrmiya Aleyhisselâmın Hızırlığı hakkındaki haber sahih değil denilmiştir[5].



İrmiya Aleyhisselâmın Peygamber Olarak Gönderilişi:


İsrail oğulları; Şâ´yâ Aleyhisselâmı şehid ettikten sonra[6] Yüce ALLAH onlara İrmiya b.Hılkiya Aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi[7].

O zaman; İsrailoğulları arasında bid´atlar çoğalmış büyümüş: serkeşliğe baş­lamışlar günah işlemeye dalmışlar[8] haramları helallaştırmışlardı[9].

Peygamberleri öldürmüşler[10] Yüce ALLAH´ın kendilerine yapmış olduğu lutf ve ihsanlarını düşmanları olan Senharib ve ordularından kurtardığını unut­muşlardı[11].

Bunun üzerine Yüce ALLAH İrmiya Aleyhisselâma:

"Ben İsrailoğullarını helak edeceğim! Onlardan intikam alacağım.

Sen Beytülmakdis Kayası´nın üzerinde ayakta dur!

Orada sana emrim ve Vahy´im gelecektir!" buyurdu.

İrmiya Aleyhisselâm kalkıp elbisesini yırttı başına kül saçtı ve secdeye kapandı.

"Yâ Rab! Anamın beni hiç doğurmamış olmasını benim yüzümden Beytülmak-dis´in harap ve İsrailoğullarının helak olacakları bir zamanda beni israiloğulları peygamberlerinin sonuncusu yapmamanı çok arzu ederdim!" dedi.

"Secdeden başını kaldır!" buyruldu.

İrmiya Aleyhisselâm başını kaldırdı ve ağlayarak:

"Yâ Rab! Onlara kimi musallat edeceksin?" diye sordu.

Yüce ALLAH:

"Ateşe tapanları azabımdan korkmayanları sevabımı ummayanları!

Kavmin olan İsrailoğullarına git de onlar hakkında sana emrettiğim şeyleri ken­dilerine anlat! [13]

Haklarındaki nimetlerimi hatırlat!

Bid´at ve yaramazlıklarını anlat

Onları bana itaat ve ibadete davet et!" buyurdu[15].

İrmiya Aleyhisselâm:

"Yâ Rab! [16] Sen beni güçlendirmezsen ben zaif´im[17].

Sen benim dilime belagat ve fesahat vermezsen ben maksadımı anlatmak­tan âcizim! [18]

Sen beni doğrultmazsan ben yanılırım!

Sen bana yardım etmezsen ben rüsvay olurum!

Sen bana izzet vermezsen ben zelîl ve hakîr olurum!" dedi.

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #1 : Mart 11, 2010, 04:49:59 ÖS »
Yüce ALLAH:

"Sen bütün işlerin benim irâdemle meydana geldiğini ve benim bütün kalp­leri ve dilleri nasıl istersem elimde evirip çevirdiğimi bilmiyor musun?

Sen bana itaat et!

Şüphesiz benim ben o ALLAH ki benim dengim olabilecek hiçbir şey yoktur.

Göklerle yer ve onların içindeki şeyler benim kelâmımla kaimdirler.

Ben denizlere söyledim. Sözümü anladılar.

Onlara emrettim emrimi yerine getirdiler.

Onların çevrelerini de kumlu karalarla sınırladım. Onlar çizdiğim sınırı geçemezler.

Dağ gibi dalgalar gelir çizdiğim sınıra erişince onlara zillet uysallık elbisesini giydiririm.

Onlar korkarak ve bana boyun eğeceklerini ikrar ederek emrimi yerine geti­rirlerdir.

Ben senin yanındayım. Sen benim yanımda bulundukça sana hiçbir şey erişmez.

Ben seni onlara emir ve nehiylerimi tebliğ edesin diye Peygamber olarak gön­derdim.

Sen bu vazifeyi yerine getirmekle onlardan sana tâbi olanların sevabına denk sevap kazanacaksın.

Bununla beraber onların sevabından da bir şey eksilmeyecektir.

Eğer bu vazifeyi yerine getirmekte kusur edersen bundan dolayı kazanaca­ğın günah toz duman içinde bıraktığın kimselerin işleyecekleri günaha denk ola­caktır.

Bununla beraber onların günahından da bir şey eksilmeyecektir! Kavminin yanına git de:

ALLAH size atalarınızın iyiliklerini hatırlatıyor ve bununla da size günahlarınız­dan tevbe ettirmek istiyor! de! [20]

Ve sor onlara: Atalarının bana itaat etmeleri sonucunu nasıl buldular? Onların bana isyan etmeleri sonucunu nasıl buldular?

Onlar; kendilerinden önce bana itaat edip de itâatından dolayı yaramaz ve mutsuz olmuş veya bana âsi olup da asiliğinden dolayı mutlu olmuş bir kimse bulunduğunu biliyorlar mıdır?

Hayvanlar; rahat yuvalarını hatırlayınca oraya dönerler. Bu kavm ise felâket ve helak otlaklarında otlamaktadırlar!

Onların bilginleri ve ruhbanları ise; benim kullarımı hizmetkâr edindiler ve halkı bana ibâdetten vazgeçirip benden başkasına taptırıyor ve onları benim emrimi bilmez hale getirinceye ve zikrimi unutturuncaya ve benden gaflete düşürünce-ye kadar onlar arasında -benim kitabıma aykırı olarak- hüküm veriyorlar!

Onların buyruk sahiplerine ve yedicilerine gelince: Bunlar da nimetimi inkâr ettiler.

Demek onlar vereceğim belâdan emniyet ve selâmette oldular da Kitabımı bir tarafa attılar Ahdimi unuttular sünnetimi değiştirdiler hâ!

Kullarım ancak bana ibâdet ve itaat etmeleri yaraşır ve gerekirken bana kar­şı günah işlemekte onlara ve onların dinimde -benim adıma- ihdas etmek cür´e-tini gösterdikleri bid´atlara tâbi oluyorlar hâ!

Onlar benim hakkımda ve Peygamberlerim hakkında yalan söylüyor ve iftira­da bulunuyorlar ha!

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #2 : Mart 11, 2010, 04:50:21 ÖS »
[Benim celâlim Yüce Makamım Ulu sânım her türlü noksan ve eksik sıfatlar­dan münezzehdir uzaktır.

Bir insana bana karşı günah işlenmesine itaat etmek yaraşır mı?

Benim yarattığım kullarıma benden başka birtakım tanrılar edinmeleri yaraşır mı?

Onların Tevrat okuyucularına ve din bilginlerine gelince:

Bunlar; Mescidlerde ibâdete dindarlığa özenirler; orayı benden başkası için onarırlar;

Dünyayı elde etmek için dini vasıta kılarlardır. Onların orada Fıkıh öğrenmeleri ilim için değildir. Orada ilim öğrenmeleri de amel için değildir. Peygamber oğullarına gelince:

Onlar çok konuşkan ve ezgin olmuşlar gurura kapılmışlar ahmakların cahil­lerin yanında ahmak ve cahil olmuşlar!

Kendilerinin de Atalarına yapılmış olan yardım gibi yardıma;

Onlara verilmiş olan keramet gibi keramete nail olacaklarını umuyorlar ve bu yardım ve ikrama da -hiç de doğru olmaksızın düşünmeksizin ve ibret almaksızın- kendilerinden daha lâyık bir kimse bulunmadığını iddia ediyorlar!

Hatırlamıyorlar ki: Onların ataları benim yardımıma nasıl kavuştular?

Emrimi dinimi değiştiriciler değiştirdikleri zaman onlar emrime dinime nasıl ciddiyetle sarıldılar?

Bu uğurda canlarını kanlarını feda etmekten nasıl çekinmediler?

Onlar; benim emrim yerine gelinceye dinim üstün gelinceye kadar sabr ve sa­dâkat göstermişlerdir.

Ben şu kavmin azaplarını onlar buyruklarımı kabul etsinler diye erteledim uzattım.

Onlar düşünsünler diye günahlarından vazgeçtim.

Düşünsünler diye onları uzun ömürlü kıldım çok yaşattım.

Her defasında onların üzerine gök yağmur yağdırdı yer onlar için ot bitirdi.

Onlara afiyet elbisesi giydirdim ve düşmanlarına galip kıldım.

Bütün bunlar onların azgınlıklarını artırmaktan kendilerini benden uzaklaş­tırmaktan başka bir işe yaramadı.

Onların davetimden yüz çevirmeleri daha ne zamana kadar sürecek? Yoksa onlar beni aldatıyorlar mı sanıyorlar?! [21] Yoksa onlar benimle alay mı ediyorlar?! Yoksa onlar bana karşı yiğitlik mi taslıyorlar?! [22]

İzzet(sıfat)ıma yemin ederim ki: ben onlara öyle bir fitne bir belâ salacağım ki: o usluları hayrette bırakacak[23] görüş sahiplerinin görüşlerini hakimlerin hikmetlerini yanıltacak şaşırtacaktır[24].

Onlara; Zorba katı kalpli aşırı derecede zâlim kendisine heybet elbisesini giy­dirdiğim göğsünden şefkat merhamet ve yumuşaklık duygusunu kaldırdığım bir kimseyi musallat edeceğim!
__________________
/i]

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #3 : Mart 11, 2010, 04:50:53 ÖS »
Onu; sayısı karanlık gecenin karaltısını andıran cemâat takip edecek[25].

Kendisinin kara bulut kümelerini andıran ve ne oldukları belirsiz hayırsız pek çok askerleri olacak onun bayrakları Kerkes kuşlarının havada uçuştukları gibi dalgalanacak süvarilerinin saldırışı da Tavşancıl kuşlarının çığlık kopararak av­larının üzerine inişini andıracaktır! [26]

Onlar mamureleri harabeye çevirirler köyleri ıssız bırakırlar. Yeryüzünü ifsad girdikleri yeri tahrip ettikçe tahrip ederler. Onların kalpleri kaskatıdır acımak bilmez. Yüzleri gülmez gözleri hiçbir şeyi görmez kulaklarına söz girmez.

Onlar çarşılara ürkmüş ve heybetinden tüyler ürperten arslan gibi da­larlar[27]...´

Ben İsrailoğullarını Yâfes ile helak edeceğim!" buyurdu´[28].

Yâfes Bâbil halkı olup Yâfes b.Nûh Aleyhisselâmın oğullarındandı[29].

Yüce ALLAH´dan bu azab emri gelince İrmiya Aleyhisselâm feryad ederek ağ­lamış elbisesini yırtmış başına kül saçmış[30]; İsrailoğullarından bu felâketi kal­dırması için Yüce ALLAH´a yalvarmış durmuştu[31].

Yüce ALLAH:

"Ey İrmiya! Demek sana Vahy ettiğim şey seni sıkıntılandırdı tasalandırdı" buyurdu.

İrmiya Aleyhisselâm:

"Evet yâ Rab! Keski Sen daha önce beni helak etseydin de israiloğullarının esir edilmelerini görmeseydim" dedi[32].

Yüce ALLAH:

"İzzet ve Celâl(sıfat)ıma yemin ederim ki: Bu hususta senin tarafından bir emir(hüküm) verilmeden önce[33] Beytülmakdis de[34] İsrailoğulları[35] da helak edilmeyecektir!" buyurdu.

Bunun üzerine İrmiya Aleyhisselâm sevindi[36]. İçi rahatlaştı[37].

"Musa´yı ve diğer peygamberlerini hak ile gönderen ALLAH´a yemin ederim ki: Ben de İsrailoğullarının helak edilmeleri emrini(hükmünü) hiçbir zaman verme-yeceğim! [38] İsrailoğullarının helakine razı olmayacağım!" dedi[39].

Aradan üç yıl geçmişti.

İsrailoğulları isyanlarını artırdıkça artırdılar kötülüklerini uzattılar durdular.

Onların bu halleri helaklerinin yaklaştığı zamana kadar devam etti. Vahy gel­mesi de azaldı[40]. Onlar Âhireti hiç anmaz oldular[41].

Dünyaya ve dünya işlerine dalınca ahiretten geri durmakta idiler[42]. Hükümdarları da onlara:

"Ey İsrailoğulları! ALLAH´ın azabı size gelip çatmadan önce[43] ALLAH´ın acıma­sız bir kavmi üzerinize salmasından önce işlemekte olduğunuz kötülüklere son veriniz!

Çünkü Rabbınız tevbeye yakındır kendisine tevbe eden kimse için ellerini hayırla açmış bir esirgeyicidir?" diyerek öğüt verdi[44] onları tevbeye davet etti ise de tevbe etmediler[45] ve işleyip durdukları kötülüklerden hiçbirini bırakma­ğa yanaşmadılar[46] kötülüklerine son vermediler[47].

Nihayet Yüce ALLAH[48] İbrahim Aleyhisselâmla Rabbi hakkında tartışan Nem-rud´un soyundan gelen[49] Buhtunnassar´ın kalbine[50] Beytülmakdis´e[51] Bey-tülmakdis halkının üzerine[52] yürüme düşüncesini düşürdü[53].

Buhtunnassar; geniş meydanları dolduracak kadar çok sayıda askerlerinin[54] altıyüzbin bayraklı orduların başına geçip[55] daha önce Senharib´in Beytülmak-dis halkına yapamadığı şeyi yapmak maksadıyla yola çıktı[56].

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #4 : Mart 11, 2010, 04:51:31 ÖS »
İsrailoğullarının ecelleri yaklaşıp da[57] Yüce ALLAH; onları helak etmek[58] mülk ve saltanatlarına son vermek istediği zaman[59] İrmiya Aleyhisselâma bir Melek gönderdi[60].

Meleğe:

"İrmiya´ya git de[61] ondan Fetva iste!" buyurdu[62]´.

Ondan ne hakkında fetva isteyeceğini de Meleğe bildirdi[63].

Melek İsrailoğullarından bir adamın suretine girip İrmiya Aleyhisselâmın yanı­na geldi[64].

İrmiya Aleyhisselâm ona:

"Sen kimsin?´ diye sordu[65].

Melek:

"Ben İsrailoğullarından bir adamım! [66]

Bazı islerim hakkında[67] sana soru sorup senden fetva almak istiyorum" dedi´[68]´

İrmiya Aleyhisselâm izin verince[69] Melek:

"Ey Allanın Peygamberi! Senden akrabam hakkında bir fetva istiyorum:

Ben onların akrabalık haklarını ALLAH´ın bana emrettiği şekilde yerine ge-tirdim.

Onların yanlarına ancak iyilik ve ihsanda bulunmak için gittim.

Ben kendilerine ihsan ve ikramımı artırdıkça onlar bana hep kızdılar durdular[74].

Ey ALLAH´ın peygamberi! Sen bana onlar hakkında bir fetva ver!" dedi.

İrmiya Aleyhisselâm ona:

"Sen senin aranla ALLAH´ın arasındaki şeyde güzel hareket et!

ALLAH´ın gözetmeni emrettiği akrabalık haklarını gözet!

Seni hayırla müjdelerim!" dedi.

Melek İrmiya Aleyhisselâmın yanından ayrıldı.

Birkaç gün geçtikten sonra Melek önceki adamın suretinde tekrar gelip İr­miya Aleyhisselâmın önüne oturunca İrmiya Aleyhisselâm ona: "Sen kimsin?" diye sordu.

Melek:

"Ben yanına gelip senden akrabamın hali hakkında fetva istemiş olan adamım" dedi.

İrmiya Aleyhisselâm :

"Onlar sana karşı ahlaklarını daha temizlemediler mi? Onlardan arzu ettiğin şeyi görmedin mi?" diye sordu. Melek:

"Ey ALLAH´ın Peygamberi! Seni Hakla Peygamber gönderen ALLAH´a yemin ede­rim ki hiç bir iyilik bilemiyorum ki onu insanlardan bir kimse yapsın da ben de onu hattâ ondan daha fazlasını da yakınlarıma yapmış olmayayım.

Onlar bana karşı kötü tutum ve davranışlarını daha da arttırdılar!" dedi.

İrmiya Aleyhisselâm:

"Sen aile halkının yanına dönüp onlara iyilik etmekte devam et!

Salih kullarını düzelten Allâh´dan sizin aranızı da düzeltmesini ve sizleri rızâsını talep ve gazabından kaçınma hususunda birleştirmesini dilerim" dedi

Bunun üzerine Melek İrmiya Aleyhisselâmın yanından ayrıldı.

Birkaç gün sonra İrmiya Aleyhisselâm Beytülmakdis´in duvarı üzerinde otur­duğu sırada Melek tekrar gelip önüne oturdu.

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #5 : Mart 11, 2010, 04:51:55 ÖS »
İrmiya Aleyhisselâm ona:

"Sen kimsin?" diye sordu.

Melek:

"Ben aile halkımın hali hakkında sana iki kerre gelmiş olan kimseyim!" dedi.

İrmiya Aleyhisselâm:

"Hâlâ onların içinde bulundukları hallerden ayrılmaları onlara bir niha­yet vermeleri zamanı gelmedi mi?" diye sordu. [92]

Melek:

"Ev ALLAH´ın Peygamberi! Ben bundan önce onlardan bana isabet eden her şeye[93] onlar beni kızdıran şeyler olduğu için[94] katlanıyordum.

Fakat bugün onlara gittiğim zaman[95] kendilerini ALLAH´ın razı olmadığı[96] ve sevmediği[97] bir iş üzerinde gördüm!" dedi.

İrmiya Aleyhisselâm:

"Onları hangi amel üzerinde gördün?" diye sordu[98].

Melek:

"Ey ALLAH´ın Peygamberi! Ben onları ALLAH´ı gazablandıracak çok büyük bir amel üzerinde gördüm! [99].

Eğer onlar bundan önce bulundukları uygunsuz haller gibi uygunsuz haller üzerinde bulunsalardı onlara kızgınlığım artmazdı[100] sabrederdim[101].

Fakat ben bugün ALLAH için[102] senin için[103] kızdım ve onların haberini sa­na haber vereyim diye geldim[104].

Şimdi ben seni Hakla Peygamber gönderen ALLAH üzerine sana and vererek onların helak olmaları için ALLAH´a dua etmeni senden diliyorum!´ ´dedi.

Bunun üzerine İrmiya Aleyhisselâm:

"Ey göklerin ve yerin Mâliki! Eğer onlar hak ve savab üzerinde iseler onları bulundukları halde bırak!

Eğer onlar Seni gazablandıracak bir halde Senin razı olmadığın bir amelde iseler onları hemen helak et!" diyerek dua etti.

Bu sözler İrmiya Aleyhisselâmın ağzından çıkar çıkmaz Yüce ALLAH Beytül-makdis´e gökten bir yıldırım gönderip Kurban yerini tutuşturdu.

Beytülmakdis´in kapılarından yedi kapı da yerin dibine geçti.

İrmiya Aleyhisselâm bunu görünce feryad ederek elbisesini yırttı ve başına toprak saçtı.

"Ey göklerin Mâliki! ve ey Merhametlilerin en Merhametlisi! Bana va´d etmiş olduğun va´d´in nerede?" diyerek münâcatta bulundu.

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #6 : Mart 11, 2010, 04:52:37 ÖS »
[Kendisine:

"Ey İrmiya! Onlara isabet eden bu musibet ancak[105] bizim Elçimize[106] se­nin verdiğin fetvân[107] ve duan üzerine[108] isabet etti!" diye nida edilince sor­gu sahibinin kendisine ALLAH tarafından gönderildiğine ve musibetin de kendisi­nin verdiği fetva üzerine vuku bulduğuna kanâat getirdi[109].

İrmiya Aleyhisselâm:

Tevbe edip kötü işlerini bırakmadıkları takdirde[110] ALLAH´ın gazabına uğraya­caklarını[111]

Buhtunnassar tarafından Beytülmakdis üzerine yürünüp savaşan İsrailoğul-larının öldürüleceğini

Çoluk çocuklarının esir edileceğini[112] Mescidlerinin yıkılacağını

Kitaplarının yakılacağını[113] haber verdi[114].

İsrailoğulları uğrayacakları azab haberini işittikleri zaman İrmiya Aleyhisselâ-ma isyan ettiler onu yalanladılar ve yalancılıkla suçladılar:

"Sen yalan söylüyorsun! ALLAH´a karşı çok büyük bir iftirada bulunuyorsun!

ALLAH´ın yeryüzünü mescidlerini kendisine ibadeti tehvidi muattal kılacağını iddiaya kalkışıyorsun!

Yeryüzünde bir Âbid bir mescid bir kitap kalmazsa ALLAH´a kim ibadet edecek?!

Sen ALLAH´a karşı çok büyük bir iftira etmiş oluyorsun!" dediler ve kendisinin deli olduğunda sözbirliği etiler[115].

Kendisini dövdüler zincire vurdular[116] ve zindana koydular[117]. Bunun üzerine Yüce ALLAH Buhtunnassar´ı onların üzerine saldı[118].
__________________
/i]

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #7 : Mart 11, 2010, 04:53:19 ÖS »
Buhtunnassar Beytülmakdis´te:



Kısa bir müddet sonra[119] Buhtunnassar; çekirge sürüsünden daha çok olan altıyüzbin bayraklı[120] askerleri ile gelip Beytülmakdis çevresine kondu[121].

Sonra Beytülmakdis halkını kuşattı[122]. İsrailoğulları onlardan son derecede korktular. [123]

Kuşatma uzayınca Buhtunnassar´ın hükmüne boyun eğerek kapıları açtılar sokakları tenhalaştırdılar.

İsrailoğulları hakkında câhiliye hükmüne göre: Zorba yakalayışı ile yakalanma­larına hüküm verilip onlardan

Üçte biri öldürüldü! Üçte biri esir edildi!

Kötürümler çok yaşlı erkekler ve kadınlar geri bırakıldıktan sonra süvarilere çiğnettirildi!

Çocuklar sürülüp götürüldü!

Kadınlar çarşılarda çıplak durduruldu! [124]

Buhtunnassar Beytülmakdis´te ayakta dikili ev bırakmadı!

Beytülmakdis Mescidini tahrip etti!

Mescid´in içinde bulunan bütün altın gümüş ve cevherleri

Süleyman Aleyhisselâm´ın Kürsüsünü[125]

Heykelde ve depolarda bulunan bütün malları

Süleyman Aleyhisselâm´ın Mescid için yaptırmış olduğu bütün kabları ka­çakları... ganimet olarak aldı.

Yıktığı Kudüs´te fakirler ve zayıflardan başka bir şey bırakmadı[126].

Tevratı ve Peygamberlere aid olup heykelde saklanan bir çok kitapları bir ku­yuya attırdı ve üzerinde ateş yaktırdı[127].

Şehir yıkıldıktan sonra[128] Buhtunnassar; askerlerinin her birine kalkanları­nı toprakla doldurup şehrin harabesi üzerine atmalarını emretti. Askerler emri ye­rine getirdiler. Şehri toprakla doldurdular.

Buhtunnassar şehrin bütün halkını bir araya toplattı. İsrailoğullarının aralarından büyük küçük yüz bin çocuk seçti.

Alınan ganimetleri askerleri arasında bölüştürmek isteyince yanındaki hüküm­darlar:

"Biz hissemize düşeni sana bırakıyoruz.

Sen İsrailoğullarından seçtiğin şu çocukları bizim aramızda bölüştür" dediler.

Buhtunnassar öyle yaptı.

Her birine dörder çocuk düştü.

Oanyal Hananya Azarya ve Mişayel de bölüştürülen çocuklar arasında bulu-nuyordu[129].

Çocuklardan;

Yedibini Dâvûd Aleyhisselâm´ın ev halkından

Onbirbini Yûsuf b.Yâkub Aleyhisselâm ve kardeşi Bünyamin´e mensup aile­lerden

Sekizbini Âşer b.Yâkub Aleyhisselâm ailesinden[130]

Ondörtbini Zebulun b.Yâkub Aleyhisselâm ailesinden[131] Dörtbini Rubil ve Levi b.Yâkub Aleyhisselâm ailelerinden[132] Dörtbini Yehûda b.Yâkub Aleyhisselâm ailesinden[133] Ondörtbini Dan b.Yâkub Aleyhisselâm ailesindendi[134]. Geri kalanları da İsrailoğullarının başka ailelerindendi[135]. Buhtunnassar bu çocuklardan yetmişbinini Bâbil´e götürdü. İsrailoğullarından aldığı esirleri üçe bölerek bir kısmını Şam´da yerleştirdi. Bir kısmını esir olarak tuttu. Üçte birini de öldürdü[136].

Buhtunnassar´ın öldürdüğü esirler arasında İsrailoğullarının Tevrat okuyanla­rından ve bilginlerinden kırkbin kişi bulunuyordu.

Uzeyr Aleyhisselâm´ın babası ve dedesi de öldürülenler arasında idi[137]. Buhtunnassar Beytülmakdis´te ele geçirdiği tabak ve çanakları Bâbil´e götürdü.

Yüce ALLAH´ın İsrailoğullarına gönderdiği bu musîbet; onların kötü işlerinden bid´atlar ihdas etmelerinden ve zulümlerinden ileri gelmişti[138].

Bu gerçek Kur´ân-ı kerimde şöyle açıklanır: "Biz Kitapta İsrailoğullarına şu haberi verdik:

Siz Arz(ı Mukaddes)da muhakkak iki defa fesad çıkaracak ve muhakkak (ba­na karşı) çok büyük bir serkeşlik yapıp kabaracaksınız!

İşte o ikiden birinci(fesadlarının Ceza) vâde(si) gelince (muharebede) çok çe­tin bir kuvvete malik olan kullarımızı üzerinize musallat kıldık da onlar evlerin ara­larına kadar girip (sizi) araştırdılar.

(Bu) yerine getirilmiş bir va´d idi.

Sonra bunlara karşı size tekrar devlet ve galebe verdik.

Mallarla oğullarla sizin imdadınıza yetiştik.

Cemiyetinizi de (olduğunuzdan) daha fazla çoğalttık.

Eğer iyilik ederseniz o iyiliği kendinize etmiş olursunuz.

Eğer kötülük ederseniz (o kötülüğü de yine kendinize etmiş olursunuz)

Artık diğer (cezanın) va´de(si) gelince yüzlerinizi kötülesinler Mescid(iniz)e gir(ip tahrip et)sinler galebe ve istilâ ettiklerini mahvettikçe etsinler diye (başınıza yi­ne düşmanları musallat ettik)

(Tevbe ederseniz) Rabbinizin sizi esirgeyeceğini umabilirsiniz. (Fakat tekrar fesada) dönerseniz biz de (sizi cezalandırmağa) döneriz. Biz: Cehennemi kâfirlere bir zindan yaptık[13

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #8 : Mart 11, 2010, 04:54:12 ÖS »
Buhtunnassar´ın İrmiya Aleyhisselâm´ı Zindandan Çıkarışı:



Buhtunnassar İsrailoğullarının zindanında İrmiya Aleyhisselâm´ı bulunca ona: "Sen burada ne arıyorsun?" diye sormuştu.

ALLAH´ın onu kavmine başlarına gelecek felaketleri anlatıp korkutsun diye Pey­gamber olarak gönderdiği kavminin ise onu yalanladıkları ve zindana attıkları haber verildi.

Buhtunnassar:

"Rab´larının Resulüne âsî olan bir kavim ne kötü bir kavimdir!" dedi[140].

İrmiyâ Aleyhisselâm´ın zindandan çıkarılmasını emretti.

Zindandan çıkınca ona:

"Sen şu kavmi başlarına gelecek felaketle korkuttun mu?´ diye sordu.

İrmiya Aleyhisselâm:

"Evet! [141]

Çünki ben böyle olacağını biliyordum.

ALLAH beni onlara gönderdi.

Fakat onlar beni yalanladılar!" dedi.

Buhtunnassar:

"Onlar demek seni yalanladılar dövdüler ve zindana koydular?!" dedi. İrmiya Aleyhisselâm: "Evet!" dedi[142]. Buhtunnassar:

"Peygamberlerini yalanlayan Rab´larının Elçiliğini yalanlayan bir kavim ne kötü bir kavmdir!

Sen benim yanıma gelir misin?

Ben sana ikram ve ihsanda bulunurum.

İstersen ülkende otur sana Emân vermişimdir!" dedi.

İrmiya Aleyhisselâm:

"Ben şimdiye kadar ALLAH´ın emânından ayrılmadım ve hiçbir saat da O´nun emânından çıkmam!

İsrailoğulları bile O´nun emânından çıkmazlar.

Onlar ne senden ne de senden başkasından korkmazlar.

Senin onların üzerinde bir baskın olmaz!" dedi.

Buhtunnassar İrmiya Aleyhisselâm´dan bu sözleri işitince onu kendi haline b.rakt. [143].

Kendisine ihsanlarda bulundu.

İsrailoğullarının zaif takımları İrmiya Aleyhisselâm´ın yanında toplandılar:

"Biz günahkâr olduk. Zulmettik.

Biz yapmış olduğumuz şeylerden dolayı ALLAH´a tevbe ediyoruz.

Sen bizim tevbemizi kabul etmesi için ALLAH´a dua et!" dediler.

İrmiya Aleyhisselâm Rabb´ine dua edince Yüce ALLAH:

"Onlar söylediklerini yapıcı değillerdir.

Eğer sözlerinde sâdık iseler seninle birlikte şu beldede otursunlar!" buyurdu.

İrmiya Aleyhisselâm ALLAH´ın emrini onlara haber verdiği zaman:

"Biz; ALLAH´ın ahalisine gazab ettiği harap bir beldede nasıl otururuz?" dedi­ler oturmaktan kaçındılar[144].

O zaman İsrailoğulları beldelere dağıldılar;

Onlardan bazıları Hicaz´da Yesrib´e (Medineye)

Bazıları Vadilkura´ya ve daha başka yerlere indi[145].

Onlardan az bir cemâat da Mısır´a gittiler[146]. Mısır Kralı´na iltica ettiler[147].

İrmiya Aleyhisselâm da Mısır´a gitti[148].

Buhtunnassar Mısır Kralı´na yazı yazarak:

"Kölelerim benim yanımdan senin yanına kaçtılar.

Onları hemen bana geri gönder

Göndermezsen seninle çarpışır beldelerini süvarilere çiğnetirim!" dedi.

Mısır Kralı da Buhtunnassar´a:

"Onlar senin kölelerin değil hürdürler hürlerin oğullarıdırlar" diye cevap verdi[149].

Bunun üzerine Buhtunnassar Mısır Kralının üzerine yürüdü.

Çarpıştılar.

Buhtunnassar onu mağlup ve esir edip[150] öldürdü.

Mısırlıları esir etti.

Sonra Mağrib diyarına yürüdü. Ülkenin en uzak köşelerine kadar ilerledikten sonra dönüp Mısır Kudüs Filistin ve Ürdün halkından aldığı bir çok esirlerle birlikte Babil´e döndü ki esirler arasında Danyal Aleyhisselâm´la[151] ondan başka Pey­gamberler de bulunuyordu[152]´.

İrmiya Aleyhisselâm o zaman Mısır´da kaldı[153].

İrmiya Aleyhisseiâm; Mısır toprağında oturup küçük bir bahçe edinmişti.

Oraya sebze eker onunla geçinirdi.

Yüce ALLAH ona:

"Küfür toprağında oturmakta ekip dikmekte senin için sıkıntı ve uğraşı vardır.

İsrailoğulları hakkındaki gazabımı bilmene rağmen yer seni nasıl sığdırıyor veya taşıyor?!

İlya(Beytülmakdis) ve onun halkı hakkında vermiş ve uygulamış olduğum o hü­küm seni tasalandırsın!

Bu zaman; mâmur yer zamanı değil fakat yıkık yer zamanıdır! Öyle ise hemen şu bahçeciğine varıp dayan onun duvarlarını yık! Sebzesini yok et! Su ırmağını batır ve İlya´ya kavuş!

Kitabım oranın Ecelini tebliğ edinceye kadar İlya senin belden olsun!" diye vahy[154] ve geri dönmesini emretti[155].

O zaman mahsul zamanı idi.

İrmiya Aleyhisselâm içinde üzüm ve incir bulunan azık sepetini aldı. Yeni bir su tulumu edinip içine su doldurdu.

Merkebini bağlamak için yeni bir ip büktü.

Korkulu bir halde hemen merkebine binip İlya (Beytülmakdis) yolunu tuttu[156].

İrmiya Aleyhisselâm; merkebinin üzerinde olduğu sahtiyandan dikilmiş su tu­lumunun içinde üzüm suyu sepetinde de incir bulunduğu halde[157] gelip Bey-tülmakdis´in üzerinde durdu[158].

Şehri tavsif edilemeyecek şekilde son derecede[159] harap bir halde görün­ce[160] kendi kendine: "Sübhânallâh!

ALLAH bana bu beldeye inmemi emretti. Orayı imar buyuracağını da haber verdi. Acaba burayı ne zaman imar edecek? [161]. ALLAH burasını ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek?" dedi´[162]. Sonra merkebini yeni iple bağladı.

Yüce ALLAH o sırada İrmiya Aleyhisselâm´a bir uyku verdi´[163]. O da başını yere koyup uyudu´[164]. Uyuduğu zaman kendisinin ruhu kabzolundu[165]. Yüce ALLAH onu yüz yıl ölü bir halde bıraktı[166]. Onun merkebini de onunla birlikte öldürdü. Fakat Yüce ALLAH onu gözlere göstermedi[167]. Hiçbir kimse onu göremedi[168].

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #9 : Mart 11, 2010, 04:55:00 ÖS »
Beytülmakdis´in İmar Edilişi:


Rivayete göre: Buhtunnassar´la onun daha üstü olan büyük kral Lührasb öl­dükten sonra yerine Beştasb b.Lührasb geçmişti.

Beştasb; Şam ülkesinin harap bir halde olduğunu[169] Filistin toprağında vahşî yırtıcı hayvanların çoğaldığını[170] ve orada insanlardan hiç bir kimse kalmadığı­nı işitince;

"Babil toprağında bulunan İsrailoğullarından Şam´a dönmek isteyen kimseler dönsün!" diye nida ettirmiş Dâvûd oğulları Hanedanından bir Zâtı da onların üze­rine kral yaparak kendisine:

Beytülmakdis´i imar etmesini[171] ve Beytülmakdis Mescid´ini yapmasını em-retmişti[172].

Diğer rivayete göre: Beytülmakdis´in imarı İran Hükümdarı Behmen tarafın­dan Babil Valiliğine tayin edilen Ahşu Yereş ve oğlu Kireş zamanında idi.

Behmen ona yazı yazarak: İsrailoğullarına yumuşak davranmasını

Kendilerinin istedikleri yerlere gönderilmelerine memleketlerine dönmelerine müsaade edilmesini

Seçecekleri kimseyi başlarına koymasını emretmişti[173]. Kendisi Tevratı öğrenmiş ve İsrailoğullarının dinine girmişti´[174].

Danyal Aleyhisselâm´la Hananya Mişayil ve Azerya Beytülmakdis´e gitmek için Ahşu Yereş´ten izin istemiş idiyseler de kendisi izin vermeğe ya­naşmamış[175]:

´Benim yanımda sizin gibi bin Peygamber bulunsa ben sağ oldukça onlardan bir tanesini bile yanımdan ayırmam!" demiş´[176] Danyal Aleyhisselâmı devletin kadılık işleri ile birlikte kendisinin her işini yürütmeğe de memur etmişti.

Hatta Buhtunnassar´ın Beytülmakdisten aldığı hazinelerde saklanan her şe­yin çıkarılıp Beytülmakdis´e iade edilmesini ve Beytülmakdis´in onunla yeniden yapılmasını da ona emretmiş ve yapılmıştı[177].
İrmiya Aleyhisselâm´ın Yüz Yıllık Ölümünden Sonra Diriltilişi:



Yüce ALLAH; İrmiya Aleyhisselâm´ı yüz yıllık ölümden sonra diriltip gözlerini açtırdı[178].

İrmiya Aleyhisselâm şehrin nasıl imar edildiğine ve yapıldığına baktı[179]. Sonra cesedinin diriltildiğine baktı[180].

Sonra merkebine baktı: kemiklerinin nasıl birleştirilip yerli yerine geldiğini gördü.

Halbuki merkebi de kendisi ile birlikte ölmüş damarları sinirleri hep çürümüştü.

İrmiyâ Aleyhisselâm; bunların nasıl ete büründüklerini düzgün bir hale geldi­ğini can verilerek ayağa kalktığını gördü[181].

Hattâ onun anırışını bile işitti. [182]

Sonra üzüm suyuna ve incirine baktı:

Onlar da koyduğu zamandaki gibi hiç bozulmamış bir halde idiler.

İrmiya Aleyhisselâm: Yüce ALLAH´ın kudretini böyle apaçık görünce:

"Ben biliyorum ki: ALLAH her şeye gücü yetendir!" dedi.

Yüce ALLAH onu bundan sonra da yaşattı[183].

Ona ve gönderilen bütün Peygamberlere selam olsun![184]

Çevrimdışı melancholia

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 729
  • umma ki küsmeyesin
İrmiya Aleyhisselâm
« Yanıtla #10 : Mart 11, 2010, 04:56:20 ÖS »
Yüz Yıllık Ölümden Sonra Diriltiliş Hadisesinin Kur´ân-I Kerim´de Açıklamışı:



"Yâhud o kimse gibisini (görmedin mi) ki (binalarının) çatıları çökmüş duvarları üstüne yıkılmış (kimsecikleri kalmamış) bir kasabaya uğrayarak (kendi kendine): ALLAH burasını ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek? demiş. ALLAH da onu yüz yıl ölü bırakmış sonra dirilterek (kendisine): Ne kadar eğleştin? demiş. O da: Bir gün yahud bir günden az! demişti. ALLAH (ona):

Hayır! Yüz yıl (ölü) kaldın!

İşte yiyeceğine içeceğine bak: daha bozulmamıştır! Bir de merkebine bak!

(Böyle yapmamız) Seni insanlara ibret nişanesi kılmamız içindir. Kemiklere de bak:

Onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz? Sonra da onlara et giydiriyoruz" dedi.

O (merkep dirilip eski haline geldiği ve) her şey kendisine apaçık belli olduğu zaman:

(Artık şu müşahedemle de) biliyorum ki: ALLAH hiç şüphesiz herşeye hakkıyla gücü yetendir!" dedi.[185].

***********************


[1] ibn. Asâkir-Tarih c.2 s.384 ibn. Haldun-Tarih c.2 ks.1s.116.

[2] Taberî-Tarih c.1 s.285 Sâlebî-Arais s.333 ibn.Esîr-Kâmil c.1 s.269.

[3] Taberî-Tarih c.ls.285289 Sâlebî-Arais s.343. ibn.Esîr-Kâmil c.1 s.263 Muhyiddin b. Arabî-Muhâdarâtulebrar c.1s.136.

[4] Taberî-Tarih c.1 s.289.

[5] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.33.

M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/247.

[6] Sâlebî-Arais s.333.

[7] Taberî-Tarih c.1 s.285 Sâlebî-Arais s.333 ibn.Esîr-Kâmil c.1 s.263 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.34..

[8] ibn Kuteybe-Uyunülahbar c.1 s.286 Taberî-Tarih c.1s.286 İbn.Asâkir-Tarih c.2s.388 ibn.Esîr-Kâmil c.1s.263 Ebülfida-Elbidaye ven nihaye c.2 s.34.

[9] Taberî-Tarih c.1 s.286

[10] ibn. Asakir-Tarih c.2 s.388 Ebülfida c.2 s.34.

[11] Taberî-Tarih c.1 s.286 ibn. Asakir-Tarih c.2 s.389.

İbn. Asâkir-Tarih c.2 s.388 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35.

[13] Taberî-Tarih c.1 s.286 İbn. Asâkir-Tarih c.2 s.389 Ebütfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35.

Taberî-Tarih c.1 s.286 Sâlebî-Arais s.333 İbn. Asakir-Tarih c.2 s.389 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35.

[15] Sâlebi-Araıs s.333.

[16] ibn.Asâkir-Tarih c.2 s.389.

[17] Taberî-Tarih c.1 s.286 Sâlebî-Arais s.333 ibn. Asakir-Tarih c.2 s.389 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35.

[18] Taberî-Tarih c.1 s.286 İbn. Asakir-Tarih c.2 s.389 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35.

Taberi-Tarih c.1 s.286 Ibn. Asakir-Tarih c.2 s.389 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35.

[20] Taberi-Tarih c.1 s.286 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35.

[21] Taberî-Tarih c.1 s.286-287 Sâlebî-Arais s.333 İbn. Asakir-Tarih c.2 s.390 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 ş.35-36.

[22] İbn. Asakir-Tarih c.2 s.390 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.36.

[23] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Arais s.333 ibn. Asakir-Tarih c.2 s.390 ibn. Esir-Kamil c.1 s.263 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.36.

[24] Taberî-Tarih c.1 s.287 İbn. Asakir-Tarih c.2 s.390 İbn. Esîr-Kâmil c! s.263 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s36.

[25] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Arais s.333 İbn. Asakir-Tarih c.2 s.390 ibn. Esîr-Kâmil c.1 s.263 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.36.

[26] Taberî-Tarih c.1s.287 Ibn.Asâkîr-Tarih c.2s.39O Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.36.

[27] İbn.Asakir-Tarih c.2 s.390 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.36.

[28] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Arais s.333.

[29] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Arais s.333.

[30] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Arais s.333 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.263.

[31] İbn.Esîr Kâmil c.1 s.263.

[32] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebi-Arais s.333-334.

[33] Taberî-Tarih c.1 s.287 Şâlebî-Arais s.334 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.263.

[34] Taberî-Tarih c.1 s.287 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.263.

[35] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Arais s.334 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[36] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Arais s.334 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[37] Taberî-Tarih c.1 s.287 Şâlebî-Arais s.334.

[38] Taberî-Tarih c.1 s.287 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[39] Sâlebî-Arais s.334.

[40] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Arais s.334 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[41] Taberî-Tarih c.1 s.287 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[42] Taberî-Tarih c.1 s.287.

[43] Taberî-Tarih c.1 s.287 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[44] Taberî-Tarih c.1 s.287.

[45] Sâlebî-Arais s.334.

[46] Taberî-Tarih c.1 s.287.

[47] Sâlebî-Arais s.334.

[48] Taberî-Tarih c.1 s.287 ibn Asakir-Tarih c.2 s.388 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.264 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.34-35.

[49] Taberî-Tarih c.1 s.287.

[50] Taberî-Tarih c.1 s.287 İbn Asakir-Tarih c.2 s.388 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.264 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.34-35.

[51] Taberî-Tarih c.1 s.287.

[52] İbn Asakir-Tarih c.2 s.388 ibn. Esir Kâmil c.1 s.264 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35.

[53] Taberî-Tarih c.1 s.287 ibn Asakir-Tarih c.2 s.388 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.35

[54] İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[55] Taberî-Tarih c.1 s.287 Sâlebî-Aris s.334.

[56] Taberî-Tarih c.1 s.287

[57] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebi-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[58] Aynı Kaynaklar.

[59] Taberî-Tarih c.1 s.288 İbn. Esîr Kâmil r 1 s.264.

[60] Taberî-Tarih c.1 s.288 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264

[61] Taberî-Tarih c.1 s.288.

[62] Taberî-Tarih c.1 s.288 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[63] Taberî-Tarih c.1 s.288.

[64] Taberî-Tarih c.1 s.288 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[65] Taberî-Tarih c.1 s.288.

[66] Taberî-Tarih c.1 s.288 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[67] Taberî-Tarih c.1s.288

[68] Taberî-Tarih c.1 s.288 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[69] Taberî-Tarih c.1 s.288.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Şâlebî-Arais s.334 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264

Taberî-Tarih c.1 s.288 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

[74] Taberî-Tarih c.1 s.288 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

Taberî-Tarih c.1 s.288.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334.

Taberî-Tarih c.1 s.288.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.264.

Aynı Kaynaklar.

İbn. Esîr-Kâmil c.1 s.264.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 Esîr Kâmil c.1 S.265.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334.

Taberî-Tarih c.1 s.288.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.265.

Taberî-Tarih c.1 s.288.

Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334.

Taberî-Tarih c.1 s.288.

Sâlebî-Arais s.334.

[92] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334.

[93] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c 1 s.265.

[94] ibn. Esîr Kâmil c.1 s.265.

[95] Taberî-Tarih c.1 s.288.

[96] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334.

[97] Taberî-Tarih c.1 s.288.

[98] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334.

[99] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c.1s.265.

[100] Taberî-Tarih c.1 s.288 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.265.

[101] Taberî-Tarih c.1 s.288.

[102] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 İÖn. Esîr Kâmil c.1 s.265.

[103] Taberî-Tarih c.1 s.288.

[104] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.265

[105] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.265.

[106] Taberî-Tarih c.1s.288 ibn.Esîr Kâmil c.1 s.265

[107] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 ibn. Esîr Kâmil c.1 s.265.

[108] Sâlebî-Arais s.334.

[109] Taberî-Tarih c.1 s.288 Sâlebî-Arais s.334 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.265.

[110] Taberî-Tarih c.1 s.281.

[111] İbn.Kuteybe-Maarit s.22 Muhyıddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1 s 136.

[112] Taberî-Taritı c.1s.281 İbn Asakir-Tarih c.2 s.392 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38

[113] İbn Asakir-Tarih c.2 s.393 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38

[114] ibn.Asakir-Tarih c.2 s.393 Muhyiddin b.Arabî-Muhâdara c.1 s.136 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[115] İbn.Asakir-Tarih c.2 s.393 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[116] İbn.Kuteybe-Maarif s.22 IbnAsakir-Tarih c.2 s.393 Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1 S.136 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38

[117] İbn.Kuteybe-Maarif s.22 Taberî-Tarih c.1 s.281 İbn Asakir-Tarih c.2 s.393 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c. 2 ş.38.

[118] İbn.Kuteybe-Maarif s.22 Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1 s.136.

M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/247-257.

[119] Taberî-Tarih c.1 s.288 İbn.Asakir-Tarih c.2 s.392 Ebülfida c.2 s.38.

[120] Taberî-Tarih c.1 s.288.

[121] Taberî c.1 s.288 Sâlebî s.334 ibn Asakir s.392.

[122] İbn.Asakir-Tarih c.2 s.392.

123] Taberî c.1 s.288 Sâlebî s.334.

[124] ibn.Asakir-Tarih c.2 s.392-393 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s. 38.

[125] Dineverî-Elahber s.23.

[126] ibn.Haldun-Tarih c.2 ks.1 s.106.

[127] Yâkubî-Tarih c.1 s.65 Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1 s.61.

[128] Taberî-Tarih c.1 s.281 İbn Asakir-Tarih c.2 s.392 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[129] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebi-Arais s.335 ibn Esîr Kâmil c.1 s.265-266 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[130] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.335 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[131] Taberî-Tarih c.1 s.289 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[132] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.335 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[133] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.335

[134] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[135] Taberî c.1 s.289 Sâlebî s.335 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[136] Taberî c.1 s.289 Sâlebî s.335 ibn. Esir Kâmil c.1 s.265-266.

[137] Sâlebî-Arais s.344.

[138] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.335.

[139] isrâ: 4-8.

M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/257-260.

[140] Taberî-Tarih c.1 s.281.

[141] Ibn.Asakir-Tarih c.2 s.393 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[142] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38.

[143] ibn.Asakir-Tarih c.2 s.393 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.38-39

[144] Taberî-Tarih c.1 s.281 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.39.

[145] Taberî-Tarih c.1 s.281 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.39.

[146] İbn. Kuteybe-Maarif s.22 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.39.

[147] İbn. Kuteybe-Maarif s.22.

[148] Muhyiddin b. Arabî-Muhâdaratülebrar c.1 s. 136 İbn.Haldun-Tarih c.2 ks.l s.107.

[149] Taberî-Tarih c.1 s.281.

[150] ibn.Kuteybe-Maarif s.22.

[151] Taberî-Tarih c.1 s.281 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.39-40.

[152] Taberî-Tarih c.1 s.281

[153] İbn.Kuteybe-Maarif s.22 Muhyiddin b.Arabî-Muhâdatülebrar c.1 s.136.

[154] İbn.Kuteybe-Maarif s.22.

[155] Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1 s. 136.

[156] ibn.Kutaybe-Maarif s.22.

[157] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.343 ibn. Esir Kâmil c.1 s.269.

[158] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.343.

[159] ibn.Kuteybe-Maarit s.22.

[160] İbn. Kuteybe-Maarif s.22 Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.343 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.269 Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1 s.136.

[161] Taberî-Tarih c.1 s.281 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.42.

[162] İbn.Kuteybe-Maarif s.22 Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.343 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.269 Muhyid­din b.Arabî-Muhâdara c.1 S. 136 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.42.

[163] Sâlebî-Arais s.343.

[164] Taberî-Tarih c.1 s.281 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.42.

[165] Sâlebî-Arais s.343.

[166] İbn.Kuteybe-Maarif s.22 Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.343 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.269 Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1 s. 136.

[167] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.343-344 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.269.

[168] Taberî-Tarih c.1 s.289 Şâlebî-Arais s.344.

M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/260-263.

[169] Taberî-Tarih c.1 s.281 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.269 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.42

[170] Taberî-Tarih c.1 s.281 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.42.

[171] Taberî-Tarih c.1 s.281 ibn. Esir Kâmil c.1 s.269 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.42.

[172] Taberî-Tarih c.1 s.281.

[173] Taberî-Tarih c.1 s.283. İbn.Haldun-Tarih c.2 kş.1 s.109.

[174] Dineverî-Elahbar s.27 Taberî-Tarih c.1 s.284 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.267.

[175] Taberî-Tarih c.1 s.284 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.268 İbn.Haldun-Tarih c.2 ks.1 s.108.

[176] Taberî-Tarih c.1 s.284 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.268.

[177] Taberî-Tarih c.1 s.284 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.268-269 İbn.Haldun-Tarih c.2 ks.1 s.108 109.

M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/263-264.

[178] Taberî-Tarih c.1 s.281 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.269 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.42

[179] Taberî-Tarih c.1 s.281 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2 s.42

[180] ibn. Esîr Kâmil c.1 s.269.

[181] Taberî-Tarih c.1 s.289 İbn. Esir Kâmil s. 269-270.

[182] Taberî-Tarih c. 1 s.289.

[183] Taberî-Tarih c.1 s.289 Sâlebî-Arais s.344 İbn. Esîr Kâmil c.1 s.266.

[184] M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/264-265.

[185] Bakara: 259.

M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/265.


 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek