(https://img99.imageshack.us/img99/7370/41189406sr4.gif)
Sevgili..!
Sen denince özlem gelir akla ilkin;
Sonra ağıtlar süzülür gül yüzüne hasret gözlerimizden…
Islanmak zor gelir ayak basmadığın beldelerdeki kesif yağmurlarda
Sevmek zulümdür kalbe, seni bilmeden!
Seni bilmeden güzeli bilmek mümkün değildir;
Bir yanı eksiktir hayatın,
Bir yanı eksiktir insanın;
Bir yanımız eksiktir
Adın yalnız gönülle okunur satır başlarında
Bismillah’tan sonra seni bilmek gelir
Adını okuruz; destansı söylemlerle anlatır bize çağın
Oysa
Dönüp de geçmişe bakınca seni görmek, vebalidir ömrümüzün
Durunca karşısında aynalar söylemeli bize ‘’ sen kimsin?’’
Yaşadıkça ömürlerimiz…
Sevgili!
Nice gözledik yollarını “kal” diye yalvarmak için;
Nice bir ses bekledik, uykularımızdan ateşler içinde uyanmadan az önce.
Ayak izlerini aradık sahralarda;
Ebu Kubeys’te sesini,
Taif’te kanını,
Sevincini Bedir’de…
Uhud’da tevekkülünü,
Hendek’te azmini,
Coşkunu Akabe’de…
Bir tek özlemek kalmıştı sanki bize
Alın yazımız gibi benimsemiştik aramıza giren uzakları.
Hep eteği Ferhat’sız kalmış dağlara dönerek yüzümüzü;
Hep o ulaşamadığımız uzakları hayal ederek çağırdık seni…
Sesimizi hiç duymadın gibi, umutsuzluğa kapıldık.
Göğsümüzdeki yarayı sağaltmayan yağmurlar ağladı gözlerimiz.
Bekledik, aradık
Aradık, bekledik durmadan…
Kaç uykudan uyandık adını sayıklayarak,
Ne çok yalnız bırakıldık da, elimizi sen tutasın istedik;
Sesimize bir ses ver istedik…
Biz duyumsamadıkça ensemizdeki soluğunu,
En dayanılmaz acıya sabır ekleyen varlığını;
Göğsümüzün genişlemesini dualarından bilmedikçe
Çoğaldı aramızdaki uzaklar…
Aldandık Sevgili!
Bizi uzağına vurmak isteyen şeytana kandık.
Oysa sen hangi çığlığımızı duymadın ki?
Ne vakit sırt çevirdin,
Ne vakit bıraktın elimizi?
Ey Nebi!
Tükendik artık uzaklara sitem etmekten
Bunca ayrılıktan yolları sorumlu tutmaktan usandık
Oysa Akşam sofralarında bölüştüğümüz ekmek gibi
Sıcaklığın hep değmekte tenimize…
Suyu avuçlayıp da yüzümüze vurur gibi hissediyoruz seni
Varlığın hiç eskimedi.
Yaşanmış bitmiş bir ömür olmadın hiç;
Yanımızdasın.
Bir nisan ikindisinde altında şemsiyesiz yürüdüğümüz yağmurlar gibi gerçeksin sen…
Küllenmiş bir sevda olmadın asla
Köz durur, gül bakarsın;
Gökçe gözlerinle gülümsersin,
Bizimle ağlar, bizimle yakarır, bizimle istersin.
Hiç bitmedin, dinmedin, bırakıp da ümmetini ümitsiz gitmedin hiç.
Daha sesin durur Mekke semalarında;
Daha kâfirlerin gözlerinde avuçlayıp da savurduğun kumlar
Mağaranın ağzında örümcek,
Burcunda güvercin sesi durur.
Sıcaklığın, şimdi doğrulmuşsun gibi döşeğinde
Burak’ın Mescidi Aksa’da seni beklerken;
Sen ümmetin için secdelerdesin yine.
Af dilemektesin bizim için, gözyaşı dökmektesin
Sen bizimlesin..!
Bir kere de bizimle hicret etmek için
Bizimle yarışmak için hayırda
Bizi arındırmak için!
Ey Nebi!
Seni her dem derinleşen bir aşkla seviyoruz
Seni, tavafında ardın sıra yürümüşçesine
Sesini duyup da kendimizden geçmişçesine…
Seni nefsimizden
Ve her şeyden, herkesten ziyade
Seni, kalbi aşkın bir aşkla seviyoruz.
Bizi ne çok sevdiğini
Hiç terk etmediğini bilerek seviyoruz seni.
Cürümlerimizi bağışlayan ve bağışlatan merhametinle,
Yoluna binlerce baş koyduran aşkına öykünen bir aşkla seviyoruz seni…
Bırakma elimizi..!
Bizi nefessiz bırakma,
Bizi sevginsiz bırakma!
Edeb-i vesikana sığındık ya Rasulallah!
Bağışla ve bağışlat bizi…
Tuba Ebrar