Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Lâ: Sonsuzluk Hecesi-Nazan Bekiroğlu

Gönderen Konu: Lâ: Sonsuzluk Hecesi-Nazan Bekiroğlu  (Okunma sayısı 6707 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ceylin

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1689
  • Cinsiyet: Bayan
Lâ: Sonsuzluk Hecesi-Nazan Bekiroğlu
« : Nisan 04, 2009, 08:27:11 ÖS »


Bir gün Sabâ Melikesi Belkıs’tan, Âdem’le Havva’nın hikâyesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikâyesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. İnsanın bütün halleri Âdem’de gizliydi ve bütün macera onun hikâyesinde özetlenmişti.
Bu cümleyi yıllarca içimde gezdirdim de bir türlü kalemi elime alamadım, anlatmaya kalkışamadım
Ne zaman ki, kalmaiçin değil uğrayıp geçmek için kadem bastığımız, kök attığımız değil kısa bir gölge saldığımız şu dünyada bir cennet sürgünüyle yazgılandığımı anladım ve Kelimeler Kitabı-çift isimler sahifesinde, Âdem’le Havva’nın yanına bir de Habil’le Kabil’i ekledim. O zaman anladım anlatma zamanının geldiğini.
Hikâyenin ismi düştü dilime bir gece: LÂ.
İLLÂ, dedim.
Bir ömür boyu aradığım hece harfinin LÂ olduğunu bildim.


Nazan  Bekiroğlu'nun Yeni  Romanı
Lâ: Sonsuzluk  Hecesi

Çevrimdışı gözyaşı

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1370
Lâ: Sonsuzluk Hecesi-Nazan Bekiroğlu
« Yanıtla #1 : Mayıs 30, 2009, 08:43:41 ÖS »
 kitaptan bazı alıntıları sizinle paylaşıyorum


Havva dünde kalsa da Âdem onu hep bugünmüş gibi bildi.

Hiçbir şey giderek uzaklaşmadı. Hiç olmamış gibi olmadı. Artık zaman vardı ve Âdem’in istemediği kadar çoktu. Lâkin Havva yoktu ve bir tek Havva’nın hasretinin üzerinden zaman geçmiyordu.

Yeryüzünün o zamanları bu zamanlarına uysaydı, Âdem’in kırk yıl ağladığı, seksen yıl beklediği, Havva’nın yüz yıl gelmediği bile söylenebilirdi. Ama mutlak olan sadece kalbin zamanı.

Kalbin zamanı: Cennet zamanı.

Canlıydı orada her hatıra. Onda unutuş yoktu.

Aşkın zamanı: Ân-ı ebedi: Bitimsiz şimdi.

Âdem kalbinin zamanında o kadar bekledi. Havva o kadar gelmedi.

BANA BİR İSİM VER, VARLIĞIM OLSUN
Öyle bir çığlıkla attı ki kendini Âdem uykusundan, gerçekte çığlık atıp atmadığını bile bilmedi. Ama iki uyku arasında rüyasının bölündüğü gün gibi gerçekti. Ve başına bir şey gelmiş gibiydi.
O zamansızlık zamanında, cennet ırmağının kıyısında Âdem onunla göz göze geldi. Kuşları, tüyleri ürkütmekten korkarcasına elini uzattı yavaşça. Parmaklarının ucundan dökülen yaseminleri gösterdi. İçine dolan ses ve ışığa, sevince sarmaşığa, usulca, sen kimsin, dedi. Bildiğini bir kez daha bilmek, kelimesini bir de ondan duymak istedi.
Ben kadınım, dedi Havva, ama bu benim sıfatım. Adımı henüz bilmiyorum.
Sonra döndü Âdem'e,
aklına bir şey gelmişti.
Sesi, bengisular gibiydi.
Bana, dedi, bir isim ver,
varlığım olsun.
Durdu, aklından yeni bir şey geçti. Bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun.
Bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun.
Seni anan beni de ansın. Seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın.
Bir "ile" koy aramıza
bizi birbirimize bağlasın.                             ''LA'' 


Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Lâ: Sonsuzluk Hecesi-Nazan Bekiroğlu
« Yanıtla #2 : Haziran 07, 2009, 11:33:57 ÖS »

Paylaşımınız için teşekkür ederim.
Kitaptan bir alıntıda ben paylaşmak isterim.


CENNET AZIĞI

Her düşüş ya bir kopma ya da kovulma.
Her kovulan ya da kopan telaş içinde bir şey alıyor ya yanına. Onlar da bu hatıra hikayesinden yanlarına bir şeyler almak istediler. Hepsi de temsil, hepsi de mecaz. Ama meleklerle, yeşil zümrüt kuşuyla bile vedalaşamadıkları . Gözlerini, ağızlarını cennet suyuyla son bir kez yıkayamadıkları bir zamansızlıkta, beklenmedik bir ayrılışta, böyle ani bir hazırsızlıkta. İnsan olan yanına neyi alabilirdi? Beraberinde neyi götürebilirdi?
Üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için:
Bir: Kelimeler
İki: Aşk
Üç: Annelik duygusu
Kelimeleri Adem yanına aldı, annelik duygusunu taşımak Havva’ya kaldı.
Ama aşk çok ağırdı.
İkisinin de, aşkı tek başına taşıması mümkün olmayınca ikisini zembili de aşkı bir başına kaldıramayınca, bölüştüler yükü. Yarısını Adem sırtlandı, aşkın yarısı Havva’ya kaldı.
Öyle sert düştüler ki dünyaya, bu fenaya, Adem’in dizlerinin bağı çözüldü, ciğerleri yandı. Nutku tutuldu. Üçüncü defa, bildiği kelimelerin hepsini önce unuttu. Sonra bir kısmını hatırladıysa da o bir kısmını kıyamete değin unuttu.

Aşk? Daha yollarda sakin durmamıştı bir türlü. Kabına sığmamıştı. Bir yarısı yollarda kayboldu. Getirebildikleri ancak öbür yarısıydı.

O gün bu gün yeryüzü kelimeleri yetersiz, aşk bu dünyada kusurlu.

Annelik duygusu?

Havva’nın cennet duygusu.

Gönül evinde, kadın bedeninde, tastamam duruyordu.
Nazan Bekiroğlu, La Sonsuzluk Hecesi, s. 152.


 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek