Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Tarihten Sayfalar 2

Gönderen Konu: Tarihten Sayfalar 2  (Okunma sayısı 1996 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı mirac

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2120
  • Cinsiyet: Bayan
  • * Suskunluğumu En Güzel DUA Kıl Ya RAB ! *
Tarihten Sayfalar 2
« : Ağustos 26, 2008, 05:06:02 ÖS »
ŞERİF HÜSEYİN’İN İTİRAFI
Lawrence’nin gayretleri ile Osmanlıya ayaklanan Arap şeyhi Şerif Hüseyin, daha sonra gözden düşmüş, İngilizlerin ona karşı İbn-i Suud’u desteklemeleri üzerine Hicaz’dan kovulmuş, Kıbrıs’a sığınmış ve perişan bir vaziyette ölmüştür. Ölmeden evvel şöyle demişti; “Bu bizim başımıza gelenler ve gelecekler, velinimetimiz, koruyucumuz ve asırlar boyunca efendimiz olan Osmanlı devletine karşı giriştiğimiz isyanın bir cezasıdır.”

Onun, İngilizler tarafından Ürdün kralı yapılan oğlu Abdullah da Amman’da Türk büyükelçisi Cemal Erkin’e şöyle diyecekti; “Korkarım ki, Osmanlıya olan ihanetimizin bedelini ileride çok ağır bir biçimde ödeyeceğiz.”

BİR ORYANTALİST GEZGİNİN KOMİK YALANI
19. yüzyıl’ın sonu ile 20. asrın başı itibarı ile en parlak devrini yaşayan oryantalistlerin, şuuraltımıza verdikleri zararı dile getirmek nerdeyse imkânsızdır. Ondan dolayıdır ki büyük bir âlimin bir sohbetinde dinlediğim şu sözler ayn-hakikattır: “Yirminci asırda âlem-i İslam’ın en yaman hasmı müsteşrikler olmuştur.”

Bu insanların bir kısmının, eserlerini nasıl bir halet-i ruhiye içinde yazdıklarına dair güzel bir hatırayı Mehmed Akif’in bir yazısında gördüm. Şöyle diyor merhum şair; “Vakıa Garplı seyyahlar, Şark’ı da gezerek birere seyahatname yazmışlarsa da onlara ne dereceye kadar itimad olunabilir, bilemem. İbrahim Bey merhum ile bir gün Şam’da oturuyorduk. Söz kendisinin Avrupa’daki müsteşriklerle buluştuğu devre intikal etti. Burada ismini söylemek biraz kabalık olacak, bir müsteşrik kendisine Tibet hakkında yalan yanlış bir yığın malumat verirken, sol elini göstererek; “Bak! Benim bu elim işte orada sakat oldu” demiş. İbrahim Bey o vakıayı yine o memlekette birine anlatınca karşısındaki; “Hay maskara herif! Size böyle söyledi ha? Ayol o anadan doğma sakattır. Hatta çocukken biz onu çolak! çolak! diye kızdırırdık” demiş 

“HASRET KALDIK ESKİ İSTİBDADA BİZ”
Merhum İkinci Abdülhamid han’ın batının insafsız kurtları ile dans edebilmek için mecbur olduğu olağanüstü hal dönemi mi diyelim, istibdad dönemi mi diyelim? Aslında suri, resmi ve ismi bir istibdadtı. Millet asıl istibdadı ondan sonra, İttihad ve Terakki döneminde gördü ve en yaman muhaliflerinden Filozof Rıza Tevfik bile şöyle seslendi Abdülhamid han’a:

“Sen hafiyelerle dem sürdün ancak,
 Bunlar her tarafa kurdu salıncak”(idam sehpalarını kastediyor)

O dönemlerin şahitlerinden, gazeteci Refi Cevat Ulunay Bey, şair ve edip Süleyman Nazif Beyin de şu şiirini naklediyor hatıralarında:

“Padişahım! Gelmemişken yâde biz.
İşte geldik senden istimdada(yardım istemeye) biz
Öldürürler, başlasak feryada biz.
Hasret olduk eski istibdada biz.

Dembedem coşmakta fakru ihtiyaç,
Her ocak sonmuş ve sönmüş, millet aç.
Memleket matemde, öksüz taht u taç
Hasret olduk eski istibdada biz.” 


KAYNAKLAR
1-Tarih Şuuruna Doğru- İbrahim Refik- Albatros Yayınları-İst-1997
2-Mehmed Akif Külliyatı-Cilt: 5-İsmail Hakkı Şengüler- Hikmet Neşriyat- İst-1990
3- Bu Gözler Neler Gördü- Refi Cevat Ulunay- Sebil Yayınları-İst–2004








 



 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek