Sıkıntıların Hikmeti
Cenab-ı Allah, kulunu çok sevdiği halde neden sıkıntıya
düşürür? Elbette nefsinin acizliğini ve azamet sahibi Allah�ın
yüceliğini anlaması ve böylece olgunluk kazanıp ilahî mükafatlara erişmesi için.
işte mümin bunu anladığı zaman yeni bir imanla tekrar dirilir.
Bir tarafta nefsi feryat ederken ruhu ve kalbi sevinir. çünkü,
çekilen acılar kalbe idrak ve marifet kapısını açar. Böylece kul
ölmeden önce uyanmış, Rabbini tanımış ve nefis engelini aşmıştır.
işte dünyada kazanılacak en büyük zafer budur. Ve en büyük ilahî
yardım da böylece gerçekleşmiş olur.
Hizmet ve ümitsizlik
Yeryüzünde islâm emanetini ve güzel ahlâkı muhafaza ile
görevli olan müminler, bütün alemin fesada gittiğini, çoğunluğun
şeytana arkadaş olduğunu gördüğü zaman, �ahir zamandır, ne
yapsak boş� deyip ümitsizliğe düşebilir mi? Asla!
Allahu Tealâ, batıl karşısında kendilerini zayıf hisseden müminlere
şöyle sesleniyor:
�Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın.
Eğer gerçekten inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.�
(Al-i imran/139)
Sevgi ve ümitle davasını gözeten,
gücü yettiği kadar kulluk yapıp
hizmetini yürüten her mümin muhakkak başarıya ulaşacaktır.
Bütün başarılar Allahu Tealâ�dandır. O, sıkıntılarla nefsi terbiye
etmek ister; bunu anlayanlar ise her zaman kârlı çıkarlar.
Sonuç olarak, müminin ne sıkıntıda,ne rahatlıkta kaybedeceği
hiçbir şey yok. Yeter ki içinde bulunduğu durumla ilgili vazifelerini
bilsin ve yerine getirsin. Yaşadığı her halin geçici olabileceğini,
asıl önemlisinin akibet olduğunu bilsin. Kalbî teslimiyetini kaybedip,
isyana yönelmesin.
Muhammed Emin Gül-semerkand