Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Aşkın Dereceleri

Gönderen Konu: Aşkın Dereceleri  (Okunma sayısı 1795 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ebrar

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2485
  • Cinsiyet: Bayan
Aşkın Dereceleri
« : Mart 09, 2009, 04:29:58 ÖS »
Aşk işinde hem sevgililerin hem de âşıkların dereceleri birbirlerinden farklıdır Sevgilinin mayası ne kadar yüksek ve değerli ise âşıkın himmet ve gayretinin mayası da o derece asil bir hamurdan olur


Böylece muhabbet kendi dengi ile ölçülecektir Sevenler arasındaki ruhanî münasebetler, ikisi arasında bir âşinalık doğurur Böylece mizaçları bir derecede eşit olanlar, ruhlarının şeref ve yüksekliği açısından da birbirlerini kabule hazırlanırlar, arada bir feyiz ve uzlaşma kendini gösterir, Rahmanî sevgi başlar

Nitekim âşıkın bu mertebelere yükselen meyil, alaka ve cezbesi, içinden dışarıya vurunca, âşıkın kendini fazla göstermez olur, bir sarmaşık gibi varlığını kaplar ve hatta ihtiyarını şaşırtır Artık onda olan varlık, yalnızca sevgiliye ait olan varlıktır ve âşık bunun sınırının nereden nereye olduğunu bile unutur Bu durumda sevgilinin va’detmesi, sitem veya azletmesi, yaklaştırma veya dostluk vermesi gibi haller âşık için birdir Yani sevgilinin lutfu veya kahrı, cemali ve celali âşık için müsavidir



Sevgi, eserden müessire doğru derecelenerek yaşanır Suret, müessirden varlık alemine yansıyan bir eserdir ve insanlar suretlere bakarak güzelliği görür Bu görüşün en yüksek derecesi ruhlarında aydınlık olanların bakışlarına yansır Onlar, hiç ayırım yapmaksızın her tür surete bakınca Hakk’ın tecellisinden gayrısını görmezler Bu yol velilerin aşkına çıkar ve sonunda vahdete (Bir ile birlik olma) varır Artık âşık mutlak güzelliğin içinde yaşamaktadır

İkinci yüksek derecede ruhlarını mücahede ile aydınlatmaya çalışanlar bulunur Bunlar aşkın mücerret mânâsına yaklaşmış, insan suretlerinin güzelliğinde gerçek Sevgili’nin tecellisini ve güzelliğini görür olmuşlardır Aşk ateşi bu kimselerin içini öyle aydınlatır ve yakar ki, artık orada sevgiliden başkasına ait ilgiler görünmez olmaya, sevgi dışındaki şeyler aşk ateşinde kül olmaya başlar Böylece mutlak güzellik mukayyet güzelliğin içinden süzülür; mecazî aşk, hakiki aşkın rengine bürünür

Üçüncü derecede aşkı tanıdığı halde ilerleme gösteremeyenler durur Burada sevgi, suretlerin görünen biçimlerine takılıp kalır ve perdenin arkasını görmekte zorlanır Dünya ilgileri ve sevgiliye yoğunlaşamama dolayısıyla yolda ilerlemeler aksar; maddi olan suretlere takılıp kalındığı için de daima keşmekeş içinde çırpınılır, fitne ve nefsin arzuları aşkın ışığını söndürür, âşıkın gözüne hakikati göstermez olur

Şekle ve surete bağlanma, gerçek güzelliği görmeye bir engel teşkil edince de aşk yolunda ulaştıkları dereceden geriye döndürülürler O yüzden büyükler, “Tanıdıktan sonra inkar etmekten ve tecelliyi gördükten sonra örtülü kalmaktan Hakk’a sığınırız!” derlermiş Bu tür âşıklar, geceleyin önlerine su dolu bir leğen koyup leğende mehtap seyrine yeltenenler gibidir ki başlarını kaldırıp bakabilseler, mehtabın yukarılarda olduğunu göreceklerdir Ancak dünya ilgisi olan leğen onların başlarını kaldırmalarına hep bir engel olarak sürüp gidecektir

Dördüncü derece aşkın dışında kalma halidir Suretlere bakarak güzelliği görmekle birlikte aşkın en alt derecesinde nefislerine uyarak dünyalık güzelin seyrine takılıp kalan bu tipler, şehvet ve behimilik vadisinde kendilerince bir yol tutturmuşlardır ki ne mutlak güzellikten, ne de aşkın gerçeğinden haberleri vardır Sevginin sırrı üzerlerinden alınmıştır, letafet ve incelik vasıfları körlenmiştir Bunlar yaratılışlarındaki “aşağılardan da aşağı”lık vasfına uyarak sevgili sandıkları birtakım kalıpları kucaklarlar ve nefislerinin arzularına “aşk” adını verirler

İmdi, bu anlattığımız yüksek âşıklar bu çağda da var mıdır denilirse; hiç şüphesiz Allah’ın sevgili kulları her devirde yaşar, deriz Hatta onları kimsecikler bilmese de!

Sözü Molla Camî’nin bir rubaisi ile noktalayalım: “Ne zamana kadar hevâ ve hevesinin peşinde dolaşacak, gerçek aşk yerine nefsinin arzusuna meyledeceksin? Servinin gölgesine örtünü sermişsin de servinin varlığından haberin yok; gölgede oyalanıyorsun”

İskender PALA
 


 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek