Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Aramak Lazım "Gerçek Aşkı"

Gönderen Konu: Aramak Lazım "Gerçek Aşkı"  (Okunma sayısı 1507 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Şeb-i Yeldâ

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1610
Aramak Lazım "Gerçek Aşkı"
« : Aralık 04, 2008, 10:22:35 ÖS »
 

Yıllar öncesi..
Ademle Havva henüz yasak meyveyi yememiş.
Züleyha Yusufa "gel" dememiş.
Ferhat Şirini için dağları delmemiş.
Mevlana ise Şemsi tanımamıştı henüz.
Yani zamanın daha yaratılmadığı zamandı.
Tüm yoklukların içinde O,tüm varlığıyla vardı.Gizli bir hazineydi ve bilinmek istedi.
Önce dünyayı yarattı büyük bir parlamayla.Bilim adamları bigbang dediler ona.
Halbuki dünya aşk ile ve aşk için yaratılmamış mıydı?
O olsa olsa aşkın,Aşkının patlaması olabilirdi.
İyi tamam aşk vardı ama nerede nasıl olmalıydı,ne işe yaramalıydı?
Ve işte sıra insanın yaratılmasındaydı.
Kalbini onun aşkına kafes yapsın ve ömrünce o kafesi taşısın diye.
Öyleyse aşk insandan da önceydi.Öyleyse aşk yaratılış sebebiydi.
Ve artık dünya üzerinde insan sayısınca kalp,kalp sayısınca da aşk vardı.
Yani insanla aşk dengedeydi.
Ama sonra insanoğlu dünyada tek olmak istedi,yalnız,aşksız yapabilirim zannetti.
Ve benliğinden aldığı bencillik okunu en gergin anında gerdiği yayla beraber karşısında duran aşka yöneltti:
"gitmelisin" dedi ona."yok olup gitmelisin" Aşksa "hayır" dedi.
"Sonra pişman olursun.ben senin kalbindeyim,ben senin kalbinim,ben zaten senim.
Beni yok etmen,kendini yok etmen demek.Kendinden nasıl vazgeçebilirsin?"
Ama insan duymadı bile bunları,dinlemedi bile aşkı.
Karşısında inleyen aşktan ve aynı anda kendi kalbinden de gelen o masum sesi bastırdı nefsi.Ve ok yaydan çıktı,ok yaydan çıkınca artı çabalar boşaydı.
Ok hedefe saplanınca pişmanlıklar faydasızdı.
Önce sendeledi aşk,sonra okun girdiği yerden damladı damla damla kanı.
Kendi rengi olan,aşk rengi olan kanı.
Ve sonra ağladı,kendi için değil,insanoğlu için ağladı.
Kendi yok oluşuna değil,onun ölümüne yani.
İnsanoğlu ne kadar bencilse aşk o kadar fedakardı,fedakarlıktı.
Yavaş yavaş çekildi kanı ve düştü.Newton daha bulamamıştı ama yerçekimi vardı.
En başında insanla aşk dengedeydi ya hani.
Denge demek terazinin iki kefesininde dolu olması demekti.
Biri boşalırsa eğer denge bozulurdu.
Ve aşkın dediği oldu.
O düşünce terazi kefesinden,insan da aynı anda düştü.
Peki sonra mı? Sonrası yok.
Çünkü rüyalar hep sonrası olmayan yerlerde kesilir.

Aslında her bebek annesinin karnında görür bu kabusu.
Kim bilir,belkide o yüzden ağlar doğduğunda.
Rüyayı yorumlamak bize düşmez ama o gün bu gündür;
Belki de elektron çekirdeğin etrafında,ay dünyanın,dünya güneşin etrafında
ve her biride kendi etrafında aşktan yaratıldıkları için ve o aşkonları kendilerinden geçirdiği için dönüyorlardır.....
Dünyanın çoğu sularla kaplı ya..belki de onlar aşkın gözyaşlarıdır.
Sarmıştır dünyayı,çevrelemiştir belki insanları..
Dünya hani kutuplardan basık,ekvatordan şişkin ya..teraziyi dengelerken olmuştur belki.
Kimbilir insanlar bu yüzden kalpsiz belki dünyada,bu yüzden aşksız..
Her sevgiyi aşk,her sevgiliyi gerçek sansalar da onlar aslında GERÇEK AŞKSIZ..
İnsan dünyada da peki aşk mı nerede?
Bilmem...
İnsanlar ona ulaşamadıklarına göre belki dünyanın merkezindeki magmada duruyor,
belki de uzay boşluğunda dolanıyor..
Artık herkes kendi yorumlamalı rüyanın bu kısmını.
Ulaşmak değil,önemli olan o yola koyulmak diye,
Bulamayacağımızı bilsek bile aramak lazım GERÇEK AŞKI....

alıntı
« Son Düzenleme: Eylül 12, 2009, 10:29:32 ÖS Gönderen: gözyaşı »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek