Filistin'deki İslâmi Hareketin Gelişme Süreci ve Bugün Geldiği Nokta
Filistin halkındaki genel şuurun ve Filistin'de ortaya çıkan İslâmi akımın özel şuurunun, ilk temelleri seksenli yılların başından itibaren atılmaya başlanan Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin programının şekillenmesine katkısı olmuştur. Bu katkının sayesinde direniş kollarının oluşturulması imkânı doğduğu gibi, 1986'dan itibaren siyonist işgale karşı toplu direniş hareketine başlamak için pratik hazırlıkların yapılmasıyla birlikte İslâmi akımın halk tabanı da oluşmaya başlamıştır.
İslâmi hareket çalışmalarını, hayır kurumları, öğrenci dernekleri, sağlık kuruluşları, yardım kurumları, zekât komiteleri vs. gibi çeşitli sosyal kurumlar vasıtasıyla da sürdürdü. Bu sosyal kurumlar verdikleri sosyal hizmetlerin yanı sıra aynı zamanda halkı İslâmi yönden şuurlandırmaya çalışıyorlardı. Bunun yanı sıra bu hareketin hareket ve eğitim merkezleri genellikle camiler ve mescitler olmuştur. Bu yolla camiler ve mescitler aynı zamanda asıl fonksiyonuna kavuşturulmuş oluyordu.
Bunun yanı sıra üniversitelerde de özellikle seksenli yıllarda İslâmi hareket gittikçe güçlenmeye ve etkisini göstermeye başladı. Gazze'deki Gazze İslâm Üniversitesi, bu hareketin bir kalesi haline geldi. Batı Yaka üniversitelerinden el-Halil Üniversitesi'nde en güçlü hareket İslâmi hareketti. Beir Zeit, Necâh ve Beytlaham üniversitelerinde ise tedrici bir şekilde güçlenmiştir. İslâmi hareket söz konusu üniversitelerdeki faaliyetlerinin yanı sıra çeşitli özel okullar açarak da eğitim alanında ağırlığını hissettirmeye çalışmıştır.
HAMAS'ın manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin işgalci askerler tarafından siyonist devletin mahkemesine çıkarılıyor. Filistin toprakları içinde yaşayan Filistin halkı arasındaki direniş hamurunun da olgunlaşmasıyla birlikte Filistin için cihad anlayışına dayalı İslâmi bir programın ortaya konması zorunluydu. Bunun ilk tohumları da 1981'de oluşturulan Cihad Ailesi, 1983'te Şeyh Ahmed Yasin'in oluşturduğu cemaat ve daha başka oluşumlarla atılmış oldu.
HAMAS'ın manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin FKÖ lideri Arafat'la birlikte. HAMAS, ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren sürekli Filistin'deki tüm gruplarla diyalog içinde olmaya çalışmış ve böylece işgalci siyonistlerin Filistinlileri birbirine düşürmeyi hedefleyen fitne oyunlarının önüne geçmeyi başarmıştır.
HAMAS'ın siyasi kanadının dört lideri Halid Meşal, Musa Ebu Merzuk, İbrahim Goşe ve Muhammed Nezzal. Bu dört siyasi lider işgalci Siyonistlerle sürekli gizli işbirliği içinde olan Ürdün yönetimi tarafından, yine İsrail'in talebi gereğince Ürdün dışına sürgün edilmişlerdir. Ürdün, kuruluşundan itibaren sürekli işgalci Siyonist devlet için bir tampon ülke vazifesi görmüştür. Bu görevinin bir gereği olarak da 1970'li yıllarda İsrail'i rahatsız eden Filistinli gerillaları Ürdün topraklarından çıkmaya zorlamak için "Kara Eylül Harekatı" adı verilen ve Ürdün tarihine bir kara leke olarak geçen vahşi katliam geçekleştirmiştir. Aynı Ürdün , daha sonra İsrail'i zorlayan HAMAS'ın siyasi kanadına baskı amacıyla dört liderini sürgün etmiştir.
Aksa İntifadası'nın başlatılmasında ve yürütülmesinde HAMAS'ın büyük rolü olmuştur. HAMAS Filistin'deki Müslümanlarla ve genelde Araplarla siyonistler arasındaki mücadelenin bir uygarlık ve varlık mücadelesi olduğuna inanmaktadır. Ona göre bu mücadeleyi hazırlayan sebepler ortadan kalkmadan bu mücadelenin son bulması mümkün değildir. Sebeplerin başta geleni ise siyonistlerin Filistin topraklarına yerleştirilmesidir. HAMAS siyonistlerin bölgeyi vatan edinme çabalarının önüne geçmenin ancak geniş çaplı bir cihadla mümkün olabileceğine ve silahlı mücadelenin de bu cihadın temel unsuru olduğuna inanmaktadır.
HAMAS lehine bir gösteri. HAMAS siyonist düşman karşısında verilecek mücadeleyi yönetmenin en güzel yolunun kalabalık halk kitlelerini cihad bayrağını taşımaya, mümkün olan her yolla siyonist varlığa karşı savaşmaya yöneltmek, özelde Arap toplumlarını ve genelde bütün İslâm ümmetini ayağa kaldırmak suretiyle düşmana karşı topluca mücadele edilmesi için gereken şartları oluşturmak, mücadele ateşini her zaman alevli tutmak, mevcut enerjileri harekete geçirmek ve devreye sokmak suretiyle kuvvet üstünlüğü için gereken sebeplere başvurmak, hareket ve siyâsi karar birliği sağlamak olduğu görüşündedir.
İşgalcilerin saldırısına maruz kalarak şehit olan bir HAMAS mensubu. HAMAS işgale karşı mücadelede pek çok şehit vermesine rağmen direniş konusundaki kararlılığından hiçbir taviz vermedi.
HAMAS, 1991 sonunda İzzettin Kassam Birlikleri adıyla askeri kanadını kurduğunu açıklamasıyla birlikte yeni bir tutum içine girdi. Bu gelişmenin ardından düşmana ağır kayıplar verdiren çeşitli askeri eylemler gerçekleştirmeye başladı.
HAMAS'ın genel stratejisine göre Filistin'de düşmana karşı verilecek mücadelenin ve direnişin zafere ve o toprakların kurtarılmasına kadar sürmesi gerekir. Düşman karşısındaki direnişte yapılabilecek en üstün şey ise Allah yolunda cihaddır.
HAMAS, değişik görüş ve düşüncelerle, siyonist işgal karşısındaki ulusal Filistin direnişinin faaliyet alanının genişlediğine inanmaktadır. Aynı şekilde buradaki ulusal faaliyetlerde birliği sağlamanın bütün grupların, güçlerin ve çalışanların gerçekleştirmesi gereken bir amaç olduğuna, bu amaca ulaşmak için çalışmak gerektiğine inanmaktadır.
HAMAS Filistin'deki Müslümanlarla ve genelde Araplarla siyonistler arasındaki mücadelenin bir uygarlık ve varlık mücadelesi olduğuna inanmaktadır. Ona göre bu mücadeleyi hazırlayan sebepler ortadan kalkmadan bu mücadelenin son bulması mümkün değildir. Sebeplerin başta geleni ise siyonistlerin Filistin topraklarına yerleştirilmesidir.
HAMAS, oldukça geniş bir kitlesel desteğe sahiptir. Bundan dolayı Filistin şehirlerinin bütün sokaklarında bu desteğin yansımalarını, ifadelerini görmek mümkündür.
HAMAS, Siyonistlerin "barış" başlığı altında yürüttükleri çalışmaların bir oyun ve komplo olduğuna inanmaktadır. HAMAS destekçilerinin bu görüşlerini ifade için bir sokak kenarına çizdikleri temsili resim. Gelişmeler de HAMAS'ın bu tespitinde haklı olduğunu ispat etti.
HAMAS siyonistlerin bölgeyi vatan edinme çabalarının önüne geçmenin ancak geniş çaplı bir cihadla mümkün olabileceğine ve silahlı mücadelenin de bu cihadın temel unsuru olduğuna inanmaktadır.
İslami Cihad'ın Gazze'de bir gösterisinden görüntü. Filistin'deki İslâmi mücadelenin bir diğer kanadı durumundaki İslâmi Cihad Hareketi veya bir diğer adıyla Filistin'in Kurtuluşu İçin İslâmi Cephe Dr. Fethi Şikâki'nin öncülüğünde 1986 yılında kurulmuştur.
İslami Cihad'ın Gazze'de bir gösterisinden görüntü. İslâmi Cihad Hareketi'nin kurucuları ideolojik yapılanmalarında en çok İmam Hasan el-Bennâ, Seyyid Kutub ve İzzettin Kassam'ın fikirlerinden etkilenmişlerdir. İmam Hasan el-Bennâ'nın İslâm dünyasında yeniden diriliş hareketini başlatmış önemli bir lider olduğunu, Seyyid Kutub'un da fikirleriyle ümmeti karşı karşıya olduğu sapmalara karşı uyardığını ve inanç konusunda aydınlattığını söylüyorlardı. Ancak Müslüman Kardeşler'de İmam Hasan el-Bennâ ve Seyyid Kutub'dan sonra fikri bir değişim sürecinin başladığını ileri sürüyorlardı.
Filistin halkı arasında İslâmi uyanışın hızlanması ve gençliğin daha çok İslâm'a yönelmesiyle İslâmi hareket halk tabanında önemli bir güç elde etmiştir. Buna paralel olarak İslâmi hareketin işgal karşısında etkinlik göstermesiyle birlikte bağımsızlık yanlısı gençlerin bu harekete ilgi ve yakınlıkları arttı.
İntifadayla birlikte Filistin halkının tamamı kendisini işgalci Siyonistlerle bir çatışmanın içinde buldu. Bu çatışma Filistinlileri oldukça büyük sıkıntıların içine soktu. Ama buna rağmen direniş ve mücadele konusunda kararlılıklarından bir şey kaybetmediler.
1987 itifadasının başlamasından buyana Filistin İslami Direniş Hareketi (HAMAS) siyonist işgale karşı verilen mücadelenin her zaman başını çekmiştir. Bu konuda sergilediği tavır bellidir. Şimdiye kadar ilkelerinden zerre kadar taviz vermediğini ve Filistin topraklarının bir bütün olduğu, buraların bir karışının bile terk edilemeyeceği, siyonist işgal sona erinceye kadar da mücadelenin devam edeceği ilkelerinden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini sürekli vurgulamaktadır.
Mercu'z-Zuhr sürgünleri dua ediyorlar. Bu sürgünlerin içinde HAMAS mensuplarının yanı sıra İslami Cihad Hareketi'nin mensupları da vardı
Sözde barış görüşmelerini protesto amacıyla düzenlenen bir gösteride mizahi yolla barış yutturmacası insanlara anlatılıyor
Amman'da HAMAS yanlısı bir eylem. HAMAS sadece Filistin'in içinde değil dışında da kendini ispat etmiştir. Bu yüzden İslam aleminin birçok ileri geleni bu hareketin mücadelesine destek verdiğini sözlü ve yazılı olarak dile getirmiştir.
Eski Kudüs'ten bir görüntü. Kudüs'ün batı kesimi 1948'de doğu kesimi 1967'de işgal edildi. Ancak İsrail işgal rejimi BM'in bu şehirle ilgili kararlarını tanımayarak Doğu Kudüs'ü de güya "kendi toprakları (!)" olarak gösterdiği kesime ilhak etti. Böylece Kudüs'ün tamamı "yeşil hat" içine alınmış oldu. Doğu Kudüs normalde İsrail işgal rejimi tarafından "yeşil hat" içinde gösterildiği halde burada yaşayan Filistinlilere farklı muamele yapılmaktadır. Bundaki amaç Doğu Kudüs'teki Müslümanları göçe zorlamak ve Kudüs'ün tamamında "yahudileştirme" programını gerçekleştirmektir.
HAMAS bayrağını kuşanmış bir genç. HAMAS sadece bir eylem örgütü değil bir kitle örgütüdür. Bugün Filistin'de en geniş kitle tabanına sahip örgüt olduğu ve gittikçe de arkasındaki kitlesel desteğin arttığı biliniyor.
Giriş
Filistin'deki İslâmi hareketin kökleri oldukça derinlere dayanır. Bu, Hz. Ömer (r.a.) tarafından fethedildikten sonra, haçlı işgali dönemi dışında, İngilizlerin o toprakları ele geçirmesine kadar Filistin topraklarına sürekli İslâmi havanın hâkim olmasının doğal bir sonucudur. İngiliz işgaline ve onun gölgesinde güç kazanan siyonist teröre karşı mücadele edenler de hep İslâmi anlayış sahipleri olmuşlardır. İsrail işgal devletinin kurulmasından sonra İslâmi hareket idare noktalarını ve mücadele karargâhlarını siyonistlerin ele geçirdiği toprakların dışına taşımak zorunda bırakıldı. Bunda Arap ordularının siyonist işgalcilerin hareket imkânlarını artırıp mücâhitlerin harekât alanlarını daraltmalarının önemli rolü oldu.
Filistin'de 1948 sonrasında yeniden filizlenen İslâmi hareketin tohumları Mısır'da Hasan el-Bennâ'nın kurmuş olduğu Müslüman Kardeşler hareketi tarafından atılmıştır. İmam Hasan el-Bennâ, 1948'de siyonist işgalcilerin çıkardığı savaşta Filistinli Müslümanların yanında çarpışmaları üzere bazı gençlerini cepheye gönderdi. Müslüman Kardeşler'e mensup gençler bu savaşta birkaç cephede cihad ettiler. İmam el-Bennâ bunun dışında Filistin'e tebliğ yapmaları üzere de bazı gençleri gönderdi. Hasan el-Bennâ'nın gönderdiği gençler, Filistinli gençleri çeşitli askeri kamplarda eğittiler ve bu gençler daha sonra Filistin'deki İslâmi hareketin çekirdeğini oluşturdular.
Bunun yanı sıra Filistin'de daha önce İngiliz işgali döneminde yürütülen cihadın ve İslâmi eğitim çalışmalarının da 1948 sonrası İslâmi hareketinin oluşmasında önemli rolü olmuştur.
Filistin halkı arasında İslâmi uyanışın hızlanması ve gençliğin daha çok İslâm'a yönelmesiyle İslâmi hareket halk tabanında önemli bir güç elde etmiştir. Buna paralel olarak İslâmi hareketin işgal karşısında etkinlik göstermesiyle birlikte bağımsızlık yanlısı gençlerin bu harekete ilgi ve yakınlıkları arttı.
İşgal altındaki topraklarda 1981'de ortaya çıkarılan "Cihad Ailesi" İslâmi harekete mensuptu. Yine 1984'te Gazze bölgesinde ele geçirilen ve Şeyh Ahmed Yasin'le bazı arkadaşlarının hapse atılmalarına yol açan silahlar bu hareket mensuplarına aitti. Bütün bunlar İslâmi hareketin gittikçe güçlendiğine ve yayıldığına işaret ediyordu. İslâmi hareketle ilgili olarak, İsrail istihbaratının hazırladığı raporlarda bu hareket mensuplarının eylemlerini süratle, dikkatlice ve başarıyla gerçekleştirdikleri, İsrail istihbarat elemanlarının harekete ait hücreleri kolay kolay tespit edemediği ifade ediliyordu.
İslâmi hareket çalışmalarını, hayır kurumları, öğrenci dernekleri, sağlık kuruluşları, yardım kurumları, zekât komiteleri vs. gibi çeşitli sosyal kurumlar vasıtasıyla da sürdürdü. Bu sosyal kurumlar verdikleri sosyal hizmetlerin yanı sıra aynı zamanda halkı İslâmi yönden şuurlandırmaya çalışıyorlardı. Bunun yanı sıra bu hareketin hareket ve eğitim merkezleri genellikle camiler ve mescitler olmuştur. Bu yolla camiler ve mescitler aynı zamanda asıl fonksiyonuna kavuşturulmuş oluyordu.
Bunun yanı sıra üniversitelerde de özellikle seksenli yıllarda İslâmi hareket gittikçe güçlenmeye ve etkisini göstermeye başladı. Gazze'deki Gazze İslâm Üniversitesi, bu hareketin bir kalesi haline geldi. Batı Yaka üniversitelerinden el-Halil Üniversitesi'nde en güçlü hareket İslâmi hareketti. Beir Zeit, Necâh ve Beyt Laham üniversitelerinde ise tedrici bir şekilde güçlenmiştir.
İslâmi hareket söz konusu üniversitelerdeki faaliyetlerinin yanı sıra çeşitli özel okullar açarak da eğitim alanında ağırlığını hissettirmeye çalışmıştır.
İntifadayla Yıldızı Parlayan İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS)
Kuruluşunu Hazırlayan Etkenler
Filistin İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS), genelde 1948'deki ilk felaketin ve özelde Haziran 1967 yenilgisinin ardından Filistin halkının içine düştüğü durumun ve şartların doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu hareketin ortaya çıkmasına vesile olan etkenleri iki eksende değerlendirmek mümkündür: a) 1987 yılına kadarki Filistin meselesiyle bağlantılı siyasi gelişmeler b) Filistin'deki İslâmi uyanışın gelişmesi ve bunun seksenli yılların ortasından buyana geldiği nokta.
a.Filistin Meselesiyle Bağlantılı Siyâsi Gelişmeler Ekseni: Filistin halkı, kendisine göre bir ölüm kalım meselesi veya Müslümanlarla siyonistler arasında süre giden bir uygarlık mücadelesi anlamı taşıyan davasının 1948 felâketinden sonra sadece bir mültecilerler meselesine, 1967 yenilgisinden sonra da düşman saldırılarının geride bıraktığı izleri silme, karşılığında da Filistin topraklarının üçte ikisinden taviz verme oyununa dönüştüğünü görmeye başladı. Bu durum Filistin halkını davasına dört elle sarılmaya yöneltti. Bunun sonucunda da Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve çeşitli halk direniş grupları ortaya çıktı.
Ancak Filistin Kurtuluş Örgütü'nde kendini gösteren ve şekillenen Filistin devrimi programı seksenli yıllarda içten ve dıştan birtakım yıpranmalara ve bozulmalara maruz kaldı. Bu durum söz konusu programın zayıf ve etkisiz hâle gelmesine sebep oldu. Yetmişli yıllarda Filistin Milli Misakı'nın üzerinde durduğu çözümlerin dışında da birtakım orta çözümlerin kabul edilmesini mümkün gören çeşitli değerlendirmeler ortaya konmuştu. Bu değerlendirmeler özellikle Camp David anlaşmasının imzalanmasından, ardından siyonist yönetimin Güney Lübnan'ı ve 1982'de de Beyrut'u işgal etmesinden sonra Filistin tarafının açık önerileri şeklini aldı. 1982 işgali 1967 yenilgisinden sonra Arap kavmi için en yüz karası olay olmuştu. Filistin'in içindeki tarihi direnişe rağmen, söz konusu olayda bir Arap başkenti (Beyrut), Araplar tarafından gelen hiçbir gerçek fiili tepkiyle karşılaşılmadan üç ay süreyle işgal altında tutulmuştu. Bu olayın sonucu Filistin Kurtuluş Örgütü'nün zayıf düşürülmesi ve Lübnan'dan çıkarılması oldu. Bu sonuç örgüt içindeki siyâsi çözüm yanlılarının daha da güçlenmelerine yol açtı.
Ödün vererek siyâsi çözüm bulma önerileri iki tehlikeli şart içeriyordu. Filistin halkı bu şartları, Hz. Ömer (r.a.) döneminde gerçekleştirilen fethin verdiği ruhla başlattığı cihadının başlangıcından bugüne kadar sürekli reddetmişti. Bu iki şart da şunlardı:
-Siyonist hâkimiyeti ve onun Filistin toprakları üzerindeki varlık hakkını resmen tanımak,
-Filistin topraklarının bir kısmından hatta büyük bir kısmından ödün vermek.
Bu şartlar ve onlara dayalı öneriler FKÖ'nün ileri gelenlerince kabul görünce silahlı mücadele stratejisi de gerilemeye başladı. Buna paralel olarak Arap dünyasının Filistin davasına verdiği önem de azaldı. Artık bu dava da diğer rutin meseleler gibi sadece uluslararası toplantıların ve sempozyumların gündem dosyalarına konan bir mesele haline geldi.
İran-Irak Savaşı'nın patlak vermesinden sonra gerek uluslararası platformda ve gerekse Arap dünyasında Filistin meselesi ikinci derecedeki meseleler durumuna düştü. Buna paralel olarak siyonist yönetimin politikası daha güçlü ve etkili bir hale gelmeye başladı. Siyonist yönetim artık kendini biraz daha yüksekte görmeye başladı. 1981'de ABD ile İsrail arasında imzalanan stratejik yardımlaşma anlaşmasının ardından ABD'nin bu ülkeye yardım ve desteğinin artmasıyla birlikte İsrail daha da ileri gitti. Söz konusu anlaşmada Golan tepelerinin ilhak edildiğinin açıklanması ve Irak'ın nükleer santrallerinin bombalanması da karara bağlanmıştı.
Uluslararası alanda ABD etki alanını genişletme ve yaptırım gücünü artırma konusunda hayli ilerleme kaydetmiş ve Sovyetler Birliği'ni epey geride bırakmıştı.
b.İslâmi Uyanış Ekseni: Diğer Arap topraklarında olduğu gibi Filistin'de de İslâmi uyanışın hızlı bir şekilde geliştiği ve yayıldığı gözlendi. Bu durum İslâmi hareketin hem fikri hem de örgütsel açıdan güçlenmesine ve gelişmesine imkân sağladı. Bu gelişme hem 1948'de işgal edilmiş olan topraklarda hem de Gazze ve Batı Yaka bölgelerinde gerçekleşti.
Filistin'deki İslâmi akım iki sebebe dayanan ciddi bir olumsuzlukla karşı karşıya olduğunu anlamaya başladı. Bu olumsuzluğun kaynağını oluşturan iki sebep de şunlardı:
Birincisi: Filistin meselesinin Arap ülkelerinin öncelikli konular listesinin en altına düşmesi.
İkincisi: Filistin devriminin programında işgal son buluncaya kadar silahlı mücadelenin yerini, Filistin halkına zorla kabul ettirilecek siyâsi bir çözüm arayışının alması.
İşte bu iki geri adımın ve siyonist işgalin Filistin halkına lâyık gördüğü baskıcı, gaddar uygulamaların etkisiyle, dışarıda değil de Filistin toprakları içinde yaşayan Filistin halkı arasındaki direniş hamurunun da olgunlaşmasıyla birlikte Filistin için cihad anlayışına dayalı İslâmi bir programın ortaya konması zorunluydu. Bunun ilk tohumları da 1981'de oluşturulan Cihad Ailesi, 1983'te Şeyh Ahmed Yasin'in oluşturduğu cemaat ve daha başka oluşumlarla atılmış oldu.
1987'de Filistin'in kurtuluşu için yeni ilkeler üzerine yeni bir program ortaya koymak için şartlar oluşmuştu. Böylece kuruluşunda, Filistin'deki Müslüman Kardeşler cemaatinin özel bir rolü olan Filistin İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS) ortaya çıktı.