Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Heybem Taş Dolu,Bekle Beni İsrail!..

Gönderen Konu: Heybem Taş Dolu,Bekle Beni İsrail!..  (Okunma sayısı 1861 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı hafız-kız

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 733
  • Sükût gerekliydi,sus/tum. Sadece izliyorum..
Heybem Taş Dolu,Bekle Beni İsrail!..
« : Ocak 15, 2009, 11:15:23 ÖS »
Gidiyorum anne!

Hakkını helal et baba!

Sizi üzmek istemediğimi bilirsiniz. Lütfen ağlama yine anne! Hadi ama, biraz da beni düşün!

Dokuz ay bilmem ne kadar gün karnında taşıdığını tabi ki biliyorum. Sütünün hakkını ödeyemeyeceğimi hatırlatma lütfen yine! Bu güne kadar sütüne ihanet ettim mi?..

Biliyorum baba!.. Küçükken her ateşlendiğimde beni sırtına alarak doktorlara götürdüğünü hep söylersin. Yanlış anlama sakın, bana ne kadar değer verdiğini asla inkar edemem. Beni okutabilmek için gece gündüz demeden alnında ter biriktirdiğini cümle alem kabul etmekteyken, ben mi vefasızlık yapacağım sana?

Öl de öleyim baba! Yoluna kurban olayım anam! Bana, “hakkımızı helal etmeyiz!” demeyin ne olur. Anlayın başka seçeneğimin olmadığını; görün artık!

Gitmek zorundayım. Beni duâlarla gönderin ne olur!

Karımı ve çocuklarımı elbette düşünüyorum. Merak etmeyin onları sağlam bir kapıya emanet ediyorum. Size de güveniyorum ancak onları asıl Allâh’ın selametine bırakıyorum. Şimdi izin verirseniz onlarla da vedalaşmak istiyorum.

Evet… Yıllardır kahrımı çeken hayat arkadaşım…

Şu tükenen dakikalar, hain yelkovanın marifeti; biliyorsun yerinde durmuşluğu yoktur. Yaklaşan zaman, bir yandan içimde biriken hüznü tetiklemekte, diğer taraftan vuslat habercisi gibi sevimli görünmektedir bana.

Bir dakika, yoksa sen ağlıyor musun? Hani konuşmuştuk bunları, hem günler öncesinden tüketmemiş miydik göz yaşlarımızı. Çocuklar duymasın diye, içten içe, ama içli içli az mı ağladık seninle. Şimdi anamın babamın ve çocuklarımın yanında niye su koyuveriyorsun?.. Babalarının kötü bir şey yaptığını düşünmelerini istemezsin değil mi? Bak onları da ağlattın işte!

Gelin bakalım babanıza, sarılın son defa sıkıca.

Evet kızım, baba yolculuğa çıkıyor.

Hayır oğlum!.. Bunun adı terk ediş değildir asla! Gittiğim yerde sizi bekleyeceğim. Buna istersen, ‘önceden gidip yer ayırmak’ diyebiliriz.

Annenin ağlamasına bakma sen, kadın milleti işte; bak benim anam da ağlıyor zaten. Kadınlar hep ağlar oğlum, ama erkekler ağlamaz bilmez misin?

Hah şöyle!.. Biraz daha dik dur bakayım, tamam oldu işte. Hep dik dur! Baban utanılacak hiçbir şey yapmamıştır bunu da unutma sakın.

Evet biliyorum, anlamakta zorlanıyorsunuz; zaten sizden bunu beklememekteyim. Belki birazcık zihninizi zorlarsanız, biraz daha yaşınızdan büyük düşünürseniz, ne bileyim belki de haksızlık yapıyorum size, ama eğer gerçekten anlamaya çalışırsanız belki de söyleyeceklerimi anlayabilirsiniz.

Çocuklarım!

Hani hatırlar mısınız sizinle sohbet ederken, Sevgili Allah’ımıza inananların kardeş sayıldıklarını söylemiştim. Dünyanın neresinde olursa olsun, rengi ve dili ne olursa olsun fark etmez demiştim. Allah’ı sevenlerin, Onu sevenleri de sevmesi gerektiğini; birbirini sevenlerin ise, birbirleri üzerinde hakları olduğundan bahsetmiştim. Tıpkı kardeşin kardeş üzerindeki durum gibi…

Hatırladınız değil mi?

Peki geçen gün televizyon izlerken, kurşunlara hedef olduğu için ölmek üzere olan o küçücük çocuğun, gözlerimizin içine, “Siz ne biçim kardeşsiniz,” der gibi baktığını da unutmamışsınızdır; hani hep birlikte ağlamıştık uzunca bir süre.

Unutmadınız değil mi? Nasıl unutacaksınız ki?

İşte ben o günden beri uyuyamıyorum çocuklarım! Hani o çocuk için, “Sizin kardeşinizdir,” demiştim ya, daha sonra aklım başıma geldi ki, sizin kardeşiniz olan, benim çocuğum olmaktadır. Üstelik gün geçmiyor ki, çocuklarıma kurşun sıkılmasın.

Benim, gidip de tek başıma intikam almaya gücüm yetmez elbette… Öyleyse niye mi gidiyorum?..

Sizin için yavrularım, sadece sizin için!.. Şimdi siz çocuk aklınızla, o çocuklar için “kardeşlerimiz” diyorsunuz ya, ben, büyüyünce de aynı şeyleri söyleyeceğinizden endişe ediyorum; onları unutacağınızdan korkuyorum. Size güvenmediğimi de nereden çıkardınız, elbette güveniyorum. Ama yavrularım, sizin henüz anlayamayacağınız şeyler var.

Sizler yarın gerçek dünyayla tanışacaksınız, öyle bir dünya ki bu, her şey sahte; kimin gerçek dost, kimin ise düşman olduğunu bilemeyeceksiniz. Zihninize giren bilgiler kirlenmeye başlayacak, belki bizim öğrettiklerimizin bile yanlış olduğunu düşünmeye başlayacaksınız. “Bu kadar kişi yanlış da, babam mı doğru,” deme ihtimaliniz bile beni kahrediyor. Şimdi ‘kardeş’ dediğiniz çocuklara, ‘terörist’ denildiğini duyacaksınız. Şaşıracak, bocalayacak ve şüphe tohumlarının filizlenmesine meydan vermiş olacaksınız.

Çok akıllı bir babanız yok, sizi zehirlemeye çalışanlara karşı başarılı olamayabilirim. Oysa gidişimle, kardeşlerinizin yanına yetişip onlarla kucaklaşınca; sizin de özlem dolu selamlarınızı iletince, hele onlardan da size mektuplar yollayınca, artık onların kardeş olduklarını unutabilir misiniz? Hayır çocuklarım!..

Size sarıldığım gibi onlara da sarılacağım, sizi öptüğüm gibi onları da öpeceğim ve sizin yerinize de taş atacağım onlarla birlikte. İşte size toplattığım taşlar bunun içindi; hani sebebini anlatacağım demiştim ya, işte söyledim. Bakın, özenle topladığınız taşlar valizimde, hepsini tek tek öperek teslim edeceğim kardeşlerinize. Onlardan da gönderdiğiniz taşlara karşılık, vücutlarından çıkan mermileri göndereceğim size. Kimin vücudundan çıktıysa onun ismini yazacağım. Eğer ölmemiş olularsa, bir de imza attırırım sizin için.

Şimdi izin verin de gideyim!

Eğer gitmezsem, sizi sevdiğime kendimi inandıramam!


Faruk Magat / HAKSÖZ

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek