Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Kalp Huzuruyla Ibadetlerin Incelikleri

Gönderen Konu: Kalp Huzuruyla Ibadetlerin Incelikleri  (Okunma sayısı 1780 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ebrar

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2485
  • Cinsiyet: Bayan
Kalp Huzuruyla Ibadetlerin Incelikleri
« : Kasım 11, 2008, 01:01:36 ÖS »
İç alemi karanlığa boğan sebepler

Bilmemiz gereken birçok şey vardır Ama hepsinden önce, insanın iç alemini karanlığa boğan sebepleri öğrenmeliyiz Zira en büyük zarar, iç alemin karanlığa gömülmesidir Çünkü o iç alemin körelmesine sebep olur

O karanlık içe çökünce, insan Hakk’a karşı perdelenmiş olur Her kime ki bu musibet iş oldu, diğer bela ve felaketler ona kendiliğinden gelir

En büyük musibet, insanın iç alemine kötülük cinsinden gelen şeylerdir Diğer dış musibetler, onun yanında hiç kalır

Seven sarhoş olur Bir sarhoş için dışarıdan gelen belanın ne önemi vardır ki? Ancak insan, imanı dolayısıyla, daldığı sarhoşluk aleminden ayıktığı zaman, zahirde kendisine olanları anlar Artık ne kadarsa

Allah’ın nurundan perdelenmiş kimsenin belası eksik olmaz Ancak, bütün varlığını terk edip O’nun yoluna candan girdiği an, kurtulmuş sayılır İşte o zaman nura kavuşmuş olur

Hakk’ı terk edip zulmet yoluna girenler için şu ayet-i kerimedeki dehşet verici emirden daha serti olamaz Şöyle buyurdu Allah-u Zülcelal:

“Onların kalpleri ‘ran’ hastalığına tutulmuştur (83/14) Ran; kalbin katılaşıp kararmasıdır

Gafletle yapılan ibadetin zararları

Bir çok ibadetler vardır ki, sahibini ibadet ettiği zattan gafil kılar Bir çok iyilikler içinde oldukları halde, o iyilikleri göremezler Bilhassa o iyiliklerin sahibini hiç anlayamazlar

Bir çok uykudakiler vardır ki, ancak uyandıkları zaman, doğru yolu bulurlar

Bir çok ayık kimseler vardır ki, zamanla gaflet uykusuna dalarlar

Bütün kötüler, kötü olarak kalmazlar Bunların birçoğu zamanla velayet (evliya) derecesine kadar yükselir Tabiatıyla, nefislerini ıslah yoluna girdikleri takdirde

Ömrünü ibadetle geçiren bir çok kimseler de, sonunda kötülerin yoluna sapmışlardır

İbadet edenlerin bir kısmına, yaptıkları amel perde olmuştur Yaratanın iyiliğini göremez olmuşlardır Bu sebeple Hakk’dan uzak düşerler Bu halleriyle Hakk’a vasıl olmuş zannına kapılmış olanlar, onlar arasında eksik değildir

Bir irfan sahibi için Hakk’a karşı perde kadar büyük bir felaket yoktur Bu hal, bir anlık bile olsa Bir felaket sayılır Perdelenmiş olmak, evet Bunun kadar azim bir felaket tasavvur edilemez

Günahın cezası: Allah’a yalvaramamak!

Geçmiş ümmetlerden bir kul şöyle diyordu: “İlahi! (Ey benim Rabbim!) Ne zamandır ve ne kadar çok sana isyan ediyorum Böyle iken, bir defa olsun, beni cezalandırmadın”

Allah-u Zülcelal, o devrin peygamberine şöyle vahyetti:
“Git ona söyle, onu güzel işlerimi görmekten geri koymadım mı? Onun kalbinden bana yalvarmak tadını çıkarmadım mı? Bunlardan daha büyük musibet ve ceza olur mu?

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin hizmetçisi Ebu Musa, şöyle bir hikaye anlatır:
“Bir gün Bayezid çarşıya çıktı Halk onu görebilmek için hücum etti Görebilmek için neredeyse birbirlerine gireceklerdi Bayezid Hz o kalabalığın haline baktı ve şöyle dua etti:

“Ya Rabbi, sana sığınırım, onlara acı, beni görünce seni unutmasınlar Bana da acı, onları görmekle varlığını bana unutturma

Ne kadar güzel! Allah ondan rahmetini esirgemesin Hakk’a karşı ne kadar doğru Müslüman kardeşlerine karşı da ne kadar şefkatli Kendisi için neyi istiyorsa, onlara da aynı şeyi istiyor

Ey insanlar arasına katılmak isteyen, doğru ol, ayık ol Onlar arasına karışanlardan nicelerinin başlarında takunya sesleri uçuştu Ve nicelerinin dini, imanı kayboldu gitti…
Allah’ım sen esirge, Allah’ım sen koru

Dört çeşit insan vardır:

Alimler insanları dörde ayırmışlar Bunları iyi tanı ve bil Şöyle ki:

1-Allah kalp gözü vermiştir Allah’ın yaptığı derin manalı ve incelik taşıyan işleri onunla görür O’nun kuvvet ve kudretine o gözle bakar, anlar

2-Aklı ile iyiyi ve kötüyü seçer Emir ve yasakları böylece çıkarır, anlar

3-Sır sahibidir Her zaman ve her an, olanlara marifet nuru ile bakar

4-Kötüdür, bir şey göremez Hiçbir şeyden anlamaz Bu kimse, Allah-u Zülcelal’in şu emrinin tehdidi altında ezilir; “Bu dünyada kör olanlar, öbür alemde de kör olurlar Belki de, buranın körlerinden daha şaşkın bir duruma düşerler” (17/72)

Şunu bilmek gerekir ki, küfür ehli karanlık içindedir, yaptıkları fena işler onları boğar Hidayet yolunu göremez olurlar Masiyet (günah) işlemekte devam edenler de takva nurundan mahrum yaşarlar Yaptıkları işler, onları gaflet uykusuna daldırmıştır

İbadeti kendinden bilmek felaketi

Taat ve ibadete kavuşmuş olanlar da karanlık içindedirler Sebebi; yaptıkları ibadetleri görmeleridir (‘Ben şu ibadeti yaptım’ diye düşünmeleridir) Allah-u Zülcelal’in başarı ihsan ettiğini bilmezler O’nun inayetini sezemezler Amma, Allah-u Zülcelal dilerse, bunların perdesini açar Açınca, nurla nuru görmeye başlarlar Gözleri nur, baktıkları şey nur olur Böyle olunca, Hakk’tan başkasını görmezler

Bir kimse, yaptığı ibadeti ve taatı görürse, efendisini bilemez O’nun bilgisinden mahrum olur Efendisini gören de başkasını bilemez

Bir kimse, Allah-u Zülcelal’in yardımı olmadan bir iş yapamayacağını anlarsa… Allah-u Zülcelal’in iyi işleri içinde kendisini kaybeder Kul, ibadetini görür, yaratıcısını göremezse, taat tadından mahrum kalır Bazen bu hal, insanı, iyi arzudan da mahrum kılar Çünkü insanların çoğu, iyiliği görünce, o iyilik sahibini unuturlar Allah-u Zülcelal, her şeyden pak ve temizdir, Subhan’dır

Nessac şöyle diyor: “Bir kimse ibadet ettiği zaman, nefsini görürse, ucuptan kurtulamaz
İbadet ettiği zaman, halkı gören ve onların görmesini isteyen riyakardır İbadetinin çokluğunu görüp duran, kendisini aldatmaktan alamaz Sevaba güvenen, Hakk katında perdelenmiş olur Yalnız Allah-u Zülcelal’i gören, O’nun karşısında tam yerine oturmuş ve sağlam bir dost olur

Ebu Bekir b Abdullah şöyle anlatıyor: “Bir kimse hikmetin yanlarını görür, özüne varamazsa, bu hali ile de, işi incelemeye yeltenirse, aslına eremez İşin özü, ona kapalı kalır Bir irfan sahibi için Allah-u Zülcelal’i unutmaktan daha fena bir şey olamaz Kalbi, Allah-u Zülcelal’den başkasına bağlamaktan daha fena bir şey tasavvur edilemez Hangi gaye ve anma, Allah-u Zülcelal’den başkası için olursa, kulla Allah-u Zülcelal arasında bir perde sayılır”

Evvel zamanda inen bazı kitaplarda şu cümleler vardır: “Bir çok işler vardır ki, kul onu, iyi bilip de yapar Ama o iş, günah saydığından daha zararlıdır”

Bir çok kötü olarak yapılan işler vardır ki, onlar da iyi sayılır Halbuki iyilik, daima iyidir, kötülük de daima kötüdür

Bazı büyükler, bu cümleleri şöyle açıklamışlardır: “Bir kul, iyi iş yapar Sonra, onu yaptığı için böbürlenmeye ve övünmeye başlar Bu gibi bir işten ne fayda hasıl olur? Halbuki, Allah-u Zülcelal için olması lazımdır Bir kimse de bir hata işler, onun kötü olduğunu anlayınca da, tevbe eder, ağlar, sızlar, haliyle bu da iyi olur”

Birinci insanın yaptığı iş gizli şirktir Bu tehlikelidir Hem de tehlikesi kolayca sezilemeyecek kadar Hz Ebu Bekir (ra) gizli şirk için şu duayı yapardı: “Ya Rabbi! Gizli şirkten sana sığınırım”

Rabia Hatun (ks) şöyle anlatıyor: “Dünya, kendisine koşanların kalbine perde olur Allah-u Zülcelal’in nurunu göremezler Bilseler, dünyayı bırakırlar O zaman perde de olmaz, dünyalık da daha iyi gelmeye başlar”







 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek