13 Ekim’de “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” başlıyor. İslâm’ın ilk yıllarından itibaren camiler İslâm ümmetince en mübarek mekanlar olarak bilinmiştir. Peygamber asrında mescitler hem müslümanların Allah’a kulluk görevlerini arzettiği özel mekanlar, hem Resûl-i Ekrem Efendimizin, ilk müslümanlara yüce dinimizin esaslarını, müslümanlık ve insanlık değerlerini öğrettiği ilk eğitim kurumları, hem de toplumsal meselelerinin müzakere edildiği, dertlerin paylaşıldığı sosyal kurumlardı.
Camiler; günde beş kez okunan ezanları ile ilahi çağrının yapıldığı yerlerdir. İnsanlar bu çağrı ile tevhide, namaza, kurtuluşa ve huzura davet edilirler.Kürsülerden yapılan vaazlar ve minberlerde okunan hutbelerle camiler, sevgi, saygı, hak ve hukuk anlayışının kazandırıldığı ilim ve irfan ocaklarıdır.
İslâm tarihinin her döneminde müslüman fatihler, hükümdarlar, ülkeleri, şehirleri fethettikleri zaman, ilk idealleri, oralara camiler yapmak olmuştur. Böylece hem yeni topraklarındaki varlıklarını bu eserlerle ebedileştirmişler, hem de Kur’an’da geçen, “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’a derin bir saygıyla bağlı olan kimseler yapıp yaşatırlar”[1] meâlindeki ilâhî iltifata mazhar olmak istemişlerdir.
Aziz Müminler!
Bizim medeniyetimizde camiler, elbette öncelikle birer ibadet yerleridir. Diğer taraftan. bizim medeniyetimizde camiler, beşerî âlemle ilâhî âlem arasında ruhânî birlikteliğin yaşandığı, ruhlarımızı ve iradelerimizi Allah’a teslim ettiğimiz yerlerdir
Bizim medeniyetimizde câmiler, aynı zamanda sanatta güzelliğin ve zerafetin, yönetimde ihtişam ve azametin, insan ilişkilerinde inceliğin, özverinin, birlik ve beraberliğin, dostluk, kardeşlik ve dayanışmanın tecelli ettiği yerlerdir. Bizim medeniyetimizde camiler, dinî ve millî değerlerimizin, edep ve ahlâkımızın hem öğretildiği hem de en zarif bir şekilde örneklerinin sergilendiği, uygulandığı birer eğitim merkezidir.
Hulasa, üzerinde yaşadığımız toprakların bizim yerimiz olmasının en büyük alameti, orada yükselen kubbeler, minareler, orada gök kubbeyi inleten ezanlar olmuştur.
“Bu ezanlar ki şehâdetleri dinin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”
Değerli Kardeşlerim
Gece gündüz, yaz kış demeden camilerde canla başla görev yapan, dini hizmetlerin yürütülmesine gayret eden, tebliğ ve irşad vazifesini yürüten hocalarımıza da derin şükranlarımızı sunarız. Zira onların fedakarlığı ve vazife bilinci ile camilerimiz hayat bulmakta ve ayakta durmaktadır.
Bu arada İstanbul Müftülüğü camiası olarak siz hayırsever İstanbul halkına bir takdir ve şükran borcumuzu da ifade etmek istiyoruz. Bilindiği gibi zaman zaman camilerde siz İstanbullulardan yardım talep edilmektedir. Bilesiniz ki yaptığınız küçük küçük katkılarınızla her sene İstanbul içinde ve dışında, hatta ücra köylerden, yurtdışındaki müslüman beldelere kadar yüzlerce cami yaptınız, yapmaktasınız. Bu millete, biz İstanbullulara yakışan da budur. Allah bizleri “veren el” olmaktan geri koymasın.
Yüce Rabbimiz, vatanımızı camisiz, gök kubbemizi ezansız, mihraplarımızı imamsız bırakmasın!
İstanbul Müftülüğü
Hutbe Komisyonu