Allah'ın Mahşerde Kullarıyla Konuşması
Abdullah bin Mes'ud (r.a.) Resûlullahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Allah dünyada iken çok mal ve evlat verdiği iki kulunu diriltti. Sonra bunlardan biriyle aralarında şu konuşma geçti:
"Ey filan oğlu filan!"
"Buyur ey Rabbim! Emrini yerine getirmekten mutluluk duyacağım."
"Sana çok mal ve çocuk vermedim mi?"
"Evet, verdin Rabbim."
"Verdiğim şeyleri ne yaptın?"
"Fakirlik korkusuyla çocuğuma bıraktım."
"Senden sonra ne olduğunu bilseydin az güler, çok ağlardın. Korktuğun şeyi [fakirliği] onlara verdim."
Diğer kul ile de Allah arasında şu konuşma geçer:
"Ey filan oğlu filan!"
"Buyur ey Rabbim! Emrini yerine getirmekten mutluluk duyacağım."
"Sana çok mal ve çocuk vermedim mi?"
"Evet, verdin Rabbim."
"Verdiğim şeyleri ne yaptın?"
"Senin yolunda harcadım. Ölümümden sonra, çocuklarım hususunda Senin ihsanına güvendim."
"Senden sonra ne olduğunu bilseydin çok güler, az ağlardın. Güvendiğin şeyi [ihsanımı] çocuklarına verdim." [150]
İzah
Hadiste birinci kulun kendisine verilen serveti Allah yolunda harcamadığı, fakirlik korkusuyla yanında tuttuğu ve çocuklarına bıraktığı bildiriliyor. Allah da o kuluna korktuğunun başına geldiğini, kendisinden sonra çocuklarının fakir düştüğünü haber veriyor.
İkinci kişi ise Allah'ın verdiği serveti, yine Onun yolunda sarf eden tevekkül ehli bir kul. Servetini Allah yolunda harcamış, çocuklarını da Allah'a emânet etmiş. Yüce Allah onu da umduğuna kavuşturmuş, çocuklarına ihsanda bulunmuş.
Kur'ân'da Allah'ın tevekkül ehli sâlih kulların çocuklarına ihsanda bulunduğu ile ilgili bir kıssa vardır. Bu kıssa şöyledir:
Hz. Mûsâ Hızır (a.s.) ile bir yolculuğa çıkmıştı. Bir köye geldiklerinde halktan yiyecek istediler. O belde halkı kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Sonra orada yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar. Hızır onu doğrultu verdi. Musa'nın (a.s.) sorması üzerine de bunu şöyle açıkladı:
Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa: "İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi.
Hızır dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim."
"Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı."
"Oğlana gelince, onun ana-babası mümin kimselerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk."
"İstedik ki Rabbleri onun yerine kendilerine ondan temizlikçe daha hayırlı ve daha çok merhamet eden birini versin."
"Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri budur."
[151]
Kaynaklar::
[150] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/84-85.
[151] Kehf: 18/77-82.Elmalılı Meali