Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Kibir Alır Götürür

Gönderen Konu: Kibir Alır Götürür  (Okunma sayısı 2236 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı şeyma19

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 895
Kibir Alır Götürür
« : Ekim 14, 2008, 09:05:45 ÖS »

KİBİR ALIR GÖTÜRÜR!
 
 
قاَلَ اللهeُ تَعَالَى فِي كِتَابِهِ الْكَرِيمِ :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ ، بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
﴿وَاعْبُدُوا اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا﴾[1] صَدَقَ الله ُالْعَظِيمُ.
وَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى الله ُعَلَيْهِ وَ سَلَّمَ فِي حَدِيثٍ :
,... لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كاَنَ فِي قَلْبِهِ مِثْقاَلَ ذَرَّةٍ مِنْ كِبْرٍ-[2] صَدَقَ رَسُولُ اللهِ فِيمَا قَالَ.
Aziz Mü'minler !
Bu haftaki hutbemizin konusu, kibir ve tevazu hakkındadır.
Kibir; kendini yeterli ve büyük sayıp, "Hakkı küçük görmek ve başı gözü ile insanlarla alay etmektir."[3]
Tevazu ise: Kibrin zıddı olarak; alçakgönüllülük, hoş ve beğenilen işlerle uğraşarak, sevgi ve saygı ile karşılık vermek manâsına gelir.
Kibir; ALLAH'û Tealâ'nın kendisinden başka hiç kimseye lâyık görmediği bir sıfattır. Zira kibir ve azamet, yalnız ve yalnız ALLAH'û Tealâ'ya mahsustur. Çünkü tek yaratıcı O’ dur ve şöyle buyurur:
“Azamet ve kibriya benim elbiselerimdir. Bunlar için benimle çekişeni helâk ederim.”[4]
O halde, çalım atmak ve büyüklük taslamak insanlara yakıştırılmadığı halde, kibirlenenler ALLAH’û Tealâ ile çekişmiş olurlar.
Nitekim kibirlenenler, kibirlerinden dolayı; hak ve hukuk çizgilerini göremez, duyamaz, ve hissedemezler. Çünkü hakikat perdesi mütekebbirlere kapalıdır. Onu aralamak ancak tevazu kılıcıyla mümkündür ki, o da, Hakk’a kayıtsız şartsız boyun eğerek: “İlâhi! sen göstermezsen biz göremeyiz, sen duyurmazsan biz duyamayız, senin emrin olmazsa aldığımız nefesi bile veremeyiz...” demekle mümkün olur.
Muhterem cemaat!
Cenab-ı Zülcelâl hazretleri, hutbemizin başında okuduğum ayeti kerime de meâlen şöyle buyurur:
“ALLAH’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.  Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın; ALLAH, kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” [5]
Evet, dikkat buyuralım! kibir; insanı şeref ve izzet yönünde yükseltmekten ziyade, insanlık olgularını düşüren, yaptığı ibadetleri geçersiz kılan ve ilâhi mükâfatlardan mahrum eden çok kötü bir hastalıktır. Bu sebepten dolayı, Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
“Kalbinde, zerre miktarı kibir bulunan kimse (cehenneme girmeden) cennete giremez.”[6]
Değerli Mü’minler!
Hz. Süleyman (a.s.) : “Benim evvelim kıymetsiz bir meni, sonum ise murdar bir leştir. Ondan sonra benim amellerimi teraziye koyarlar. İyi ağır gelirse, o zaman büyüğüm. Eğer ağır gelmezse, benden alçak kimse yoktur.” Demektedir. Hz. Süleyman böyle dedikten sonra, biz neyimize güveniyoruz?.
Peygamberimiz ki: “Kibir havasından ALLAH’a sığınırım” buyururken, bizler ne cür’etle kibirlenir de Rahman’ın isteği dışında hareket ederiz.
Kıymetli Müslümanlar!
Gün bu gündür. Bu günün yarını olmayabilir. Kibir afet, tevazu rahmettir. Bizde olan başkasında olmayabilir. Ancak şunu iyi bilelim ki, başkasında olan da bizde yoktur.
İlimli olabiliriz, olmalıyız da. Fakat, ilimden dolayı kendimizi beğenmemeliyiz. Şeytandan çok bilen yok ama; kibri onu felâkete götürmüştür.
İbadette de asla kibre düşmemeliyiz, çünkü kibir, ibadeti geçersiz kılar. 
Asalette de kibirlenmeyelim. Hepimiz Adem’in çocukları değil miyiz ?
Güzel ve yakışıklı olabiliriz, bunu veren ALLAH değil mi? Her an sakatlanıp çirkinleşebiliriz diye düşünmeli ve halimize şükretmeliyiz.
Zenginlik te kalıcı değildir. Zira hepimiz üç beş metre kefenin sahibi, diğer malların hamalıyız.
 Dünyada neyimiz varsa, hiç birine gerçek manada sahip çıkamıyoruz. Kendi ruhumuzu bile elimizde tutamıyoruz ki; onu ölüme teslim ediyoruz.
Güç ve kuvvet, makam ve mevkii, aşiret ve milliyet bunların hepsi, yalan dünyanın oyuncaklarıdır. Kibre değil; şükre sebep olmalıdır.
Bilmiş olalım ki; dünyada ne ekersek ahirette onu biçeceğiz. Üstünlük ancak takva ile olur. Onun için ALLAH’ın ipine sımsıkı sarılmalı, kayıtsız şartsız ALLAH’a ve Resûlüne doğru yürümeliyiz.
Cenab-ı Mevlâm cümlemizi; kibir ateşinden koruyup; mütevazi kullarından eylesin.
 
أَلاَ إِنَّ أَحْسَنَ الْكَلاَمِ وَ أَبْلَغَ النِّظاَمِ...

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek