Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
İradenin Zaferi

Gönderen Konu: İradenin Zaferi  (Okunma sayısı 2217 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
İradenin Zaferi
« : Haziran 10, 2009, 02:58:43 ÖÖ »
İradenin Zaferi

Kızlar, şuh kahkahalar, manalı süzgün bakışlar, neşeli hareketlerle vapura doğru yürüyorlardı. Kendilerinden emindiler. Saçlarını baş hareketiyle arkaya doğru atmaları, elleriyle bukleler yaparak oynamaları, dudaklarını hareket ettirmeleri hep aynı maksat içindi. Kendilerini kamera karşısındaki artistler gibi hissediyorlardı. Onlara göre, gözü bir kez ilişen her erker artık hareketlerinin en ince teferruatını bile kaçırmaya tahammül edemeyecek kadar onların mahkumu olacaktı. Kadının ne idrak ve ne de aklı selim bırakmayan büyüleyici tesirine nefislerinde vakıftılar. Aslında hakikaten bir kamera karşısındaydılar. Fakat onlar, hissiyatlarına mahkum oldukları için onun idrakinden çok uzaktılar. Evet, Ezeli Ferman Sahibi, ezeli bir hasaplaşma için onların hiçbir hallerini ihmal etmeden kaydediyor ve hesaplaşmanın olacağı güne kadar da mühlet veriyordu. Belki sadece hafızalarına dikkat etseler o kayıt meselesini ve her kaydın bir hesaplaşma için olduğunu anlayacaklardı.

Kızlardan birisi sarışın, birisi de esmer güzeliydi. Tam bir bütünlük arz ediyorlardı. Vapur neredeyse hareket etmek üzereydi. Esmer kızın, vapura yeşitmek için hızlı hızlı yürüyen bir geçn dikkatini çekti. Genç dönüp dönüp bakan kız tarafından takip edildiğinin farkında bile değildi. Esmer kız yavaşladı. Arkadaşı bir şey anlamamıştı.

Genç vapura yetişti ve üst kata çıkan merdivenlerin başındaki insan kuyruğuna takıldı. Kızlar, gence göre hareket ettikleri için yaklaaşırken bir an ilişti gözleri… Esmer kız, ona doğru bakıyordu. Genç belki gözünde net bir görüntü bile oluşmadan kaçırdı gözlerini… Genç kızın kendisine baktığını hissetmiş olmayıldı.
Delikanlı; siyah, gür saçlı, bembayaz, nurani yüzlüydü. Orta boylu ve kaba denemeyecek kadar da cüsseliydi. Bakışları öylesine masum, öylesine derindi ki; o gözler kızların bakışlarına vermeye çalıştıkları birkaç suni ve behimi mananın çok ötesinde binlerce samimi ve ulvi manalar taşıyordu. Belki azıcık dikkat eden ve anlamayı bilen herkes rahatlıkla anlayabilirdi.

Esmer kız, çok rahatsız olmuştu. O böyle kaçırılan gözlere alışkın değildi. Mahkumu olmalıydı herkes güzelliğinin… Bilmiyordu ki, ona mahkum olanlar evvela kendi dünyalarında, kendi hislerine mahkum olmuşlardı. Genç kız, gencin oturduğu yerin karşısındaki yere oturmak için arkadaşını o tarafa doğru çekti. Oturacakları yere doğru yürürken de genci gözüyle arkadaşına işaret etti.
– Harika birisi, diye fısıldadı, arkadaşının kolunu sıkarken.
– Nereden anladın? diye sordu arkadaşı…
– Görmüyor musun, dedi, yakışıklılığı, asaleti… Ben anlarım. Genç, hiç onlarda tarafa bakmıyordu ama, canı sıkılmış gibiydi. Yüz hatları adeta, “Çattık yahu” diye homurdanıyordu. Eline bir kitap aldı. Başını kitaba gömüp okumaya başladı.
Esmer kız, sesini yükselterek sürekli konuşuyor, şen kahkahalar atıyor, sağa sola yıkılıyordu; fakat, hayır… Gencin kızın beklemediği bir anda genç yerinden gayet tabi bir hareketle kalktı. Kitabını, çantasını eline aldı. Nereye gidiyor olabilirdi? Esmer kız peşinden bakakalmıştı.

Kız, kolay kolay bu işin peşini bırakmaya niyetli değildi. Ne çıkardı sanki? … Bir an baksa… Bir an göz göze gelseler… Bir an vücudunun bir çizgisine takılsa gencin gözleri… Ölür müydü sanki? Zehir miydi ki bu?
Vapurun vüvertesinde genci aradı, bulamadılar. Nihayet alt katta, bir köşeye çekilmiş otururken gördüler. Genç kız, kibirini, gururunu bir anda ayaklar altına almıştı. Dünyayı rahatlıkla elde edebileceğini zannetmenin verdiği korkunç kibir bir anda balon gibi sönmüş, belki yerini inada terk etmişti. İçi içini yiyordu. Bir bakışlık olsun onunla vuslata ermeyi istememek, elinin tersiyle iter gibi itmek, reddetmek, cüzzamlılardan kaçar gibi kaçmak ne demekti?

Gelip tekrar gencin karşısına oturdular. En acaip aşk şarkılarını söylemeye başladılar. Birkaç erkeğin sıkılarak, utanarak konuşabilecekleri sözleri hiç çekinmeden ve kimlerin duyduğunu aldırmadan söylediler. Esmer kız, olabildiğince de açılıp saçıldı.
Yine işe yaramamıştı. Genç, çantasından kızların hakkında sadece “dincilerin gazetesi” diyebilecek kadar malumat sahibi oldukları ve o iki kelimeyle her şeyi halledip haklı çıktıklarını, karşısındakini de iflah olmaz bir mahkumiyete attıklarını sandıkları bir gazete çıkarmış; yapraklarını sonuna kadar açarak önüne bütün bütün kapatmıştı. Yine de kızların onu ısıran delici bakışlarını hissediyor olmalıydı.

Neydi bu genç ve ne yapmak istiyordu? Böyle bir genç, böyle bir erkek olamazdı. Bir anlık bir bakışta karşısındakinin nefsinden murat almak istemenin ne zararı olabilirdi? Bu genç, bir anlık bakışı kendisini öldürecek zehirli bir ok olarak mı görüyordu? O yara öldürür müydü artık insanı? Veya ona göre, bir anlık bakış, bir insanın ya da belki de o topyekun bir milletin namusunu iğfal etmek gibi bir şey miydi? Belki de onun da ötesinde… Kendisine ait olmayan bir kadına bakmayı annesine, bacısına bakmaya müsavi mi tutuyordu? Kimden, kimin göreceğinden korkuyordu? Kim vardı ki o bir anlık bakışı unutmayacak? İnsanlardan korkuyor olamazdı. Belki, hayatının bir anının bile hesabını vereceği birinden korkuyordu.
Genç kız çıldıracaktı artık. Yerinden kalktı. Gencin burnunun dibine kadar sokulup, bir o tarafa, bir bu tarafa geçip durdu. Vücudunun bütün baştan çıkarıcılığını kullandı. Hayır, olmuyordu. Kız, bir türlü maksadına ulaşamıyordu. Bir an baktırabilse, o kadarcık eritebilse, artık avucunun içine alabileceğinden emindi. Demek bir anlık bakış o kadar önemliydi.

Son çare gidip konuşmaktı. Konuşacak ve kendisine öyle de olsa baktıracaktı. Konuşmak için bir bahane bulmalıydı ama ne? Uzun uzun düşünmeye ne hacet. Saati sorabilirdi işte… Kolundaki saati çantasına atıp gence yaklaştı. Artık, tatlı bir tebessümle, gülen gözlerle yüzüne bakacağına ve saati söyleyeceğine emindi. Kim bilir sesinin tonu da ne tatlıydı?
Yaklaştı. Bir an buzgibi bir korku düştü içine nedense. Neredeyse dönecek, soramayacaktı. Bu gençte bir hal vardı. Sanki onun çok fazla rahatsız edilmesini birisi istemiyordu. Korkusunu zoraki aştı.
Sesini mümkün olduğu kadar tatlılaştırdı.
– Şey, dedi, özür dilerim, saatinizi sarabilir miyim?
Bu kadarı da olamazdı. Genç başını hiç kaldırmadan, kolundaki saate bile bakmadan, sopsoğuk ve kupkuru bir sesle: – Üçe çeyrek geçiyor, demişti.
Bu sözleri o kadar soğuk ve kendinden emin söylemişti ki, kız biraz daha ileri gitse rahatlıkla “Defol” cevabını alacağından emindi. Esmen kız kovulmadan hemen gencin başından uzaklaktı. Arkadaşının yanına gelince:
– Kalk, dedi, gidelim.
– Nereye?…
Cevap vermedi. Vapurdan inene kadar düşündü durdu. O bir erkek olduğu, sahip olma iktiarı da onda olduğu halde nefsine bu kadar sahip ve böylesine çelik iradeli olursa; korunmaya muhtaç, nazik nazenin tabiatıyla kadın kim bilir ne denli hassas olmalıydı. Esmer kız, gencin nezahetinden, nezafetinden alacağı dersi almış, pırıl pırıl haline hayran kalmıştı. Evet, insan bir anlık bakışın bile hesabını verecek kadar hassas olmalıydı.
O gün artık arkadaşlarıyla vedalaşırken söylediği “Hoşçakal” dan başka tek kelime konuşmadı. Ve o günden sonra da onu sokaklarda sere serpe dolaşırken gören olmadı.
 
Aşk Denen Şey Nazarın Neticesi

İnsan nefsi, güzel şeylere bakmaya düşkündür. Göz kalbin elçisidir. Onun tarafından görevlendirilir. Güzel ve manzaralı bir şey bulmuşsa, memnuniyet duyar. Fakat göz çoğu defa, kalbin başına belâya sokar. Zira, öyle güzelleri haber verir ki, ne hepsini elde etmeye, ne de ayrılıklarına tahammüle kalbin gücü yeter…
Bakışlarını Allah’ın izni haricinde salıverenlerin hasretleri devamlı olur. Çünkü bakmak, sevgiyi doğurur ve kalp bir âlâkaya sahip olur. Sonra bu âlâka kuvvetlenir, vurgunluk derecesine varır. Ve kalbi kaplar. Göz bakmaya devam ettikçe vurgunluk hâli kalpten ayrılmayacak bir sevgi hâlini alır. Sonra bu aşırı sevgi, aşka döner ve çılgınlık hâlini alır. Artık kalp köle olmuştur ve lâyık olmayana kullak yapmaya başlar. Bütün bunlar bakmanın cinayetleridir.
Bir kral iken, şimdi bir esirdir O…
Kalp, düştüğü haller için, gözden dert yanar. Göz ise: “Ben senin memurundum. Bana görev veren sendin.”der.
Bütün bunlar. Allah’ın sevgi ve bağlılığından boş kalan kalplerin belâsıdır. Kalp, Allah’ı sevmek için yaratılmıştır. Bu yüzden, sevgilisi “O”, değilse kulluğu başkasınadır. İbn–i Cevzi
Göz kalbin perceresidir. Vucut sarayının dışarıya bakan penceresidir. Hafıza kamerasının merceği, beynin gözetleme kulesidir göz.
Her yaratık, Allah’ın insanlara yazdığı bir mektup kainat bir kitap veya şahane bir laboratuvar.! Kur’anla kainat kitabı bütünleşir, bunlar birbirini şerh ve izah eder.
Göz bu iki kitap için yarıtılmış,
Gözü yaratan, gözün nereye baktığını görmez mi?
Çıplak resime ve manzaralara bakan göz, ha Amerika’lının ha Müslüman’ın olmuş fark etmez.
İnsanı gözünden avladılar; Gazetelerde, dergilerde, ekranlarda, perdelerde çıplak kadın resimleri… Ve bu dünyanın en büyük suçlusu göz. En güzel şekilde süsleyen haramların bakıcısı göz.
Göz güzele aşıksa, gülde gülü yaratanı görmeli, böylece, mecazdan, hakikata geçer ve kurtulur.

Çevrimdışı kalp

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 68
  • Cinsiyet: Bayan
İradenin Zaferi
« Yanıtla #1 : Haziran 11, 2009, 03:14:06 ÖS »
Göz güzele aşıksa, gülde gülü yaratanı görmeli, böylece, mecazdan, hakikata geçer ve kurtulur.

cok güzeldi...
Cok manali gercekten..

Yazari kim acaba, böyle güzel bir yazinin/yazilarin yazarida belirtilmeli bence..

Allah razi olsun, bir bakis bile cok önemli,dikkat etmemiz gerek.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
İradenin Zaferi
« Yanıtla #2 : Temmuz 01, 2009, 12:10:27 ÖÖ »

Amin Allah sizden de razı olsun.
Yazarını bilmiyorum, aradım ama ulşamadım.
Sadece bayan'ın tesettürü olmaz erkeğin de tesettürü olur.Tesettür sakınmaktır.Allah cümlemizi hakkıyla sakınanlardan eylesin.Amin.Hassasiyetiniz ve bu mihvaldeki yorumunuz için teşekkür ederim.

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek