Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Nereden Ve Neden Geldiler?(İsrail Gerçeği)

Gönderen Konu: Nereden Ve Neden Geldiler?(İsrail Gerçeği)  (Okunma sayısı 9195 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı hafız-kız

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 733
  • Sükût gerekliydi,sus/tum. Sadece izliyorum..
Nereden Ve Neden Geldiler?(İsrail Gerçeği)
« : Ocak 07, 2009, 09:28:38 ÖS »
Bunların tarihine bakmak lazım gelir önce neredeydiler ne yaparlardı çok geriye israiloğullarına ve onların peygamberlere yaptıklarına gitmeye BİLE gerek yok. 1948 de nerede idiler. 1970 de ne yaptılar. Filistine niye geldiler onlarınmıydı orası neden oradalar bir kısaca bakalım.

19. yuzyılın sonlarında niyetlenmişler devlet kurmaya ozamana kadar bir devletleri yokmuş. İlk önce ingilterede bir devlet kurma girişimi olmuş . İngiliz hükümeti ne hikmetse 1948 de bir genelgeyle Filistindeki konsolosluğunu Yahudilerin himayesine vermiş ve yine ne hikmetse

Yahudiler bu genelgeden sonra faaliyetlerini 1970 de ingiltereden Rusyaya taşımışlar. Rusyadaki antisemitler Bunların Başına Bela olacağını anlayınca tıpkı hitlerin yaptığı gibi bir katliam düzenlemiş ve bu katliamdan kaçan Yahudiler filistine yerleşmeye başlamışlar Siyonist hareketlerin başına geçen Theodor Herzl, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması için devrin Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid ile görüşerek, ondan Filistin’de bir Aristokratik Cumhuriyet kurmak için izin istemiş ve bazı tekliflerde bulunmuş.

Bu olayda II. Abdülhamit'le yaptıkları meşhur pazarlıklar ortaya çıkmıştır. II. Abdülhamit, Herzl'in Filistin topraklarını satın alma talebini "Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır." cevabı ile reddetmiştir. Aslında teklif oldukça caziptir, Osmanlı Devleti moratoryum ilan etmiştir, mali açıdan çok zor durumdadır. Bu durumdan faydalanmayı amaçlayan Herzl, siyonistlerden topladığı 5 milyon altını Filistin toprakları için Osmanlı Devleti'ne vermeyi planlar. Bunu önce elçileri aracıyla, daha sonra bizzat II. Abdülhamit'le yüz yüze görüşerek iletir. Ancak II. Abdülhamit teklifi kabul etmez. Herzl daha da ileri gider, Filistin topraklarına yerleşecek yetişmiş Museviler'le, Osmanlı Devleti'ni tekrar diriltebileceklerini, Avrupa'ya olan borçlarını da en kısa sürede sıfırlayabileceklerini teklif eder. II. Abdülhamit yine kabul etmez.

Daha sonra II. Abdülhamit beklenmeyen bir şekilde Herzl'in kapısını çalar, fakat teklif Herzl için tam bir hayal kırıklığıdır. II. Abdülhamit, Avrupa'daki Osmanlı borçlanma tahvillerini toplamaları karşılığında Musevilerin Filistin dışındaki başka bir Osmanlı toprağına yerleşebileceklerini teklif eder. Herzl teklifi reddeder.

I. Dünya Savaşı sonunda, 2 Kasım 1917’de İngiltere dışişleri bakanı Arthur Balfour'un girişimiyle Balfour Deklerasyonu, 1917 süreci başlatıldi. Birleşmiş Milletler Cemiyeti de 1920 yılında, Filistin üzerinde İngiliz mandasını tanıdı. Bundan sonra kurulan bir Yahudi bürosu İngiltere nezdinde Yahudi haklarını temsil etmeye başladı.

Bundan sonraki yıllarda Nazi Almanyası'nın Yahudilere soykırım uygulamaya girişmeye başlamasıyla Filistin’e büyük bir Yahudi göçü başladı.

Filistin’deki Araplar bu göçe karşı koyduklarından İngiltere, Yahudi göçlerinin durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine Sion’a bağlı Askeri Yahudi Teşkilatı Hagana, Filistin’e göç konusunda İngiltere’nin aldığı bu kısıtlayıcı kararı protesto amacıyla silahlı terör eylemlerine girişti.

Filistin yonetimi Nazi liderligi ile isbirligine giristi. Bu amacla Kudus muftusu Almanya'ya bircok ziyarette bulundu.

Filistin’e de gizli Yahudi göçleri düzenlemeye başladı. İkinci Dünya Harbinin müttefiklerin galibiyetiyle bitmesinden sonra, Filistin meselesi son safhasına ulaşmıştı. İngiltere daha sonra Amerika’nın yardımını sağladıktan sonra, Filistin meselesini Birleşmiş Milletler'e götürüp, meselenin çözülmesini istedi. Birleşmiş Milletler 1947 Kasımında Filistin’in biri Yahudi öteki Arap olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi.

Yahudiler bu karari kabul ederken Araplar red etti. Kudüs şehrine ise Birleşmiş Milletler denetiminde milletlerarası bir bölge statüsü tanındı. Bu çözüm Arapları tatmin etmedi. Israil Filistin savaşı başladı.

alıntı.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Nereden Ve Neden Geldiler?(İsrail Gerçeği)
« Yanıtla #1 : Ocak 11, 2009, 01:34:14 ÖÖ »

Bundan sonraki işgal süreci de şu şekilde gelişmiştir;


BM Genel Kurulu’nun 1947′de Filistin topraklarının Araplar ve Yahudiler arasında bölünerek, Kudüs’e uluslararası statü tanınmasını onaylandı. Bu kararın ardından da 14 Mayıs 1948′de bağımsız İsrail Devleti’nin kurulduğu dünyaya açıklandı.

1947′ye kadar haritalara Filistin olarak yansıyan bölgede, geride kalan 61 yıl içerisinde dengelerin nasıl değiştiğini anlamak için aşağıdaki haritalara bakmak yeterli.

Aslında bölgede her şey 1917 yılında imzalanan ve Osmanlı’dan kopuş anlamına gelen Balfour Deklarasyonu’nun imzalanması ile başladı.



İngiliz bakan Arthur Balfour, Siyonistlerin lideri Lord Rotshild’e resmi bir mektup yazdı. Bu mektupta Balfour kendisinin ve İngiltere’nin Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için Siyonistleri sonuna kadar destekleyeceğini yazıyordu. Bu mektup ‘Balfour Deklarasyonu’ olarak tarihe geçti.

Bu deklarasyon uyarınca Yüz binlerce Yahudi Siyonizm projesi kapsamında İngiliz mandası altındaki Filistin’e göç ettiler.

Planlı Yahudi göçü ve bunun sonucunda Filistin’de Arapların 6′da 1′i kadar çoğalan Yahudi nüfusuna karşı bir tepki olarak Nisan 1920′de iki büyük Filistin ayaklanmaları yaşandı.

1947de İngiltere, Filistin sorununun çözümünü Birleşmiş Milletler’e devretti. Birleşmiş Milletler Filistin’i iki parçaya bölüp %56.5unu Yahudilere,%43.5′unu Araplara vermeyi teklif etti. Filistin bu fikre sıcak bakmamasına rağmen, 33 ülkenin oyuyla bu plan kabul edildi.

15 Mayıs 1948de İngiltere Filistin’de mandalık yönetimini bitirmek istediğini duyurdu. Yahudi militanlar 1948 yılının Aralık ayında Filistin’in Arap köylerinde etnik temizlik başlattılar. İsrail bağımsızlığını 14 Mayıs 1948de ilan etti.

Siyonist Irgun ve Lehi örgütlerinin militanları 9 Nisan’da Deir Yasin köyünde katliam yaptıktan sonra binlerce Filistinli Lübnan, Mısır ve Batı Şeria’ya kaçtı. İsrail bağımsızlığını ilan ettikten bir gün sonra Ürdün, Mısır, Lübnan, Irak ve Suriye İsrail’e saldırdı,ama İsrail orduları onları geri püskürttü. Bu savaşlardan sonra Mısır Gazze’yi, Ürdün Kudüs etrafında küçük bir bölgeyi ve Batı Şeria’yı aldı. Bunlar Filistin’in %25iydi.

1964′de Filistin Kurtuluş Hareketi kuruldu.


5 Haziran 1967de 6 gün savaşı başladı. Orta Doğunun haritası bu savaşta değişti. Israil Gazze ve Sina yarımadasını Mısır’dan, Golan tepelerini Suriye’den aldı ve Batı Şeria ile Doğu Kudüs’ü işgal etti. İsrail toprakları bu savaştan sonra neredeyse 2 kat büyüdü. Birleşmiş Millet bu savaştan sonra 242. kararını alıp İsrail’in bu savaşta kazandığı toprakları işgal edilmiş olarak kabul ederek, bir an önce çekilmelerini istedi ancak İsrail, 500.000 Filistinli’nin mülteci durumuna düştüğü bu savaş sonucunda işgal ettiği topraklardan çekilmedi.

1968′de Yaser Arafak Filistin Kurtuluş Örgütü’nün başına geçti. 1974te Yaser Arafat Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi’ndeki ilk konuşmasını yapıp barışçıl isteklerini vurguladı.

1977de Irgun ve Lehi örgütlerinin mirasçısı Likud, İsrail seçimlerini kazanıp iktidar partisi oldu. Likud, Israil’in bütün vaadedilmiş topraklara (Ürdün, Filistin, Irak, Suriye, Lübnan ve Mısır ile Türkiye ve İran’ın bir bölümü) yayılması gerektiğini savunuyordu. O zamanki tarım bakanı olan Ariel Şaron da Likud partisindendi.

1979de Mısırlı başkan Enver Sedat Israille barış anlaşması imzaladı ve böylece Mısır, İsrail’i tanıyan ilk Arap ülkesi oldu. Bu anlaşma çerçevesinde Gazze Filistinliler’e verildi.

1982de Ariel Şaron, İsrail-Lübnan savaşını başlattı. Falanjistlerin de desteğiyle Sabra ve Şatilla mülteci kaplarına girerek tarihin en büyük katliamlarından biri gerçekleştirildi, binlerce Filistinli sivil öldürüldü. Sabra ve Şatilla kamplarında öldürülen sivillerin görüntüleri, insanlık tarihine kapkara bir leke olarak geçti.

1982′de İsrail, Lübnan’a karşı savaş ilan etti.

1987de Gazze’de Intifada adındaki ayaklanma başladı. Kısa bir süre sonra intifada Batı Şeria’ya da yayıldı. Aynı yıl, Filistin’de Hamas, Şeyh Ahmed Yasin’in önderliğinde kuruldu. 1988de Filistin Özgürlük Topluluğu Arafat’ın liderliğinde Birleşmiş Milletlerin 242. kararını ve Filistin’de iki devlet fikrini kabul etti.

1992de Israil’de İşçi partisi iktidara gelince bir barış süreci de başlamış oldu. 1993te İsrail ve Arafat Oslo Barış Anlaşmasını imzaladırlar. Bu anlaşmanın sonucunda Arafat sürgünden kurtulup Filistin’e geri döndü. 1994te Filistin Özgürlük Harekâtı ve İsrail Kahire’de görüştü. Bu görüşmelerde yapılan anlaşmanın sonucunda İsrail’in Gazze’nin çoğunu ve Batı Şeria’daki Erila şehrini Filistin’e bırakmasına karar verildi.

Eylül 200′de Ariel Şaron’un Mescidi Aksayı ziyaret etmesi, Filistinliler arasında büyük bir öfkeye ve protesto gösterilerine yol açtı. Bu olay 2. İntifadanın başlangıcı oldu.

2006-2007 yılları arasında Bu kez El Fetih ve Hamas arasındaki çatışmalar gündeme demgasını vurdu. Bağımsız Filistin için mücadele eden bu iki gücün birbirine düşmesi İsrail’in de işine yaradı.

2007 yılında Arafatın ölümünden sonra yerine geçen Mahmud Abbas ile Şimon Peres, Annapolis’te bir araya geldi.

İsrail, 27 Aralık 2008′de, Yahudilerce ‘düğme dikmenin’ bile yasak olduğu cumartesi günü Gazze’ye ‘Dökme Kurşun’ adını verdiği bir operasyon başlattı. Bir hafta havadan devam eden bombardımana bir hafta sonra kara birlikleri de dahil oldu.

Dünyanın en büyük toplama kampı olarak nitelendirilen Gazze’de nüfus yoğunluğu o kadar yoğun ki bir metrekareye 5 Filistinli düşüyor.

Hamas’ı hedef aldığını iddia eden İsrail’in tonlarca bomba attığı Gazze’de şehit sayısı her geçen dakika artmakla birlikte 11 Ocak itibariyle 900'e yaklaştı. İsrail’in iddialarının aksine ölenlerin büyük çoğunluğu sivil ve çocuklardan oluşuyor.



« Son Düzenleme: Ocak 11, 2009, 01:36:23 ÖÖ Gönderen: stalker »

Çevrimdışı İsra

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 983
Nereden Ve Neden Geldiler?(İsrail Gerçeği)
« Yanıtla #2 : Ocak 11, 2009, 01:42:36 ÖÖ »
Acı tablo malesef... herhalde şu zamana kadar Osmanlılının yokluğunun acısını en çok filistin halkı hissetmiştir :(

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek