Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
"El Ele Yürüyelim Hak Örtüyü Dalgalandırmak İçin..."

Gönderen Konu: "El Ele Yürüyelim Hak Örtüyü Dalgalandırmak İçin..."  (Okunma sayısı 2033 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı :)sevde:)

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 222
Bismillahirrahmanirrahim
Selam hidayete tâbî olanların üzerine olsun...

Rasûlullah Efendimiz (s.a.s.) buyurdular:

“Yeryüzünün her tarafı bizim için mescid.” (Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Mesacîd… Hds no. 4, umum no: 522)

21. asrın Müslümanları, yeryüzünü kaplamış putları kırıp yerine Hak din İslâm’ı koymak üzere, ALLAH Rasulü (s.a.s)’nün varisleri olmakla şereflenmişlerdir...

Mesciddeki putları kıran, ALLAH’ın Kabesine yüzünü çeviren Müslümanları, yeryüzünde iktidar sahibi yapacağını ALLAH va’detmiştir, mü’ minler, yeryüzünün varisleridirler ve Rabb ALLAH tarafından kendilerine verilen miraslarına sahip çıkmalıdırlar. (Bkz. Kasas, 28/5-6)

Çağın muvahhidlerine düşen görev, Tevhidin mahiyetini kavradıktan sonra, bu şerefli çizgide muvahhidlerle vahdeti sağlamak üzere çaba sarfetmektir...

“Mü’minler ancak kardeştirler.”( Hucurât, 49/10.) hükmünce yakalanan kardeşlik asla bozuk para gibi harcanmamalı, tüketilmemeli ve kıymeti bilinmelidir.

Bu mü’min kardeşliğin kaybolmaması ve daha da büyümesi için, ALLAH’a dua ederek yardım istemek en güzel ameldir...

“Ey iman edenler, sabırla ve namazla (ALLAH’dan) yardım dileyin, gerçekten ALLAH, sabredenlerle beraber­dir.” (Bakara, 2/153.)

Ebu Hüreyre (r.a)’in rivayetiyle Rasûlullah(s.a.v) (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (tam) iman etmiş olmazsınız. Ben, size birşey göstereyim mi, onu yapar­sanız birbirinizi seversiniz?: Aranızda selâmı yayın!”(Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman B.22, Hds. 93-94)

Muvahhid mü’minlerin birbirini sevmesi, gereken değeri vermesi, imanı gereğidir... Hangi ülkede, hangi şehirde, hangi toprak parçası üzerinde yaşıyor olunulursa olunsun durum aynıdır, değişmez... Renk, ırk, dil Müslümanları ayırmak için değil, aksine birleştirmek, tanıştırmak içindir...

“Ey insanlar, gerçekten, Biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) içildik. Hiç şübhesiz, Alİah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. ALLAH, bilendir, haber alandır.”

Ve yine muvahhid mü’minler, birbirlerine karşı merhametli, kafirlere karşı şedid (sert)dirler...

“Muhammed, ALLAH’ın Rasulü’dür. Ve O’nunla birlikte olanlar da, Kâfirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler...” (Fetih, 48/29.)

ALLAH (c.c)’a ve ahiret gününe şirksiz, şeriksiz, kayıtsız şartsız iman eden, muvahhidler safına katılan mü’minlere düşen görevler vardır... Kafirlerin ağızlarıyla, elleriyle, ayaklarıyla, teknolojileriyle söndürmek istedikleri ALLAH’ın nuru vardır...

“Ağızlarıyla ALLAH’ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de ALLAH, kendi nûrunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de, dini (İslâm’ı) bütün dinlere üstün kılmak için Rasulünü hidayet ve hak dinle gönderen O’dur.” (Tevbe, 9/32-33)

Rabbimiz ALLAH’ın nûrunu söndürmek isteyen kâfirler, tarih boyu değişmeyen aynı şirk ve küfür karakterlerini ortaya koymuş, ALLAH’ın nûru olan hak din İslâm’ın aleyhinde bulunan tavırlarını sürdürmüşlerdir…

Onlar istemezse de ALLAH, nûrunu tamamlayacağını vurgulayan Şeyhu’l-İslâm Ebu’s-Suûd Efendi(rh. a.), “İrşâdu’l-Aklu’s-Selim” adlı tefsirinde şunları söyler:

“Onlar, ağızları ile ALLAH’ın nûrunu söndürmek istiyorlar.

ALLAH’ın nûrundan maksad:

Ya O’nun vahdaniyetine (birliğine), ortaklardan ve evlâdan münezzeh olduğuna delâlet eden apaçık bir hüccettir,

Ya da bunu ifade eden Kur’ân-ı Azîm’dir.

Ehl-i Kitab iki fırka olarak:

Kur’ân’ı,

Onun ifâde ettiği Tevhid’i,

İçerdiği helâl ve haram hükümlerini red ve tekzib etmek istiyorlar ve bunu, delilsiz, mesnedsiz, sadece ağızlarından çıkan bâtıl, geçersiz sözlerle yapmaya çalışıyorlar.

Diğer bir görüşe göre ALLAH’ın nûrundan murad, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Nübüvvetî’dir.

Kâfirlerin hâli, ufukları saran muazzam bir nûru, üfürükle söndürmeye kalkışan bir zavallının hareketine benzetilmiştir.

ALLAH da buna razı olmuyor. Kâfirler hoşlanmasa da O, nûrunu tamamlamak diliyor.

ALLAH Teâlâ ise, kâfirlerin hoşuna gitmese de mutlaka:

Tevhid’i yüceltmek,

İslâm Dini’ni aziz kılmak, bütün dinlerin üzerine çıkarmak ve nûrunu tamamlamak istiyor.” (Şeyhulislâm Ebussuûd Efendi, Ebussuûd Tefsiri, çev. Ali Akın, ist. 2006, C.6, sh.2570)(Kul Sadi Yüksel,vuslat dergisi alıntı...)

Cabir b. Semura (r.a.)’dan.

Rasûlullah(s.a.v) (s.a.s.) şöyle buyurur: “Bu din, Kaim olmakta mutlaka devam edecektir. Onun namına tâ kıyamet kopuncaya kadar Müslümanlardan bir cemaat çarpışacaktır.” (Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmare, B.53, Hds. 172)

ALLAH’ın izniyle, yardımıyla, bu cemaat kıyamete kadar bulunacaktır, mü’minlere düşen görevlerden biri de, bu cemaatleri bulup bir araya getirmek, vahdeti yakalamak ve birlikte destekle çalışmaktır...

Muaz b. Cebel (r.a.)’dan. Rasûlullah(s.a.v) (s.a.s.) şöyle buyurur:

“İslâm artar, eksilmez!” (Sünen-i Enu Davud, Kitabu’l-Feraiz, B.10, Hds. 2912)

“Hadis şarihlerinin açıklamasına göre, “İslâm artar, eksilmez” sözü aslında:

İslâm, İslâm’a yeni girecek kimselerle devamlı artacaktır. İrtidâd edenler yüzünden azalmayacaktır. İslâmî futuhat devam edeceği için, İslâm ülkesinin sınırları genişleyecek, kâfirlerin galebesiyle bugünkünden daha küçük olmayacaktır. İslâm’ın hükmü daima galib gelecektir!” (Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Hzr. Necati Yeniel, ist. 1991, C.11, sh. 148)

Muvahhid olmaktan yüz çeviren, şirk koşmaya yönelenlerin yüzünden eksilmeyecek ve aksine her daim yeni iman edenlerle artacak olan bu dinin yardımcıları, mücahidleri, davetçileri olmak için hayırda yarışmalıyız... Bu yarış bizi, ya zaferlere, ya da cennete götürünceye, Firdevsde buluşturuncaya dek....

İslâm’ın kuşatıcı zaferleri, mü’minlerin başarıları, bu İslâmi vahdeti sağlayacak yegane unsur olacaktır... Yeter ki eğilmeyelim... Nefse ve şeytana yenik düşmeyelim... Bu arzuların oluşması için en önemli ibadet duadır, gece ibadetidir...

Gündüz meşguliyeti, sorumluluğu olan mü’min için gece en hayırlı zamandır. Uykusunu almış, dinlenmiş olarak kalkan mü’min, gecenin bir yarısında Rabbiyle başbaşadır. Şeytandan, nefsinden, bütün yarattıklarından uzak, ALLAH’ın kitabı elinde, ayetleri tane tane okur ve üzerinde düşünür. Bu düşünceler onun ufkunu açar, ilmini artırır, maneviyyatını doldurur, aşk ve şevk ile gündüze hazırlanır. Bu hazırlanış, en doğru yolda, en büyük fetihlere ulaştıracaktır mü’minleri ALLAH’ın izniyle...

Bu bir yürüyüştür, gece yürüyüşü... Hiç bir yaratığın durduramadığı, durduramayacağı sağlam bir yürüyüş... Kafirler güruhuna karşı sağlam bir duruş, onurlu bir kıyam...

“Kur’an ile cihad et.” (Furkan, 52)

Başına gelecek her türlü musibetlere sabrederek, Hak bildiği doğruları, taviz vermeden anlatacaktır. Maide 54. ayet hükmünce, hiç bir kınayıcının kınamasından çekinmezler…

İnkar edenleri ALLAH’ın azabıyla korkutmak, Hak’dan bir emirdir... Kafirler güruhuna karşı, elimizle dilimizle cihad etmemizdir, veya kalbimizle buğz etmemizdir ki, bu da imanın en zayıf halidir. Müddessir Suresi, kalb ile buğz edip yerimizde oturmayı tabiri caizse yasaklamaktadır. Ya elimizle ya dilimizle ki, bu sure’de dilimizle düzeltmeyi Rabbimiz bizlere emretmektedir.

“Eğer iman etmiş kimselerseniz, artık onlardan korkmayın, (Ancak) Ben’den korkun.” (Al-i İmran, 175)

“Sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki, (onlar herkesi) hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten sakındırsınlar. İşte onlar muradına erenlerin tâ kendileridir.” (Al-i İmran, 104)

Hep birlikte yürüyelim bu yolda kardeşler, Rasûlullah(s.a.v)’ı düşünelim, Mekke’nin, insanlığın derdiyle dertlenen, emin Muhammed olarak girdiği hirasından, Rasul Muhammed olarak çıkan, bir kurtarıcı beklerken (Kasas,28/86) kendisi kurtarıcı olarak görevlendirilen Rasullah olan Muhammed (s.a.s) bizim en güzel örneğimizdir...

Yürüyelim gece ve gündüz, yüce olan bu dini yeryüzünde hakim kılmak için... Zalimi zalim, mazlumu mazlum olmaktan kurtarmak için... Yeryüzüne Hak, adalet, asrı saadet gelmesi için...

ALLAH ile aramıza giren örtüleri yırtıp atmak, Hak örtüyü gökyüzünde dalgalandırmak için... Tüm yeryüzünda, her toprak parçasının üzerinde İslâm, Tevhid, vahdet bayrağını dalgalandırmak için, zaferlere, hep birlikte kardeşliğin kıymetini bilerek koşmak için... El ele...

Selam hidayete tâbî olanların üzerine olsun...
« Son Düzenleme: Kasım 03, 2008, 09:54:49 ÖÖ Gönderen: :)sevde:) »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek