Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Çocuk Eğitimindeki Püf Noktaları...

Gönderen Konu: Çocuk Eğitimindeki Püf Noktaları...  (Okunma sayısı 2138 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ebrar

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2485
  • Cinsiyet: Bayan
Çocuk Eğitimindeki Püf Noktaları...
« : Kasım 15, 2008, 12:00:59 ÖS »
Sağlam ve tutarlı bir dünya görüşü olmayan günümüz pedagog ve psikologları, "dipsiz kuyuya ipsiz inerek", ortalama on yılda bir değişen fikirlerle, ana-babalara yeni yeni reçeteler sunuyorlar, biliyorsunuz Hepsini de "Doğrusu budur, itiraz etmeyin Böyle davranın, çocuğunuz mükemmel yetişsin" diye pazarlıyorlar

Freud’dan hayli etkilenen “68 kuşağı”nın eğitimcileri “Çocuğu serbest bırakın, her istediğini yapsın, hevesi kalmasın, hiç azarlamayın, sadece sevgi verin" diye diye günümüzün serseri ruhlu, sabırsız, sorumsuz ve !!!!!!!!!! neslini yetiştirdiler maalesef Şimdilerde ise daha farklı sesler yükseliyor o taraflardan: "Çocuğa, onun görevlerini ve sizin ondan beklentilerinizi açıkça söyleyin Hata yaparsa ceza verin, hatta hafifçe dövebilirsiniz bile"


İşte bu kavram karmaşasından çıkabilmek için, dinimizin şaşmaz-şaşırtmaz prensiplerinden de faydalanarak, çocuk yetiştirmede temel prensipleri toparlamaya çalışacağım




“KENDİNİ ISLAH ETMEYEN BAŞKASINI ISLAH EDEMEZ”
Çocuklarımıza faydalı olmak istiyorsak, işe kendimizden başlamalıyız “Kendini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez” Hatta tersine, “iyilik yapıyorum” diye kırıp döker, zarar verir Kendi hasta olan, hastayı nasıl tedavi edebilir ki? Ve eğer biz kendi içimizde huzurlu, tutarlı, mutlu bir çizgi oturtmuşsak, bizdeki huzur doğal olarak çevremize, sevdiklerimize yansıyacaktır



Bir aile tanıyorum Çocukları pırıl pırıl, ahlaklı gençler olarak yetiştiler Özel bir çocuk yetiştirme eğitimi almadıklarını da biliyorum Evlerine misafir olduğum bir gün "nasıl böyle mükemmel çocuklar yetiştirdiniz?" diyecek oldum Ama son anda vazgeçtim, demedim Zira o kadar açıktı ki her şey Baba samimi ve tutarlı bir dindar, anne şefkatli ve temiz huylu bir fedakâr Evleri sade döşenmiş, insana huzur veriyor Başköşede kitaplar, TV ise genellikle kapalı Sohbetler iyilik, doğruluk, fedakarlık üzerine Yalan yok, dedikodu yok, kavga yok Nasıl çocuklar çıkabilirdi ki böyle bir evden? "Armut dibine düşer", "üzüm üzüme baka baka kararır" sözleri boşuna söylenmemiş





İzmit depremi sonrası bir aile, çocuklarının depremden korktuğunu söylemişti bana Onlara ilk sorum, “Peki siz depremden korkuyor musunuz?” oldu
“Evet, hala sürüyor o korku” dediler “Ama çocuğa belli etmiyoruz Hem biz kendimizi bıraktık, o düzelsin bari”
“Demek korkunuzu belli etmediğinizi düşünüyorsunuz Peki sizin bir arkadaşınızın ciddi düzeyde bir deprem korkusu olsa, o söylemese de siz bunu fark etmez misiniz?”
“Fark edilir tabii”
“Çocuğunuz aptal mı ki fark etmeyecek sizin korkunuzu?”
“Doğru söylüyorsunuz Hissediyordur”
“Tabii ki hisseder Ve söyler misiniz, en güvendiği ve çok güçlü gördüğü varlıklar olan anne ve babasının bile korktuğu şeyden, çocuğun korkması gayet normal olmaz mı?”
“Haklısınız”
“Önce sizi tedavi edelim bence”
“Tamam”
17 Ağustos depremini hatırladım şimdi Deprem anında çoluk-çocuğu evde bir kapı altına toplamıştım Hayli de soğukkanlı idim, hamd olsun
“Korkmayın” dedim, “sübhanallah deyin”
Ve hayli sakin biçimde atlattık o depremi
Sonra birkaç ay sonra Düzce depremini de yaşadık Deprem anında olanları eşim anlattı sonradan O sırada 5 yaşında olan kızım, annesine aynen şöyle demiş:
“Anne, korkma Sübhanallah de”
O yüzden “önce kendimizi düzeltelim” dedim ya Ancak biz rahat olursak onlara da huzur verebiliriz



“TEMEL SAĞLAM OLMALI”
Bir evin en önemli kısmı temeli olduğu gibi, bir çocuğun ruhsal gelişiminde en önemli dönem de hayatın ilk yıllarıdır Çocuğun zeka kapasitesinin % 80 kadarı ilk 7-8 yaşta geliştiği gibi, kişilik de büyük ölçüde bu dönemde oturur Hele ilk bir-iki yaş çok daha önemlidir ve “temel güven duygusu”nun oluştuğu dönemdir
Bu dönemde çocuğun en önemli ihtiyacı, sürekli ve tutarlı bir sevgidir
En yıpratıcı şey ise, anne-baba figürlerinin sürekli değişmesidir Çocuğunuz isterse bir bakıcı tarafından büyütülsün, yeter ki süreklilik olsun Sürekli değişen kişilerce bakılan çocuklarda, ileriki yıllarda çevreye güvensizlik, içe kapanma gibi özellikler gelişebilir Sebebini anlayamadığımız bağımlılık, hırçınlık, şüphecilik gibi huyların temeli, o ilk yaşlardaki eksikliklerdir genellikle


Nitekim Filipinler'de yapılan bir araştırma, ilk iki yaşında mutlak ve şartsız ilgi ve sevgi ile yetişen (ve iki yaşını doldurana dek emzirilen) çocukların, ileride çok daha huzurlu insanlar olduklarını göstermiştir
Çocuğunuzun bilinçli olmadığı o ilk yıllar aslında bilinçaltının şekillendiği en önemli dönemdir yani “Daha küçük, aklı ermez bir şeye” demeyin lütfen


“CENNETTEKİ
GAZOZ NEHİRLERİ”
Çocuğa hayatın, ölümün, varlığın anlamına dair temel bilgileri verin Çocuğunuz 3-4 yaşlarından itibaren çevresinin ve dünyanın farkına vardığında ve "neden, nasıl?" soruları başladığında, sizden her konuda, özellikle de varlığın ve ölümün anlamına dair açıklamalar isteyecektir "Anne, sen de ölecek misin? Ölünce ne olur? Baba, Allah nerededir?" gibi sorular peş peşe gelir bu dönemden itibaren Siz de cevap verin tüm sorularına, onun anlayacağı dilde Unutmayın, çocuklar öğrenmeye hazır olmadıkları soruyu sormazlar zaten "Bu yaşta bu konuları anlatmak erken" deyip kaçamak cevap veren ailelerin çocuklarında, çok çeşitli ve sebepsiz korkular görülebilir Cevabı alınamamış her soru o minik beyinlerde kıvrım kıvrım şüphe ve problemler doğurabilir


Hiç unutmam, küçüklüğümde anneme sormuştum:
-Anne biz ölünce ne olacağız?
-Öbür dünyaya, inşallah Cennete gideceğiz yavrum
-Tamam da, ondan sonra ne olacak? Yani orada ne kadar yaşayacağız?
Annem "Bu çocuk bu yaşta sonsuzluktan anlamaz her halde Uzun bir zaman söyleyeyim de rahat etsin" diye düşünmüş olsa gerek ki, "Bin yıl yaşayacağız yavrum" demişti
O kadar üzülmüştüm ki "İster on yıl, ister bin yıl olsun Sonunda yok olacaksak, ne anlamı var? Ben sonsuzluk istiyorum, yok olmak istemiyorum" demişti o küçücük zihnim bile Neyse ki ısrarla “emin misin anne?” diye sora sora bir süre sonra doğruyu öğrenip rahatlamıştım Ya ısrar etmeyip kabullenseydim, ruhumda nasıl derin yaralar kalırdı acaba diye düşünmeden de edemiyorum


Siz anlatın lütfen çocuklarınıza bildiklerinizi Hayatın ve ölümün anlamını izah edin Sizi koruyan inançlarınızı onlara da aktarın usulünce Allah’ı, cenneti öğretin Özellikle de melekleri unutmayın Kendilerini koruyan, kollayan, her yerde bulunan iyi varlıklara inanmak, öcülerden, çizgi filmlerdeki hayali canavarlardan korkan ruhlarına ilaç gibi gelecektir
Peygamberimizin ve büyük insanların hayatını anlatmak da çok önemlidir Zira büyüyen bir fidan gibi olan çocuk ruhu, kendisine örnek alacağı mükemmel kişiler arar Siz öyle yüksek kişilikleri çocuğunuzun hayallerine ideal olarak kazımazsanız, çocuğunuz uyduruk bir çizgi film kahramanını kendine idol seçebilir


Ancak dini eğitim verirken abartılı bir zorlamaya da kaçmamak gerekir Çocuğa onun hoşuna gidecek örneklerle ve kaldırabileceği dozda verilmelidir eğitim Daha ergenlik çağına girmemiş küçücük çocuklara cehennemden bahsetmek, en çok düşülen hatadır bu konuda O masum, günahsız çocuğun cehennemle ne işi var Allah aşkına? Bu tip yanlış ve dengesiz bir yaklaşım, dine karşı sebepsiz bir soğukluk yaşayan insanların çoğunda, bilinçaltındaki esas sebeptir


Ergenlik çağı öncesi çocuklara sadece Cenneti anlatmak, Allah’ın sonsuz rahmetinden bahsetmek, müjdeler vermek lazımdır Bunu yaparken de hayal gücünüzden, özellikle de çocuğunuzun çocukça heveslerinden de yararlanabilirsiniz “Bu dünyadaki her lezzetli şeyin en güzel şekli Cennette bulunur” gerçeğinden hareketle, onlara huzur ve sevinç verecek tarifler bulabilirsiniz Mesela kızım gazoz ve dondurmaya bayılırdı “Cennette gazoz nehirleri vardır İç iç bitmez İstersen dondurmadan dağlar verir Allah sana Bana da yalatır mısın?” dememden sonra ölüme bakışı değişti Hatta yakını ölen erişkinleri, bu örnekle teselli edecek hale bile geldi
Onların ruhları, attığınız her tohumu mükemmel büyütür, emin olun



“NASİHATÇI BABA”
Hal ve tavırlarla örnek olmak, dil ile anlatmaktan çok daha etkilidir Uzun konuşmalar ve öğütlerden çok, davranışlarınızla gösterin doğruları Yoksa çocuğunuz size (benim büyük kızım gibi) “nasihatçi baba” lakabı takabilir
Çocuğa "yalan söyleme" deyip ardından hoşlanmadığı biri aradığında "evde yok deyin" demek, "sigara içme yavrum, zararlıdır" deyip kendisi “tüttürmek” ne kadar etkili olabilir ki zaten? Veya "Yavrum, kitap oku, kitap en iyi arkadaştır" diyen bir ebeveyn, evde eline kitap almıyorsa, çocuktaki okuma hevesi artar mı, azalır mı dersiniz? Çocuğa temizlik tavsiye eden erişkin, kendisi geçtiği yerlerde çöp dağları bırakıyorsa, öğütlerinin ne etkisi kalır ki?
Oysa çocuklara “otur, kitabını oku, dersini çalış” demeyip, siz de elinize kitabınızı alıp, “haydi hep beraber kitaplarımızı okuyalım” deseniz, o minik “müritleriniz” peşinizden hevesle gelirler Geliyorlar da
Hal dili söz dilinden çok daha iyi etki eder Ve hal ve tavırlarınız, sözlerinizi yalanlamasın lütfen



“BABAM BENİ ANLAR MI?”
Çocuğunuza “ulaşabilmek” istiyorsanız, onun seviyesine inin Unutmayın ki, o erişkin olmadı ama siz vaktiyle çocuk oldunuz Onun sizi anlaması zor ama siz onu anlama şansına sahipsiniz yani Onun yaşlarında neler yaşadığınızı, hissettiğinizi hatırlayıp, ona daha iyi yaklaşabilirsiniz Yoksa çocuğunuz sizi “anlamadığı bir dilden konuşan yabancı bir rehber” gibi görebilir
Zaten bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman, eğer onun tarzı ile, onun seviyesinde konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur Çocuğun anlayışı, onun çat-pat söylediği sözleri daha rahat kavrar Aksi halde o erişkinle çocuk arasında bir fikir alış-verişi olamaz Sizi anlamasını istiyorsanız onun anladığı frekanstan yayın yapmalısınız







“DAR DAİREYE VAKİT AYIRIN”
Yata yata büyüyen karpuz bile bakım ister Sizin aracılığınızla dünyaya gelmiş ve her şeyi öğrenmeye muhtaç, nazik, hassas o masum yavruların, günde bir-iki saat olsun, ilginize hakkı yok mudur? Bir futbolcunun ayakkabı numarasını bilip kendi çocuğununkini bilmemek, bir siyasetçinin konuşmalarından işaretler ve anlamlar çıkarmak için kafa patlatıp kendi çocuğunun sözlerini yarım kulakla dinlemek garip kaçmıyor mu? Hatta bir yazar arkadaşımın dediği gibi, soru soran çocuğuna "lütfen beni rahatsız etme, kitap yazıyorum" demek bile (işin içinde yüksek idealler olsa bile) hata değil midir?
“Mum dibine ışık vermez” demeyin lütfen Güneş dibine de, her yere de ışık veriyor




“ŞEFKAT DAMARINI YANLIŞ YERDE KULLANMAYIN”
Şefkat çok güzeldir ama ölçüyü kaçırmamak kaydı ile “Aman çocuğum hiç zahmete girmesin Aman hiç üzülmesin, ağlamasın" diye diye onu davranışlarında tümden serbest bırakmak, ona iyilik değil kötülük etmektir Çocuk ağlamasın diye aşı olmasını engellemek veya onun yerine kendisi aşı olmak, ne kadar yanlış ve komikse, çocuğu her türlü sıkıntıdan hemen kurtarmaya çalışmak, her istediğini yapmaya gayret etmek de o denli anlamsızdır Hayatın gerçekleri ile dozunca yüzleşmesi, onun gerçek hayata hazırlanması için şarttır
Ve bu hayatın öğrenilmesi gereken en önemli gerçeklerinden birisi de şudur ki, “biz bu dünyanın merkezi değiliz; her şey bizim istediğimiz gibi olmak zorunda değildir”



Mesela birçok aile, zararlı veya ahlak dışı bazı TV yayınlarını, çocuklarına yasaklayamadıklarından şikâyet ederler Sebep, çocuğun sevdiği program için ağlayıp sızlanmasıdır çoklukla “Ben o diziyi çok seviyorum anne Lütfeen”
Bakın, çocuk istediği her şey için ağlar, sızlar zaten Sizi dener sürekli Geri adım attınız mı da, o konu kazanılmış hak gibi olur artık Oysa çocukların ruhsal yapıları psikoloji tabiriyle 'plastik'tir Siz sağlam durursanız, çocuk kendini size uydurur, merak etmeyin
Kaldı ki bugün birkaç saat ağlamasın derken, ileride hem onun, hem kendinizin, yıllarca pişmanlıkla ağlamasına zemin hazırlamış olursunuz
İpi boynuna sarılıp istediği yerde otlamak için serbest bırakılmış bir havyan gibi değildir insan Görevleri vardır, yenmesi gereken zorluklar vardır, yapamayacağı şeyler vardır, yapması şart olan şeyler vardır
Eğer çocuğa şefkat hissediyorsanız, onu gerçek hayata hazırlayın Gerçek hayatın birinci kuralı ise, hayatın birçok kuralları olduğudur



EŞİNİZLE TUTARLI OLUN”
En kötü ruhsal hastalık diyebileceğimiz şizofreninin oluşma sebeplerinden biri de, anne-babanın çocuğa verdiği mesajlar arasında tutarsızlık olmasıdır Bazı ailelerde bu tip uyumsuzluklar çok ileri düzeyde olabilir Aynı konuda biri bir şey söyler, diğeri başka şey Aynı olayda biri bir türlü davranır, diğeri başka türlü Sık sık da birbirleriyle sürtüşürler Sonuç, çocukta zihin bölünmesidir ve dediğim gibi şizofreniye dek uzanabilir ucu
O yüzden eşler önce kendi aralarında konuşup belli temellerde anlaşmalıdırlar Çocuk hangi durumda nasıl bir tavırla karşılaşacağını bilmelidir Kendi arasında uyumlu bir anne-babanın dibinde büyümek, onların ayrı tarzlarla ama aynı amaçlarla, birbirini tamamlayan fırça darbeleri ile şekillenen bir çocuk, ancak böyle yetiştirilen bir çocuk, sağlıklı bir gelişme gösterebilir Büyüyen bir fidanı bir gün bir tarafa bir gün diğer tarafa bükerseniz, sonunda kırabilirsiniz
Buradan da hissedilir ki, aslında iyi çocuk yetiştirmek için önce uyumlu bir evlilik yapmak lazımdır



“SİZ KENDİ GÖREVİNİZİ
YAPIN, ÖTESİNE
ÇOK KARIŞMAYIN”
Çoğumuz çocuklarımıza verdiğimiz emeğin karşılığını nerdeyse zorla alma hevesindeyiz "İlla ki şöyle şöyle olmalı benim çocuğum" Unutmamak lazım ki, o çocuk aslında bizim malımız değildir Onu biz yaratmadık Onu iki hücreden büyüten, ana rahminde koruyan, en latif bir gıda olan sütü ona gönderen vs vs biz değiliz Biz sadece ona hizmetle, onu yetiştirmeyle görevliyiz Ve eğer biz kendi üstümüze düşeni hakkıyla yapmışsak, ötesiAllah'ın takdiridir O bazen peygamberlerden inançsız çocuklar çıkarır, bazen de Firavun’un sarayında Musa yetiştirir Takdir onundur “Elinden geleni yapmak” başka şeydir, “illa şöyle olmalı” diye zorlamak başka şey Aksi halde aşırı zorlamalar ters tepebilir ve çocuğun iyice zıt bir çizgiye girmesine yol açabilir Biz de gereksiz derecede strese girip iyice yanlış davranmaya başlayabiliriz
“Ben sana bildiğimce doğruları gösterdim, artık seçim senin” demek lazımdır, ergenlik çağından itibaren
Zaten bizim tüm bu anlatıp önerdiğimiz şeyler, sadece “sebep”lerdir Biz görevimizi hakkıyla yapmak için, bu sebepleri elimizden geldiğince yerine getiririz ama sonucuna karışamayız O yüzden son tavsiye olarak diyorum ki:


Biz görevimizi yapalım Sonucunu Allah’a bırakalım



“VE ÇOCUKLARIMIZ İÇİN DUA EDELİM”

alıntı
« Son Düzenleme: Ağustos 10, 2009, 09:56:17 ÖS Gönderen: gözyaşı »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek