Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Rahat Ve Rehaveti Terk Adına Allah Rasulü ve Sahabesinden Örnekler:

Gönderen Konu: Rahat Ve Rehaveti Terk Adına Allah Rasulü ve Sahabesinden Örnekler:  (Okunma sayısı 1732 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ceylin

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1689
  • Cinsiyet: Bayan
Rahat ve rehaveti terk adına Allah Rasulü ve Sahabesinden örnekler:


Allah Rasûlü, hem dünyaya hükmedip hem de ukbayı kazanabilmek için yurdunu, yuvasını, yerin göbeği olan Kâbe’yi; doğup büyüdüğü, dağında taşında feyz-i akdesle burun buruna ve dudak dudağa geldiği Mekke’yi; semavilerle muttasıl öpüşüp duran Hira dağını terk ediyor ve böylece bize, büyük bir dâvâ uğruna herşeyin nasıl feda edilmesi gerektiği dersini veriyordu.
Kavmi kendisini Mekke’den çıkardığı zaman O, terkedeceklerini arkada bırakmış olma ruh haleti içinde değil, aksine, herşeyi ilerde ve önünde bulacağı neşvesi, ümidi ve recâsı içindeydi.
Düşman adım adım takip ediyor ve O’nu ateşten bir çember halinde sarıyordu. Sevr mağarasına kadar böyle gelinmişti. Büyük dâvânın ebedî yolcusu, Medine-i Münevvere’ye gidecek, sitesini kuracak ve oradan başlayarak insanlığa hükmedecekti.. Bunun için, her an ayrı bir ölümün kucağında geziyor, her gedikte ve her açıkta âdeta ölüme selam çakıyordu. Fakat bütün bunlar, O’nun içinde zerre kadar endişe meydana getiremiyordu. Gizlendiği mağaranın hemen girişinde düşmanların ayakları görülürken, Hz. Ebû Bekir Efendimiz, içeri bakıp, kendilerini görecekler diye Rasûlullah adına endişeleniyor, ancak, yine Hz. Ebû Bekir’in ifadesiyle “O öyle bir sekine sergiliyordu ki, sanki en emin dostlarının arasında oturuyor gibiydi.” Hem endişe edecek ne vardı ki? Eğer Allah, O’nu bu dünyadan alacak idiyse, ağır bir yükün altından alacak ve rahat bir âleme gönderecekti. Niye endişe etsindi ki? Her şeyiyle zâil bir dünyadan kurtulacak ve her şeyiyle bâki bir âleme intikâl edecek değil miydi? Niye endişe edecekti ki? Her an her halini gören, her haline nigehbân olan Allah, O’nunla beraber değil miydi? Ebû Bekir’in endişesine karşı,  “Dostum, o iki kişi hakkında zannın nedir ki, onların üçüncüsü Allah’tır!” yani, “Sen, Muhammed ve Ebû Bekir’i yalnız mı zannediyorsun? Onlarla beraber bir de Allah var” diyordu ve hiç mi hiç endişelenmiyordu. O kadar ki, bütün dünya kendisine düşmanlık yapsa yine gam yemeyecek ve tasaya kapılmayacaktı. O kadar ki, herkes kendisini terketseydi, hatta Hz. Ebû Bekir bile ayrılıp gitseydi, yine de, Allah’a dayanmışlığın güveniyle kalbi itmi’nan içinde bulunuyordu. Ve Allah, bizim göremeyeceğimiz askerlerle O’nu te’yid buyuruyordu.[2]
Allah Rasûlü’nü o esnada te’yid eden askerlerin keyfiyetini elbetteki bilemeyiz. Ancak, bildiğimiz bir gerçek var ki, o da Allah Rasûlü’nün, Allah’ın askerleriyle defalarca te’yid olunduğuydu.[3] Bedir, bu te’yidin destanlaştığı vakalardan sadece biridir. Bedir’e katılan sahabeye nasıl “Ashab-ı Bedir” denmişse onlara da “Bedir Melekleri” denmiştir.[4]
« Son Düzenleme: Mart 11, 2010, 06:29:21 ÖS Gönderen: ezgilim »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek