Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..

Gönderen Konu: Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..  (Okunma sayısı 14905 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı marqınal

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 364
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #30 : Haziran 14, 2010, 02:47:22 ÖS »
Size bir örnek vereyim arkadaşlar bir ara çalıştığım firmada hergün biryerlere gitmem gerekiyordu hergünüm yollarda geçerdi öğlen nerdeysem en yakın cami ikindi nerdeysem en yakın camide namaz kılmak.
 
yani söylemek istediğim hergün farklı cami imam ve cemaat okadar güzelki imamın sesininhoşuma gitmesi camilerin güzelliğine büyülenmek cemaatin kalabalıklığı anlatamam.

haklısın abi birine bağlı kalmak zorunda değiliz hepsini dinlemeliyiz.

bana hocaefendinin hal ve hareketlerini aşılamaya çalışıyorlar :) ben neden peygamber efendimizin hal ve hareketlerini (sünnetlerini) kendime aşılamayayımki?

haklısın tabi ki  o zaman bildiğin yoldan devam et kardeşim

Çevrimdışı marqınal

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 364
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #31 : Haziran 14, 2010, 02:49:31 ÖS »
Şu anda Türkiyedeki en büyük cemaat Fethullah Gülen'in cemaati.bu yüzden çok göz önündeler. Yaptıkları güzel işleri hepimiz takdir ediyoruz tabi ki ama özellikle dini konularda yapılan taraflı yorumlarını da göstermek gerekiyor.Bir çok insan dini o cemaatin anlattığı gibi sanıyor.baş örtüsü teferruat,kızlı erkekli bir konserde eğlenebilirsin tabiki yeter ki içki olmasın,başın kapalı olabilir ama istediğin kıyafeti giyebilirsin herşey zamanla oturur...Bunlar bana söylenenler.Sizce dinde böyle şeylerin yeri var mı?

allah ıslah eylesin valla ne diyeyim
allah doğru yolları bulmayı nasip eylesin

Çevrimdışı minaaa

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 192
  • Cinsiyet: Bayan
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #32 : Haziran 14, 2010, 05:18:11 ÖS »
Yol Said Nursi Üstatın yolu değil mi ? yanlış mı biliyorum ? hoca efendi dediğiniz kişide Onun öğrencisi ... Yol İzan belli akıl kullanırsanız .. Yanlış giden bişeyler varsa düzeltmek sizlerin elinde ama bir kişi öyle yaptı diye herkes karalanmamalı düşüncesindeyim...
Başlangıçta öyleydi.Ama şu anda Hocaefendi cemaatinde olup, risaleden bihaber insanlar var.Keşke Bediüzzamanın yolundan gidebilselerdi.

Çevrimdışı forumevreni

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 209
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #33 : Haziran 14, 2010, 09:03:51 ÖS »
Yol Said Nursi Üstatın yolu değil mi ? yanlış mı biliyorum ? hoca efendi dediğiniz kişide Onun öğrencisi ... Yol İzan belli akıl kullanırsanız .. Yanlış giden bişeyler varsa düzeltmek sizlerin elinde ama bir kişi öyle yaptı diye herkes karalanmamalı düşüncesindeyim...
Başlangıçta öyleydi.Ama şu anda Hocaefendi cemaatinde olup, risaleden bihaber insanlar var.Keşke Bediüzzamanın yolundan gidebilselerdi.

ben hocaefendi nin cemaati ayrı said nursi (nurcular) ayrı diye biliyorum!! :o

Çevrimdışı gözyaşı

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1370
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #34 : Haziran 14, 2010, 10:18:09 ÖS »
[Başlangıçta öyleydi.Ama şu anda Hocaefendi cemaatinde olup, risaleden bihaber insanlar var.Keşke Bediüzzamanın yolundan gidebilselerdi.

ben hocaefendi nin cemaati ayrı said nursi (nurcular) ayrı diye biliyorum!! :o

Aslında ayrı zaten.Şöyle ki genel adı nurcular.En başta hepsi birmiş sanırım.Ama şu an bir ayrım var.Mesela bazı Nurcular risale okuyorlar aynı zamanda da yazıyorlar.Arap harfleriyle ve onlar fethullah Gülen cemaatine farklı br gözle bakıyorlar.Yani ayrılmış durumda aslında.

Ben de Mustafa abi gibi düşünüyorum.Asla tek bir kişiye bağlı kalınmamalı.Ben şu an farklı farklı cemaatlere mensup gruplarda sohbetlere filan katılıyorum.Birinde alamadığım doğruyu başkasında alıyorum.Bu nedenle asla birine bağlı kalınmamalı.Cemaatlerin hepsinin iyi yanı da var yanlış ,eksik yanı da var.Biz eksik yanından çok doğru yanıyla ilgileniyoruz.Doğrusunu alıyoruz ama yanlışını da ortaya koyuyoruz.Çünkü yanlışlar ortaya konulmaya konulmaya sindirilmeye başlıyor.Ve biz yanlılarını ortaya koyarken o cemaati karalamak amacıyle değil o cemaatin görüşlerini benimseyenler yanlış kısmını anlayıp düzeltsinler diye.Ve katıldığım sohbetlerde yanlış olan şeyi dile getirmeye,düzeltmeye çalışıyorum .Bu bizler için bir farziyet çünkü...
Mesela Tarikattan da arkadaşlarım,tanıdıklarım var.Onlar da ne yaptıklarını anlatıyorlar.Ben de onlara sorular soruyorum.Baı yerlerinden yararlanıyorum ama hiç tasvip etmediğim bir çok şey de var.Mesela Şeyhden tövbe felan adıklarını,Bu tövbe alma işinden sonra günahsız olduklarını filan söylediler.Ben de bunun hristiyanlardaki Günah çıkarma işlemine çok benzediğini,günahları yalnızca Allah'ın affedebileceğini,şeyhin de bir insan olduğunu söyledim.Buna benzer çok yanlış düşünceler var.Bu o cemaatin ,bu cemaatin yanlışı olsun diye söylenen bir şey değil.Yanlış bilinsin ve kim yaparsa yapsın o yanlıştan uzak durulsun diye söylenen bir söz.. :ggg

Çevrimdışı musalli

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4058
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #35 : Haziran 15, 2010, 01:34:59 ÖÖ »
 
  Kelebekler diyarına katılıyorum ; neden bir cemaat evinin yahut o cemaate bağlı biri ya da birilerinin yaptığı yanlışlar, söyledikleri yanlış yorumlar tüm cemaate mal ediliyor ki ? Bu yanlış bir yoldur..
 
Aynı şey bir başörtülü için , namaz kılan bir insan için v.s de geçerli.. Bunu yapmıyor muyuz hayatımızın içinde hep.. Birinin yaptığı yanlış tüm herkese mal ediliyor..

Çevrimdışı lalegül

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 507
  • Cinsiyet: Bayan
  • Vazgeçilmez olmadığını kabul et...
Hocaefendinin okulunda okuyorum!! aklıma takılan 1-2 soru var..
« Yanıtla #36 : Haziran 15, 2010, 08:42:05 ÖÖ »
forumevreni,Mustafa'nın da dediği gibi bulunduğun ortamdaki güzelliklerden yararlanmaya bak, ne kaparsan kardır.Orada veya başka bir yerde olmak sana islami bilgileri öğrenmen açısından çok büyük faydalar sağlayacaktır.
 
Sevmediğin seni sıkan yönleride varmış anlaşılıyor,yok mu bir yetkili konuşsana derdini anlatsana? İnanıyorum ki sana yardımcı olacaklardır.
 
Bende Fetullah Gülen ve onun cemaati hakkında fazla birşey bilmiyorum.Ama yaptıkları çok güzel işler var göz ardı etmemek lazım bunlarıda. ;)
 
Sen şimdi yaşın itibariyle sıkılıyorsun bazı şeylerden normaldir.
sahra cold kardeşimin yorumuna kesinlikle katılıyorum...bak kardeşim içinde bulundugun ortamı en iyi sen bilirsin yaşın ne kadar genç olursa olsun en iyi kararı kendin vermelisin ama burda paylaştığın için ben de bir ablan olarak yorum yapmadan geçemedim ...elinde çok güzel bir fırsat var ben bu fırsatı en güzel şekilde değerlendir derim kendi adıma....Allah yardımcın olsun kardeşim.....

Çevrimdışı yazarcizer

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 18
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #37 : Haziran 29, 2010, 07:11:27 ÖS »
Maalesef cemaatte "hocaefendi dediyse doğrudur" görüşü hakim.(Genelinde) fethullah gülenin de bir insan olduğu,sözlerinde kitaplarında yazılarında,düşüncelerinde yanılabileceği unutulmamalı.

Basiretinizi çok takdir ettim. Evet İsmet sıfatı sadece Peygamberlerde var, bu yüzden ve belki karıştırılmasın diye diğer kullar -velev ki alim de olsa- ama az ama çok hata işler; Cenab-ı Hakk'ın takdiri böyledir sanki... Her türlü cemaat, meşreb ve zümreden pek çok insan tanıdma bahtiyarlığına eriştim, sakallı bıyıklı çocuklar diyebileceğim pek çok duygusal ve fevri insana rastladım. Yaşın başın tek başına olmadığını hayretle ve ibretle anlamış oldum. İlk elden cübbeye kaftana sakala örtüye aldanmamayı ibretle öğrendim.

Konuya dair çok uzun yazılabilir ancak bir örnekle iktifa edeceğim:

Fethullah Gülen farz olan başörtüsüne furuat, mekruh olan sigaraya ise haram diyor.

Takdirlerinize bırakıyorum...
« Son Düzenleme: Haziran 29, 2010, 07:26:06 ÖS Gönderen: yazarcizer »

Çevrimdışı yazarcizer

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 18
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #38 : Haziran 29, 2010, 07:27:32 ÖS »
“Cemaatli” Olmak, “Cemaatçi” Olmak

Müslümanların hayatı "cemaat" şuuru içinde yaşamasından daha tabii ve gerekli bir şey olamaz. Bu, aidiyetlerimizin tabii sonucudur. Allah Teala müslümanları "kardeş" ilan etmiş, E fendimiz (s.a.v) de bize "Ümmet" olarak yaşamanın şartlarını ve imkânlarını göstermiştir.

Ehl-i Sünnet olmanın en tabii tezahürlerinden birisidir "cemaat" şuurunu yaşamak ve yaşatmak. "Ehl-i Sünnet" terkibinin hemen arkasından dile getirdiğimiz "ve'l-Cemaat" terkibi de bunu ifade eder.

Ümmet olarak bir arada yaşamak, "tekdüzeleşmek" değildir. Herkesin aynı şekilde davranması, herkesin aynı seciyeye sahip olması Ümmet olmanın "gereği" değildir. Tabii olan, herkesin kendi özelliklerinii, huy ve tabiiatını muhafaza ederek, bunları Ümmet şuuru içinde eritmesidir. Herkes bu "cadde-i kübra"da "kendisi" olarak var olacaktır. Ortak paydaları, ana istikameti ve temel görevleri ihmal etmeden "kendisi" olmak esastır.

Modern zamanlarda şuurumuza arız olan hastalıklardan birisi de "cemaatli" olmayı "cemaatçi" olmak olarak anlamak olarak tezahür ediyor. Cemaatçilik, Ümmet şuuruna vuruulmuş en büyük darbelerden birisi olarak bizi bizden koparıyor, aramıza ihtilaf tohumları ekiyor, hatta farklı cemaat mensuplarının birbirlerine "rakip", hatta "düşman" olarak bakmasına yol açıyor. "Büyük cemaat" (Ümmet) şuurunu kaybedip, onun yerine "küçük cemaat" anlayışını yerleştirmenin kaçınılmaz sonucudur bu.

Kendi küçük cemaatinin öngörülerini, hedeflerini, hareket metodunu, kabul ve reddlerini herşeyin önüne geçiren bu anlayış sebebiyle Ümmet fertleri kimi zaman da farklı odakların dümen suyunda yalpalamaktan kurtulamıyor. Kendi öngörü ve düşünceleriyle paralel hareket eden söz konusu odakları, kendi kardseşlerine tercih eden müslüman cemaatler görmek bu bakımdan hiç birimize şaşırtıcı gelmiyor.

Söz buraya kadar gelmişken, Rıhle dergisi olarak yaşadığımız bir gelişmeyi paylaşayım sizinle.

Ülkemizde bir büyük cemaatin, pek çok alanda olduğu gibi yayın dağıtım alanında da etkin bir organizasyonu var. Bu organizasyon başlangıçta Rıhle'yi dağıtmayı kabul etmiş ve bir-iki sayıyı dağıtmıştı. Ancak sıra dördüncü sayının dağıtımına geldiğinde, "artık Rıhle'yi dağıtmayacağız" tavrıyla karşılaştı arkadaşlarımız.

Sebebi sorulduğunda da Rıhle'de Dinlerarası Diyalog faaliyetlerinin tartışma konusu yapıldığı söylendi. Oysa bizim çizgimizi, dilimizi, duruşumuzu bilenler biliyor; biz hiçbir zaman eleştirdiğimiz meselelerde haddi aşmamayı, eleştiriyi "çamur atma" boyutuna taşımamayı ve herşeyden önemlisi de eleştiriye "ihkak-ı hakk" için yapmaya gayret göstermeyi ilke edinmişizdir.

Eleştirdiğimiz insanların kişiliklerini, özel hayatlarını... araştırıp deşifre etmek, çamur atmak vb. "kul hakkı" kapsamına giren hususlarla uğraşmayı ahlakî olmayan bir tutum olarak kabul ve deklare etmiş bulunuyoruz.

Söz konusu organizasyon, farklı tekellerin (mesela Doğan grubunun) dergilerini dağıtmayı ilkelerine aykırı bulmuyor ama Rıhle'yi, sırf Diyalog meselesinde farklı bir çizgiyi benimsediği için dağıtmayı reddetmekte bir sakınca görmüyor.İşte bu, "cemaatçilik" anlayışının tecelli tarzlarından birisidir. Madem ki bizim gibi düşünmüyorsun, o zaman bizim rezervlerimizi sineye çekeceksin.

Bu tavrı başından beri "anormal" bulmadığımızı belirteyim. Bizi asıl üzen, Hristiyanlar'la, başka din ve inanç mensuplarıyla diyalog faaliyetleri tertip eden, onlarla bir arada bulunup onların "temel" farklılıklarını tahammül ile hatta "tahammül" ne kelime, "hoşgörü" ile karşılayanların, müslüman kardeşlerinin bir konudaki farklılığına tahammül edemiyor!

Cemaatli olmak ile cemaatçi olmak arasındaki fark...

Ebubekir Sifil

Çevrimdışı yazarcizer

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 18
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #39 : Haziran 29, 2010, 07:31:06 ÖS »
Cemaatliler ve cemaatçilere dair

CEMAATLİLİK BİR mensubiyetin, cemaatçilik müfrit bir tarafgirliğin ifadesidir. İlkinde cemaat araç, ikincisinde amaç hükmündedir.

Cemaatli, cemaatin ferd için; cemaatçi, ferdin cemaat için var olduğuna iman etmiştir. İstediğiniz kadar, seleflerimizin “Hak haktır; büyüğüne küçüğüne bakılmaz” düsturundan hareketle insana verdikleri değeri gösteren misallerden dem vurun; cemaatçi kafaya birşey anlatamazsınız. Aslında o da şanlı tarihe sık sık atıfta bulunur ama, söylemi ile eylemi arasındaki uçurum rahatsız edici boyutlardadır.

Örneğin kendisini dinleyenlere Oruç Reis’in kıssasını anlatır.

Oruç Reis ve leventleri, karada düşmanın ani bir saldırısına mâruz kalırlar. Kahramanca çarpışırken bir asma köprüye rastlar ve karşı tarafa geçerler. Bu geçişten sonra bir de köprünün ipleri kesilir, düşmanın gelmesi engellenirse, bu, kurtuluşları olacaktır. Belindeki palasına davranan Oruç Reis tam ipi kesecektir ki, karşı taraftan seslenen bir levendinin sesiyle irkilir. Bir mücahit, düşmanın çemberini yaramamış ve karşı tarafta kalmıştır. Ne yapar Oruç Reis? İpi kesmez ve yanındakilerle, kalan bir levendi de kurtarmak için karşıya geçer. Düşman bir kez daha üzerlerine çullanır. Akşam karanlığı çöktüğünde bu kâfir güruhtan geriye sadece birkaçı sağ kalır, ama Oruç Reis ve mücahitlerinin hepsi şehid olmuştur.

Bir insan içindir tüm yapılanlar. Bir insan kolay kazanılmamaktadır; o halde kolay harcanmamalıdır. Bugün, çok olduğundan olsa gerek(!), insanın fazla kıymeti yoktur. Hele ki zihni cemaatçi kodlarla şekillenmiş birilerinin nezdinde…

Peki kimdir bu cemaatçi tipler? Mümeyyiz vasıfları nelerdir?

Bu sorular ve devamında yapılacak analizlerle belli bir kesimin hedeflendiği düşünülmemelidir. Zaten yapılması gereken birilerine yüklenmek değil; bugün ehl-i din için tehlike arzeden bir zihniyetin deşifre edilerek önünün alınmasını sağlamaktır.

Artık mü’minler, problemlerin üzerine korkusuzca gitmeyi başarmalıdır. Ümmetin iç enerjisini tüketen ve tefrikaya sebep olan çıkışlarla; yürekten gelen ve amacı daha güzel, daha sahih bir din anlayışını tahkim etmek olan eleştiriler aynı kefeye konulmamalıdır. Düşmanın değil, dostun acı söylediği unutulmamalıdır.

Birbirini al gülüm ver gülüm tavırlarla idare eden ve sorunların üstünü örten dostluklar mı; yoksa, yanlışa yanlış diyebilenlerin tesis ettiği kardeşlikler mi daha tercihe şâyandır?

Bir ‘cemaatçi’ için bu sorunun cevabı bellidir. O, çevresinden hep pohpohlanma bekler. Cemaatinin, partisinin, vakfının her hâlükârda övülmesini arzu eder. Yapıcı da olsa tenkide tahammülü yoktur. Kırılan kolun yen içinde kalması gerektiğine inanır; çünkü cemaatinin ‘imaj’ı mevzubahistir.

Kendisi çok ulvî işlerin peşinde koştuğundan dostâne uyarıları müstehzî bir tavırla kulak ardı eder. Bunlar boş işlerdir! Felsefe değil, icraat yapılmalıdır!

‘Cemaat’ten anladığı şey, toplumdan izole edilmiş, kendi içinde organize bir yapıdır. Sürekli başkalarından farklı—aslında üstün—olduklarını vurgulama gereği hisseder.

Can sıkacak ölçüde inhisarcıdır. Âdeta hakikati tekeline almıştır. Yolunun ‘en iyi’ değil, ‘tek iyi’ yol olduğuna inanır. Başkalarını nazara verişi, genelde durumu kurtarmaya matuf bir manevradır.

Dindarlığı ilmî değil hissî, müktesebatı kitabî değil şifahîdir. Bilimsel temele sahip analizlerdense hamasî nutukları tercih eder. ‘Dava’ya mantığı ile değil hissiyatıyla bağlandığından, net bir duruşu yoktur.

Vazife verdiği şahıslardan insanüstü bir gayret bekleyecek ölçüde determinist, ferdî mağduriyetler karşısında ise alabildiğine kadercidir. Biri zulme maruz kaldığında yaptığı ilk tesbit, kaderin adalet ettiğidir. Bu tavrıyla, düşene bir de onun tekme attığının farkında değildir.

Güçlünün yanında konumlanmaya özen gösterir. Himmetini, toplumun kalburüstü kesimlerine teksif ederek ‘hedef’e daha çabuk ulaşacağını düşünür; anlayacağınız, epey kurnazdır. Ona göre, eklektik bir hizmet anlayışı bu devirde kaçınılmazdır. İşler parasız dönmüyordur. ‘Dava’ya maddî katkı sağlayamayacak tiplerle kaybedecek zamanı yoktur.

İflah olmaz bir pragmatisttir. Aslında sevmediği, dünya görüşünü beğenmediği bazı insanlara, sırf cemaat hakkında sarf ettikleri üç-beş olumlu sözden ötürü şirin gözükmeye çalışır. Bir taraftan onları över, onurlandırır; diğer taraftan farklı meşrepteki bir mü’mini ufak bir hatasıyla ademe mahkûm eder. İlkesizlik illetiyle malûldür.

Raiyyetine enaniyeti zemmeden nutuklar atar, ama sağda solda ‘cemaat enaniyeti’ ile mülemmâ sözler sarf etmekte beis görmez.

Zihninde kurguladığı cemaat tasavvurunda, birilerinin payına hep tevazu, fedakârlık, itaat; başka birilerinin payına da yönetme, emretme ve hesap sorma düşer. Tipik bir Mallarme psikozuna duçâr olmuştur: “Biz düşünürüz, yazarız, çizeriz, emir veririz. Yaşamak mı? Kölelerimiz ne güne duruyor!”

‘Dış’a karşı sergilediği abartılı uzlaşmacı yaklaşımı, nedense ‘iç’tekilerden genellikle esirger. Bu durum, içeridekilerin dışarıdakileri kıskandığı ironik bir tablonun oluşmasına yol açar.

Dava arkadaşlarını icabında refüze etmekten çekinmez. Bir tür ‘aforoz’ mekanizmasını dahilde acımasızca işletir. Bir şekilde ‘daire’nin dışına çıkanları da neredeyse ‘mürted’ ilân eder. Bu yönüyle amansız bir çelişki içindedir.

Hiyerarşik yapının müfrit savunucusudur. Amir-memur diyalogundaki dikey ilişkiyi, uhuvvetteki yatay ilişkiye tercih eder.

Liderinin hata yapabileceğini teoride kabullense de, bu kabulünü pratik hayata yansıttığını gören pek olmamıştır. Ne de olsa lideri, her işini peygamberle istişare ederek yapmaktadır! “Madem böyle bir istişare yolu vardı da, sahabeler niye birçok mevzuda ihtilafa düşüp karar verme zorluğu yaşadılar?” gibi basit sorulara vereceği bir cevabı da yoktur.

Zaten genel olarak, doğrularını tartışılmaz bir alana çekmesiyle temayüz etmiştir. Bu durum muhataplarında hep bir şüphe meydana getirmiş ve onları işkillendirmiştir.

Hizmet çizgisini ‘kurum’larla takviye etmeyi şiar edinmiş; kurumları idare eden ve idareye talip olan şahısların insanî zaaflarının yol açacağı sorunları öngörememiştir. Bu sorunların en önemlileri, uhuvvetin zedelenişi ve davanın gitgide ticarî mantığın hakim olduğu sektörel bir yapıya bürünmesidir.

Kurumun varlığı, kaçınılmaz olarak, bu gayri İslâmî piyasa şartlarında ayakta kalabilmek için tavizler vermeyi gerektirmekte, kurallarını başkalarının koyduğu bir oyuna âlet olunmakta ve özden uzaklaşılmaktadır.

Bu değerlendirmeler birilerince abartılı bulunabilir; birilerini de kızdırabilir. Fakat cemaatli değil, cemaatçi bakışı tenkid ettiğimiz gözden kaçırılmamalıdır.

O beylik ifadeyle söyleyecek olursak, hepimiz aynı geminin yolcusuyuz. Amacımız selâmet içinde bir seyahattir. Gemi bir yerlerden su almaktadır.

Diyoruz ki; gelin, elbirliğiyle delikleri tıkayalım. Problemi teşhis edip hepimizi gayrete çağıranları, ‘başımıza iş açmak’la suçlamayalım. “Gemi ne kadar güzel giderken, bu da nereden çıktı böyle?” demeyelim.

Hem bizden önce ümmet gemisini yürütenlerin hâlini iyi etüd edelim.

Onlar da bizim gibi malla, servetle, makamla, dünyayla, en önemlisi birbirleriyle sınanmadılar mı? Elbette sınandılar. Ama dünyaya bel bağlamadılar. Mükâfatı öteye tehir ettiler.

Hata ettiklerinde birbirlerini uyardılar. Bundan asla gocunmadılar. İhtilaftaki rahmetin farkına varmışlardı. Canlarından öte sevdikleri Efendileri’nin bıraktığı mirasa sahip çıkmayı ve onu gelecek nesillere dosdoğru ulaştırmayı vazife addettiler.

Hâl böyle olunca, hakikate zarar gelmemesi için titizlendiler; birilerini gücendirme pahasına da olsa doğru bildiklerini haykırdılar.

Onlar Hakk’ın hatırını diğer tüm hatırlardan âli tuttular. İşte hayatlarından bir-iki kesit:

• Ebu Zer Gıfarî ile Bilal-i Habeşî aralarında münakaşa yaptıkları sırada, Ebu Zer Bilal’e:“Ey siyah kadının oğlu!” diye hakarette bulunmuştu. Bunu duyan Resulullah kızmış, Ebu Zer’in yüzüne kızgın bir nazar atfederek şöyle demişti: “Ey Ebu Zer! Ölçü taştı, sözünü geri al, beyazın oğlunun siyahın oğluna hiçbir üstünlüğü yoktur.”

Ebu Zer mahcup ve perişan… Efendimiz aleyhissalâtu vesselamın sözleri bütün sıcaklığı ile Ebu Zer’in kalbine işler. O çirkin sözün keffaretinden dolayı “Bilal ayağını başıma basmadıkça başımı yerden kaldırmayacağım” der.

• Hz. Ömer, itaat anlayışını istismar eden bir yöneticiye : “Anaların hür olarak doğurduğu insanları, kendinize köle mi edeceksiniz?” diye çıkışır.

Bu misallerde ve hayatlarının bütününde göze çarpan önemli bir husus, onların zihinsel özgürlüğe sahip oluşlarıdır.

Eleştirebilme özgürlüğüne… Hatalarını kabul ve itiraf edecek kadar hazm-ı nefs etmiş oldukları da dikkate değer bir başka noktadır.

O halde gelin; kanaatlerimizi ve yöntemlerimizi mü’minlerin firasetli değerlendirmelerine açık tutalım. Amacımız hakikatle kucaklaşmak ise ön kabullerimizi bir kenara bırakalım. Tahkik ve ‘zihin teri’ ile ulaşılan doğrulara sahip olmanın kıvancını kendimizden esirgemeyelim.

Ve artık, “Kanaatlerim namusum değildir. İcabında onlardan feragat edebilirim” diyen düşünüre kulak verelim.

Murat Türker

Çevrimdışı yarımelma

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 17
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #40 : Temmuz 28, 2010, 02:36:43 ÖS »
Vampir kitabının arkadaşının elinden alındıığı konusunda bir kaç şey demek istiyorum...elbette ki her kitap doğruyu göstercek doğru mesaj vericek diye bişi yoktur. Ama yanlışı okumadan farklı düşünceleri öğrenmeden de sürekli aynı şeyleri okuyarak tekrarlamakla bu tekdüzelik bizi nereye götürür. yanlışa da bakmalı doğruya da bakmalı sonra karar vermeli.. Konusu hayali bişey diye içinde ders alınamıcak bişi yazdığına inanmıyorum...bize güzel ahlak kazandıracak gerçekçi şeyler okumak bizi tabiki daha doğru yönde etkiler ama sonuçta ölçüp tartacak aklımız var ve bu tarz şeyler okumanın da bize zarardan çok yarar katacağına inanıyorum abartmadıkça. Okunmak istenmeyen bir şey zorla okutulmaz aksi taktirde ters etki yaratır bence...

Çevrimdışı gözyaşı

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1370
Hocaefendinin Okulunda Okuyorum!! Aklıma Takılan 1-2 Soru Var..
« Yanıtla #41 : Temmuz 28, 2010, 04:35:07 ÖS »
yarımelma'ya katılıyorum...Yalnızca Hakkı bilmekle olmuyor.Batılı da bilmek gerekir.Ki her kitaptan çıkarılacak bir şey vardır.Bir de özellikle bizlerin bu eserleri de okuması lazım...Gençliğin neleri takip ettiğini bilmek gerekiyor.Onlar gibi olalım demiyorum ama onlarla irtibat kuralım...Böyle eserleri de okuyara muhabbeti oradan açacağız ama daha sonra muhabbetlerimizin yönü değişmeye başlayacak...
Müslüman her konuda bilgi sahibi olmalı.Her kesime karşı nasıl hitap edeceğini bilmeli...

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek