Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Diriliş Vakti

Gönderen Konu: Diriliş Vakti  (Okunma sayısı 1892 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ZiKra

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 456
  • Ummaki, Küsmeyesin..!
Diriliş Vakti
« : Temmuz 12, 2009, 09:48:42 ÖS »
Koskoca bir şehir, içinde binlercesinin bulunduğu. Cadde kalabalık, sokak kalabalık. Başımı ne yöne çevirsem tek gördüğüm hep bir ilerleyiş ve telaş. Gece ölen şehrin dirilişini seyrediyorum.

 

Ölü şehrin dirilişini… Ve sonra gökyüzünü. Kanatlarını çırparak gökyüzüne uçan kuşun huzuruna erişmek adına. Gökyüzünde pervane olup hesapsız, sebepsiz, sonu olmayan bir yolculuk istiyor

yüreğim.

 

Gökyüzü(m); baktıkça yüreğimi milim milim genişleten, kararan yüreğimi kendi rengine çalan, ak pak yapan. Başımı kaldırdığımda, gözlerimin bembeyaz ışıltıların arasında kaybolduğunda buluyorum kendimi. Ben dik dik bakarken sana, tebessümünü görüyorum bulutlar arasından. Feryat eden yüreğimin sesini duyuyor ve ‘ölü olan bu şehirdir, sen değilsin!’ diyorsun.

 

Ölü şehirden kaçtıkça yaklaştığım, adım attıkça çoğaldığım, adımlarımın yetmediği ve koşarak vardığım tek dostumsun şimdi. Sualsiz dinleyen, çare sunamayınca boyun bükensin.

Dinle yine ey dost! Dinle serzenişimi…

 
Korkuyorum…

Korkutuyor beni bu şehir. Çok güzel olmasına rağmen çözülmeyenlerle dolu. İyi ama çözecek olan kim? Şehri karanlığa mahkûm edenler mi yoksa şehir içinde kendinden bihaber yaşayanlar mı? Bu şehir yüreklerin kararmasıyla ölmemiş miydi? Özünde bütün renkleri barındıran bu şehri siyaha çalan; 

kararan kalpler, yozlaşan yürekler değil mi? Payına düşeni yapmayan, cevap arayışına düşmemek için sorulardan kaçan, bir adım öne geçmek için düşene de bir tekme atanlar değil mi?

Hep bir adım önde olmak için… 

İyi ama NEREYE BU GİDİŞ?

Attığın her adımın seni zifiri karanlığa mahkûm ettiğini, gözlerine perde çektiğini ve kulaklarına yalnızca ‘büyümek, en büyük, en iyi olmak’ nağmelerini fısıldadığını bilmiyor musun? Güneşin altında üşüyen bir beden olduğunu, kendi ellerinle merhameti reddettiğini ve gerçeklere yüz çevirdiğini…

 

Ve sen kendi yüreğini katleden bir cani olduğunun farkında değil misin?

Önce kendin(m)i sonra bu şehri öldürdün(m). Ölü şehrin ölü insanı oluverdin(m). Çaresizliğin çaresi s(b)en iken çarelerin(m)i çaresizlik kuyularına gömdün(m). Sahibin(m)i unuttuğun(m)  için sahipsiz kaldın(m).

Kendin(m)i okumamak için yırtıp attın(m) sayfaların(m)ı. Sevgi, merhamet, aşk, ruh, kalp, yürek hepsini çoktan atmış(ım)sın bilinmezliklere. Artık söylenecek bir şey kalmadı s(b)en için. Tek bir kelime, koskoca bir ‘HİÇ’.
 

Bu ‘hiç’liği yok etmek için ‘dur!’ diyorum bu düzene. Düzeninde düzensizliklerin olduğu, sahteciliği benimseyen her şeye ‘dur’ diyorum. Beni tereddütsüz kabul eden, bir bulut misali bağrına basan gökyüzümle beraber hem de. Yüreğimin çığlıklarını duydum ve dinledim.

Gözyaşının rahmet pınarı olduğunu bildim ve içtim kana kana. Kendimden başka her şeyi bilendim ve unuttum her şeyi. Unutmam ile başladı kendimi buluşum. Şimdi fetih zamanı, yürek fethi…

 

Değiştirebileceğim ilk ve tek insanın kendim olduğunu çözdüm. Sürgün ettim karanlığı benden uzaklara, izleyedurdum güneşe diz çöküşünü…

 

VE YÜREĞİM…

Seni unutalı hayli zaman oldu. Bana seni hatırlattı bu şehir. Ölü şehir ve sen. ‘Hiç’ uğruna öldürdüklerim. Ama biliyorum artık, idrak ettim gerçeği. Yüreğim mademki ihya olacaksın, o halde bak gökyüzüne ve yeniden tebessüm et. Doyumsuz yolculuğuna ve muhabbetine…

 

Sen Ey Gökyüzü(m) bulutlarla resmedilen ve yolumu bulmama vesile olan. Teşekkür ederim gökyüzüm, bana beni verdiğin için ve her şeyden muaf bir sevda sunduğun için…

Ayşe Koçer

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek