Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Kuran Nasıl Okunmalıdır?

Gönderen Konu: Kuran Nasıl Okunmalıdır?  (Okunma sayısı 3514 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı hafız-kız

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 733
  • Sükût gerekliydi,sus/tum. Sadece izliyorum..
Kuran Nasıl Okunmalıdır?
« : Ağustos 29, 2008, 10:10:47 ÖS »
KUR’AN OKUMAYA HAZIRLIK

Kur’an okumaya başlamadan önce yapılması gerekenler aslında Kur’an’ı anlamaya başlamak istediğimizin bir ön göstergesidir. Bunun için zihinsel hazır bulunuşluğun ifadesi olan bazı davranışların yapılması gerekmektedir.


1.Temizlik

Kur’an okuyanın ağzını temizlemesi ve misvak kullanması müstehabtır. Bedeni güzel kokuyla temizlemek Kur’an okumaya duyulan bir saygıdır.

Kişi, nimet verenin huzurunda Kur’an’ı tilavet etmekle diğer insanlardan daha faziletli bir duruma gelmektedir. Çünkü kelamı okumak, kelamın sahibiyle konuşmak gibidir. Bu da Kur’an okuyan için Yüce ve Kerim olanın faziletinden meydana gelen büyük bir şereftir.


2-Kıbleye Dönmek

Kıbleye dönerek ve oturarak Kur’an okumak müstehabtır. Sait bin Museyyeb (radıyallahu anh) yaslanmış olduğu bir halde iken kendisinden Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’ın bir hadisi sorulur. Doğrulup oturduktan sonra şöyle der:”Ben yaslanmış olduğum halde Resulullah(sa)’ den hadis rivayet etmeyi hoş karşılamam. Tabi ki Allah(celle celalüh)’ın kelamı saygıya daha layıktır.”


3-Abdest Almak

Abdesti olmayanların mushafa dokunmadan Kur’an okuyabileceklerine dair alimler arasında ittifak vardır. Zira abdestsiz kişinin Kur’an okuyamayacağı hususunda Kur’an ve sünnette bir yasaklama bulunmamaktadır. Konu, “Eşyada asıl olan ibahadır.”

Kur’an’ı unutma korkusu olan hayızlı kadın, İmam Şafi’nin eski görüşüne göre Kur’an okuyabilir.

Abdestsiz Kur’an’a dokunulması noktası ise tartışmalıdır. Yazımızda bu tartışmalara girmeyeceğiz.( Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. [1] )


4-Kur’an’ı iyi bilenden öğrenmek:

Kur’an; güvenilir, doğru, dirayeti ve rivayeti bir arada bulunduran bu işin erbabı olan kişilerden öğrendikten sonra okunmalıdır. Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem), Cebrail (sallallahu aleyhi vesellem) ile Ramazan ayında bir araya gelir. Kur’an dersi alırdı.


5-Euzu ve besmele çekmek:

Tilavetten önce “euzu” çekmek müstehabtır. Okumaya ara verme isteği ile okumayı bıraktıktan sonra yeniden okumaya dönülürse “euzu” tekrarlanır. Ancak mazeretten dolayı okumaya ara verilir ve uzun zamanda araya girmeden okumaya dönülürse “euzu” çekmek gerekmez.


İmam Şafi’nin görüşüne muhalefetten sakınmak için her sureye besmeleyle başlamak lazımdır. Zira besmeleyle başlanmamış sure tamamlanmamış sayılır. (yani surenin bir kısmı okunmuş bir kısmı da okunmamış sayılır) Surenin ortasından okunmak istendiğinde de besmele ile başlamak müstehaptır. Ubade’nin naklettiğine göre, İmam Şafi’nin kesin görüşü böyledir. (Zerkeşi, el-Burhan)

Okumaya başlamadan önce” istiazeyi(euzu ve besmeleyi)” emreden ayet Nahl Suresinin 98-99.ayetleridir:

“Kur’ân okumak istediğin zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah(celle celalüh)’a sığın. Şüphesiz ki iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde o şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur. Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah(celle celalüh)’a ortak koşanlaradır.” Bu ayete göre bir ayet bile okunsa istiazeyi okumak gerekir. Bir ayet de olsa Kur’an’dan bir parçadır. Neden okumadan önce kovulmuş şeytandan Allah(celle celalüh)’a sığınmak gerekir? Bu soruya cevap sadedinde şunlar söylenebilir:

Kur’an okumak isteyen öncelikle zihinsel olarak kendisini Kur’an’a vermelidir. Şeytan, vesveselerle insanın kafasını meşgul ederek Kur’an’dan uzaklaştırmak isteyebilir. Allah(celle celalüh)’ın muradını anlamayı engelleyebilir. Zihni meşgul etmesinden dolayı yanlış okumaya sebebiyet verebilir. Bunun için tilavete istiaze ile başlanmalıdır. (Zeki Duman, Nüzulünden Günümüze Kur’an ve Müslümanlar, s.264.)Çünkü şeytan, Allah(celle celalüh)’a sığınanlara ve güvenenlere etki etme gücüne sahip değildir. Onun etkisi ve gücü kendisi ile dostluk ve ortaklık kuranlaradır.

6- Uygun Bir Hal Ve Ortamda Bulunmak:

Kur’an, insanlara dünya ve ahiret saadetini sağlamak amacıyla gönderilmiş ilahi bir nur ve ışıktır. Koyduğu ilkelerle hem dünya hayatını hem de ahiret hayatını kazandıracak düzenlemeler içerir. Geçmiş milletlerin yaptıkları ve başlarına gelenleri anlatarak ders vermeyi esas alır.

İşte Kur’an okumadan maksat da dünya ve ahiret hayatını sağlayacak ilkelere ulaşmak ve bunlara kulak verip bunlardan öğüt almak olmalıdır. Bunun olması için daha önce de söylendiği gibi okurken anlamaya engel olacak ve zihinsel açıklığı sağlayacak uygun bir hal ve ortam oluşturulmalıdır. Eğer bu yapılmazsa zihinsel yorgunluk, uykusuzluk ve isteksizlik halleri belirebilir. Bedenen ve zihnen yorgunluk okuma ve anlamaya engel bir hal olduğu için Kur’an’la ülfet ve yakınlık kaybolacaktır.(Zeki Duman, age., s.275-276.) Böyle bir durumda Peygamberimizin de tavsiye ettiği gibi okumayı bırakmak gerekir.(Buhari, F. Kur’ân/37)

Uyku hali de böyledir. Bu durumda da peygamberimizin tavsiyesi şudur:”Sizden biri gece kalkıp Kur’an okurken, Kur’an’ı diline dolaşıp ne dediğini anlamamaya başlayınca okumayı bıraksın. Hemen yatıp uyusun.”(Müslim, Misafirun/223)

1-Tilavete Uygun Okuma:

Kur’an, 610-632 yılları arsında Hazreti Muhammed’e vahyolunan Allah(celle celalüh)’ın kelamıdır. Bir beşer sözü ve yazması değildir. Bunun için okurken bu bilinçle okunmalıdır. Kur’an kendisini okuyanları “tilavetin gerektirdiği” şekilde okumalarını ister. Tilavetin gerektirdiği şekli nasıl olmalıdır? Şimdi bunu açılayalım. Bakara,2/121. ayette şu şekilde ifade edilir:

“Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereğince okuyanlar var ya, işte ona ancak onlar inanırlar. Onu inkâr edenler ise kaybedenlerdir.” Burada kitabı hakkıyla okuyanlardan Ehl-i Kitaptan Kur’an’ı samimiyetle inceleyen ve O’nu doğru buldukları için kabul eden dindar bir grup kastedilmektedir. (Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an)Bununla birlikte biz Kur’an’ı okuyan müminlerin de düşünülebileceğini söyleyebiliriz. Razi de bu kanaatte olduğunu belirtir.(Razi, Mefatihu’l-Gayb)

Ayette geçen tilavet kelimesi ilim ve amelle bağlanmak anlamına gelir.(Rağıb el-Isfahani, el-Müfredat) Buna göre tilavetin gerektirdiği şekil okumanın aynı zamanda davranışla bağlanmayı da beraberinde gerektiriyor olmasıdır. Taberi, ayet-i kerimede zikredilen ve “Kendilerine verdiğimiz kitabı hakkıyla okuyanlar” şeklinde tercüme edilen cümlesinin Abdullah b. Abbas, İkrime, Ebul Âliye, Abdullah b. Mes’ud, Ebu Rezin, Mücahid, Kays b. Sa’d, Hasan-ı Basri ve Katade tarafından “O kitaba hakkıyla uyarlar” şeklinde izah edildiğini nakletmektedir. Şu ayetler de Kur’an okumanın beraberinde davranışların olması gerektiğini ortaya koymaktadır.


“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah(celle celalüh) anıldığı zaman yürekleri ürperir, O’nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. Onlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. İşte gerçek mü’minler bunlardır. Rableri katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.”(Enfal, 8/2-4)


2-Tertil ile Okuma:

“Ey örtüsüne bürünen, Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk: (Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan da biraz eksilt. Veya üzerine ilave et. (3) Ve Kur’an’ı da belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku.” (Müzzemmil, 73/1-4) Ayetlerde peygamberimizden gece kalkıp namaz kılması ve “tertil” ile Kur’an okuması istenmektedir.

Tertîl; bir metni okurken yavaş yavaş, acele etmeksizin, tane tane, her bir harfin edasının, nazmının ve manasının hakkını vermek suretiyle okumaya denmektedir. Kur’an okunuşuyla ilgili olarak, kelimeleri ağızdan kolaylıkla ve düzgün bir biçimde çıkarmak anlamındadır (İbni Kuteybe, Tefsîru Garîbi’l-Kur’an, 262). Kıraatte tertîl; yavaş yavaş, acele etmeden, harfleri ve hareketleri dizilmiş inci taneleri gibi açık bir şekilde, mana ve hikmeti düşünerek metni tâne tâne okumak anlamında kullanılmaktadır (Kurtubî, Tefsîr, I, 17).

Kur’an tertîl üzere nâzil olmuştur. Hazreti Peygamber; “Allah(celle celalüh), Kur’an’ı indirildiği şekilde okuyanı sever” sözleriyle Kur’an’ı tertîl ile okumayı teşvik etmişlerdir (İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I, 207). Nitekim Kur’an-ı Kerim’deki “Kur’an’ı açık açık, tâne tâne (tertîl ile) oku” (Müzzemmil, 73/4) ayet-i kerîmesi de bu konuyu açık bir şekilde anlatmaktadır. Âlimler bu ayetle ilgili olarak bazı yorumlarda bulunmuşlardır. Fahreddin Râzî, “Kur’an’ı tertîl ile okumak; manasını anlayarak, ayetlerin içerdiği gerçekleri iyice düşünerek okumaktır. Allah(celle celalüh)’ın azametini belirten ayetleri, bu azameti gönlünde hissederek, tehdit ve müjdeyi içeren ayetleri de, ümit ve korku duygularıyla dolup taşarak okumaktır” (Râzî, Tefsîr, ..., 174) demektedir. Gazâlî de, Kur’an okumaktan maksadın, manasını anlamak ve üzerinde düşünmek olabileceğini; bunun için de Kur’an’ın tertil üzere okunmasının gerekli olduğunu vurgulamıştır ( Gazâlî, İhyâ, I, 289). Bu açıklamalar ışığında Kur’an’ın tertil ile okunmasını; onun anlamını düşünerek, harflerin çıkış yerlerine ve tecvide dikkat ederek, anlamına göre sesi yükseltip alçaltarak, bir hadiste belirtildiği gibi, hitap ifade eden yerlerde karşıdakine hitap eder gibi bir ses tonuyla, durulacak yerde durup, geçilecek yerde geçerek, ağır ağır, Kur’an’ın gerçek amacını hem duyup, hem de dinleyenlere duyurarak okumaktır, şeklinde açıklayabiliriz (Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, 71).

Âlimler, Kur’an-ı Kerîm’i süratlice okuyup, çok okumanın mı, yoksa ağır olarak okuyup az okumanın mı daha üstün olduğu konusunu tartışmışlar, bir kısmı “Tertîl ve tedebbür ile az okumak diğerinden daha üstündür” demişlerdir. İbni Abbas ve İbni Mes’ud bu görüşü savunmaktadırlar. Bu görüşün sahiplerine göre, kıraatten maksat; Kur’an’ı anlamak, düşünmek, içindekileri bilmek ve onunla amel etmektir (İbni Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, I, 88). Buhârî, Sahîh’inde Kur’an’ın tertîl ile okunmasının gerekliliğine ve süratli olarak okumanın mekruh olduğuna dâir bir bab açmış ve bu şekilde okumanın hoş olmadığını Abdullah b. Mes’ud’dan rivâyet ettiği bir hadisle açıklamıştır (Buhârî, Sahîh, VI, 109 vd). İbni Kayyim, İbn Mes’ud’dan şu rivâyeti nakleder: “Alkame, İbn Mes’ud’dan Kur’an okurdu, sesi güzel bir kimse idi. İbn Mes’ud ona “Anam babam sana feda olsun, Kur’an’ı tertil ile oku, çünkü tertîl onun süsüdür” dedi. Yine İbn Mes’ud: “Şiir söyler gibi Kur’an okumayın, çürük hurma atar gibi dağıtmayın. O’nun incelikleri üzerinde durun, kalbinizi onunla harekete geçirin” (İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, 1, 89). Bu konuda İbn Abbas’tan da şöyle bir rivâyet nakledilmektedir: İbn Abbas’a Ebû Hemze: “Ben süratli Kur’an okuyan bir kimseyim. Çoğu zaman bir gecede Kur’an’ı bir veya iki defa okurum” deyince, İbn Abbas: “Benim ağır ağır bir sure okumam, bana senin bu yaptığından daha güzel geliyor. Eğer sen bu işi yapacaksan, kulakların duyacağı ve kalbin anlayacağı bir kıraatle oku” demiştir (İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, I, 89). Süratli okuyup, çok okumanın daha fazîletli olduğunu söyleyenler de kim ne kadar fazla Kur’an okursa, o kadar çok sevap kazanacağını belirten hadisi (bkz. Şerhu Sahîhi-Tirmizî, XI, 34) hareket noktası yapmışlardır. Üçüncü bir görüş daha vardır ki, o da konuyu insanın tabiat ve alışkanlığı ile değerlendirenlerin görüşüdür. Yani Kur’an’ın kıraatini süratli veya ağır şekilde okumaya alışmış olan kimseler, alıştıkları şekilde okumalarıdır

Kur’an-ı Kerîm’de “r-t-l” kökü dört defa ve hepsi de “tef’il” ölçüsünde geçmektedir. İkisi Furkan suresi, 4. ayetinde “ve rattili’l-Kur’âne tertîlen” şekillerinde geçmektedir. Furkan, 32. de, inkâr edenlerin Hazreti Peygamber’e, Tevrat ve İncil’de olduğu gibi, Kur’an-ı Kerîm’in de parça parça değil de, hepsinin birden indirilmesi gerektiği yolundaki sözlerini anlatan ayetin devamında “Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk” (Furkan, 25/32) ifâdesinde, Kur’an’ın parça parça indirilmesinin sebep ve hikmetleri anlatılmakta, Müzzemmil, 4.’de de, daha önce açıkladığımız gibi, Kur’an’ın tertîl ile; açık açık, tane tane okunması istenmektedir (Müzzemmil, 73/4). Bu Kur’an ifâdelerinden anlaşıldığına göre, “tertîl” kavramı hem Kur’an’ı kalbe iyice yerleştirmek amacıyla bölümlere ayırmak, açıklamak (bkz. Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsir, II, 573), hem de onun manasını düşünmek, anlamak ve yaşamak amacına yönelik olarak ağır ağır, dura dura okumak anlamlarını ifâde etmektedir.(Erdoğan Pazarbaşı, İslam Ansiklopedisi, https://www.kuranikerim.com)

Tertil ile ilgili Pazarbaşı’ndan aktardığımız bilgilerden sonra şu sonuca varabiliriz:

Kur’an, tertil üzere nazil olmuş ve Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) de tertil üzere okumanın Allah(celle celalüh)’ın sevdiği bir davranış olduğunu ifade etmiştir. Kur’an’ın tertil üzere inmesi yavaş yavaş, tedricen inmesi demek olduğuna göre okumanın da bu minval üzere olması gerekir. Hızlı okumaya delil gösterilen “her harfe sevap verilmesi” hadisinin de az önceki açıklamaya göre değerlendirilmesi durumunda hızlı okumanın değil, yavaş yavaş okunduğunda sevabın olacağını söyleyebiliriz. Çünkü esas, tertil üzere okunma olunca bu hadisin hızlı okumaya delil gösterilemeyeceği kanaatindeyiz. Aşağıda vereceğimiz rivayetler de buna açıklık kazandırmaktadır:


Hazreti Enes’ten, Allah(celle celalüh) Rasulü’nün kıraatı sorulmuştu. O da cevaben dedi ki: Allah(celle celalüh) Rasulü kıraat ettiğinde kelimeleri uzatırdı. “Mesela, Allah(celle celalüh), Rahman, Rahim kelimelerini med ile (çekerek) okurdu.” (Buhari) . Aynı soru Ümmü Seleme’den soruldu. O da şöyle cevap verdi: “Allah(celle celalüh) Rasulü tane tane ve ara vererek okur, her ayet üzerinde dururdu. Meselâ, Elhamdülillahi-Rabbil-Alemin der bir dururdu, sonra Errahmanirrahim der durur, sonra maliki yevmiddin derdi.” (Müsned-i Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi) Ümmü Seleme başka bir rivayette de dedi ki: “Allah(celle celalüh) Rasulü kelime kelime, açık ve net okurdu.” (Tirmizi ve Nesei) . Hazreti Huzeyfetü’l-Yemani diyor ki “Bir kere bir gece Rasulüllah’ın yanında namaza durdum. Azap ayeti gelince kıraatı kesip istiazede bulunur, rahmet ayeti gelince de kıraatı keser dua ederdi.” (Müslim ve Nesei) . Hazreti Ebu Zer diyor ki: “Bir kere gece namazında Allah(celle celalüh) Rasulü, sabah oluncaya kadar ‘eğer onlara azap edersen, onlar senin kulların, şayet onları affedersen Sen aziz ve hakimsin’ (5/122) ayetini tekrarladı durdu.” (Müsned-i Ahmed, Buhari ve Nesei-Mevdudi, Tefhimü’l-Kur’an)


3-Kur’an Okurken Ağlamak:

Allah(celle celalüh)’u Teâlâ, “Kur’an’ın Müslümanlara okunduğu zaman onların ağlayarak secde ettiklerini ve Kur’an dinlemenin onların derin saygısını artırdığını, kalplerinin titrediğini” ifade buyurmaktadır. (İsrâ, 17/107; el-Hacc, 22/35; Meryem, 19/58)


Beyhakî de Sünen’inde Ebû Hureyre (radıyallahu anh) anh’dan şöyle dediğini nakletmektedir; Allahu Teâla’nın: “Şimdi siz bu söze (Kur’ân’a) mı şaşırıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!”(Necm, 59-60) buyruğu nazil olduğunda Suffe ehli gözyaşları yanaklarından akıncaya kadar ağladılar. Resûlullah (S.A.V.) onların ağladıklarını fark edince O da onlarla birlikte ağladı. O’nun ağlaması üzerine bizler de ağladık. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) “Allah(celle celalüh) korkusundan ağlayan kimse cehenneme girmez” buyurdu.


Bir başka hadiste Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmaktadır: “Şu Kur’an hüzünlü olarak nazil oldu, öyleyse onu okuyunca ağlayın. Eğer ağlayamazsanız ağlamaya çalışın ve onu güzel okuyun. Onu güzel okumaya gayret etmeyen bizden değildir.”

Kur’an’ın hüzünlü olarak nazil olması, Kur’an’ın kalplere tesir eden gözleri yaşartan ulvi manalarla dolu olarak nazil olmasıdır. Onu huşu içinde tefekkürle okuyana tesir eder, gözleri yaşartır.. Kuran’ı Kerimi böylesi bir haleti ruhiye ile dinlemek ve okumak esastır.( İbrahim Canan, Kütübi Sitte, 17/89) Selefin de Kur’an okurken ağlayıp ürperdiği; fakat seleften bayılıp düşme gibi davranışlara başvurmadığı nakledilir.(İbrahim Canan, 4/448)


4-Teğanni ve terci yapmak:

Yukarıda zikrettiğimiz bir hadiste Peygamberimizin güzel okumamızı istediğini ifade etmiştik. Burada güzel okuma diye çevrilen lafız “teğanni yapmak” tır. Kelimenin lügat manası musiki nağmelerine göre okumak diye alınırsa hadiste kastedilen bu anlam değildir. Kur’an’ın teğanni ile okunması, ağır ağır ve tecvit kaidelerine uygun olarak, sesin güzelleştirerek okunmasıdır. Bu güzel karşılanırken lügat manası anlamında Kur’an’ın musiki nağmelerine göre okunması çoğunluk tarafından uygun görülmemiştir.(İbrahim Canan, 17/89.)


Terci, sesi boğazda geri çevirerek oynatmak, yani dalgalamak, titretmek suretiyle nağme yapmaktır. Şarkı ve türkülerde, ağıtlarda sıkça ve yaygın şeklide yer verilen nağme tarzını Rasulullah Kur’an tilavetinde yasaklıyor. Sesler boğazdan tabi bir çıkışla çıkacaktır, dalgalandırmak, titretmek yasaktır. Bunu Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) şu şeklide ifade etmektedir: “benden sonra bir kavim gelecek ki Kur’an’ı şarkı gibi, ruhbanların ve matemcilerin okuyuşları gibi terci ile okuyacaklar” terciye cevaz verilmemesinin sebebi harflerin tabi hallerinin bozulmasıdır.(İbrahim Canan, 4/437.)

Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) Kur’an’ı seslerimiz ile güzelleştirmemizi istemekte, eğer bunu Allah(celle celalüh)’ın rızasından başka amaçlarla yapılması durumu ortaya çıkacaksa hoş görmemektedir. Musiki nağmelerine göre ve terci yaparak okumak da doğru kabul edilmemektedir.


5-Kur’an okunurken konuşmamak:

Kur’an’ı dinlemek ve manalarını anlamak teşvik edilen adaplardandır. Kur’an’ın okunduğu yerde konuşmak mekruhtur. “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.”(A’raf, 7/204)

Okumaya başlamadan önce dinlemeye engel teşkil edecek her türlü engel ve meşguliyetten uzaklaşılmalıdır. Bundan sonra dikkatlice Kur’an’a yönelip dinlemek gerekir. Böyle yapıldığında kulak, kalp ve zihin birlikteliği sağlanmış olup Kur’an daha iyi anlaşılacaktır.
« Son Düzenleme: Temmuz 17, 2009, 03:57:10 ÖS Gönderen: musalli »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek