Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Adap

Gönderen Konu: Adap  (Okunma sayısı 2677 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı musalli

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4058
Adap
« : Ağustos 07, 2008, 01:55:16 ÖS »
Sünnet-i Seniyyenin meratibi var. Bir kısmı vâcibdir, terkedilmez. O kısım, Şeriat-ı Garrâ'da tafsilâtiyle beyan edilmiş. Onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da, nevâfil nev'indendir.

 Nevâfil kısmı da, iki kısımdır. Bir kısım, ibadete tabî Sünnet-i Seniyye kısımlarıdır. Onlar dahi şeriat kitablarında beyan edilmiş. Onların tağyiri bid'attır. Diğer kısmı, "âdâb" tabîr ediliyor ki, Siyer-i Seniyye kitablarında zikredilmiş.
Onlara muhâlefete, bid'a denilmez. Fakat âdâb-ı Nebevîyye bir nevi muhâlefettir ve onların nurundan ve o hakikî edebden istifade etmemektir. Bu kısım ise (örf ve âdât), muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın tevatürle malûm olan harekâtına ittiba etmektir.

Meselâ: Söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taalluk eden çok Sünnet-i Seniyyeler var.
Bu nevi Sünnetlere "âdâb" tabîr edilir. Fakat o âdâba ittiba eden, âdâtını ibadete çevirir, o âdâbdan mühim bir feyz alır. En küçük bir âdâbın müraatı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tahattur ettiriyor, kalbe bir nur veriyor.

Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimmi, İslâmiyet alâmetleri olan ve şeâire de taalluk eden Sünnetlerdir. Şeâir, âdeta hukuk-u umumiye nev'inden cemiyete ait bir ubâdiyettir. Birisinin yapmasıyla o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes'ul olur. Bu nevi şeaire riya giremez ve ilân edilir. Nafile nev'inden de olsa, şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir.


Lem’alar: (11. Lem’a 6. Nükte)



Çevrimdışı musalli

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4058
Adap
« Yanıtla #1 : Ağustos 07, 2008, 02:07:37 ÖS »
Sünnetin tarifine bir bakalım: Peygamberimiz'in (aleyhi selatu vessellem)yaptığı, konuştuğu, hal ve hareketlerinin tamamına sünnet diyoruz. Öyleyse hayatı boyunca yaptığı her şeye sünnet diyebiliriz. Fıkıh kitapların da geçen sünnet kelimesi ise, daha çok “Yaparsak sevabı var, yapmazsak günahı yok” manasına geliyor. Mesela, yemeği sağ elle yemek, dişleri temizlemek, ayakta yemek yememek gibi. Ancak sünnet kelimesini geniş anlamıyla aldığımız da,

Peygamberimiz'in (s.a.v.) yaptığı her şeyi içine alır. Bu durumda, Allah’ın istekleri ve yasakları da sünnetin içinde yer alır. Mesela, Peygamberimiz (s.a.v.) namaz kılmış mı? Evet. Öyleyse namaz kılmakta bir sünnettir. Şu halde sünneti bölümlere ayırmak gerekecektir.

Farz olanları: Allah’ın mutlaka yapmamızı veya terk etmemizi istediği her şeydir. Allah’ın emir ve yasaklarını en iyi şekilde uygulayıp örnek olan Peygamberimiz'dir. (s.a.v.) Biz de ona uymak suretiyle en üst seviyede Peygamberimize (s.a.v.) uymuş oluruz. Namaz kılmak , oruç tutmak, zina etmemek, haram yememek gibi.

Vacip olanlar: Dinimizin vacipleri. Mesela, gece namazını 3 rekat olarak kılmak vaciptir.

Nafile olanlar: İbadetleri yaparken, farz ve vaciplerin dışındaki yaptığımız şeylerdir. Mesela, namaz kılarken Kur’ân'dan bazı süreleri okumak farz, ama Subhâneke duasını okumak nâfiledir.

Adab olanlar: Bunlara da edeb diyoruz. Yemek yerken, yatarken, camiye, tuvalete girip çıkarken ve benzeri günlük işlerimizi yaparken, Peygamberimiz’e (s.a.v.) uyarsak o işi adabına uygun yapmış oluruz. Demek ki; Sünneti farz, vacip, nafile ve adap diye ayırabiliriz. Sünnetin en yükseği ve en faziletlisi bu sıraya göredir. Bunu bir insanın vücudu gibi düşünebiliriz. İnsanın yaşaması için gerekli organları vardır. Beyin, kalp, kafa ve sâire.. İşte iman etmemiz gereken esaslarda ruhumuzun beyni, kalbi gibidir. Vücudumuzun gözü, kulağı, eli, ayağı ve sâire duyu organları vardır. Farzlar da bunun gibidir. Ruhumuzun gözü, kulağı, eli, ayağıdır. Farzları yapmayan elsiz, ayaksız, gözsüz, kulaksız bir insan gibi eksiktir. Vücudumuz da bir de parmak, kaş, saç gibi güzellikler ve süsler vardır. Bunlar olmasa da yaşarız. Ama olduğu zaman daha mükemmel insan oluruz. Bunun gibi sünnetin nâfile ve adâb kısımları da ruhumuzun süsü ve güzelliğidir. Yapsak çok sevabı var, yapmasak günahı yok.

Özetlersek, farz ve vacip kısımlar mutlaka yapılması gereken sünnetlerdir. Nafile ve adâp kısımlar ise yaparsak çok sevabı var. Haramların durumunu sorarsanız, o da vücudunuzu aids, zehir ve ateş gibi öldürücü şeylerden koruduğumuz gibi ruhumuzu da öldürücü ve zehirleyici haramlardan korumamız gerekir.
« Son Düzenleme: Şubat 06, 2009, 04:55:52 ÖS Gönderen: elifsu »

Çevrimdışı Şeb-i Yeldâ

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1610
Adap
« Yanıtla #2 : Ağustos 07, 2008, 02:13:00 ÖS »
Allah (C.C.) razı olsun...Şimdi daha iyi anladım..+

Çevrimdışı musalli

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4058
Adap
« Yanıtla #3 : Ağustos 07, 2008, 02:15:55 ÖS »


Çok sevindim mayisim..Amiin Allah senden de razi olsun.
« Son Düzenleme: Haziran 21, 2009, 06:26:37 ÖS Gönderen: musalli »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek