Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Abdülkadir-i Geylaniden öğütler

Gönderen Konu: Abdülkadir-i Geylaniden öğütler  (Okunma sayısı 2107 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ebrar

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2485
  • Cinsiyet: Bayan
Abdülkadir-i Geylaniden öğütler
« : Ekim 29, 2008, 02:07:00 ÖS »
Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin.

Bu hal kişiyi azdırır ve Yaratan’ın rahmet nazarından uzak kılar.

Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın.

Önce temeli at sonra üzerine binayı çık.

Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt.
Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et.

Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma, imanınla yap.
Kötülükleri ancak İman yıkar. Bu durumda Rabb’in sana işlerinde yardımcı olur.
O kötülüğü yok etmek için arkadaş olur, O kötülüğü ezer ortadan kaldırır.
Eğer bir kötülüğü nefsin için,
halkın seni tanıması için ortadan kaldırmaya niyet edersen rezil olursun.
Her işte Hakk’ın rızası aranmalıdır.

                                                   ***
İslam gömleğin yırtık, İman elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu.
Gönlün İslamiyet’e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası.
Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya.
Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte.
En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de
ahiret azığını toplamakta acele et…
Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce ’ın (C.C) gözünden kaçmaz.
Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız.
Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.


Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını…

Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun.

Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin?

Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?

Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O’ndan başka kimseden korkmamaktır.

Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak…

Bunlar “Kalp” le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz.

Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz.

Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyormusun?…

Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu?…

İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok…
Kapı önünde “Tevhid”, içeriye girince “şirk”, yakışır mı?

Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir.

Acırım sana, sözün kötülükten sakınma hakkında, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli.

Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde.

Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp Yaratanımıza koşalım.

Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek?

O’na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur.

İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım,
O’nun eteğini bırakmayalım.

Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın.

Bunların hepsi amaç değil, Yüce Allah’a (C.C.) ulaşmak için birer araçtır.

Bütün hedefin sana en çok gerekli olana ulaşmak olmalı.

 Sana en gerekli olan ise Yaratan’ındır.

O’nu ara. Her şeyin bir bedeli olur.

Dünyaya Ahiret, yaratılmışlara ise bedel Yaratan’dır.

Dünyayı kalbinden atarsan yerini Hak alır.

Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla.

Bu duygu sana yeter.

Allah“’tan (C.C) başka ilah yoktur,” dediğinde bir “Dava” peşine düştün demektir.

Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder.

Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır.

Bunları yaparken İhlas’lı olmak gerekir.

Hiçbir söz amelsiz ve ihlassız kabul edilmez.

Kainatın Efendisinin (S.A.V) yolu İhlastan ibarettir.

Dünyalık toplarken dikkatli ol. Gece odun toplayan gibi olma.

Elini uzattığında neyi alacağını önceden kestirmelisin.

Gece odun toplayan eline geçeceğini bilemez, seni de ona benzetiyorum.

Ayık ol, sonra felaket büyük olur.

HAK’la çekişme, nefsin için O’nu kötüleme, malın azaldı diye O’nu itham etme,

insanlar sana yüz vermiyor diye O’nu suçlama.

Suçu kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun,
en büyük hüküm senin mi yoksa O’nun mu?

Sen mi fazla biliyorsun yoksa O’ mu?

Merhametin O’nunkinden fazla mı?

Sen ve bütün yaratıklar O’nun kuludur.

Her şeyde yalnız O’nun hükmü geçer bunu sakın unutma.

Yaratan’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez,
bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez.

Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez.

Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar.

Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma.

Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi bozmamak esas hünerdir.

Böbürlenmeyi bırakın, Yüce Allah’a (C.C) karşı büyüklük satmakta neymiş?

Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuyu yerleştirin.

Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su…

Sonrası ne olacak malum…Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık.

Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı?

Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin.

Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın.

Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz,
sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı?

Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa…

Sevgili Peygamberimizin (S.A.V) “En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır,”

buyruğunu hiç duymadın mı? Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez.

Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.

Yaratan’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez,
bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez.

Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez.

Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar.

Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma.

Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi bozmamak esas hünerdir.

Böbürlenmeyi bırakın, Yüce Allah’a (C.C) karşı büyüklük satmakta neymiş?

Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuyu yerleştirin.

Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su…

Sonrası ne olacak malum…Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık.

Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı?

Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin.

Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın.

Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz,
sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı?

Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa…

Sevgili Peygamberimizin (S.A.V) “En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır,”

buyruğunu hiç duymadın mı? Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez.

Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.

Yazık sana! Cehennemlik işleri yaparken cenneti umuyorsun.

Geçici şeylerle avunuyor onları seviyor ve senin sanıyorsun.

Ama yakında elinden alacaklar.

Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O’nun rızası yolunda yaşamanı emretti.

Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde hayatını tükettin.

Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer emanettir.

Bütün bunları Yaratıcının rızasına uygun yolda kullan.

Ey evlad, ana rahminde seni kim besledi.

O halde iken ne kadar acizdin, bu hale seni getiren kim?

Sen ise kendi varlığına ve halka dayanmaktasın, parana, mevkine, bilgine güveniyorsun.
Güvendiklerin bugün var yarın yok olabilirler.

YüceAllah ’tan (C.C) başka her kime güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır.

Yakında bütün güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır,
sana karşı kalpleri katılaşır, kapıları yüzüne vururlar seni kapı kapı dolaştırırlar.

Çağırsan yardımına koşan olmaz.

Bütün bunlara sebeb Hak’tan başkasına güvenmiş olman,
O’nun nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.

Yüce Allah’ın (C.C) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma.

Elinde iki şahit olsun; biri Kutsal Kitabımız, diğeri sünnet-i Resulallah.
Bunlar seni Rabbine ulaştırır.

Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin peşinden gitmeye devam ediyorsun.

Elinde iki şahidin var; biri zayıf aklın, diğeri de şahsi arzun.

Şüphesiz bunlar seni ateşe iter. Firavun gibilerin arasına katar.

Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok pişman olacaksın
ama çok geç…

Dilin güzel söze alıştığı için konuştu ve aldandı,
ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu durum seni kurtarmaz.

Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin iyi söz söylemesi faydasızdır.

Ey  Allah(C.C) yolcularını bulamayan;

varlığını ve yaratılmışları HAK varlığına perde eden kişi;

ağla, başkasına bir ağlarsan kendine bin defa ağla…

ilerlediğiniz yolda hiç bir zorlukla karşılaşmıyorsanız,

bilinki o yol asla sizi doğruya ulaştırmaz…….



Sabır ve tahammüllerin karşılıksız kalmayacağına dâir:

"Halinizden şikâyette bulunmayın.
Sabredin, feryad etmeyin.
Doğruluk üzere devâm edin.
İsteyin, istemekte bıkkınlık göstermeyin.
İçinde bulunduğunuz istenmeyen hâllerden dolayı ümitsizliğe düşmeyin.
Dâimâ ümitli olun.
Birbirinize düşman değil, kardeş olun.
Birbirinize buğz etmeyin.

Allahü teâlâya, rızâsı için yapılan sabırlar ve tahammüller, aslâ karşılıksız kalmaz.
Onun için bir ân olsun sabrediniz, mutlaka, senelerce bu sabrın mükâfâtını görürsünüz.
Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhûr olan, bu lakabı, bir ânlık cesâreti netîcesinde kazanmıştır.
ü tealâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen;
"Şüphesiz ki,  sabredenlerle berâberdir." buyuruyor (Bekara sûresi: 153)


Hayâtı fırsat bilmeye dâir:

"Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz.
Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyâdan ayrılacaksınız.
Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganîmet biliniz.
Tövbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkân varken bunu fırsat biliniz.
Tövbe ediniz. Duâ etmeye imkânınız varken, duâ ediniz.
Sâlih kimselerle berâber olmayı fırsat biliniz."


Kabir ziyâretine dâir:

"Kabirleri ziyâret ediniz.
Sâlih kimseleri de ziyâret ediniz.
Hayırlı işler yapınız.
Böyle yaparsanız, her şeyiniz düzelir."

Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin.
Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar.
Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın.
Önce temeli at sonra üzerine binayı çık.
Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt.
Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et.

Abdülkadir Geylani (k.s.)
« Son Düzenleme: Ekim 29, 2008, 03:05:12 ÖS Gönderen: musalli »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek