Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Uydurma Rivayetlerde Kadın

Gönderen Konu: Uydurma Rivayetlerde Kadın  (Okunma sayısı 1869 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 983
Uydurma Rivayetlerde Kadın
« : Haziran 22, 2008, 12:53:37 ÖÖ »
Uydurma rivayetlerde kadın (2)


GEÇEN haftaki yazımızda "uydurma rivayetlerdeki kadın" konusuna değinmiş ve bunu örnekleyeceğimizi yazmıştık.

Bu yazımızda da sahih olmamasına, yani uydurma olmasına rağmen dinimizi karalamada malzeme olarak kullanılan bazı rivayetlere yer vereceğiz.

Bu örneklerle aslında saygıdeğer okuyucumuza bir anahtar vermek istiyoruz. O da; kadını aşağılayacak, fıtrata ve vicdana aykırı düşecek olan sözlerin merhamet önderinin ağzından çıkmayacağı gerçeğidir. Bunu örnekleyelim:

* * *

Bazı kitaplarda şu rivayet yer alır: "Uğursuzluk üç şeydedir. Evde, kadında ve atta (binek)." Bunun ravisi Hz. Ebu Hureyre (RA). İnsanlar Hz. Ayşe’ye (RA) bu rivayeti soruyorlar. Hz. Ayşe buna çok sert tepki veriyor. Ve şöyle diyor. Ebül Kasım’ı yani Hz. Muhammed’i (SAV) Kuran’la gönderen Allah’a yemin ederim ki, Hz. Muhammed (SAV) böyle söylememiştir. Ebu Hureyre yanlış biliyor. Olayın aslı şudur: Peygamberimiz bir gün şöyle buyurmuştu: İslam’dan önce cahiliye Arapları zannederlerdi ki üç şeyde uğursuzluk vardır. Bunlar; ev, kadın ve binek hayvanıdır. Ebu Hureyre sözün başını duymadı da sözün ikinci bölümünü duydu. Sadece orayı rivayet ediyor, bu doğru değildir." (Ez-Zerkesi, el-İsabe, s.114-116)

Bu açıklamadan sonra Hz. Ayşe, "Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (levh-i mahfuzda) yazılmış olmasın (Hadid, 22)" ayetini okur. Sıkıntıların uğursuzlukla değil başka şeylerle yorumlanması gerektiğini belirtir. Sonrasında İslam’ın uğursuzluk kavramını bünyesinde barındırmadığını gösteren sözler söyler.

Tabii ki buradan hareketle büyük sahabi Ebu Hureyre’yi (RA) suçlamak mümkün değildir. O sözü duyduğu kadarıyla iletmiş ama Hz. Ayşe tarafından ikaz edilince de direnmemiştir. (Bk. Juynboll, Modern Mısır’da Hadis Tartışmaları. Ank. Okulu.)

Başka bir uydurma rivayet: "Kadına itaat pişmanlıktır." Şevkani, İbn-ül Cevzi, Sehavi gibi hadis alimleri, "Bu söz uydurmadır" derler. (Aliyy’ül Kari, El-Esrarül Merfua, 226; Es-sehavi, Makasid, 277.)

Bu rivayet Ankebut Suresi’nin 8. ayetine ve Hz. Peygamber’in anneye hizmet ve itaati emreden hadislerine aykırıdır. Hz. Peygamber’in hayatındaki "danışma ve söze itibar" prensibine aykırıdır. Nitekim kadınlarla erkekler arasındaki nice problemde Hz. Peygamber kadınlardan yana karar vermiştir. Yani kim haklıysa ondan yana karar vermiş, sözün kelamın cinsiyetine değil, doğruluğuna bakmıştır.

Bir başka uydurma rivayet: "Kadın olmasaydı Allah’a hakkıyla ibadet edilirdi." rivayetidir. İbnül Cevzi, Nesai, İbn Adiyy bu söze uydurma bir rivayet derler. (El-Mevzuat, 2,255)

Uydurmadır zira Kuran’ı Kerim ibadet eden, Allah’a yakın olan kadınları onlarca ayette över. Diğer ilk kutsal metinlerin zıddına kadını günahkár saymaz, Hz. Adem’e günahı işletenin kadın değil, şeytanın vesvesesi olduğunu belirtir.

Bu örnekler çoğaltılabilir: "Kadın için iki örtü vardır; biri koca öteki mezar. Cuma vakti öyle bir an vardır ki, o anda yapılan bütün dualar kabul edilir, ancak kocası kendisine kızgın olan kadının duası hariç (İbnül Cevzi, Mevzuat 3,237)" gibi uydurma onlarca rivayetten bahsedilebilir. İbn Adiyy, İbnül Cevzi, Aliyyül Kari, İbn Arrak ve diğerleri bu tür rivayetleri şiddetle reddederler. Aslı yok derler.

Bu tür rivayetler Hz. Peygamber’e iftiradır derler. Kaldı ki zaten bu rivayetlerin hiçbiri muteber hadis kitaplarında yer almaz. Aslında bu rivayetler üzerine konuşmak bazılarının sandığı gibi modern İslam düşüncesinin, geleneksel İslam düşüncesiyle hesaplaşması değildir. Bilakis en başta kadim -eski- gelenekçi alimler bu rivayetleri reddetmişlerdir. Bu rivayetlerle hesaplaşmış, ciltlerle eser kaleme almışlardır. Müthiş bir tenkit kültürü oluşturmuşlardır.

* * *

Belki de bizler İslam áleminde ortaya çıkan birçok hurafeyi iyi etüt etmeden İslam bilginlerine veya sahih hadislere yüklenmişizdir. İslam bilginlerinden, İslam’ın asli -temel- kaynaklarından kopuk bir bakışla sorularımıza cevap vermelerini istemişiz. Peki, bu ne kadar gerçekçi olur. Veya diğer bir soruş tarzıyla, böyle bir değerlendirme halk içinde ne kadar itibar görür. Halk masa başında veya amfide oluşturulacak bir din anlayışına ne kadar onay verir.

İslam áleminde zaman zaman görülen bidat, hurafe, cehalet veya karanlığa çözüm üretecekse bu sosyolojik gerçeği unutmamak zorundayız. Orta yolu bulmalıyız. Çünkü hiçbir İslam alimi, Kuran-ı Kerim ve sahih sünnetle özetlenecek olan geleneğinden kopamaz. Kopsa itibarını zedeler, samimiyetini yitirir. Manen çöker. Yine aynı şekilde, hiçbir İslam alimi günlük gereksinimleri, gelişmeleri yok sayamaz.

Bizler bu tavrımızla sevgi ve tolerans peygamberinin etrafında oluşturulmaya çalışılan bidat ve hurafe bataklığından O’nun ve bu dinin ne kadar uzak olduğunu belirtmeye çalışıyoruz. Ve şu neticeye varabiliyoruz. Bazı kitaplara sinmiş olan ve kadını aşağılayan hiçbir rivayetin peygamberimize aidiyeti doğru değildir.
nihat hatipoğlu
« Son Düzenleme: Temmuz 19, 2009, 01:23:47 ÖÖ Gönderen: özlem »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek