Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Ramazan Gitti ,Dini Hayat Bitti mi?

Gönderen Konu: Ramazan Gitti ,Dini Hayat Bitti mi?  (Okunma sayısı 1902 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı hakkinihelalet

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2752
  • Canim Oğlum
Ramazan Gitti ,Dini Hayat Bitti mi?
« : Eylül 25, 2008, 11:04:54 ÖS »
Ramazan Gitti Dinî Hayat Bitti mi?
Bir hadîs, Ramazan sonrasında bizleri düşündürmektedir.
Meâli şöyledir:?
ALLAH için yapılan işlerin en makbulü, en devamlı olanıdır. İsterse o devamlı iş az olsun.
Demek ki, iki çeşit sevaplı iş düşüneceğiz.
Biri kısa bir müddet içinde, ama fazla fazla.
Diğeri ise ömür boyu devam etmekte. Ancak az az...
ALLAH yanında makbul olanı hangisi acaba? Kısa ömürlü, fakat çok olanı mı, yoksa uzun ömürlü, ama az olanı mı?

Hadîs buyuruyor ki, az da olsa devamlı olanıdır.
Diyelim ki, bir insan Ramazan boyu beş vakite beş ilâve etmiş,
elinden tesbihini düşürmeyen bir mü'min hâline girmiş...
Ama bu titizlik ve dikkat, sadece Ramazan ayına mahsus kalmış, Ramazan'dan sonra tesbihler, seccadeler sandığa, dinî titizlikler gelecek Ramazan'a bırakılmış..
İşte bu tutum ALLAH yanında makbul olmayan tutumdur.
ALLAH?ın insanlara ihsan ettiği el, ayak, göz,
akıl nimeti nasıl sadece Ramazan ayına inhisar etmiyor,
 ömür boyu devam ediyorsa, bunları bize ihsan eden Rabbin emirlerine olan bağlılığımız da ömür boyu devam etmeli,
son nefese kadar sürmelidir.
 Hattâ, bu İslâmî vecibeleri şahsımızda yaşama işi, bizde hava, su, ruh mesabesinde olmalıdır.
Nasıl insan havasız yaşayamazsa,
biz de dinî mükellefiyetlerimizi yerine getirmeden yaşayamaz hâle gelmeliyiz.

Nitekim bu Ramazanda bir yakınımı gördüm.
Kendisi geçirdiği bir kaza sonucu rahatsızlanmış, dolayısiyle orucunu tehir etmesi mecburiyeti doğmuştu. Yâni herkesin oruçlu bulunduğu ramazan ayında o oruçlu bulunmayacaktı.
Nitekim öyle de oldu. Tabib-i hâzıkın sözünü tuttu, orucunu tehir etti.
 Ancak Ramazan'in son günlerinde kendisinden şu cümleleri dikkatle dinledim:
 Hocam, bâzı kimseler alenen oruç yiyorlar, bundan rahatsızlık da duymuyorlar.
 Ben dinî mazeretim de olduğu hâlde Ramazan günü evimde gizlice yemek yerken adetâ suçlanıyor, kendi kendime itham ediyorum. Lokma boğazımda düğümleniyor, iç âlemimde kavga, döğüş başlıyor.
Her tarafımdan sesler işitiyor gibi oluyorum.
Sen nasıl orucu yersin, Müslümanlar tutarken sana oruç yemek yakışır mı?? gibilerden ikazlar geliyor gibi oluyor...
İşte bu kardeşimizde İslâm'ın emirlerini yaşamak, hava, su hâlini almış.
Artık mü'min İslâm'ın emirleri içinde hayatını buluyor, dışına çıkarsa rahatsız oluyor,
 hattâ yaşaması bile güçleşiyor.

Demek oluyor ki, dinî vazifeler, İslâmî mükellefiyetler bizlerde öylesine yerleşip kök tutmalıdır ki, ondan asla ayrılamaz, onu ihmal edersek yaşayamaz hâle gelmeliyiz.
Artık, kendini İslâmî hayata böylesine alıştıran bir mümin dindarlığını Ramazana inhisar ettiremez, Ramazandan sonra gömlek çıkarır gibi dinî hayatı çıkarıp eski gaflet ve ihmalkârlığına devam edemez...

Belki Ramazanlarda da çok fazla fazileti göze çarpmaz.
 Ama ne yaparsa devamlı yapar, az da olsa onda sebat eder.
 Zaten ALLAH için de makbul olanı odur.
 Hadîsi isterseniz bir daha tekrar edelim:
 ALLAH için yapılan işlerin en makbulü, en devamlı olanıdır.
 İsterse o devamlı amel az olsun.
Onun için Ramazan gider,
ama dinî hayat devam eder. ....

 ahmed şahin

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek