Çocuk için okula başlamak, yeni bilgiler edineceği yeni bir dünyaya girmek anlamını taşır. İlkokula atılan bu ilk adım öğrenme ve sosyal yönünün yanı sıra duygusal açıdan da bir çağın başlangıcı demektir.
İlkokul eğitimi "temel eğitim" olarak tanımlandığına göre, bu dönem birçok alanda temellerin atıldığı çok önemli bir dönem olmaktadır. Bu önemli dönemin başlangıcında alınacak bilinçli kararlar, çocuğun öğrenim yaşantısına ait yazgısını belirleyeceği için, ayrı bir önemi gerektirir. Bu döneme özgü en önemli karar, çocuğun gideceği ilkokulun seçilmesi aşamasında verilecek kararlardır.
Ailelerin ilkokul seçimine yönelik kararlarında etkin olan iki boyut vardır. Bunlardan ilki çocuk, diğeri ise aile boyutudur.
Bu çok genel anlamda ilkokulun özelliklerinin, çocuğun ve ailenin beklentilerine ve özelliklerine uygunluğu prensibini içerir.
İlkokul seçiminde, çocuk boyutuyla ifade edilmek istenen, çocuğun gideceği okulu kendisinin seçmesi demek değildir. Bu yaştaki çocuk böyle önemli bir kararı alabilecek sosyal ve zihinsel olgunlukta değildir. Çocukların fikirleri alınabilir ancak son karar ailenin olmalıdır. Burada çocuk boyutuyla vurgulanmak istenen, okul seçimi sırasında ilkokulun yapısının, çocuğun özelliklerine ve ihtiyaçlarına cevap verip vermeyeceğinin tespit edilmesidir.
İster çocuk açısından ister aile açısından düşünülerek bu seçim yapılma yoluna gidilsin izlenecek ilk ve en temel yol, ailenin mevcut ilkokullar hakkında bilgilenmesidir. İlkokula başlamak ve ilkokul seçimi, tesadüfe bırakılamayacak kadar, özenli bir araştırmayı gerektirir.
Aileler, çocukları hakkında en net bilgilere sahip olan bireyler olarak, çocukları için en doğru seçimi yapacaklardır. Örneğin; çocukluğundan beri bireysel olarak desteklenmeye ve yoğun bir ilgi görmeye alışmış bir çocuk için, seçilecek ilkokul sınırlarındaki çocuk sayısının düşük olması, ailenin tercih nedeni olabilir.