Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Özlem Albayrak- Bir Liderin Ölümü

Gönderen Konu: Özlem Albayrak- Bir Liderin Ölümü  (Okunma sayısı 2273 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı mavii

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 21
  • Cinsiyet: Bayan
Özlem Albayrak- Bir Liderin Ölümü
« : Mart 29, 2009, 12:56:29 ÖS »
Bir liderin ölümü, insanlığın ölümü
Sağlık dilekleri ve temennilerimiz elimizde kaldı. "Helikopter bulundu" flaş haberinin hemen ardından kara haber de ulaştı. Düşen helikopterle ilgili komplo teorileri bir süre daha devam edeceğe benzer ama elimizdeki gerçek, Muhsin Yazıcıoğlu da "üstü kalsın" diyenlere katıldı.

Merhum BBP lideriyle ilgili aklımdaki karelerden en belirgini, ziyaret saatinin sabah toplantısına rastlaması nedeniyle 5 dakikalığına haber masamıza konuk olduğundan bu yana, zihnimdeki siluetine eşlik eden 'vakur' duruşu. Şaka yollu 'sataşmalara' cevap verirken de, ciddiyetle çalışmalarını anlatırken de eksilmeyen, artmayan bir şey akıyordu O'ndan inceden inceye. Bir 'efendilik' haliydi bu ve o etkin sessizlik O'nun hem savunması oluyor, hem saldırısı yeri geldiğinde. Garip bir şekilde hüzünlü, acı yemiş gibi duran inanmış yüzü yapıyordu bunu, O farkında olmadan. İnanmış evet, inanç çünkü, daima bedel ödetmiştir müntesibine.

Yazıcıoğlu, siyasetin "çamur at izi kalsın" düsturuyla yapıldığı, başarısının demagoji puanıyla, smaç sayısıyla ölçüldüğü, kaygan politika arenasına fazla gelen sakinliğiyle, liderliğini üstlendiği partinin hiçbir zaman birinci lige çıkamayacağının garantörü gibiydi.

Ama aynı nedenden, sıçrama da yapabilirdi. Çünkü bugün karşısında, benzer değerlerle siyaset yapan ve daha köklü bir geleneğe sahip MHP gibi güçlü bir rakibin olması kadar, seçmenin "bütünden kopan 'parça'" diyebileceğimiz seçeneklere uzun süre mesafeli duran, tutucu yönelimi gibi dezavantajlar vardı. Ama BBP bu 'uzun süre'yi çoktan katetmişti. Yazıcıoğlu da, süfli olmayan bir retoriğe, sağlam duruşa, 'sakin güç' görüntüsüne sahipti ve etki alanı seçmeninden de, kadrolarından da genişti.

Elim bir kazayla aramızdan ayrıldı. Allah'tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı dileyip, sabr-ı cemil niyaz edelim ve bugün kendisini, Maraş katliamı, Sivas olayları, Hrant Dink'in öldürülmesi, Rahip Santoro cinayeti ve Türkiye'nin tekmili birden provokasyon olaylarının hepsinden birden sorumlu tutanlara dönelim.

Açıktan açığa yazana rastlamadım ama, internet 'nickname'lerinin ardına gizlenenler arasında, bu ölüme sevinenlerden tutun, "kurtlar yesin"den başlayıp "oh olsun"a kadar varan bir "insanlığımızı kaybettik, hükümsüzdür" skalası sözkonusu.

Muhatap merhum olmuşken bile kendini gösterme cesaretini gösterememişlere, "Madem hesap soracaktınız, Yazıcıoğlu düne kadar aktif siyaset yapıyor ve halkın arasında yaşıyordu, daha önceleri neredeydiniz?" diye sormak beyhude, biliyorum. Bu tabansızlığı tarif edecek kelime arıyorum, bulamıyorum.

Hayır, kimse bu ülkede haksız yere ölüme gönderilenleri unutmadı… Deniz Gezmiş'in idamını içine sindirebilen tek bir –bazılarının deyimiyle- 'dinciye' rastlamış değilim. En fazla "gencecik insanlar hayatlarından oldu" yerinmesi, Adnan Menderes'in asılmasına gösterilen yazıklanmanın hemen hemen aynısı. Hepsi ama hepsi, kötü dönemlerin, herkesi korkutmuş karanlık hayaletleri.

Darbeleri bile 'iyi-kötü' diye ayırabilen, hem insan hakları, özgürlük deyip, hem seçim dışı yollarla hükümet devirmeyi savunabilen ideolojik bataklık kuşlarına bunları anlatmak zor elbet, ama şunu bilmeleri kafi: "Mahalle"nin öte tarafındaki her ölüm alkışlanıyor, tamtamlarla karşılanıyor değil ey internet arkası insanları. Engin Çeber'e edilen işkenceye seviniliyor değil, polise taş atan çocuklardan yüz çeviriliyor değil. İnsanlık onuru diye diye Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün karşısına Kuddusi Okkır'ı koymanız da, insanlık bahsine dahil değil. Olsa olsa gözünü kin bürümüş rövanş duygunuza, insanlıktan çıkmış nefretinize, kırmızı çizgisi olmayan düşmanlığınıza giriyor.

İdeolojinizin, içinizdeki faşisti bu kadar kolay serbest bırakmasına "sol damarınız" ne der diyeceğim ama, "sol" tanımında anlaşabilir miyiz, zannetmem.

Gördüğüm şu; 2000'lerin başından bu yana sağduyulu ve "birleştirici" konuşmalarıyla dikkat çekti Muhsin Yazıcıoğlu; 'kardeşlerimiz' diye andığı "Kürtlere, Alevilere, Sünnilere, Çerkezlere, Türkmenlere" birlik olma çağrısı yaptı. Ve bugün insan hakları kaleminden, solcusundan dindarına hemen herkesin savunduğu Kürt meselesinde belli bir mesafe katedildiyse; bunu sadece AK Parti yapmadı, yapamazdı. İçten içe fokurdayan genç ülkücüleri dizginleyen, en azından kışkırtmayan milliyetçi liderler sayesinde, bu oldu.

Sağın neye dönüştüğü de uzun uzun tartışılabilir ama bu noktada, "sol"un önemli bir yekununun, hem Uğur Mumcu deyip, hem Ergenekon'u savunan, hem ilerlemeci pozlarına durup hem ulusalcı takılan, hem insan hayatı-hakları deyip, hem de ölmek üzere olan insanlar için "donsunlar o dağ başında" diye gerinebilen kifayetsiz birer faşiste dönüşmüş olmaları gibi garip bir durum sözkonusu.

Geçmişte ideoloji adı altında estirilen teröre adı karışan çok insan var; ama buralara gelirken ideolojilerini yanlarına alıp, insanlıklarını askıda unutanlar herhalde sadece -adalete, eşitliğe, insana inananları tenzih ederim- "solcular" oldu. İyi günler, bol güneşler dilerim kendilerine.
« Son Düzenleme: Temmuz 16, 2009, 10:41:43 ÖS Gönderen: Bilge »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek