Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074
Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074
Notice: Undefined index: theme_language_error in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074
Notice: Undefined index: guest_title in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 1780
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 1825
Notice: Undefined index: lang_locale in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 797
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_character_set in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2236
Notice: Undefined index: lang_locale in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 797
Notice: Undefined index: code in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1086
Notice: Undefined index: code_select in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1086
Notice: Undefined index: code in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1123
Notice: Undefined index: code_select in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1123
Notice: Undefined index: quote in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1404
Notice: Undefined index: quote_from in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1413
Notice: Undefined index: quote_from in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1420
Notice: Undefined index: quote_from in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1434
Notice: Undefined index: search_on in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1434
Notice: Undefined index: quote_from in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 1443
Notice: Undefined index: lang_locale in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 797
Notice: Undefined index: home in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3942
Notice: Undefined index: help in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3950
Notice: Undefined index: search in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3957
Notice: Undefined index: admin in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3964
Notice: Undefined index: modSettings_title in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3969
Notice: Undefined index: package in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3974
Notice: Undefined index: errlog in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3979
Notice: Undefined index: edit_permissions in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3984
Notice: Undefined index: moderate in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3992
Notice: Undefined index: modlog_view in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 3997
Notice: Undefined index: mc_unapproved_poststopics in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4002
Notice: Undefined index: mc_unapproved_attachments in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4007
Notice: Undefined index: mc_reported_posts in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4012
Notice: Undefined index: profile in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4020
Notice: Undefined index: summary in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4025
Notice: Undefined index: account in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4030
Notice: Undefined index: forumprofile in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4035
Notice: Undefined index: pm_short in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4043
Notice: Undefined index: pm_menu_read in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4048
Notice: Undefined index: pm_menu_send in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4053
Notice: Undefined index: calendar in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4061
Notice: Undefined index: calendar_menu in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4066
Notice: Undefined index: calendar_post_event in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4071
Notice: Undefined index: members_title in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4079
Notice: Undefined index: mlist_menu_view in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4084
Notice: Undefined index: mlist_search in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4089
Notice: Undefined index: login in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4097
Notice: Undefined index: register in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4104
Notice: Undefined index: logout in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Subs.php on line 4112
Notice: Undefined index: seo4smf_admin in /home/tsstfrm/public_html/Seo4Smf.php on line 652
Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35 Notice: Undefined index: print_page in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php(2272) : eval()'d code on line 23
- Simitçi Çocuk
Tesettur Forum
KADIN => Okul Öncesi Etkinlikleri => Türkçe Dil Etkinlikleri => Notice: Undefined index: topic_started in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php(2272) : eval()'d code on line 105
: Serdar Yıldırım Notice: Undefined index: search_on in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php(2272) : eval()'d code on line 105
September 09, 2016, 12:46:49 PM
Notice: Undefined index: title in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php(2272) : eval()'d code on line 116
: Simitçi Çocuk
Notice: Undefined index: post_by in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php(2272) : eval()'d code on line 117
: Serdar Yıldırım Notice: Undefined index: search_on in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php(2272) : eval()'d code on line 117 September 09, 2016, 12:46:49 PM
SİMİTÇİ ÇOCUK
1970 yılının mayıs ayının bir öğleye doğru vaktinde herkes kendi alemindedir. Büyük soğukların hüküm sürdüğü, kar yağışının manzarayı beyaza boyadığı, tipinin, fırtınanın bol olduğu bir kış mevsimi etkisini kaybetmiştir. Yaz gelmiştir. Ağaçlar dallanmış, kovanlar ballanmıştır. Yemyeşil çimenler bitmiştir. Tomurcuklar ilk nefeslerini derin derin içlerine çekmektedirler. Kırlar, parklar, bahçeler, insanla dolmuştur. Kışın sokaklarında hayaletlerin, cinlerin kartopu oynadıkları, kardan adam yaptıkları bu şehir yazın gelmesiyle birden bire heyecanlanmıştır. Dam altlarını, kapı eşiklerini, insan nefesini bir heyecan kasırgası etkilemektedir.
İskender, 11 yaşında iş almak için Beyaga'nın fırınına gelir. Kapı ardına kadar açık hemen kapının bitişiğinde geniş ve uzun raflar vardır. Kapının üzerinde " İşi olmayan girmesin " yazılı tabela bulunuyordu. Fırının orta yerinde tahminen bir metre yüksekliğinde genişçe göbek taşı, bu taşın üzerinde de üç tane uzunlu kısalı fırın küreği ve koklayanın ah ettiği taptaze, bol susamlı simitler duruyordu. Fırın ocağının başında 40 yaşlarında, orta boylu, saçlarının önü tamamen dökülmüş, topluca yüzü ateşin etkisiyle kiremite çalan bir tavır takınmıştı. İçeride ayrıca gençten dört kişi vardı. İkisi simit satmak için bekleyen seyyar simitçi diğer ikisi hamur açıp simite şekil veren fırında çalışanlardı. İskender içeri doğru birkaç ürkek adım atıp Ali Dayı'ya sordu:
---- Ben " dedi " simit alıp satmak için gelmiştim. Şöyle bir yutkundu. Eğer satıcıya ihtiyacınız varsa çalışmak istiyorum, dedi. Ali Dayı şöyle bir göz ucuyla çocuğu süzdü. Kısa saçlı, esmer yüzündeki buruk ifade onun bundan önce geçen hayatının pek kolay olmadığını gösteriyordu. Normal boylu, hafif zayıftı. Üzerinde eski ve siyah renkte biraz bol ve uzunca bir ceket ve pantolon vardı.
Ali Dayı: ---- Simitçilerimizden birisi gelmedi. Onunkileri sen satarsın. Simitler 25 kuruş. Simit başına 10 kuruş kar veriyoruz. Söyle bakalım kaç simit almak istiyorsun?
İskender şöyle bir düşündü. Kararını verememişti. Hamurcu Cafer söze karıştı: ---- İstersen 50 simit al. Bugün pazar. Yıldız Sineması saat 2' ye doğru dağılır. Ayrıca bugün top sahasında maç var. Oraya gidersin, dedi. İskender, Cafer'in konuşmasından güç alarak şöyle gerindi. Ali Dayı'ya dönerek " Tamam " dedi. " 50 tane satarım. " Fırında bir yandan simitler fırına verilirken diğer yandan da sohbet koyulaşıyordu.
İskender gün boyu sinema, maç, kahvehane, mahalle, sokak demeden dolaşmış ve elindeki simitleri satmış fakat oldukça yorulmuştu. Eline hesap kitaptan sonra kalan 5 lirasını aldı. Hava iyice kararmıştı ve sokaklar hala insan doluydu. Çünkü, o akşam pazar akşamı olduğu için üç-dört yerde birden düğün vardı. İskender ele güne aldırmadan evinin yolunu tuttu. Yol üstündeki bakkaldan içeri girdi. Tanesi bir lira olan ekmekten iki tane aldı. Koltuğunun altına ekmekleri sıkıştırarak dışarıya çıktı. Evleri şehir merkezinden oldukça uzaktı. İnegöl Belediyesi'nin göçmen evleri olarak yaptırdığı aynı tipte evlerden oluşan şehir kenarında kurulmuş bir mahalleydi. Halkı fakir insanlardı. Evlerde iki oda mevcuttu. Ayrıca evin hemen yanında tuvalet ve çitle çevrilmiş küçük bir bahçesi vardı. Bahçeye daha çok mısır, domates, biber, fasulye ekerlerdi. Daracık, tenha sokaklar karanlıktı. Daha elektrik gelmemişti. Mahalleli odalarını kandil veya gaz lambalarıyla " eh işte " aydınlatarak karanlığı kovuyorlardı. İskender evin kapısını çaldı. Kapıyı anası açtı. Çocuğunun elinde iki tane ekmek görünce gözleri ışıdı:
---- Oğlum, ekmekleri nasıl aldın? diye sordu. İskender sevinçle ve buruk bir şekilde:
---- Ana bugün simit sattım. Kazandığım paranın bir kısmıyla bu ekmekleri aldım, dedi. Annesi kapıyı kapadı. Birlikte odaya girdiler. İskender'in babası, sedirin üstünde köşeye büzülmüş, oturuyordu. Sobanın üzerinde tencere kaynıyordu. Oda mis gibi kuru fasulye kokuyordu. Koku, İskender'in açlığını bir kat daha arttırdı. Çünkü sabah içtiği çorbadan sonra ağzına lokma koymamıştı. Ekmekleri anasına verdi ve sobanın yanına oturdu. Bahar aylarında olmasına rağmen üşümüştü. Geceleri nispeten soğuk oluyordu. İskender'in babası, 38 yaşında ve orta boylu idi. Fakat çektiği sıkıntılar onu yaşından 10 yaş daha yaşlı gösteriyordu. Sırtı hafif çökmüş, saçları kırlaşmaya yüz tutmuş, beti benzi solmuştu. Gençliğinden beri tarlalara çapaya gider, ne iş bulursa çalışırdı. Yaptığı işin karşılığını hiç bir zaman alamamış, devamlı ezilmişti. Bilirdi ki kendisinden çok daha mutlu ve rahat yaşayanlar vardı. Bilirdi ki nefes almak, üç beş kuruş kazanıp anca karın doyurmak yaşamak değildi. Ama ne yapsındı ki ne yapsın!
2 yıl sonra: Sonbaharda yavaş yavaş soğuklar başlamakta kış gelmektedir. İskender'in anası hamile kalmıştır. Fakat diğer yandan soğuktan iyi korunamamış, grip olmuş, devamlı öksürmektedir. 1972 yılı ocak ayında evinde doğum yapar, bir oğlu olmuştur. Çocuğun adını İsmail koyarlar. Yaptığı doğum ve gıdasızlık nedeniyle kadın çok halsiz düşmüştür. Doktora gidecek, ilaç alacak paraları yoktur. Bir hafta sonra hastalık zatürreye çevirmiş ve hasta perişan olmuştur. O gece devamlı sayıklamış, inlemiştir. Sabahı komşulardan birkaç kişi aralarında para toplarlar. Öğleye doğru baba kadını sırtlar, İskender de beraber İnegöl Devlet Hastanesi'nin yolunu tutarlar. Kapıdan içeri girerken, ayakkabılarının çamurunu kenarda silerler. İçeride görevli adama doktoru sorarlar, yukarıda sola sapın, ilerde, diye tarif eder. Baba zor zahmet merdivenleri çıkar. Doktorun kapısını çalar, içeri bir adım atar ki, ayağı kenardaki masaya takılır. Zaten yorgunluktan bitmiş, tükenmiş olan baba sendeler ve sırtında karısıyla beraber yere yuvarlanır. Kadının kafası sert zemine çarpar ve kanlanır. İskender anasının üstüne kapaklanır:
---- Ana, ana, diyerek feryat eder. Seslere birkaç doktor ve hemşire gelir. Baba yerinden yavaşça doğrulur, şaşkındır. Ne yapacağını bilemez. Oğlunu tutar, kaldırır. Doktor:
---- Kadın zaten çok hastaydı. Adam birden düştü. Adamın bu işte bir suçu yok, der. Polise haber verilir.
Anasının hastalığı ve hastanede vefat edişi İskender'in tertemiz yüreğinde derin yaralar açmıştı. Kolay değil yıllarca insanlık tarafından terkedilmiş vaziyette ipe sapa gelmez kaderinle başbaşa yaşa, tam yeni işe girmiş az buçuk ekmeğini kazanmaya başlamış ve kardeş sahibi olmuşken, anacığını, o hep iyiyi düşünen, yaşamının en güzel yıllarını onu büyütmek için feda eden anasını kaybetmek... Babası ve kardeşi İsmail ile yalnız kalmışlardır. Kardeşi daha küçüktür ve bakıma ihtiyacı vardır. Şefkate ihtiyacı vardır. Yakın komşularının yardımıyla durum birkaç gün idare edilir ve komşu mahalleden kocası 1 yıl önce kızı Kisme ile yüzüstü bırakıp kaçmış olan Ardüş Hanım'ı İskenderlerin evine getirirler. Kadın çocuğa bakacak, ev işlerini yapıp o evin hanımı olacaktır. 1 yıldır kızıyla birlikte yalnız yaşamaktadır. Hayat şartları zordur. Kızı Kisme 7 yaşında, zayıf ve siyah saçlıdır. Eve üç yaşlı kadınla Ardüş Hanım ve Kisme misafir gibi gelirler, konuşurlar,anlaşırlar. Akşam üstü kadınlar giderler ve Kisme anasıyla yeni evinde kalırlar. Kisme çok sever İsmail'i, İskender'i de sever. İskender ne olduğunun farkındadır. Eve yeni bir kadın gelmiştir. Acaba iyi insan mıdır? Ana diyebilecek midir? Soruları kafasından geçerken sofra kurulur, babasının sesini duyar.
---- Haydi bakalım oğlum, gel de yemeğimizi yiyelim. İskender oturduğu yerden kalkar, sofraya oturur.
İskender ertesi gün erkenden fırına gelir. İskender'i gören Ali Dayı:
---- Ooo İskender, kaç gündür nerelerdesin? Seni çok özledik... Gel bakalım, şöyle azıcık konuşalım, diye seslenir. İskender usul usul, mahsun tavırla Ali Dayı'nın yanına yaklaşır. Durumu farkeden Ali Dayı:
---- Ne o, yoksa kötü bir şey mi oldu? Söylesene oğlum, der. İskender o gün annesinin çok hastalandığını, babasıyla hastaneye götürdüklerini, orada anasının vefat ettiğini ağlayarak anlatır. Bu duruma Ali Dayı çok üzülmüştür:
---- Her neyse, başınız sağ olsun, istersen bugün simit satma da yarın başlarsın, diye söylenir. Fakat Ali Dayı düşünmeden konuşur. İskender:
---- Öyle deme Ali Dayı, akşam evdekiler ekmek bekler. Ne yer, ne içeriz sonra, der. Yarım saat sonra İskender simitleri tablaya doldurup yola çıkınca " Haydi sıcak sıcak simitler, isteyen yok mu? diye bağırır. Son kelimesinde laf ağzının içinde düğümlenir. Anası, babası, evi, kardeşi aklına gelir. Gözleri dolar. Şöyle etrafına bakınır. Ohoo kimin umurundadır, anası vefat etmiş, babası, kardeşi aç, kendisi aç, soğuktan küçücük elleri, kulakları, burnu, ayak parmakları mosmor olmuştur. Kimse duymaz sanki onun sesini, belki de duymak istemezler. Herkesin işi gücü var, geçim dünyasıdır, menfaat dünyasıdır, bu dünya... Elma İskender, kurt da kederi içini hızla sömürmekte ve çürümektedir. İskender, gözlerindeki yaşları siler buz kesmiş parmaklarıyla. Memur vardır, işçi, köylü dertleri farklıdır. Hepsinde dert tonla ekmek fakirde umuttur. Kasalar vardır, cüzdanlar vardır. Mis gibi hayat yaşamaktadırlar. Fakir fukaranın hakkı olan ekmeğin bir parçası toplanır toplanır, onların boyunlarına gerdanlık, kollarına bilezik, parmaklarına yüzük olur. Eşitlik bu değildir. Hak bu değildir. Kardeşlik bu değildir.
SON
Serdar Yıldırım ( 1984 )
Google'ye Serdar Yıldırım'ın Hayat Hikayesi yazdığınızda çıkan site ve forumlardan birini açtığınızda yazının ortasında şöyle der:
1984 yılında kendimi anlattığım Simitçi Çocuk isimli ilk hikayemi yazdım. Daha sonraki 4 yıl sadece şiir yazdım. Aslında hikaye yazmak istiyordum ama pek çok defa denememe karşın, bu mümkün olmadı. Önünde kağıt, elinde kalem 1 saat, 2 saat öylece beklemek ve hiç birşey yazamamak korkunç zordur. 1988 yılında gerçek anlamda hikayeler ve masallar yazmaya başladım. O yıl ağustos ayında Korkak Tavşan' ı yazdım. Sonra Ot Yiyen Kaplan, Zavallı Çoban, Keloğlan İle Nasreddin Hoca.
İşte bu Simitçi Çocuk adındaki hikaye benim ilk hikayemdir. 32 yıl sonra 2-9-2016 tarihinde ilk olarak okunmasını sağlayacağım. Sadece daha önce Radyo Presste program yaparken 1998 ve 1999 yıllarında iki defa radyodan okumuştum.