Fâtiha ve Namaz
Namaz, kulun Allah'a Hamd niyazıdır,
Namaz, Allah'a giden caddede kutsal bir yolculuktur.
Namaz, kulların birleşerek kesret dağınıklığından kurtulma zevkidir.
Namaz, kulun Fâtiha şifresi ile alemleri seyretmesi, sonsuz boyutlara intikal etme sırrıdır.
Namaz, Elest Bayramını anma ve ona dönme nimetidir.
Namaz, Efendimizde yok olma san'atıdır. Ve nihayet namaz, Allah'ın hilkat şaheserinde kendi güzelliğini seyrettiği sonsuzluk mekanıdır.
Namaz, Fâtiha'nın kelâm sırrından manaya dönmesi, canlanmasıdır. Namaz'ın bütün bu özelliklerinin tümü Fâtiha'dan gelmektedir.
Kul, özel bir arınma sırrı içinde abdest alıp, ilâhî daveti (Ezânı) işitince: İlk tekbir ile birlikte dünya ilgisini keser. Yüce Yaradanına Sübhâneke ile resm-i tâzim ve ricada bulunur. Ve Allah, Ledün'den kuluna Fâtiha ihsan eder; İlâhî mekanda ruh, emr âleminin sırrı içinde Ledün cereyanı ile Fâtiha'yı okumaya başlar.
Fâtiha artık canlıdır. İlk iki âyette netleşen ruh cereyanı, üçüncü âyetle nefse de hay sırrı verir (ölmeden evvel öl emri).
Dört ve beşinci âyetlerde gönül ekranına Efendimizin sırrı yansır. Ve bütün varlığımız Fâtiha'nın verdiği yeni bir hayata kavuşur. Bu can, altıncı âyetin in'am sırrıdır.Yedinci âyet; kesrette kalıp sönen ışıklar gibi kulun çevresinde tüm nasipsiz ve yanılmışları yok eder.
Kul, zammı sûre ile bu sonsuz güzelliklerden bir sır niyaz eder. Verilince de: Bu İhtişamı rükû içinde Allah'ına tazim ile seyreder. Ve gönül hamdine erer. «Allah kendisine hamdedeni işitir» emri gelince bu kez alemlerde yeni bir güzellik tecelli eder ki; bu haz, secde sırrını doğurur.
Bu sonsuz kulluk hazzı içinde kul, Efendimizin miraç hikmetini dile getirir. Yani, Ettahîyyâtü'yü okur ve sonra Fahr-i Kâinat cereyanında daim kalabilmek için salavat-ı şerifeleri tamamlar.
Burada, teberrüken Ettahiyyat sırrını hatırlatalım:
Efendimiz: «Allahım! Tahiyyât (dualar, niyazlar, selam ve merhabalar) ve sâlavat (istiane, reca ve yalvarmalar) sana: tayyibât (en temiz, en güzel, en alâ) sensin.»
Allah: «Ey sevgili Peygamberim! Bu güzelliklerle birlikte selâmım, ilâhı rahmetim ve berekâtımın tümü senin üzerine olsun.»
Efendimiz: «Bu selam bizimle birlikte salîh kullar üzerine de olsun.»
Ve sonra Cebrâil'in ve ona katılan tüm mahlûkatın Kelime-i Şehadetİ:
«Şahidim, ki, Allah'tan başka ilâh yoktur ve şahidim ki, Muhammed O'nun kulu ve resulüdür.»
Ve kul, bu mâna ziyafetinden sonra selam vererek mekana döner. Namazın tüm kurallarından anlaşılmaktadır ki; namaz kulun İlâhî mekanda mânaya geçişidir. Fâtiha bu sırrın canlı bir gücüdür.
Hem namaz Fâtiha'da can kazanır, hem de Fâtiha'nın kelam sırrı namazda hay sırrına döner. Asıl konumuz Fâtiha olduğuna göre bu sonsuzluk penceresinden «seb'an minelmesânî» hikmetini seyredelim:
Fâtiha'nın ilk âyetinde ruh, Ledün âleminden Allah'a. O'nun Rabbilâlemin sırrı içinde hamd eder. Bu hamd'in, Fâtiha'nın yedi âyetinde ayrı ayrı mertebeleri vardır. Başlangıçta, ruh emr âleminden intikal ettiği için: Galaksilerden atomlardaki bestelere kadar âlemlerin tüm güzelliğini insana yansıtır. Böylece, Rabbilâlemin sırrı, Allah'ın Rab esması ile bize onu sezdirerek hamd makamına eriştirir. İkinci âyette yine ruh bize Rahman tecellisinin muhabbet dolu gücünü yansıtır ki, yeni bir hamd başlar. Bu hamd'in derinliklerinde bu kez hamd'in üçüncü sırrı Rahîm hikmeti açılır. Ve derinlerden Elest'teki mana bayramı hissedilir. Bu dördüncü hamd, kulun kaybettiği hafızasından ezel güzelliklerine bir pencere acar ki: Hamd, sonsuz Allah güzelliğinin renkleri arasından zirveye ulaşır.
Ve sonra, üçüncü âyetle hamd'in beşinci mertebesi, yani nefsin hamd'e katılması doğar. Burada Allah kendi güzelliğinin sonsuzluğum bir kez daha seyretmektedir.
Altıncı hamd: Dördüncü ayetin sırrı içinde Efendimizin inananları kulluğa davet hikmetidir. Bu âyet okunurken Efendimizin net olarak gönül ekranında göründüğünü hatırlatmak isterim. Bu altıncı hamd'de çokluk aleminden tekliğe dönüş sırrı başlamaktadır. Kul, Fahr-i Kâinat'ın, "Yalnız sancı kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz» davetine katıldığı an, kendini sırat-ı müstakîm'de teklik âleminde bulmaktadır. Bu hamd, mü'minlerin Efendimizin yönetimînde yaptıkları ortak bir hamd'dır.
Yedinci hamd: Altıncı âyette lütfedilen Allah nimetine karşı yapılan sonsuz bir hamd'dır.
Fâtiha, böylece insana sonsuz dirilik sırrı içinde yedi hamd'i canlı olarak vermektedir.
Fâtiha'nın, mesânî sırrı içinde bir başka hikmeti; her bir âyet içinde yedi kez ayrı hikmet vermesidir. Şöyle ki: Birinci ayette, Rabbilâlemin'e, sırası ile Rahmân, Rahîm, Mâlikülmülk. kulluk sırrı, müsteân sırrı, hidâyet sırrı, İn'am sırrı içinde yaklaşım sağlar..
Sonra Rahmân sırrı, her yedi âyette ayrı bir sevgi ve aşk hikmeti yaratır. Birinci ayette âlemleri seyrederken, sonra Allah'ın Rab sıfatının sırrı içinde bunlara yaklaşırken, sırasıyla Rahîm, Mâlik... hikmetleri içinde hep Rahmân'ın sırrını gezdirir.
Yine Fâtiha, namazın bu sonsuz hikmeti içinde her bir âyetin kelime kavramlarım böyle yedi ayrı renk içinde açar. İşte mesanî sırrı, yani yedinin katları hikmeti, Fâtiha'nın namazdaki bu canlı cereyanı içinde sürer, gider. Sonsuz namazda sonsuz zevk, sonsuz hamd birbirini kovalar, durur.
Fâtiha, kuldan Cenab-ı Hakk'a gidişi gerçekleştirdiği bu görünümün yanında; daha derin planında Cenab-ı Hakk'ın kendi güzelliğini sonsuz mekânlarda tekrarlama sırrını taşımaktadır.
Ve Fâtiha, böylece her okunuşta yeni bir can katarak insanları Efendimiz cereyanına bağlar. Aslında Fâtiha sırrı yalnız Efendimize has bir Allah mucizesidir. Kulların bu iletişime katılmaları Fahr-i Kainat'a olan sevgileri nisbetindedir.