Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Sîret Güzelliği

Gönderen Konu: Sîret Güzelliği  (Okunma sayısı 3094 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ZiKra

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 456
  • Ummaki, Küsmeyesin..!
Sîret Güzelliği
« : Temmuz 15, 2009, 02:59:36 ÖÖ »
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah katında en değerli olanınız (buyrukları dışına çıkmaktan) en çok sakınan muttakîlerinizdir. Allah bilendir, her şeyden haberdârdır.” (Hucurât sûresi, 49/13)

Bundan önceki âyetlerde iman ehline hitap edilerek İslam toplumunu ifsad eden illetlere değinilmişti.

Bu âyet-i celîlede ise insan türüne sesleniliyor ve yalın bir hakikat ilan ediliyor. Bütün kötülüklerin anası sayılabilecek kendini beğenme, neseple övünme ve mala mülke güvenme âdetlerinin önüne set çekilip, Allah katında değerli olmanın yolu gösteriliyor.

Çünkü, seçimi kendi elinde olmayan nesebiyle bir insanın övünmesi veya kınanması doğru değildir. Mal mülk ve mansıb ise gelip geçici olup onlarla da övünmek uygun değildir. Adil-i mutlak olan Allah teâlâ insanın dış görünüşüne ve servetine değil, kalbine ve amellerine nazar ediyor.

Bununla birlikte insanoğlu her devirde kendi etrafına küçük daireler oluşturup, bunun dışındakileri başkalaştırmaya meyilli olmuştur. Çeşitli sebeplerle kendini üstün görme eğiliminde olmuştur. Eğer fıtratında olan bu eğilim İslam ahlakıyla terbiye edilmezse bütün haksızlıklara temel teşkil eder.

Çünkü Allah katında muteber olmayan sebeplerle kendine hak etmediği bir mevki tanıyıp, başkalarına en tabiî haklarını çok görenler, en büyük haksızlığa kapı açmış olurlar.

Nitekim tarih boyunca peygamberlerin davetine karşı çıkanların itiraz noktası, onlara inananların genellikle yoksullardan oluşmasına yöneliktir. Rasûllah (s.a.v.)’e her türlü haksızlığı reva gören müşrikler, “Muhammed doğru söylüyor ama, bir peygamber gelecekse, bu bizim soyumuzdan olmalıydı” demişlerdir.

Yaptıkları zulüm ayetlerle tevsîk edilen İsrailoğullarının temel tezi ise, diğer milletlerden üstün oldukları iddiasına dayanır.

Bu âyet-i kerimenin Mekke’nin fethi gününde nazil olduğu rivayet edilmektedir. Efendimiz (s.a.v.) Bilal-i Habeşî'yi ezan okuması için Kabe'nin damına çıkarınca, bazı kimseler bir siyâhînin oraya çıkarılması hakkında söylenmeye başladılar. Bu konuşmalar üzerine Efendimiz:

"Ey insanlar! Allah sizden cahiliye devrine ait olan kibri ve neseplerinizle övünmeyi kaldırmıştır. Bilin ki, insanlar iki kısımdır. Biri iyi, muttaki ve Allah katında kıymetli olanlar, diğeri de facir, şakî ve Allah katında değersiz olanlardır.

Bütün insanlar Adem'in çocuklarıdır ve Allah Adem'i de topraktan yaratmıştır" (Tirmizî, Tefsîru sûre 49) buyurarak konumuzu teşkil eden ayet-i kerimeyi okudular.

Rûhu’l-Beyân’da ise âyet-i kerimenin sebeb-i nüzûlü hakkında insanın değerine değer katan ve muhabbetle harmanlanan takva duygusunun nelere kadir olacağını gösteren şöyle bir rivayet zikrediliyor:

Efendimiz (s.a.v.) bir gün pazarda dolaşıyordu. Satılmakta olan siyâhî bir köle gördü. Köle şöyle diyordu. “Beni kim satın alırsa, ona bir şartım var. Her gün beş vakit namazımı Mescid-i Nebevî’de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ardında kılmama mani olmayacak.”

Bir adam onu bu şartla satın aldı.

Rasûlullah (s.a.v.) namazlarda onu gözetirdi. Bir gün onu göremeyince sahibine sordu. “Hastalandı” denince derhal onun ziyaretine vardılar.

Bir müddet sonra köleyi tekrar göremediler ve yine sordular. “Hastalığı şiddetlendi, vefat etmek üzere” haberi üzerine, yanına gittiler. Gaslinde ve tekfininde hazır bulundular. Kendi elleriyle onu kabre indirdiler.

Sonra ensar ve muhacirînin bulundukları meclise gelince bunun konuşulduğunu işittiler. İşte o zaman bu âyet-i celîle nâzil oldu.

***

Bir toplum düşünün; insanlar, içinde bulundukları sosyal zümreye, rengine, ırkına göre değil, çalışkanlığına, dürüstlüğüne fedakarlığına ve inancındaki samimiyetine göre değer buluyor. Sevilip sayılanlar, ahlakî erdemleriyle temayüz ediyor…

Âyet-i celîle, bize böyle bir ufku işaret ediyor diyebiliriz. Çünkü Efendimiz’in (s.a.v.) bunun aksi cahiliye alışkanlığıdır diyor.

Allah katında insanlar, ilâhî davete muhatap olma bakımından aynı ölçüde değerlidir. Ancak bu davete uyup uymamalarına göre bir derecelendirmeye tabi tutulurlar. İman edenler söz konusu tasnifte eleğin üstünde kalanlardır. Ayetimizde övülen muttakiler ise bunlar içinde imbikten süzülerek seçilenlerdir.

Ayet-i kerime şu hakikatleri insanlığa hatırlatıyor:

Bütün insanların aslı birdir ve hepsi bir erkekle kadından yaratılmıştır.

Kabile ve boylara ayrılmış olmaları tanışma ve kaynaşma gibi hikmetlere mebnîdir.

İnsanların en değerlisi Allah’a içten gelen bir sevgi ve saygı ile bağlanıp hoşnut olacağı amellere şevkle talip olan ve razı olmayacağı şeylerden titizlikle sakınan takva sahipleridir. Eğer insanlar arasında bir üstünlük söz konusu olacaksa, hiçbir yerde hiçbir zaman şaşmayan bu ölçü ile olmalıdır.

İnsanlık bu âyetin kıymetini bilse, işe önce kendi içini ıslah etmekten başlayabilse, herkesi Allah’ın koyduğu ölçülerle değerlendirse. Şüphesiz kavgaların önüne geçilir, ihtilaflar halledilirdi. Her şey yerli yerine oturur ve haksızlıklar önlenirdi.

Efendimiz’in fetih gününde ezan okumak üzere Hazret-i Bilal’i Kabe’nin damına çıkarması ve Mescid-i Nebevî’deki bağrı yanık köleye ilgi göstermesi, bunun uygulanabilirliğini gösteren bâriz örneklerdir…

Düşünüyorum; Efendimiz bir köleyi iltifatla takip ediyordu, neden?

Belli ki, onun gönlünden yayılan muhabbet şuaları Rasûlullah (s.a.v.)’de makes buluyordu. Acaba o yürekte kaynayan nasıl bir muhabbetti?

Herhalde sevdiğini görme arzusuyla yanar tutuşurdu. Ya göremezsem endişesi benzini sarartırdı. Belli ki, âyetle tebcîl edilen takvası da oradan besleniyordu.

Muttakiler zümresine dahil olmak için, gönülde muhabbetle endişenin dengelendiği böyle bir sevgi bağı bulunmalı. Umulur ki, zamanla aradaki endişe izâle olur ve geriye sadece sevgi kalır.

Matlup ve makbul olan da, böyle bir iç aydınlığı değil mi?

Oku / Düşün

Bize Düşeni Yapmak

“Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Korkarak ve (rahmetini umarak Allah’a) dua edin. Muhakkak ki, iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.” (A’râf sûresi, 7/56)

Bu ayet-i kerime Müslüman’a var oluş gayesini hatırlatıyor ve içindeki ümidi tazeliyor…

Evet, ıslah edildikten sonra yeryüzünde fesad uğruna çalışmak büyük günahlardandır. Fakat her zaman buna heves edenler olmuştur. O halde Müslümanın bu tür çabalara alet olmama gibi bir misyonu olmalı. Elinden geldiğince tesis edilen ıslahın muhafazasına katkıda bulunmalı.

Sonra bu arzusunu dualarına katmalı. Ve dualarının değişmez cümlesi “Allah’ım ümmet-i Muhammed’e yardım eyle” olmalı. Bundan sonra herkese iyilik eden, herkesin iyiliğini isteyen ihsan erbabından olmak gibi bir hedefi bulunmalı.

İşte bu ödevleri bi-hakkın ifa edenleri, rahmet-i ilâhînin pek yakında kuşatacağı müjdeleniyor. Bütün kalbimizle buna inanıyoruz.

Şu kadar var ki, Allah’ın rahmetinin ne vechile tecellî edeceğini ve hakkımızda neyin hayırlı olacağını bilemeyiz. Bize düşen, Allah’ın va’dinin tahakkuku için emir buyrulan şartları haiz olmaktır.

Cafer Durmuş


Çevrimdışı DER!N

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 991
Sîret Güzelliği
« Yanıtla #1 : Ağustos 05, 2009, 05:12:42 ÖS »
Ve dualarının değişmez cümlesi “Allah’ım ümmet-i Muhammed’e yardım eyle” olmalı. Bundan sonra herkese iyilik eden, herkesin iyiliğini isteyen ihsan erbabından olmak gibi bir hedefi bulunmalı.

İşte bu ödevleri bi-hakkın ifa edenleri, rahmet-i ilâhînin pek yakında kuşatacağı müjdeleniyor. Bütün kalbimizle buna inanıyoruz.

Şu kadar var ki, Allah’ın rahmetinin ne vechile tecellî edeceğini ve hakkımızda neyin hayırlı olacağını bilemeyiz. Bize düşen, Allah’ın va’dinin tahakkuku için emir buyrulan şartları haiz olmaktır.


Allah c.c. razı olsun.

Çevrimdışı AB-I HAYAT

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 40
Sîret Güzelliği
« Yanıtla #2 : Ağustos 05, 2009, 05:17:50 ÖS »
teşekkürler..

Çevrimdışı ZiKra

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 456
  • Ummaki, Küsmeyesin..!
Sîret Güzelliği
« Yanıtla #3 : Ağustos 05, 2009, 05:35:10 ÖS »
Rabbim Cümlemiz'den Razı Olsun,sağlasınız...

Çevrimdışı n_beyaz

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 234
  • Bizlere İRTİCA dendi onlarasa MEDENİ!!!
Sîret Güzelliği
« Yanıtla #4 : Ağustos 06, 2009, 04:56:05 ÖS »
Konu çok güzel farklı farklı dersler çıkarılabilir.Erkek-kadın ilişkisi,ırkçılık,müslümanın bulunması gereken çerçeve,var oluş gayemiz.....

ALLAH RAZI OLSUN

Çevrimdışı ZiKra

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 456
  • Ummaki, Küsmeyesin..!
Sîret Güzelliği
« Yanıtla #5 : Ağustos 06, 2009, 10:04:14 ÖS »
Rabbim Cümlemiz'den Razı Olsun,sağlasınız...

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek