Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Kur'an Meali Nasıl Okunmalıdır?

Gönderen Konu: Kur'an Meali Nasıl Okunmalıdır?  (Okunma sayısı 16081 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Kur'an Meali Nasıl Okunmalıdır?
« : Şubat 12, 2009, 05:53:17 ÖÖ »


KUR'AN-I KERİM NEDİR?

Kur'an; yüce Allah'ın, Muhammed aleyhisselam aracılığıyla bütün insanlığa öğüt olarak gönderdiği son kutsal kitaptır. Dili arapçadır. 114 sureden, 6236 ayetten (akılda kolay kalsın diye yaklaşık 6666'da denir) ve 606 sayfadan oluşur. M.S. 610 yılında indirilmeye başlanmış ve 23 yılda tamamlanmıştır. Peygamberlerin peygamberliklerini kanıtlayan mucizeleri vardır. Diğer peygamberler kendi kavimlerine gönderildikleri için mucizeleri kendi hayatlarıyla sınırlı kalmıştır. Onların mucizeleri günümüze kadar gelmemiş sadece bilgi olarak bize aktarılmıştır. Çünkü onlar kendi zamanlarının peygamberiydiler. Fakat Peygamberimiz son peygamberdir ve peygamberliği kıyamete kadar geçerlidir. Dolayısıyla onun mucizesi de (peygamberliğinin kanıtı) kıyamete kadar ulaşmalıdır ki herkes aklıyla ona inanabilsin. İşte Kur'an-ı Kerim Peygamberimizin en büyük mucizesidir. Ve elimizin altındadır. Her yönüyle mucizedir. Çok az bir araştırma yapan insan ondaki dilsel (anlatım yönüyle), matematiksel, bilimsel, tarihsel binlerce mucizeyi çabucak görecektir. İşte bu, Muhammed aleyhisselama verilen en kesin ve tartışmasız olan bir mucizedir. Ve herkes bunu inceleyip aklıyla anlayabilir. Okuma yazma bilmeyen bir insanın (Muhammed aleyhisselamın) böylesi çağlar üstü bir kitabı yazması elbette kimsenin aklının ucundan bile geçmez. Bu kitabın, her şeyi bilen Allah teala'nın sözü olduğunu kabul etmeye akıl ve bilim mecbur kalır. Kur'an-ı Kerim'in orijinali mucizedir. Mealleri onun mucizeliğini yansıtamaz. İşte biz Müslümanların birinci ve en önemli görevimiz, yüce Allah'ın bize bir mektubu olan bu kitabı anlamaya çalışmamızdır. Elinizdeki çalışma, bu gayeye hizmet etmek için hazırlanmıştır.

Meal: Kur'an-ı Kerim'in orijinal dili olan Arapçadan başka dillere yapılan tercüme çalışmalarına meal denir. Mealler Kuran'ın orijinalinin yerini asla tutmaz. Çünkü mealde, tercüman kendi bilgi birikimine göre Allah'ın sözünden anladıklarını aktarır. Kur'an'ın kelimeleri her şeyi bilen yüce yaratıcı tarafından dizilmiştir. İçinde edebi, tarihi, ilmi pek çok mucizeler vardır. Bu konuda küçük bir araştırma yapanlar bu mucizelerin yüzlercesiyle karşılaşacaklardır. Kur'an'ın bu mükemmel kelime dizilişi meallerde kurulamaz. Meal ancak onun yüzeysel ve kısaca anlamını bize aktarır. Bunun dışında akla, ruha, kalbe, hayale, göze, kulağa hitap eden özelliklerini ve inceliklerini bize yansıtamaz. Bunun için mealler, Kur'an'ın orijinaliyle asla bir tutulamaz. Kur'anı her yönüyle başka bir dile çevirebilmek için Allah'ın ilmi lazımdır. Meale Kur'an denmez. Bunun için namazlarda meal okunamaz. Ancak namaz surelerinin anlamlarını meallerden öğrenmeliyiz.

MEAL OKURKEN NELERE DİKKAT ETMELİ?

1.
Kur'an'ı başka bir dile çeviren kişi kendi bilgi birikimi, anlayış kabiliyeti, kültürel seviyesi, pozitif bilimler ve tarih bilimine hakimiyeti, insan psikolojisi konusundaki bildikleri, toplum bilimi (sosyoloji) hakkındaki malumatı, kendi dilini konuşma ve yazma becerisi, mantık ve diyalektik konularındaki seviyesi oranında meal yazar. Bu ve buna benzer konularda kişi ne kadar iyiyse yazdığı meal o kadar güzel olur. Kişinin eksikliği oranında yaptığı mealde eksik ve kusurlu olur. Bunun için okuduğunuz meallerde bazı mantık hataları, dilbilgisi yanlışları, anlatım bozuklukları, bozuk ve tuhaf cümleler olabilir. Bu hatalar Kur'an'a değil, çevirene aittir. Buna çok dikkat edilmelidir. Bu eksikliğin bir nebze giderilebilmesi için çeşitli mealler okunmalıdır.

2. Arapça gerek kelime sayısı olarak, gerek anlam çeşitliliği açısından, gerek deyim ve atasözü bakımından, gerekse seciye-mecaz-uyak yönünden oldukça zengin bir dildir. Böylesine esnek, derin ve şiirsel bir dilden başka dillere çeviri yapmak elbette çok zordur.

3. Ülkemizde meal çalışmaları yakın geçmişte başladığı için oldukça acemicedir. Çoğu mealler birbirinin taklididir. Elimizdeki meallerde çeviri eksiklikleri çoktur. Bazı Arapça deyimlere kelime anlamları verildiği için anlam daralması, anlam kaybı veya anlam bozulmaları olabilmektedir. Bilindiği gibi deyim ve atasözlerinin anlam bütünlükleri vardır ve sadece kendi dil mantığı içinde değerlendirilmelidir. Başka dillere kelime kelime çevrilirse anlam kaybına uğrarlar. Örneğin dilimizdeki "mırın kırın etmek" deyimini başka bir dile kelimesi kelimesine çevirmemiz mümkün değildir. Ancak en yakın anlamıyla kabaca bir çevirisini yapabiliriz. Bu çeviriyi okuyan insanlar asla bizim "mırın kırın etmek" deyiminden anladığımızı anlamayacaklardır. Çünkü her dil kendi mantığı içinde anlaşılır. Birkaç da atasözü örneği verelim; "Adı çıkmış dokuza inmez sekize, Parayı veren düdüğü çalar, Herkes gider Mersin'e biz gideriz tersine…" Bunun örnekleri çoktur ve hiçbiri diğer dillere anlam kaybına uğramadan çevrilemez. Atasözü ve deyim çevirisi çok zordur. Kelimesi kelimesine yapılırsa çok yanlış anlamalar olur. Bazen Kur'an meali okurken anlamsız ve gereksiz gibi görünen bir cümle ile karşılaşırsanız bu, eksik veya hatalı çeviriden kaynaklanmaktadır. İşte bu konu, Kur'an meallerinde en çok karşılaşılan eksikliklerdendir.

4. Kur'an ayetleri sistematik bir sırayla değil iç içe ve dağınık olarak dizilmiştir. Yüce Allah, ayetleri konu başlıkları altında toplamamıştır. Bunun pek çok faydalı sebebi vardır. Bir iki tanesini şöyle sıralayabiliriz: a- Kur'an bir ansiklopedi değil, bir hayat kitabıdır. Aynen hayat ve tabiat gibi doğaldır. Biz hayatta acıyı-tatlıyı, sevgiyi-kini, korkuyu-cesareti, sevinci-hüznü, umudu-hasreti-mutluluğu nasıl iç içe ve karmaşık yaşıyorsak, tabiat; dağı, ırmağı, insanı, hayvanı, ormanı ve madenleriyle iç içe ve karmaşık olarak nasıl çok güzelse, Kur'an da farklı farklı konuları mükemmel bir ahenk ve denge içinde en güzel bir biçimde bize sunmuştur. Çünkü tabiatı yaratan da, hayatı bahş eden de, insanı yaratan da, Kur'an'ı gönderen de yüce Allah'tır. b- Bir oturuşta kimse Kur'an'ı baştan sona kadar okuyamaz. İşte yüce Allah bize Kur'an'ın her sayfasında ayetlerden bir buket sunmakta ve hayatın her alanıyla ilgili öğütler vermektedir. Bir iki sayfa Kur'an okuyan kişi adeta Kur'an'ın bir özetiyle karşılaşır. Bu yöntem zihni sürekli hareketli tutar, insanı sıkmaz. İnsan, zihniyle kah ahirete, kah peygamberimiz zamanındaki diyaloglara, kah eski peygamberler zamanına, kah cennete, kah cehenneme gider gelir. Her gittiği yerden çok önemli öğüt ve ibretlerle döner. Bu konuda yüce yaratıcı şöyle buyurur: "Andolsun, biz öğüt alıp-düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip-indirdik" (Kasas Suresi, 51) Kur'an'daki bu iç içelik rast gele bir dağınıklık değil, anlamlı, ahenkli ve mükemmel bir anlam örüntüsü içinde bir diziliştir.

5. Peygamberimiz 23 yıllık peygamberlik görevi yapmıştır. Bunun 13 yılı Mekke'de 10 yılı da Medine'de geçmiştir. Kur'an'ı Kerim bu 23 yıllık süre zarfında indirilmiştir. Mekke döneminde indirilen sureler genellikle inançla ilgili konulardan, yüce Allah'ın sıfatlarından (nitelik ve özelliklerinden), ahiretten, ahlak ilkelerinden, tevhit ve şirkten, eski milletlerin kıssalarından bahseder. Medine döneminde indirilen sureler ise genellikle ibadetlerden ve toplumsal kurallardan bahseder. Namaz dışındaki bütün ibadetler Medine'de emredilmiştir.

6. Kur'an'ı daha iyi anlayabilmek için o dönemin siyasi ve sosyal yapısını bilmek yararlıdır. Ayetlerin iniş sebebinin bilinmesi anlaşılmasına büyük katkılar sağlar. Ayrıca ayetler, öncesi ve sonrasıyla irtibatlı olarak okunmalıdır. Yapısal bütünlüğü içinde okunmayan ayetlerin anlamsal bütünlüğü de kaybolur. Bu konularda ayrıntılı bilgiler tefsirlerden öğrenilebilir. Tefsir; din konusunda bilgili kişiler tarafından ayetlerin yorumlanması ve açıklanmasıdır. Kutsal olan sadece Kur'an'ın orijinalidir. Hiçbir meal veya tefsir kutsal ve hatasız değildir. Çünkü insan ürünüdür. Hepsinin sınırlılığı veya eksikliği vardır. Hiç birisi Kur'an'ın yegane (eksiksiz ve biricik) yorumu olamaz. Çünkü Kur'an'ın yegane yorumu ancak yüce Allah'ın bilgisiyle yapılabilir. Kur'an bilimsel ve evrenseldir. Yorumlar ise kişiseldir. Bilimsel olmayabilir. Günümüzde dilimize çevrilmiş pek çok tefsir vardır. Bunları, yukarıdaki bilgileri göz önünde bulundurarak okuyabiliriz.

7. Kur'an-ı Kerimin bazı ayetleri, okuyan herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde apaçıktır. Bazı ayetlerini ise, herkes ilk okumada anlayamayabilir. Böyle ayetleri anlamak ve yorumlamak için ise ciddi bir çalışma gerekir. Kur'an meali okumaya yeni başlayan kişi bu konuda çok dikkatli olmalıdır. Acele hükümler (kararlar, yargılar) vermemelidir. Bu konuda uzmanlaşmış kişilerin kitaplarından veya açıklamalarından yararlanmalıdır. Kur'an'ın bir yerinde bir ayet görünce acele edip peşin hüküm vermemelidir. Sabırlı olmalı, çalışmaya ve okumaya devam etmelidir. Yukarıda da açıklandığı gibi Kur'an'da ayetler konu konu toplanmamış, aynı konuyu çeşitli yönleriyle açıklayan ayetler değişik yerlere serpiştirilmiştir. Bu ayetleri zihinde birleştirip bir yargıya varmak (hüküm vermek, bir konuda kesin konuşmak) herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bunu ancak bu konularda uzmanlaşıp ustalaşmış kişiler yapabilir. O halde biz yüce Kur'an'ın mealini hükümler çıkarmak için değil, ayetlerden öğütler almak için okumalıyız. Zaten ikinci üçüncü okumalarımızda bu konuyu daha iyi kavrayacağız.


Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Kur'an Meali Nasıl Okunmalıdır?
« Yanıtla #1 : Şubat 12, 2009, 05:58:40 ÖÖ »


KUR'AN-I KERİM'İ NİÇİN VE NASIL OKUMALIYIZ?

Gerek araştırmalar ve gerekse gözlemlere dayalı olarak yapılan tespitler gösteriyor ki, günümüzde Kur’an-ı Kerim halkımızın en çok okuduğu, ama en az anladığı bir kitap durumundadır. Müslüman Türk toplumunda neredeyse evinde Kur’an bulunmayan kimse kalmamasına rağmen, Kur’an’ı anlayarak okuyanların oranı oldukça düşük düzeydedir.

Kur’an’ın gönderiliş amacı ve insanlara ulaştırmak istediği mesaj ile toplumumuzun şu an içerisinde bulunduğu durum arasında bir mukayese yapıldığında, Kur’an’ın daha ziyade anlaşılmadan okunduğunu ve onun bize sunduğu bireysel ve sosyal hayatımızla ilgili mesajlardan yeterince faydalanamadığımızı rahatlıkla anlayabiliriz.

İnen ilk âyetlerinden itibaren okuyup öğrenmenin, bilimin, barışın ve hoşgörünün öneminden bahseden Kur’an-ı Kerim, bütün müslümanlar tarafından gerektiği gibi okunup yeterince anlaşılmış olsaydı, bugün toplumumuzda giderek yaygınlaşan güvensizlik, huzursuzluk, sevgi ve diyalog eksekliği, bilim ve teknolojideki konumumuz bu düzeyde olmazdı. ‘İslâm ülkeleri’ kavramı şiddet ve terör kavramlarıyla birlikte anılmazdı. Kur’an gereği gibi anlaşılmış olsaydı, İslâm dünyası diye tanımlanan toplumlarda ayrımcılık, hukuk ihlâlleri, kültürel saplantıların bir ürünü olan kan davaları, töre cinayetleri, işkence, fuhuş, soygun, rüşvet, yolsuzluk ve dolandırıcılık gibi suçlar bu kadar yaygın olmazdı. Çünkü saydığmız bütün bu olumsuzluklar, Kur’an’ın indiği dönemde Mekke toplumunda da yaygındı. Ancak Hz. Peygamber’in önderliğinde o bozulmuş ve çürümeye yüz tutmuş toplum, Kur’an’ın aydınlatmasıyla çok geçmeden medenî bir toplum haline dönüşebilmiştir.

Allah (c.c) bize Kur’an-ı Kerim gibi bir değer göndermiş ama biz onu ne yazık ki yeterince tanımıyor ve ondan gerektiği gibi istifade edemiyoruz. Bu tespitten sonra, Kur’an-ı Kerim’in niçin indirildiği, günümüzde hangi amaçla okunduğu ve nasıl okunması gerektiği üzerinde durmak önemlidir.

1. KUR'AN-I KERİM NİÇİN İNDİRİLDİ?

Bu soruya verilecek en doğru cevap, bizzat Kur’an tarafından şöyle açıklanmaktadır:

“O Ramazan ayı ki Kur’an o ayda indirilmiştir. (O Kur’an) insanları hidayete erdirmek, doğru yolu ve hak ile batılı ayırdeden hükümleri açıklamak üzere indirilmiştir...” (Bakara 2/ 185)

“Gerçekten size Allah’dan bir nur ve apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah o kikapla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkartır, dosdoğru yola iletir.” (Maide 5/ 15-16)

“(Bu Kur’an), âyetlerini düşünsünler, tam akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz hayır ve bereketi bol bir kitaptır.” (Sâd 38/ 29)

“Gerçekten bu Kur’an, kendisine sıkıca tutunanları doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü’minlere kendileri için muhakkak büyük bir mükâfat olduğunu da müjdeler.” (İsrâ 17/ 9)

“Allah tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayen bu kitap, müttakîler için bir yol göstericidir.” (Bakara 2/ 2)

Hz. Peygamber de vefatına yakın bir zamanda yaptığı veda konuşmasında; “Ben size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkıca sarıldığınız müddetçe doğruluktan ayrılmazsınız. Onlar Allah’ın Kelamı ve benim sünnetimdir”[1] buyurarark, müslümanların dikkatlerini Kur’an’ı ve sünneti anlayarak yaşamaya yöneltmiştir.

Görüldüğü gibi, Kur’an’ın gönderiliş amacıyla ilgili ayetlerde ve Hz. Peygamber’in sözlerinde vurgulanan ortak nokta, hidayet yani dünya ve âhiret mutluluğudur, kurtuluşa erme ve rahata kavuşmadır. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’i, insanlara varoluş gayelerine uygun olarak yaşayabilmelerinin yolunu gösteren bir kitap olarak da tanımlayabiliriz.

Kur’an, inanma ihtiyacımızı doğru olarak karşılamak, ahlâkımızı güzelleştirmek, bizleri Yüce Yaratıcı’nın nezdinde değerli kılan ibadetlerimizi usulüne uygun ve bilinçli olarak nasıl yerine getireceğimizi açıklamak ve sosyal ilişkilerimizi sağlıklı olarak yürütebilmemizin kurallarını öğretmek üzere indirilmiş bir kitaptır.

Kur’an-ı Kerim incelendiğinde; inanma ihtiyacımızı doğru olarak karşılamanın kurallarını öğreten tevhid esasları, ilim öğrenmenin ve aklı kullanarak araştırma yapmanın önemi, ibâdetler, ahlâk kuralları, aileden başlayarak sosyal hayatın her kesitinde karşılaştığımız insanlara karşı gösterilecek sevgi, saygı ve diyaloğun boyutları, gök, yer ve ikisi arasındaki varlıkların yaratılışı ile ilgili bilimsel açıklamalar, geçmiş milletlerin ibret dolu hayat hikayeleri, ölüm ve ölüm sonrası hayat ve daha pek çok konuda bizleri aydınlatıcı bilgilerin yer aldığı görülecektir. Dolayısıyla Kur’an’ın gönderiliş amacı, dünya dediğimiz şu gezegende bize ayrılan ömür içerisinde rahat ve mutlu bir hayat sürdürmemizi, sonsuz hayat dediğimiz âhirette de kurtuluşa ermemizi sağlamaktır.

2. KUR'AN-I KERİM GÜNÜMÜZDE HANGİ YANLIŞ AMAÇLARLA OKUNMAKTADIR?

 Yaptığımız gözlem ve tespitler, günümüzde Kur’an-ı Kerim’in müslümanlar tarafından genellikle şu amaç ve niyetlerle okunduğu sonucuna götürmektedir:

a. Büyü ya da fal bakmak veya nazardan korunmak:

Kur’an’ın bu niyetlerle okunması, toplumumuzda maalesef yaygındır. Büyü ya da fal bakmak için Kur’an okumak ya da bazı âyetler yazmak, onun gönderiliş amacıyla asla bağdaşmamaktadır. Büyü ya da fal bakanlar, bir anlamda Kur’an’ı bilgisiz insanları sömürmede bir araç olarak görmektedirler. Bu durum, Kur’an’a yapılacak en büyük bir haksızlıktır.

b. Şifa niyetiyle hastaya okumak:

İslâm’ın hasta olanlar için önerisi, doktora gitmek, ilaç kullanmak ve ancak tıbbın imkânlarının yetersiz kaldığı hastalıklar karşısında ise şifa vermesi için Allah’a duâ etmektir. Kur’andan bazı âyetlerin tıbbın çaresiz kaldığı hastalıklar için okunması, kişiye psikolojik bir rahatlama sağlayabilir. Ama aşırıya gidilerek Kur’an âyetlerinin muska şeklinde farklı biçimlerde yazılması ve Kur’an’ın gönderiliş amacının dışına çıkılarak yanlış niyetlere âlet edilmesi asla uygun değildir.

c. Ölülerin ruhlarını şad etmek:

Çocuklarının Kur’an öğrenmelerini isteyen veliler, genellikle kendileri öldükten sonra arkalarından ruhlarına Kur’an okuyacak birilerinin bulunmasını amaçlamaktadırlar. ‘Öldükten sonra çocuğumuz hiç olmazsa ruhumuza en azından bir Fatiha okur’ düşüncesi toplumumuzda yaygındır. Oysa bizim yetiştireceğimiz çocuğumuzdan önce ölüp ölmeyeceğimizi kimse bilemez. Bu anlayış, Kur’an-ı Kerim’in gönderiliş amacı açısından uygun değildir. Bunun yerine; ‘Çocuğum okusun, dinini öğrensin, Allah’ın kullarına gönderdiği Yüce Kitab’ı anlasın, onun gereklerini yerine getirerek dünya ve âhiret mutluluğuna erişsin ve bize de duâda bulunsun’ düşüncesi daha doğru ve mantıklıdır.

Ölülere Kur’an okuma konusunda Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da daveti duyuramazsın.” (Neml 27/ 80)

Kur’an-ı Kerim’in sırf ölülerin ruhlarını şad etmek amacıyla okunmasını eleştiren şair Mehmet Akif ERSOY bu düşüncesini şu dizeleriyle dile getirmiştir:

Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına

Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için

Hz. Peygamber ve sahabeden ölülerin ardından Kur’an okunmasını tavsiye eden sahih bir rivayet yoktur. Ancak bu geleneğin başlatılma nedeni muhtemelen şu düşünce olabilir: ‘Okunan Kur’an’dan okuyan ve dinleyenler birşeyler öğrenerek faydalanırlarsa, buna sebep olan ölü şahıs elde edilen sevaptan yararlanabilir.’ Yani asıl olan, dirilerin Kur’an’ı anlamalarıdır. Özellikle kabirlerde ya da cenaze meclislerinde duygu yoğunluğu zirveye ulaşmaktadır. Ölenlerin haline bakarak dünyevî zevklerinden soğuyan bir insan, tabii olarak bir nefis muhasebesi yapmaya başlar. Duygularının yoğunlaştığı o anda okuduğu ya da dinlediği Kur’an’ın mesajları, onun gönlünde derin izler bırakır. Bu da kişinin Kur’an’ı anlamasıyla ilgili bir durumdur. Gerçi anlamasa bile bir duygu yoğunluğunun yaşandığı doğrudur. Ancak buradaki espri, o anda ölenin durumundan ibret alma konumunda bulunan sağ kişilerin Kur’an’ın mesajlarından etkilenmeleridir. Örneğin mezarlıkta okunan namaz, oruç, zekât ve sadaka ile ilgili emirlerle, ya da zulüm, zina, hırsızlık, ahlâksızlık, yolsuzluk ve insan hakları ihlâli gibi yasaklarla ilgili âyetler, okuyana ve dinleyene âdeta şu mesajı vermektedir: ‘Şu ölen şahsın durumunu dikkate al ve hayatının kalan kısmını, kaçıp uzaklaşmanın mümkün olmadığı şu sonucu düşünerek tamamlamaya çalış.’ Aksi halde ölüler için artık Kur’an’ın söyleyecegi hiçbir şey kalmamıştır. Çünkü Kur’an dirilere indirilmiş ve onlara belli sorumluluklar yükleyen bir kitaptır.

Daha önceden dünyadan göçüp giden yakınlarının ruhunu şad etmek için ücretle hatim okutma geleneğinin de Kur’an’ın gönderiliş amacıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Yanlış niyetlerle Kur’an okumayı yasaklayan Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “O Kur’an’dan yüz çevirmeyin. Yanlış yorumlarla taşkınlık yapmayın. Onu karın doyurmaya ve ticarete âlet ederek onunla zenginleşmeye kalkışmayın.” [2]

Ölen bir yakına sevap bağışlanacaksa ve bunun gereğine inanılıyorsa, başkalarına ücretle Kur’an okutmak yerine, bizzat kişinin kendisinin Kur’an âyetlerinden okuyup sevabını bağışlaması ya da içinden geldiği gibi duâ etmesi daha doğrudur.[3]

d. İbadetlerde gerekli olduğu için okumak:

Bildiğiniz gibi, Kur’an’ı okumak başlıbaşına bir ibadettir. Ayrıca namaz gibi diğer bazı ibadetlerin yerine getirilmesinde de Kur’an okumak şarttır. Onsuz namaz olmaz. Bu yüzden her müslümanın namazını kılacağı kadar Kur’an’dan âyet ve sure ezberlemesi farz kabul edilmiştir.

e. Sevap kazanmak:

Kur’an’ın diğer ibadetler dışında okunması sevaplı bir iştir. Hem de okunan her cümlesine, her kelimesine ve hatta her harfine sevap vardır. Sevabın miktarı, okuyanın okuduğunu anlamasıyla orantılı olarak artacaktır. Onun mesajını anlamaya çalışmadan sadece sevap kazanma niyetiyle Kur’an okumak, bir yönüyle faydacılıktır. Kur’an-ı Kerim sırf sevap defterimizi kabartalım diye inmemiştir. O bize sorumluluk yüklemektedir. Amacımızı sadece sevap kazanmaya yoğunlaştırmak, onun bize yüklediği sorumluluklarımızı gölgeleyebilir. Dolayısıyla Kur’an okuduğumuzda elde edeceğimiz sevabın onu anlama derecemize bağlı olduğu bilinmelidir.

f. Okuyarak ya da dinleyerek zevk almak:

Kur’an, diğer kitaplardan farklı olarak, anlaşılmasa bile okuyana ve dinleyene manevi bir zevk ve mutluluk vermekte, onun çok yüce duygular yaşamasını sağlamaktadır. Bir anlamda gündelik hayatın sıkıntıları karşısında insanı rahatlatan psikolojik bir terapi etkisi göstermektedir. Öyleyse zaman zaman sesli olarak Kur’an-ı Kerim okumak ya da dinlemek hem bir ibâdet hem de müslümana iç huzur sağlayan bir mutluluk vesilesidir.

g. Mesajını anlamak için okumak:

Kur’an’ın ruhuna ve gönderiliş amacına uygun olan asıl okuma budur. Özellikle son yıllarda bu amaçla Kur’an okuma oranında önemli bir artış gözlenmektedir. Bazı gençlerimiz, ceplerine rahatlıkla sığabilecek ebatta Kur’an tercümelerini, sorumluluklarının bir gereği olarak yanlarından hiç eksik etmemektedirler. Temennimiz, bu amaçla Kur’an okuyanların sayılarının artmasıdır. Nitekim Hz. Peygamber bizlere “Kur’an’ı okuyun ve onun prensiplerini yaşayın”[4] tavsiyesinde bulunmuştur. Hz. Peygamber’in tavsiyesi ortada iken, bazı müslümanların özelliklere gençlere; ‘Siz Kur’an-ı anlayamazsınız, dolayısıyla herhangi bir hoca gözetiminde olmadan Kur’an okumanız doğru değildir’ şeklindeki telkinleri, dinî ve mantıksal temelden yoksun gözükmektedir. Elbette her bireyin Kur’an’ın tamamını metin ya da mealden kendi imkânlarıyla doğru olarak anlaması beklenemez. Ancak her müslümanın, kendi ilmi birikimi ve akli kapasitesi ölçüsünde Kur’an’dan öğrenip anlayabileceği çok şey vardır.

Kur’an-ı Kerim Allah kelamı olduğu için, saygı duyulması gereken bir kitaptır. Ancak ona duyduğumuz saygı, onu anlamamıza engel olmamalıdır. Kur’an’ı kutsamak, onu saygıyla yüceltmek, sanki onu dünya işlerine bulaştırmamak şeklinde algılanmaktadır. Oysa Kur’an dünyaya ait bir kitap olduğu ve insanların dünyalarını bir düzene koymak için gönderildiği bilinmelidir.



« Son Düzenleme: Şubat 12, 2009, 06:01:54 ÖÖ Gönderen: stalker »

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Kur'an Meali Nasıl Okunmalıdır?
« Yanıtla #2 : Şubat 12, 2009, 06:13:37 ÖÖ »




3. KUR'AN- KERİM NASIL OKUNMALI


a. Allah Kelamı olduğu bilinciyle: Kur’an okuyan kişi bir anlamda Allah’la konuşuyor demektir. Bu bilince ulaşmak, mesajın kişide uyandıracağı etki açısından çok önemlidir.

b. Anlama niyetiyle: Kur’an’ı anlamamız gerektiğine ve gayret gösterdiğimiz taktirde onun mesajını rahatlıkla anlayabileceğimize mutlaka inanmalıyız. Kadın erkek herkesin Kur’an’ı öğrenip onun mesajını anlaması bir sorumluluktur. Tabiki her âyeti ve her sureyi herkesin anlayabilmesi ya da herkesin aynı ölçüde anlaması beklenemez. Çünkü Kur’an her çağda yaşayan ve her türlü bilgi ve kültür düzeyine sahip insanları muhatap almaktadır. İnsanlar kendi akıl seviyeleri ve kültür birikimleri ölçüsünde Kur’an’ı anlayabilirler. Özellikle akademik düzey ya da özel alan bilgisi gerektiren âyetleri herkesin anlayamaması gayet doğaldır. Ancak herkesin aklı, bilgisi ve kültür düzeyine göre Kur’an’dan anlayacağı çok şeyler vardır. Kur’an dilinin Arapça olması, onu anlamamak için bir mazeret olamaz. Elimizde pek çok meal ve tefsir bulunmaktadır. Bunlar kolaylıkla anlaşılabilecek kadar sade bir dil ve üslupta yazılmıştır.

c. Kur’an okurken, dil, kalp ve akıl işbirliği halinde olmalıdır. Kur’an okurken dilin söylediği mesaj gönülde yankılanmalı ve akıl ile yoğrularak düşünce ve davranışlara yansımalıdır. Ancak bu şekilde okunduğu zaman Kur’an’ın hedeflediği bireysel ve sosyal değişim gerçekleşebilir.

d. Ağır ağır okunmalı: Allah (c.c), Kur’an’ın okunuş tarzıyla ilgili olara Hz. Peygamber’e hitaben şöyle buyurmaktadır: “Biz onu insanlara ağır ağır okuyasın diye bölümlere ayırdığımız bir Kur’an olarak indirdik.” (İsrâ 17/ 106)

Kur’an’ı gerçek anlamda okumak, âyetlerin lafızlarını söyleyip geçmek değil, âyetler üzerinde düşünerek mesajı anlamaya çalışmaktır. Nitekim bir âyettte; “Kur’an’ı tertil ile oku” (Müzzemmil 73/ 4) buyurulmuştur. Tertil, acele etmeden, dura dura, usulüne uygun ve anlayarak okumak demektir. Hızlı okunması durumunda, vurgulanan mesajı anlamak mümkün değildir. Bu yüzden Peygamber (s.a.v.), Kur’an’ın baştan sona çok kısa bir sürede hatmedilmesini uygun görmemiştir.[5]

Kaynaklarda, Hz. Peygamber’in bazen bir tek âyeti okuyarak sabahladığı rivayet edilmektedir.[6] O, âyetleri ağır ağır ve üzerinde durup düşünerek, bazen de ağlayarak okurdu. Rahmet âyetleri gelince Allah’dan rahmet diler, azab âyetini okuyunca o azabdan Allah’a sığınırdı. Hz. Peygamber’in terbiyesiyle yetişen sahabeler de, önce on âyeti öğrenip gereklerini yerine getirebilecek derecede anladıktan sonra diğer âyetleri öğrenmeye geçerlerdi.[7]

Bu konuyla ilgili olarak Hasan Basri şunları söylemiştir: “Sizden öncekiler bu Kur’an’ı Rablerinden kendilerine gönderilmiş bir mektup olarak görür, geceleri onu düşünerek üzerinde çalışır, gündüzleri de onun gereklerini yerine getirirlerdi.”[8]

e. Öğrenilen bilgiler başkalarıyla paylaşılmalı: Bilgiler paylaşıldıkça kalıcılığı artmaktadır. Kaldı ki, müslüman bir kişinin öğrendiği doğruları başkalarıyla paylaşması bir sorumluluktur.

f. Başkalarının okudukları Kur’an dinlenmeli: Allah (c.c.), “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin” buyurmaktadır. Peygamber (s.a.v.) bazen sahabelerden Kur’an okumalarını ister ve onları zevkle dinlerdi. O’nun en çok ibn Mes’ud’dan Kur’an dinlediği rivayet edilmektedir.

g. Öğrenilen mesajlar pratik hayata yansıtılmaya çalışılmalıdır: Kur’an, kendisiyle hayatımıza yön vermek için gönderilmiş bir kitaptır. Pratiği olmayan bilgilerin bir önemi yoktur. Pratik hayatta yaşanmayan bilgiler, bir süre sonra unutulmaya mahkûmdur.

h. Kur’an ve mealini okumada sürekliliğe önem verilmeli: Her müslüman mutlaka her gün az ya da çok Kur’an’dan birşeyler okumayı alışkanlık haline getirmeli, Arapça bilmiyorsa mealden okumaya çalışmalıdır. Dolayısıyla, evlerde bir ya da birkaç Kur’an meali bulundurulmalıdır. Bu konuda ecdadımız güzel bir gelenek başlatmıştır. Bu geleneğe göre her gelin olan kızın çeyizleri arasında Kur’an’ı Kerim’e yer verilir ve böylece Kur’an’ın bütün evlere girmesi sağlanırdı.

Topluma meal okuma alışkanlığının kazandırılması için, özel ya da resmî bütün kütüphanelerde, otel odalarında, dinlenme salonlarında ve kamuya açık sosyal tesislerde mealli Kur’an-ı Kerim bulundurulmalıdır. Bununla da yetinilmeyip camilerimizde imamlarımızın öncülüğünde cemaate yönelik meal dersleri yapılmalıdır. En azından namazlarda okunması gelenek haline getirilen kısa surelerin anlamları camiye gelen cemaate öğretilebilir.


Doç. Dr. Hüseyin YILMAZ

C.Ü. İlâhiyat Fak. Öğretim Üyesi


Çevrimdışı ebrar

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2485
  • Cinsiyet: Bayan
Kur'an Meali Nasıl Okunmalıdır?
« Yanıtla #3 : Mart 09, 2009, 07:41:47 ÖS »
Allah (cc) bizi Kur'ana mahkum etsin, Allah (cc) razı olsun
 

Çevrimdışı stalker

  • Grupsuz
  • *
  • İleti: 1986
  • Cinsiyet: Bay
Kur'an Meali Nasıl Okunmalıdır?
« Yanıtla #4 : Haziran 07, 2009, 08:31:19 ÖS »

Amin.
Allah sizden de razı olsun.
Kur'an nuruyla gönlümüz,yüzümüz, dünyamız, ahiretimizi aydın olsun.Amin.

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek