Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
....Giderayak

Gönderen Konu: ....Giderayak  (Okunma sayısı 1914 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ZiKra

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 456
  • Ummaki, Küsmeyesin..!
....Giderayak
« : Temmuz 15, 2009, 01:06:58 ÖS »
Gelişen teknolojinin nimetlerinden yararlanmanın yanında hemen her kesimden sitem edip kızanlar da çoğunlukta. Kimse de çıkıp demez ki bu teknolojiyi yapan da, kullanan da insanın kendisi, yani; biz, siz, onlar

Benliğinin arka bahçesine yığdığı çöpü – yaşamını kolaylaştırma amacıyla geliştirdiği- teknolojiye döken insan, bilmez mi; kendi eliyle kendisini, neslini, geleceğini, evreni kirleterek yarattığı her kaybın yine kendisine döneceğini?

Her şey nasıl metalaştırıldı, nasıl bu hale getirildi, anlayabilmiş değilim!

Yaşam dipsiz bir kuyu; insanlık her geçen gün o kuyuya - kendi eliyle - düşürülen birer mağdur…Oysa o kuyudan kötü kokular gelmekte...Belli ki artezyen değil, insanlığın atık suyu!

Toprak akarcasına kayıp gidiyor…Yer yarık yarık...Duyan yok feryadını! ...Toprağın kırılma, insanoğluna darılma noktasıdır her yarık

Ve o yarıklardan aşağıya, sonsuz karanlığa, meçhûle karışan insanlık hâlâ -aymazlık içinde- ayırdında değil, kendi yok oluşuna çanak tuttuğu kurnaz zekâsıyla…

... /...

İnsan ait olmadığı bir yerden gitmek ister ya hani…

Ben de ait olduğumu düşündüğüm bir yerde anlamlı paylaşımlarla mutlu olmayı umut ederken ansızın ait olmadığım hissine kapılarak uzaklaşmak istemişimdir çoğu kez. Kendimi yok etmeye gücüm yetmezken, umuttu tutunduran...

Belki biten bir rüyaydı belki de rüyanın ardından uyanma bendeki…İyi de, rüyada insanın ayağı yerden kesilir…oysa benim ayağım hep yerdeydi, toprağa değiyordu, algılayabiliyordum olan biteni.

gözkapağım altındaki büyülü şehrim;
hangi kapını açsam ayrı güzellikle
esrir ruhum…

… / …

kuzum… kuzum; gidişine miydi
köşkümde yazın?
hani candık
canda kandık?
kâr etmez sensizlik, ağrır başım.

gelsene…gelip de tutsana
-yedi kat dipte- elim!

… / …

açılma ey göz kapağım!
ben yaralı hazan
hüzünlü günbatımı sen
solgun anıların acıtan vedası yaprağım

… / …

Biten bir rüyanın ardından her yer karanlık olmaz mı? Oysa benim varsıl yüreğimin direndiği yoksul dünyamda güneş hâlâ yükseliyordu tepem üstünde, yedi rengiyle. Sahi, rüya dediğimiz şey neydi, nasıldı? Gördüklerimizin hangisi, ne kadarı rüyaydı?

Canım acıyor…

Severek, emek karılarak ve mutlu olunarak yapıla gelen bir uğraşıdan insan kendisini nasıl pasifize eder ki? Ederse, bu en başta kendisine haksızlık değil mi?

Biliyorum, hayat sahnesinde her zaman ve her şekilde can acıtanlar olacak...insanoğlu var olduğu sürece de türlü düşün ve duygu renkleriyle - ezen, üzen, gaddar, bencil benlikleriyle - insan suretleri eksik olmayacaktır. Ama…

… / …

İlk kez çok güçlü duygularla babamı aradım. Öyle çok istedim ki O’nun hayatta, yanı başımda olmasını, elimi tutup kaya gibi varlığını hissettirmesini.
Yaşam sahnesinde ne kadar güçlü, özgüvenli görünsek de biz çocuklar;

sağlam ve güçlü duruşu, beklentisiz sevgi ve sahiplenişiyle sadece babalarımızı kaya ile özdeş tutabiliyor, yüreğimizi güvenle onlara dayandırabiliyoruz.

Babaya duyulan o yıkılmaz duyguyu, çıkarsız yalın sevgi ve saygıyı sevdiklerimize, dostlarımıza, yaşamımıza kattığımız, yüreğimize koşulsuzca sarıverdiğimiz özel insanlara da duymak istiyoruz ama başarılı olamıyoruz. Bir şeyler aksıyor, takılı kalıyor bir yerde.

İnsanlar ne bekler birbirlerinden sahi? Karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı iki yürek, sevecen yürek atışlarından başka ne bekler? İllâ da beklemeli mi? Neyi ne kadar beklemeli?

Galiba düğümde bu noktada oluşuyor, çözümsüzleşiyor. Sevgi, saygı, güven dışındaki beklentiler temiz, bâkir duyguları yok ederek yerini hırsa, bî vefaya bırakıyor. Ve sonra da acıyan, acıtan yürek yaraları kalıyor geriye, kanamalı…

… / …

Nerde vicdan, nerede sağduyu? Aydınlık bakış, olgun deneyim nerede? Nerde dostluk, nerede dostlar? Ah! GüvenGüven nerede, saygı nerede ve sorumluluk

Sevgiyse çoktan kurban edilmiş hırsa da, haberimiz yok!

Canım acıyor…Elveda demek kalıyor geriye…

Elveda duyarsız insanlık, elveda canımı acıtanlar…Elveda her koşulda koşulsuzca sevdiklerim, elveda dost bildiklerim…Elveda canıma ot tıkayanlar, elveda canına okuduğum sevgili hayat…Elveda gökkuşağım, elveda mahzun, çocuk gülücüğüm, elveda…

... /...

Sanır mısınız ki, bedenin toprağa akışıdır ölüm! Oysa, diri bedende çarmıha gerilişi ruhun

Refika Doğan


 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek