Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Siz de Tevazu Kapısında Bekleyenlerden Misiniz?

Gönderen Konu: Siz de Tevazu Kapısında Bekleyenlerden Misiniz?  (Okunma sayısı 1784 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ebrar

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2485
  • Cinsiyet: Bayan
Siz de Tevazu Kapısında Bekleyenlerden Misiniz?
« : Kasım 02, 2008, 01:00:51 ÖS »
Seyyid Ahmed Rifai Hazretleri Bağdat'ta unutulmayacak değerde verdiği derslerinin en başına tevazuu alıyor ve şöyle hatırlatmada bulunuyordu dikkat kesilen dinleyicilerine:

- Allah'a açılan kapılar çoktur Her kapıda da bekleyenler vardır Ancak tevazu kapısında pek kalabalık yoktur Ben o tevazu kapısını tercih ettim, çok bekletilmeden kabul gördüm Tavsiye ederim, siz de tevazu kapısında bekleyin Bundan sonra tevazu ve tekebbüre misal olarak bahçedeki dimdik duran bir hurma ağacıyla yapraklarını toprak üzerine sermiş bir kabağı göstererek der ki:

- Bakın şu hurma ağacına, tevazu göstermeyip dik başlılık etmiş, Allah da meyvesi olan salkımlarını başına yüklemiş, olanca ağırlığıyla başında taşımaktadır Bir de şu yüzünü yerlere sermiş kabağa bakın Tevazu gösterip yapraklarını zemine sermiş, meyvesi olan kocaman kabakların ağırlıklarını da toprağın üzerine bırakmış, yükünü yer çekmekte, kendisi rahat etmektedir Konuyu şöyle bağlamış:

- İşte demiş, mütevazı ile mütekebbirin misali de böyledir Tevazu sahiplerinin bir iddiası olmadığından rahattırlar Başlarında benlik yükü yoktur Yüzleri hep yerlerdedir Kibirlilerin ise başlarında öylesine bir benlik yükü vardır ki, onu korumak için hep dik başlılık eder, enaniyet yükünü ömür boyu başlarında taşırlar

Hep mütevazı giyinen, mütevazı yaşayan Rifai Hazretleri'ne itiraz edenler de çıkar Bağdat'ta Derler ki:

- Efendi Hazretleri, siz de başkaları gibi sırtınıza gösterişli şeyh cübbesi giyip, başınıza da büyükçe bir mürşid sarığı sarsanız daha etkili olursunuz insanlara

Bu teklife verdiği cevap da fevkalade düşündürücüdür Şöyle açıklar düşüncelerini Der ki:

- Eğer insanların hidayetine sebep olacaksam çaputtan değil ateşten bile cübbe giyer, alevden bile sarık sararım Lakin düşünürüm ki, büyüklerin sahip olduğu ilim, irfana sahip olmadığım halde kıyafetlerine bürünüp onlar gibi görünmek münafıklıktan başka bir şey değildir! Ya onlar gibi ilim, irfan sahibi olup hizmet veren biri olmalıyım, ya da ilmine, irfanına sahip olmadığım büyüklerden biri gibi görünmemeli, onların itibarını kullanan bir istismarcı durumuna girmemeliyim

Gariptir ki Rifai Hazretleri böylesine bir dikkat içinde iken Bağdat, Basra civarlarında şeyh cübbesi giyip, mürşid sarığı saranların çoğaldığını da görür Bunlardan bir gence sokakta rastlayınca der ki:

- Oğlum bak, kimin elbisesini giymişsin dikkat et Elbisesini giydiğin insanlar gibi ilim, irfanın yoksa onların kıyafetine girip de onlar gibi görünmeye hakkın da yok Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol ki, kıyafetine büründüğün büyüklerin itibarını kullanan biri durumuna girmeyesin

Kendisi mütevazı giyim kuşam içinde iddiasız hayatını sürdürürken Bağdat, Basra, Horasan civarlarında sıkıntıya düşenler gelerek kendisinden, 'Senin duan kabul olur, bize dua et' ricasında bulunurlardı O ise bunlara duygularını şöyle açıklardı:

- Ben kimim ki benden dua istiyorsunuz? Aslında siz böyle düşünmekte mazur olabilirsiniz, ama ben kendimi duası istenecek biri gibi görmekte mazur olamam Eğer ben de sizin gibi kendimi duası kabul olacak biri kabul edersem, Allah beni Firavn ve Haman ile eşit tutar mahşerde Onlar da kendilerini halkın büyüğü sanıyor, üstünlük gururuyla dolaşıyorlardı insanların arasında

Rifai Hazretleri'nin bu mütevazı hali bize Hazreti Aişe validemizin cevaplarını hatırlatıyor Aişe validemize demişler ki: 'İnsan ne zaman büyüklerden olur?' Demiş ki: 'Ne zaman kendini küçüklerden bilirse!' 'Ne zaman küçüklerden olur?' 'Ne zaman kendini büyüklerden bilirse!'

Ne dersiniz? Bu yorumlardan sonra biz de kendimizi büyüklerden biri olarak görebiliyor muyuz? Yoksa tevazu kapısında bekleyen küçüklerden biri olmaya çoktan razı olduk mu?

Çevrimdışı musalli

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4058
Siz de Tevazu Kapısında Bekleyenlerden Misiniz?
« Yanıtla #1 : Kasım 19, 2008, 02:25:56 ÖS »
Rabbim yuregimizi bu tur tohumlardan esirgesin..Amin.
Guzel bir paylasimdi.Cenab-i Allah razi olsun kardesim.

+

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek