Parkta yuruyor. Kus civiltilarinin onunu bir cocuk aglamasi kesmeseydi durmayacakti.
Duruyor ve oyuncak bebegini kaybeden kucuk kizin yasli gozlerine bakiyor. Hikayesini dinlerken yeni bir hikaye dusunuyor kanini durdurmak icin.
Gercegin yarasini hayalle sarmaya basliyor: "Aglama.
Bebegin kaybolmadi!" Ilk cumle, ilk yardim. Kucuk kizin aglamasi kesiliyor o anda. Adam, itiraz dalgalari vurmadan kizin yuzune, hikayesine devam ediyor: "Yalnizca gezmeye cikti. Hem az once gordum onu ve konustum. Soz verdi sana mektup yazacagina. Yarin ayni saatte burada ol.
Mektubu ben getirecegim." Daha cumle biter bitmez gokkusaklari surmeliyor cocugun gozlerini. Kus civiltilari kapanan yollari yeniden aciyor.
Adam cikiyor parktan mektubu getirmek icin. Yuruyen merdivenler kisaltiyor yolu.
Saatler gecmek bilmiyor.
Ertesi gun cocuk sevincle aciyor mektubunu. Bebegi basindan gecenleri anlatiyor ona.
Gordugu yerleri, karsilastigi insanlari...
Haftalarca suruyor yazisma. Ta ki postaci hastalanarak bir baska kente gidene kadar.
Ayrilmadan once bir bebek hediye ediyor cocuga. "Artik mektup yazmayacak sana.
Kendi geldi. Uzak ulkelerde basindan gecenler biraz degistirdiyse de onu, senin bebegin bu!"
.....