Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Gerçek Hurrıyet Allah'a Kulluktadır

Gönderen Konu: Gerçek Hurrıyet Allah'a Kulluktadır  (Okunma sayısı 1492 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gizem

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 697
  • Cinsiyet: Bayan
Gerçek Hurrıyet Allah'a Kulluktadır
« : Kasım 05, 2008, 09:27:23 ÖÖ »
GERÇEK HÜRRİYET ALLAH’A KULLUKTADIR
 
 
Seyyid Abdulhakim el-Hüseynî k.s. Hazretleri, “efendim bize öyle bir
vasiyette  bulunun ki, dünya ve ahirette kurtuluşumuza vesile olsun”
dendiğinde, şöyle cevap veriyor: “Kurtuluş için hürriyet ve iffete dikkat
ediniz.” “Efendim, hürriyet ve iffet nedir?” diye sorulduğunda ise şöyle
buyuruyor: “Hürriyet, Allah’tan başka hiç bir sebebe bağlanmamaktır. Bütün
işlerde sebeplere değil, sebepleri yaratana dayanmak ilk vazifedir. İffet
ise, kendi nefsi veya başkası için değil; bütün söz, hareket, niyet ve
amelde Allah için olmaktır.”
 
Şu halde “İslâmiyet köleliği kaldırdı, hürriyeti getirdi” sözünün, hem zahir hem de batın iki yönüyle anlaşılması
gerekir. Zahirî yönüyle köleliği
dinimiz kaldırmıştır. Fakat bu, insanın gerçek kölelikten kurtulması için
yeterli olmamıştır. Çünkü gerçek kölelik, insanın insana köleliğinden çok,
nefs ve şeytana köleliktir. Nefs ve şeytana kölelik, insanın insana
köleliğinden daha kötüdür. Çünkü nice müslüman başkalarının kölesi olarak
yaşamalarına rağmen, bu durum onların Allah rızası için gayret
göstermelerine engel olmadı.
 
Bilal-i Habeşî r.a. köle idi. Ama herşeyin gerçek sahibi Allah’ın azametini
bildiği için kölelik ona zarar vermedi. Bilakis Hz. Muhammed s.a.v.’e ilk
iman edenlerden ve sahabenin ileri gelenlerinden oldu.
 
İnsanın, iki cihan saadetine erebilmesi için gerçekten hür olması gerekir.
Bunun için de peygamberlerin, evliyanın yolunun izlenmesi şarttır. Çünkü
onlar Allah’tan gayrısını kalplerinden temizleyip, yalnızca Allah’a kul
olup, gerçek hürriyeti yaşadılar. Bizim için kurtuluş da onların yolunu
takip etmek. Aksi takdirde nefs, şeytan ve insanlara kölelikten
kurtulabilmemiz mümkün değil.
 
Allah’tan gayrısından korkmamalıyız. Ancak bu korkusuzluğu saygısızlık
değil, Allah’tan başka kimseden medet ummamak manasına söylüyoruz. Yoksa
kul, kuldan utanır, saygı duyar. Bu, insanlarla bir arada yaşamanın
gereğidir. Fakat Allah’ı bırakıp, yalnızca kullardan utanmak, korkmak,
insanı insanlıktan çıkarıp rezil eden bir alçaklıktır.
 
“İhsan nedir?” diye sorulduğunda, Rasul-i Kibriya s.a.v.: “Allah’ı görüyor
gibi ibadet etmektir. Zira sen O’nu görmüyorsan da, O seni görüyor.”
buyurmuştur.
 
Karanlık gecelerde, aydınlık günlerde, her anında Allah’ın kendisini
gördüğünü düşünerek yaşayanlar ihsan sahibidir, takva ehlidir. Allah’tan
gayrısına kul olmayıp, gerçek hürriyeti yaşayanlar da işte ancak onlardır.
 
Allah’ın her an kendisini gördüğünü bilmeyen kimse, alim de olsa, padişah da olsa iffetten, hürriyetten yoksundur.
 
Gavs-ı Kasrevî k.s. Hazretleri’ne sorulmuş:
 
“Efendim, filanca akıllıdır, filanca değildir, derler. Biz akıllı ile deliyi birbirinden ayırdedemiyoruz. Bu asırda akıllı
kime denir, lütfen açıklar mısınız?”
 
Gavs-ı Kasrevî k.s şöyle buyurmuş:
 
“Akl-ı Selim, tab-ı müstakim sahipleri akıllı, bunun dışındakiler delidir.
Çünkü akl-ı selim olmayan sapıklık ve isyanın ızdırabını bilemez. Dalalet
ile hidayeti ayırdedemez. Aklın geniş manada faydası, hayrın şerden
ayırdedilmesidir. Yani aklın aslî vasfı hidayeti dalaletten, imanı küfürden
ayırmaktır ki, buna akl-ı selim diyoruz. Bu farkı görmeyen akılsızdır.”
 
Demek ki mecazi olarak akıl dünya nimetlerinden menfaat sağlamaktır. Ama
asıl akıl odur ki, dalalet ve hidayeti ayırdedecek olgunluğa ulaştırır. Bunu ayıramayan kimse hangi makam ve
rütbede olursa olsun delidir. Bu kişi tevfik ve hidayet yolunu bulamaz.
 
Dünya hayatı insana bir uyku gibidir. Kimi uykuda rüya gördüğünü bilir,
kimisi ise uykudaki rüyayı hakikat zanneder. Öyleyse gerçek akl-ı selim
sahibi, dünya lezzetlerini geçici kabul ederek gerçek hayata bir vasıta
olarak görür. Gerçek maksadın Allah’ın rızası olduğunu bilir, izzet halinde
Allah’a hamd, zillet halinde istiğfar eder. İşte kulluğun en zor tarafı
budur ama kulluktan murat edilen de budur.
 
 
Mehmet ILDIRAR
SEMERKAND DERGİSİ
« Son Düzenleme: Kasım 24, 2008, 10:07:11 ÖS Gönderen: musalli »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek