Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
‘Dua Ediniz Cevap Vereyim’ Ayeti Ne Anlama Gelir?

Gönderen Konu: ‘Dua Ediniz Cevap Vereyim’ Ayeti Ne Anlama Gelir?  (Okunma sayısı 2251 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı musalli

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4058
‘Dua Ediniz Cevap Vereyim’ Ayeti Ne Anlama Gelir?
« : Ağustos 18, 2008, 01:28:05 ÖS »
Eğer desen:
“Birçok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki âyet umumîdir; ‘Her duaya cevap var’ ifade ediyor.”

Elcevap:Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevap vermek var. Fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek, Cenâb-ı Hakkın hikmetine tâbidir.

Meselâ,
Hasta bir çocuk çağırır:
“Ya hekim, bana bak.
Hekim;
” Lebbeyk,” der. “Ne istersin?” cevap verir.
Çocuk; “Şu ilâcı ver bana” der.

Hekim ise, ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.

İşte, Cenâb-ı Hak, Hakîm-i Mutlak, hazır, nazır olduğu için, abdin duasına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbâniyenin iktizasıyla, ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.

Hem dua bir ubudiyettir.Ubudiyet ise, semerâtı uhreviyedir.Dünyevî maksatlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksatlar, gayeleri değil.

Meselâ, yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa, o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyetle olsa, o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz.

Nasıl ki, Güneşin gurubu, akşam namazının vaktidir. Hem Güneş’in ve Ay’ın tutulmaları, “küsuf ve husuf namazları” denilen iki ibadet-i mahsusanın vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nuranî âyetlerinin nikaplanmasıyla bir azamet-i İlâhiyeyi ilâna medar olduğundan, Cenâb-ı Hak, ibâdını o vakitte bir nevi ibadete davet eder. Yoksa o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi müneccim hesabıyla muayyen olan Ay ve Güneş’in husuf ve küsuflarının inkişafları için değildir.

Aynı onun gibi, yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve beliyyelerin istilâsı ve muzır şeylerin tasallutu, bazı duaların evkat-ı mahsusalarıdır ki, insan o vakitlerde aczini anlar; dua ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlakın dergâhına iltica eder. Eğer dua çok edildiği halde beliyyeler def olunmazsa, denilmeyecek ki, “Dua kabul olmadı.” Belki denilecek ki, “Duanın vakti kaza olmadı.” Eğer Cenâb-ı Hak, fazl ve keremiyle belâyı ref etse, nurun alâ nur, o vakit dua vakti biter, kazaolur.

Demek, dua bir sırr-ı ubudiyettir. Ubudiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhar edip, dua ile O’na iltica etmeli, Rububiyetine karışmamalı. Tedbiri Ona bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini itham etmemeli.

Evet, hakikat-i halde, âyât-ı beyyinâtın beyanıyla sabit olan budur ki: Bütün mevcudat, herbirisi birer mahsus tesbih ve birer hususî ibadet, birer has secde ettikleri gibi, bütün kâinattan dergâh-ı İlâhiyeye giden, bir duadır:

Ya istidat lisanıyladır; bütün nebâtat ve hayvânâtın duaları gibi ki, herbiri lisan-ı istidadıyla Feyyâz-ı Mutlaktan bir suret talep ediyorlar ve esmâsınabir mazhariyet-i münkeşife istiyorlar.

Veya ihtiyac-ı fıtrî lisanıyladır; bütün zîhayatların, iktidarları dahilinde olmayan hâcât-ı zaruriyeleri için dualarıdır ki, herbirisi o ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla Cevâd-ı Mutlaktan idame-i hayatları için bir nevi rızık hükmünde bazı metâlibi istiyorlar.

Veya lisan-ı ıztırariyle bir duadır ki, muztar kalan herbir zîruh, kat’î bir iltica ile dua eder, bir hâmî-i meçhulüne iltica eder, belki Rabb-i Rahîmine teveccüh eder.

Bu üç nevi dua, bir mâni olmazsa, daima makbuldür.

Dördüncü nevi ki, en meşhurudur, bizim duamızdır. Bu da iki kısımdır: Biri fiilî ve hâlî, diğeri kalbî ve kàlîdir.

Meselâ, esbaba teşebbüs, bir dua-yı fiilîdir. Esbabın içtimaı, müsebbebi icad etmek için değil, belki lisan-ı hal ile müsebbebi Cenâb-ı Haktan istemek için bir vaziyet-i marziye almaktır. Hattâ çift sürmek, hazine-i rahmet kapısını çalmaktır. Bu nevi dua-yı fiilî, Cevâd-ı Mutlakın isim ve ünvanına müteveccih olduğundan, kabule mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadır.

İkinci kısım, lisanla, kalble dua etmektir. Eli yetişmediği bir kısım metâlibi istemektir. Bunun en mühim ciheti, en güzel gayesi, en tatlı meyvesi şudur ki:

Dua eden adam anlar ki, Birisi var, onun hâtırât-ı kalbini işitir, herşeye eli yetişir, herbir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına medet eder.

İşte, ey âciz insan ve ey fakir beşer! Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medârı olan bir vesileyi elden bırakma. Ona yapış, âlâ-yı illiyyîn-i insaniyete çık, bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını kendi duan içine al, bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi de, kâinatın güzel bir takvimi ol.

Risale-i Nur Külliyatından (23. Sözden)

« Son Düzenleme: Mayıs 16, 2010, 04:01:09 ÖS Gönderen: kuzu »

Çevrimdışı husrev_06

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 313
  • Cinsiyet: Bay
‘Dua ediniz cevap vereyim’ ayeti ne anlama gelir?
« Yanıtla #1 : Ağustos 18, 2008, 10:38:43 ÖS »
 Üstad hazretleri her mevzuda olduğu gibi buradada "Bediüzzaman" lakabının kendisine verilmesinin ne kadar yerinde ve gerekli olduğunu sarih bir şekilde isbat etmiş.Allah üstadmızdan razı olduğu gibi inşallah, sizden razı olsun musalli kardeş.+
 
 Cenab-ı hak Mucib isminin tecellisi olarak yarattığı tüm mahlukatının insan olsun hayvan, nebatat olsun hepsini işitir ve yukarıda izah edildiği gibi her dua ve isteğe icabet eder.
 
 "Bana dua edin icabet edeyim." (Mümin/60)
 "Kullarım beni sana soracak olurlarsa işte ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiği zaman, dua edenin duasına cevap veririm.”(Bakara/186)
 
   Yaratılan tüm mahlukatının ellerinin yetişemediği ve iktidarları dahilinde olmayan bütün ihtiyaçlarını ve bütün fıtri istekleri, Rahim,Kerim,Semi ve Şefik gibi isimleriyle Cenab-ı Hak tarafından verilmektedir.Sanki perde arkasından tabiri cazi ise gizki bir el tarafından tüm lisani ve ızdırari (zaruret ve çaresizlik içinde edilen) ve fıtri (yaratılış itibari ile istenilen) dualrını görür ve icabet eder.Elma kurdunun lisanı hali ile ifade ettiği aczini görür ve onu elma gibi bir nimetin içinde hem muhafaza eder hemde rızıklandırır.Balıkları denizde, kuşları havada ve hakeza.
   
   Cenab-ı Hak küçük büyük, insan hayvan bitki gözetmemeksizin tüm mahlukatının dularını dinler, ahını işitir,  şefkat ve merhametiyle tüm hayat sahiplerinin isteklerine icabet eder.
   
« Son Düzenleme: Ağustos 18, 2008, 10:39:47 ÖS Gönderen: husrev_06 »

Çevrimdışı musalli

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4058
‘Dua ediniz cevap vereyim’ ayeti ne anlama gelir?
« Yanıtla #2 : Ağustos 18, 2008, 10:48:11 ÖS »
Amiin Allah tüm ümmeti müslümandan razı olsun..
Kiymetli yorumunuz için teşekkür ederim hüsrev kardeş.
« Son Düzenleme: Ağustos 18, 2008, 11:00:51 ÖS Gönderen: musalli »

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek