Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Saadet Asrından İki Hikâye

Gönderen Konu: Saadet Asrından İki Hikâye  (Okunma sayısı 2987 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı rabia gül

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 30
  • ... bil ki kin, sapıklığın, kafirliğin temelidir!
Saadet Asrından İki Hikâye
« : Ocak 29, 2009, 04:03:00 ÖS »
Hüzeyl kabilesinden Medineli Hamele, devesine binmiş, kırda gidiyordu. İlerideki vahada koyunlarını otlatan Raşid'in kızı Es'ile'yi gördü. Es'ile, koyunları sürerken rüzgâr yüzündeki örtüyü sıyırmıştı. Onun sahip olduğu fıtrî güzelliği gören Hamele, fikrini bozmaya niyet etmişti.

 Namusa saldıranın cezası
Sürüye yaklaşınca devesini çökertip dizlerinden bağladı, yalnız bulunan Es'ile'ye seslendi: "Es'ile, beni reddetme. Seninle beraber olalım"

Es'ile'nin cevabı makuldü: "Buradan derhal uzaklaş. İyi niyet sahibi isen babama müracaat et. Beni eş olarak iste. O seni reddetmez"

Fakat Hamele'de iyi niyet yoktu. Sadece geçici bir macera yaşamayı düşünüyordu. Es'ile'ye doğru yürüdü. Es'ile, başka çıkış yolu kalmadığını anlayınca bütün cesaret ve hiddetini toplayarak namusunu savunmaya karar verdi. Kapışmada çok sürmeden Hamele'yi yere yatıran Es'ile: "Def olup gidecek misin, yoksa başını parçalayayım mı?" dedi.

Hamele söz verdi. Hemen def olup gideceğini söyledi. Ne yazık ki yatırıldığı yerden kalkar kalkmaz hücumunu tekrarladı. Es'ile yine bir hamlede onu yere yatırdı. Hareketsiz hale getirerek teklifini tekrarladı: "Buradan def olup gidecek misin, yoksa şu taşla başını parçalayayım mı?" Bu zor karşısında kesin söz veren Hamele, yine yakasını sıyırdı. Ne yazık ki, sözünde bu sefer de durmadı, yalnız bulduğu Es'ile'ye hücumunu tekrarladı.

Es'ile güçlü ve hiddetliydi. Onu yere yıkıp göğsünün üzerine çöktü. Başına yanındaki büyük bir taş parçasıyla öylesine vuruşlar yaptı ki, mütecaviz Hamele, artık yerinden kalkamaz, kalksa bile hücumunu tekrar edemez hale geldi. Bundan sonra koyunlarını sürerek oradan uzaklaşan Es'ile, böylece şerefini korumuş, namusuna leke kondurmamıştı. Az sonra oradan geçen bir yolcu kafilesindeki Hüzeylliler Hamele'yi tanıdılar: "Ne oldu sana böyle Hamele?" dediler. Hamele: "Sormayın, devem beni yere attı, düşünce böyle oldum" dedi.

"Deven burada dizlerinden bağlı, şu taşta da kan var, ayrıca başında da taşın açtığı yaralar görünüyor" deyince kızardı: "Ne diyorsam öyle, daha ne inceliyorsunuz, beni deveme bindirip evime götürün" dedi.

Hamele'yi evine götürdüler. Birkaç gün yattıktan sonra iyi olma ümitleri kaybolmaya başladı. Kendisine sordular: "Başına bu durum sebebiyle ölüm gelecek olursa kimi dava edelim, kan diyetini kimden isteyelim?"

Titrek sesle açıkladı: "Kanımdan, Es'ile'den başkası sorumlu değildir" Bu cümle, Hamele'nin son sözleriydi. Başı yana düşüverdi. Hüzeyl ileri gelenleri toplanıp Resulullah'a geldiler: "Oğlumuz Hamele'nin kanını, Raşid ödeyecektir. Dava ediyoruz" dediler.

Resulüllah (sav) Raşid'i çağırttı. Raşid'in asıl adı Zalim'di. Resulullah, İslâm'a girince Zalim ismini Raşid olarak değiştirmişti. Durumu anlayan Raşid: "Benim öyle bir ölümden haberim yok. Ne gördüm, ne de işittim, deyince: "Ya Resulullah, Raşid'in kendi değil, kızı Es'ile'dir katildir" dediler.

Az sonra Es'ile yakalanarak getirildi. Efendimiz (sav): "Es'ile, bak senin Hamele'yi öldürdüğünü iddia ediyorlar, ne dersin?" buyurdu.

Es'ile dalgın, aynı zamanda tereddütlü idi. Sadece: "Hiç kadın erkeği öldürebilir mi?" diyebildi. Ancak bu sözün gerçek bir müdafaa olmadığını hemen anladı. Sonra vahiy gelerek Allah'ın Resulü'ne olayı haber vereceğini de düşündü. Hadiseyi aynen anlatmaya karar verdi: "Üç defa üzerime yürüdü, iki defa yatırıp söz aldım. Defolup gideceğine söz verdi. Kurtulunca üçüncü defa üzerime geldi. Ben de şerefimi ve namusumu müdafaa için başını yaraladım, bana hücum edemez hale getirerek kaçıp kurtuldum. Sonra öğrendim ki, o yaralardan ölmüş"

"Suçunu itiraf etmiştir, diyetimizi isteriz"
Hüzeyliler hep birlikte bağrıştılar: "Suçunu itiraf etmiştir, diyetimizi isteriz." Resulullah (sav) de kararını açıkladı: "Es'ile namusunu müdafaa etmiştir. Mütecaviz Hamele de kanını heder etmiştir. Böylece dava bitmiş, diyet ortadan kalkmıştır"

Hüzeylliler süklüm püklüm. Raşid ve Es'ile şen ve şatır, evlerine döndüler. Asr-ı Saadetten bir namusu koruma olayı böylece tarihe geçti, bize de ibretlerinize sunmak düştü. [Kaynak: Yeni Aile İlmihali]

-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Hz. Ebu Bekir'in Sözleşmesi

Efendimiz (sav)'a, peygamberlik vazifesinin verilmesinin üzerinden sekiz yılı aşkın bir zaman geçmişti. Fars ordusu ile Rum ordusu, Şam ile Fars arasında savaşmışlar ve Farisiler, Rumları ağır bir yenilgiye uğratmışlardı. Rumların şehirlerini yakıp yıkmışlar, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamışlar, ağaçları bile kesmişlerdi. Hatta İstanbul'a kadar gelmişler ve İstanbul'u bir süre kuşatmışlar ama ele geçirememişlerdi.

Mekkeli Müşrikler, Farslıların Rumları yenmelerini isterlerdi zira Farisiler de kendileri gibi puta tapmaktaydılar. Müslümanlar ise Rumların, Farisileri yenmelerini isterlerdi zira Rumlar kendisine kitap verilmiş bir peygamberin dinindendi. Mekkeli Müşrikler, Müslümanlara; "Siz kitap ehlisiniz, Rumlar da kitap ehlidir. Farslı kardeşlerimiz, sizin desteklediğiniz kitap ehli olan Rumlara galip gelmişlerdir. Sizle de biz çarpışacak olsak muhakkak biz de size galip geliriz" diyorlardı.

Hz. Ebubekir (ra), müşriklerin bu alaylı sözlerini Efendimiz (sav)'a anlatınca Peygamberimiz: "Şu muhakkak ki Rumlar, Farisilere galip geleceklerdir. Bunu bize peygamberimiz haber verdi diye gidip söyleyiniz" deyince, müşriklerin içinden Übeyy bin Halef, kalkıp Hz. Ebubekir'in yanına gitti. Hz. Ebubekir'e: "Sen yalan söyledin" dedi. Bunun üzerine Hz. Ebubekir (ra): "Ey Allah'ın düşmanı! Sensin yalancı olan. Eğer üç yıla kadar, Rumlar Farslılara galip gelirse, bana on deve vermeye var mısın? Tersi olursa ben sana vereceğim" dedi. Ve Übeyy bin Halef ile sözleşti.

"İman edip Müslüman oldular"
Hz. Ebubekir (ra), daha sonra Resulullah (sav)'a gelerek, Übeyy bin Halef ile aralarında geçen mevzuu haber verince, Efendimiz (sav): "Ben böyle mi dedim? Ayetteki 'bid'i' sözü, ancak üç yıl ila dokuz yıl arasındaki süreyi ifade eder. Sen hemen gidip, sözleşme yaptığın develerin sayısını da, sözleşme süresini de uzat" buyurdu.

Hz. Ebubekir (ra), gitti ve Übeyy'i buldu. Ebubekir'in geldiğini gören Übeyy bin Halef: "Sen galiba verdiğin söz için pişman oldun?" dedi. Hz. Ebubekir (ra) ise: "Hayır! Pişman olmadım. İstersen aramızdaki sözleşmede, alınacak - verilecek develerin sayısını artıralım, süreyi de uzatalım. Kazanan yüz deve alsın, kaybeden de yüz deve versin. Süre de dokuz yıla kadar uzatılsın" dedi. Übeyy, bu teklifi de sevinçle hemen kabul etti. Rum orduları, belirlenen süre içinde toparlandılar ve Farisi ordusunu büyük bir hezimete uğrattılar. Hz. Ebubekir (ra), Übeyy bin Halef'in varislerinden yüz deveyi alıp, Peygamberimiz (sav)'a getirdi.

Efendimiz (sav), durumu görünce Hz. Ebubekir'e: "Bunları fakirlere dağıtın!" buyurdu. O da bütün develeri fakirlere dağıttı. Bu hadise de efendimizin sözünün doğru çıkması üzerine, Mekkeli müşriklerden birçok kimse, iman edip Müslüman oldu.  [Tirmizi

« Son Düzenleme: Haziran 27, 2009, 05:29:16 ÖS Gönderen: musalli »

Çevrimdışı mirac

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2120
  • Cinsiyet: Bayan
  • * Suskunluğumu En Güzel DUA Kıl Ya RAB ! *
Saadet asrından iki hikâye
« Yanıtla #1 : Ocak 30, 2009, 11:31:04 ÖÖ »
Allah razı olsun kardeşim
+.......

Çevrimdışı rabia gül

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 30
  • ... bil ki kin, sapıklığın, kafirliğin temelidir!
Saadet asrından iki hikâye
« Yanıtla #2 : Ocak 31, 2009, 02:17:07 ÖÖ »
amin cumlemızden ins.

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek