Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Oğullar Baba Olunca..

Gönderen Konu: Oğullar Baba Olunca..  (Okunma sayısı 1563 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı şeyma19

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 895
Oğullar Baba Olunca..
« : Temmuz 27, 2008, 05:32:47 ÖS »

Bu yazıyı okumadan önce söylemem gereken şey şudur ,benimde hala severek dinlediğim şarkının(ki bu şarkı yusuf İslam tarafından tekraryeni albümüne eklediği şarkısıdır...) Can Dündar tarafından yazılmış böyle bir makalesi olduğunu görünce paylaşmak istedim...

Oğullar baba olunca...

Yusuf İslam'la bir tele*vizyon röportajı yap*mak için Londra'ya uçarken, bütün çocukluğuma damgasını vuran o hazin şarkı çınlıyordu kulaklarımda... Müş*fik ve babacan bir ses, yuvadan uçma vaktinin geldiğini hisseden oğluna öğüt veriyordu şarkıda... "Daha çok gençsin..." diyordu, "Öğreneceğin çok şey var. Ace*leye gerek yok. Sabırlı ol. Bir kız bul, evlen. Ben de senin gibiydim bir zamanlar. Şimdi yaşlıyım, ama mutluyum. Yarın sen yine burada olacaksın, ama düşle*rin..."

O sırada gençten bir ses olanca hırçınlığıyla bozuyordu şarkının ritmini... Oğul cevap*lıyordu babasını:

"Oldum bittim, hep aynı eski hikaye/

Dillendiğim andan beri/ hep dinlemem emrediliyor/

Ama bir yol var biliyorum/ki artık gitmem gerekiyor..."

"Father and Son"ı dinlediğimde 15-16 yaşlarındaydım en fazla... Çat-pat İngilizcemle elde sözlük, bu platin sesin söylediklerini an*lamaya çalışıyordum. Sanki beni anlatıyor*du. 15-16 yaşındaki her yeni yetme gibi, bu türden öğütler dinlemekten bitap düşmüş*tüm. Ve artık "gitme vaktinin geldiğine" inandırıyordum kendimi... Çünkü hissedi*yordum ki, kalırsam, "yarın yine burada olacağım... ama düşlerim, artık beni terketmiş olacak..."

Ergenlik ruhumuzda isyan ateşleri yakan bu sözlerin sahibini Ankara'da bir plakçı dükkanının vitrininde görmüştüm ilk kez... Uzun siyah saçları ve İsa tablolarını andıran oval narin yüzüyle bir long-play'in arkasın*dan gülümsüyordu...

Ve işte bu ilk karşılaşmadan yaklaşık 15 yıl sonra o gülümseyen narin yüzün sahibiyle ta*nışmaya gidiyordum Londra'ya...

Dünkü yeni yetmeler, o 15 yıl içinde ya ba*balarının sözünü dinleyip sabretmiş ve bir kız bulup evlenmişlerdi ya da o hırçın delikanlı*nın sözüne kanıp ayaklanarak, meçhul bir yolda düşlerinin peşine düşmüşlerdi.

Ya şarkıyı söyleyen delikanlı?...

O, babasına resti çekip evi terkettikten sonra kendini önce karanlık sokaklara, sonra bol ışıklı caddelere vurmuş, derken hiç um*madığı bir anda huzuru bir cami avlusunda bulmuştu.

O Şimdi Müslüman"dı...

Hayatımın en tuhaf söyleşile*rinden biriydi.

Ben Müslüman bir ülkede Cat Stevens'la yetişmiştim.

O, Cat Stevens'lığından, Müs*lüman olmak adına vazgeçmişti.

Ben O'nun şarkılarını anlaya*bilmek için İngilizce öğrenirken, O İslam'ı öğrenebilmek için Arapça'ya merak salmıştı. Sanki ikimiz de sahip olduğumuz kimlikten (Doğulu ya da Batılı, Müslüman ya da ateist, müzis*yen ya da mümin) başka birşey olabilmek için "yola koyul*muş" tuk. Ben (ve Türklerin ço*ğunluğu) İslam'a sırt çevirip dolu dizgin Batı'ya koşarken; O, Batı'dan kaçış yolunda İslam'a rastlamıştı, işte ters yönlere doğru yelken açarken, şimdi yolda karşılaş*mıştık.

Söyleşi boyunca ikimiz de birbirimize terkettiğimiz mazilerimizden dem vurduk. O'na eski kimliğini ve şarkılarını anımsattıkça, O da bana Türklerin o şarkıları dinleme*den önce, hilafet döneminde ne kadar mutlu yaşadıklarını anlattı durdu. Ben O'na "Lady d'Arbanville"in ölen bir sevgilinin ardından yazılmış bir ağıt olduğunu öğrendiğimde ne kadar üzüldüğümden sözederken, O bana Yusuf peygamberin onca felaketten sonra nasıl selamete erdiğinden bahsediyordu.

Türkiye'deki Cat Stevens hayranları nasıl O'nun "kandırılmış bir star" olduğuna inanı*yorlarsa, O da Türkiye'deki Cat Stevens hayranlarının "kandırılmış Müslümanlar" ol*duklarını düşünüyordu. Ama işin garip tara*fı o Müslümanları kandırmakla suçladığı adam, aslında kendisiydi ve hemen karşımda oturduğu halde Cat Stevens'tan "koca bir yalan"mış gibi sözediyordu.



* * *



Sesine bir "baba"nın olgunluğu egemen olmuştu. "Ben de senin gibiydim bir zaman*lar" der gibiydi. "Şimdi yaşlı, ama mutlu"ydu.

Bense, gençliğimin isyan ateşlerini yakan o deli dolu delikanlıyı bunları söylerken görmenin şaşkınlığını yaşıyordum bir yandan...

... bir yandan da gençliğimizin özeti olan o şarkılara "koca bir yalan" demeye o şarkıla*rı söyleyen adamın bile hakkı olmadığını düşünüyordum.

Söyleşinin bir yerinde daha öğreneceğim çok şey olduğunu ima etmeye kalkışınca hafifçe doğruldum ve hırçın bir ses tonuyla

"Artık gitmem gerekiyor" dedim.

Düşlerimi topladım... ve çıktım.

Can Dündar

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek