Aksam
Aksam vakti, guz mevsiminin sonunda pek cok canlinin olmesine benzer sekilde, hem insanin bir gun vefat edecegini, hem de kiyametin baslangicinda dunyanin harap olacagini ihtar eder. Boyle bir anda insan ruhu, su onemli isleri yapan Zat’in dergâhina durmayi, "Allahu Ekber" diyerek fani olan her seyden el cekip O’na hamd etmeyi, O’nu tesbih etmeyi, buyuklugunu bir daha haykirmayi siddetle arzu eder. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de bu arzu ile cogu zaman gunesin batmasindan once aksam namazini beklemeye baslar, ezan okunur okunmaz hemen Yuce Divan’a dururdu. Farz namazdan sonra “Evvâbin” adiyla bilinen 2–6 rekât namaz kilar ve bunu tavsiye ederdi.16
Yukarida isaret ettigimiz gibi Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) aksam namazindan sonra o gun hangi haniminin yaninda kalacaksa diger ev halki oraya toplanir ve aile sohbeti baslardi. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in aile yuvasi, hem sagliginda hem de ahirete intikal ettikten sonra ilmî faaliyetlerin hic duraksamadan devam ettigi bir ortam olmustur. Zira Efendimiz’in vefatindan sonra hanimlari bu ilim faaliyetini daha genis bir halkaya acarak devam ettirmisledir. Islam dininin genel olarak pek cok hukmunun yaninda, ozellikle kadinlarla ilgili bazi ozel hukumlerin ogrenilip aktarilmasinda ve ogretilmesinde Efendimiz’in aile hayatinin buyuk fonksiyonu olmustur. Ozellikle bu ‘aksam sohbetleri’nin rolu kucumsenemez. Adeta bir mektep gibi isleyen aksam sohbetleri, Hz. Aise validemiz basta olmak uzere, bircok essiz âlimin yetismesine besiklik etmistir. Tabii sadece ilmî bahisler konusulmuyordu; farkli cevre, kultur ve karaktere sahip ev halki arasinda ciddi bir muhabbet olusuyor, birbirlerini daha iyi taniyor, risâlet gorevinin tatli agirligini Efendimiz’le beraber azaltmaya gayret ediyor, zaman zaman sakalasiyor.. kisacasi mutlu bir ailede olmasi gereken ortami sagliyorlardi.
Yatsi
Yatsi vaktinde karanlik her tarafi kaplar, gunduz gorunen seyler adeta yokluga gomulur, sanki vefat etmis insanin geriye kalan esyasi da arkasindan vefat edip unutulur. Imtihan icin verilen dunya hayatinin butunuyle sona erdiginin bir gostergesi gibidir. Adeta mutlak tasarruf sahibi olan Allah’in yuceligi, ulfet perdesine sik sik gomulen insanogluna bir daha gosterilmektedir. Cunku Allah (c.c.) gece ile gunduzu, kis ve yazi, dunya ve âhireti bir kitabin sayfalari gibi kolaylikla cevirir, yazar, bozar, degistirir. Iste aciz, zaif, muhtac ve gelecegi karanlik goren insan bu vakitte yatsi namazini kilarak, her seye gucu yeten ve gercek bir dost olan Allah’a yonelir, dayanir ve siginir. Onu unutan ve karanliga gomulen dunyayi, o da unutup, dertlerini dergâh-i rahmete doker. Ayrica ne olur ne olmaz, olume benzeyen uykuya dalmadan once son ibadetini yapip, gunluk hesap defterini guzelliklerle kapatmak ister.
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de ashabina yatsi namazini kildirir ve onemli bir durum olmazsa,17 kimseyle konusmadan dinlenmeye cekilirdi. Uyumaya gecmeden once dua ederdi. Bilindigi gibi O’nun hayatinda dua pek buyuk bir yere sahipti. Gunun her saatine dagilan dualari hakkinda ozel kitaplar yazilmistir. Zira dua Kur’ân’in ifadesiyle insanligin deger olcusudur. Hz. Aise validemiz, O’nun yatmadan once yaptigi dua ve uygulamayi su sekilde anlatmaktadir: “Allah Resulu her gece yatagina girdiginde iki elini birlestirir, onlara ufler, Ihlâs, Felak ve Nas sûrelerini okur, sonra da basindan baslayarak, vucudunda ulasabildigi he yere elini surer ve bunu uc defa tekrar ederdi.”18 Elbette bu konuda baska tavsiye ve uygulamalari da bulunmaktadir. Mesela Hz. Ali (ra) sunu rivayet etmektedir: “Allah Resulu bana ve Fatima’ya su tavsiyede bulundu: Yataginiza girdiginizde 33 defa ‘Allahu Ekber’, 33 defa ‘subhanellah’, 33 defa (bir rivayette 34) ‘elhamdulillah’ deyin.” Hz. Ali o gunden sonra bunu hic terk etmedigini soyleyince, bir zat “Siffin gunu de mi?“ dedi, o “evet o gun bile…” cevabini verdi.”19
Yine onemli bir is olmazsa gece pek disari cikmazdi. Ancak bazi gecelerde disari ciktigina dair rivayetler de bulunmaktadir. Bir misal vermekle yetiniyoruz:
Bir gece Hz. Ebû Bekir ve Hz. Omer'e ugrayan Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Ebû Bekir'in cok sessiz, Hz. Omer'in ise sesli Kur'an okuduklarini gormustu. Sabah onlarla karsilastiginda durumu aktararak Hz. Ebû Bekir’e sesini biraz yukseltmesini, Hz. Omer’e de biraz alcaltmasini soylemisti.
Ebû Davud'un meshur serhlerinden olan Bezlu'l-Mechud'da konu, tasavvufî bir edayla soyle izah edilmektedir: Hz. Ebû Bekir'e suhûd ve cemal hali galip oldugundan "duyurmak istedigim (Allah) duyuyor"; Hz. Omer'e celâl ve heybet hali galip oldugundan, "uykusu derinlesmemis olanlari uyandiriyor ve gaflet getiren vesvesesiyle birlikte Seytani kovuyorum," cevabini verdiler.
Hz. Ebû Bekir'in hali cem', Hz. Omer'in hali ise fark idi. Ama en mukemmel hal, Hz. Peygamber'in hali olan cem'u'l-cem'dir. Hazik bir ruh ve kalp doktoru, yuce mertebelere ulastirici sefkat ve merhamet timsali olan Efendimiz, Hz. Ebû Bekir'e biraz sesini yukseltmesini emretti. Boylece, hem etrafta duyanlar yararlanmis olur, hem de ona galip olan ve masivayi yakip yok eden tevhid halinden cem' ve suhûd haline gecmis olur, boylece vahdet esyanin kesretini ortmemis, yaratiklar da yaratana perde olmamis olur. Bu Efendimiz’in, ulastirmakla gorevli oldugu evliya-yi izamin mertebesidir. Hz. Omer'e de biraz sesini azaltmasini emretti. Boylece namaz kilip Kur'an okuyan diger kimselerin dikkati dagilmamis olacagi gibi, ozurlerinden oturu uyuyanlar da rahatsiz edilmemis olur. Ayrica Hz. Peygamber bu ifadesiyle Hz. Omer'e, biraz sessiz okuyarak, erbabi nazarinda ibadetin tadi, itaatin ozu olan munacattan mahrum kalmamasini da emretmis ve mizacini ta'dil etmis oluyordu.20
Gece
Gece vakti ise, hem kisi, hem kabri, hem âlem-i berzahi hatirlatarak insan ruhunun Allah’in rahmetine ne kadar muhtac oldugunu hatirlatir. Dolayisiyla gece kilinacak teheccud namazi, kabir gecesinde ve berzah karanliginda onumuzu ve evimizi aydinlatacak vazgecilmez isik kaynagimiz olacaktir.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) gunun son dilimi olan gecelerini de engin bir ibadetle gecirmekteydi. Tafsilatini ilgili eserlere havale ederek Hz. Aise validemizin bir birini tamamlayan su musahedelerini nakletmek istiyoruz: "Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), gece ayaklari sisene kadar namaz kilardi. Kendisine, "Ey Allah’in Resulu! Allah, senin gecmis ve gelecek gunahlarini bagislamistir (Fetih, 48/2). Buna ragmen ibadet konusunda niye kendini bu kadar zorluyorsun?" denilince, "Ben Allah'in bu magfiretine karsi sukreden bir kul olmayayim mi?" cevabini verirdi."21
Tabiinin buyuklerinden Atâ b. Rebah bir gun Hz. Aise'ye, "Allah Resulu’nun sizi hayrette birakan bir halini bize anlatir misiniz?" diye istekte bulununca, Hz. Aise, “O'nun hangi hali hayrette birakmiyordu ki?” dedi ve ekledi: "Bir gece odama geldi. Benimle yatagima girdi. Sonra "Musade edersen Rabb’ime kulluk edeyim..." dedi. Kalkti, abdestini yeniledi ve namaza durdu. Kiyamda oyle agladi ki, gozyaslari gogsune damliyordu. Rukû’a varinca orada da uzun uzun agladi. Secdede bu hal devam etti. Aglamasi, sabah namazi icin haber vermeye gelen Hz. Bilal’in seslenmesine kadar surdu.
"Ya Resûlallah!" dedim, "Allah senin gecmis ve gelecek butun gunahlarini affettigi halde nicin bu kadar agliyorsun?" Soyle dedi: "Sukr eden bir kul olmayayim mi? Hem nasil aglamayayim ki, bu gece Allah bana su ayetleri inzal buyurdu: ‘Goklerin ve yerin yaratilisinda, gecenin ve gunduzun gidip gelisinde elbette akl-i selim sahipleri icin ibret verici deliller vardir. Onlar ayakta, oturarak ve yanlari uzerine yatarken Allah'i anarlar, goklerin ve yerin yaratilisi uzerinde dusunurler: "Rabbimiz (derler), bunu bos yere yaratmadin, Sen yucesin, bizi ates azabindan koru! Rabbimiz, Sen birini atese attin mi, onu perisan etmissindir. Zalimlerin yardimcisi yoktur. Rabbimiz, biz "Rabbinize iman edin!" diye imana cagiran bir davetci isittik, hemen inandik. Rabbimiz, bizim gunahlarimizi bagisla, kotuluklerimizi ort, iyilerle beraber canimizi al! Rabbimiz bize, elcilerine vaat ettigini ver, kiyamet gunu bizi yuzustu birakip rezil etme. Zira Sen verdigin sozden caymazsin.’ (Al-i Imran, 3/190–194) Sonra, ‘Bu ayetleri okuyup da uzun uzun tefekkur etmeyenin vay haline,’ dedi.”22
Allah Resulu, Teheccud namazindan sonra bir sure dinlenir ve muezzinin nidasiyla sabah namazina kalkardi. Hz. Bilal imsakten once ezan okur ve halki hem sahur hem de teheccude kaldirirdi. Hz. Abdullah b. Ummi Mektum ise imsak vaktinin baslamasiyla ezan okur ve sabah namazinin girdigini bildirirdi.
Netice
Kâinatin Efendisinin gunluk hayati cok degisik yonleriyle ele alinabilir. Ancak ne sekilde ele alinirsa alinsin, her yonuyle butun insanliga isik olacak uygulama, tanzim ve sozlerle karsilasilacaktir. Gunluk hayatin adeta kâbusa donustugu bir donemde, Efendimiz’in gunluk hayatini tetkik eden ve kendisine dersler cikaranlara ne mutlu.
DIPNOTLAR
1. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kerpicten yapilmis, uzeri hurma dallariyla ortulmus basit, sade bir evde oturuyordu. Tabiînin buyuklerinden Hasan Basrî (110/728) demistir ki; “Resûlullah’in evi Emevî hukumdarlarindan Abdulmelik’in oglu Velid zamaninda onun emriyle yikilarak mescide ilhak edildi. Bu durumu goren insanlar aglamaya basladilar.” O gun yine tabiînin buyuk âlimlerinden Saîd b. Museyyeb (94/713) soyle dedi: “Vallahi arzu ederdim ki Resûlullah’in evini oldugu hal uzere biraksalar da Medine ahalisi nesveyâb olsalar ve Medine disinda olanlar da gelip Resûlullah’in hayatinda ne ile iktifa buyurdugunu gorseler de zuhd dersi alsalardi.” Bak. Elmalili, VI, 4453.
2. Buhârî, Ezân, 11, 13, Sehâdât, 11, Savm, 17; Muslim, Siyâm, 36–39; Nesâî, Ezan, 9, 10.
3. Muslim, Mesacid, 286; Ebu Davud, Salât, 301.
4. Tirmizi, Vitr, 15.
5. Buharî, Teheccud, 2, Fedailu's- Sahabe, 19; Ibn Mace, Ru'ya, 10.
6. Muslim, Siyam, 169.
7. Konuyla ilgili soyle bir olay anlatilir: “Medine'de agzi bozuk, suna buna catarak agir ve kaba lâflar soyleyen bir kadin vardi. Bu kadin bir gun Peygamber Efendimiz’in yanindan gecerken Allah Resulu (s.a.s.) bir seki uzerinde oturmus haslanmis et yiyordu. Kadin: "Su adama bakin. Bir kole gibi yere oturmus ve kolelerin yemek yiyisi gibi yemek yiyor" dedi. Peygamber Efendimiz: "Benden daha iyi bir kole var mi?" dedi. Kadin: "Kendisi yiyor da bana vermiyor" dedi. Peygamber Efendimiz: "Gel, sen de ye" buyurdu. Kadin: "Kendi elinle bana vermezsen yemem" dedi. Bunun uzerine Peygamber Efendimiz kendi eliyle kadina verdiyse de kadin bu sefer: "Agzindaki lokmayi cikarip bana vermezsen yemem" diyerek diretti. Peygamber Efendimiz de agzindaki lokmayi cikarip kadina uzatti. Kadin da hemen alip agzina atti. Kadin o gunden sonra cok hayâli oldu, hic kimseye kotu soz soylemedi, Medine'nin en iffetli ve hayâli kadinlarindan birisi oldu.” Taberani, Mu’cemu’l-Kebir, 8 / 200, 231.
8. Ibn Mace, Siyam, 22.
9. Buharî, Isti'zan, 41.
10. Buharî, Isti'zan, 16; Muslim, Cuma, 30.
11. Maverdî, Edebu'd- Dunya Ve'd- Din, 343.
12. Buharî, Ilim, 12.
13. Buhari, Mevakitu’s-Salât, 555.
14. Buharî, Isitzan, 15; Muslim, Selam, 15; Musned, VI, 256; Kadi Iyaz, Sifa, I, 131.
15. Muslim, Rada, 46; Aynî, Umdetu'l-Kâri, 20/244. Bu ikramlardan birinin meshur ila hadisesine sebep oldugu da bilinmektedir.
16. Ibn Kesîr, Tefsîr; V, 64, 65; es-Surunbulâlî, Merâkil-Felâh, s. 74.
17. O, onemli olaylardan biri su sekilde aktarilmaktadir: Evs b. Huzeyfe'nin bildirdigine gore, Hz. Peygamber, Medine'ye gelen bir heyete her gece yatsidan sonra sohbet ederdi. Fakat bir gece gecikti. Nedeni sorulunca, "Bugun Kur'ân'dan okuma itiyadinda oldugum hizbimi okumamistim. Onu bitirmeden gelmek istemedim" buyurmustu. Ebû Davut, Ramazan, 9; Ibn Mace, Ikame, 178; Ibn Kesir, el-Bidaye, V, 32.
18. Buharî, Fedailu’l-Kur’ân, 14, Tirmizî, Dua, 21.
19. Muslim, Zikir, 80.
20. Seharenfurî, Bezlu'l-Mechûd, VII, 89.
21. Buharî, Teheccud, 6; Muslim, Munafikîn, 78–79; Tirmizî, Salât, 187.
22. Ibn Hibban'in Sahih'inden naklen, Leknevî, Ikametu'l- Hucce, 112.