Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Vefa Gerdanlığı..., Ağlayanları Susturmayın,Oturun Beraber Ağlayın...

Gönderen Konu: Vefa Gerdanlığı..., Ağlayanları Susturmayın,Oturun Beraber Ağlayın...  (Okunma sayısı 2229 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı hafız-kız

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 733
  • Sükût gerekliydi,sus/tum. Sadece izliyorum..
Hasret; gönüllerde açan bir yaradır, her dokunuşta kanayan…
Yürekte taşınan paslı bir hançerdir, gözyaşlarıyla arınan.
Günler ızdırapla kararır, gece dayanılmaz kızıllığa bürünür…
Yürekteki paslı kilitler çözülür gözyaşlarıyla hasret kuşağında.
Islanır ruhum, hasret bulutlarının kırkikindi sağanağında. Yedi renkli ebem kuşağının kuytuluğunda.
Özgürlük gemisinin hasrete tutsak mahkumuyum çaresiz. Hasretin yorgunluğu omuzlarımda.
Kaybolmuş yılların hasretiyle yanmaktayım nicedir. Hasret ipini omuzladım, vurdum kendimi yollara.
Ayrılık acısını, kavuşma ümidini besteledim bülbülün soluklarında. Yalnızlık mahkumuyum kimsesiz loş sokaklarda.

Beni, iç dünyamdan koparıp başka dünyalara götüren yarım kalmış bir şarkıdır hasret.
Ve ben, bir şarkını titrek ve gözyaşı yüklü mısralarında, okuduğum bir kitabın hasret kokulu sayfalarında yaşarım hasretin dayanılmaz sıcaklığını.
Ve üşürüm sensizliğin soğukluğunda.

Hasret türküsü hep uzaktakilere mi yakılır? Yoksa omzuna başımı dayadığım, gözlerinde gözlerimin hasretini dindirdiğim yakın hasretlere de türküler yakmalı mıyım?

Vefa gerdanlığı boynumda, türkü söylemekteyim. Hasretim yalnızlığa. Hasretim sonsuzluğa.
Hasretim güzelliğe. Gündüzünde gözyaşı bestelediğim, gecesinde hıçkırıklar eşliğinde Rabbime sunduğum, gecenin asudeliğine hasretim…

Bazen hasretimden yanar gözlerim, bazen prangalar eskitir yüreğim. Gecenin maviliğinde düşlerin misafirine, gündüzün beyazında hayallerimin vefasına hasretim.

Gözyaşının yalnızlıklar ülkesindeki saltanatıdır hasret. Hasret; Mecnun’dan Leylalara türküler yaktırır çağları aşan nağmeleriyle, vuslat aşkıyla dağlar kazdırır Ferhatlara…

Habeşistan’ yol tutan kutlu kervanın attığı her adım, kor üzerinde atılan adımlar gibi dağlar yürekleri.
En sevgilinin sıcaklığına ulaşmak için anadan, yardan, sıladan bilinmezlere hicret edilir.
Çölün yaban kumlarında hasret yudumlanır.

Hasret ateşi kavurur yürekleri. En kutsi yolcular seniye-i veda türkülerini duyuncaya kadar gözyaşlarıyla teneffüs ederler sılayı.
Sevgililer diyarından asıl sevgiliye kanatlanan ruh, Âllahümme er-refika’l-ala:
"Artık senin refakatini istiyorum Allah’ım…” nidasıyla kucaklar sonsuzluğu.

Gurbette hasrete tutsak olanlar, sevenlerinin gönül kumaşlarına dokuduğu vefa ile teselli bulurlar.
Buruk gönüllerden süzülen incilerle, gönülden gönüle sunulur besteler. Okyanuslar engelleyemez yakarışların sevgiliye ulaşmasını.
Ve ben okyanusun dalgalarına bıraktım yüreğimi, gözyaşlarıyla doldurup.
Küllenmiş duyguları alevlendiren yürek acısıdır, her dokunuşta kanayan.

Hasret; katran ağacının sevgilisinin ardından çarmıha gerilişidir. Devasa çınarın kutlu misafirinin ruhaniyetinin gölgesinde damarlarından koparılışıdır sessiz hıçkırıklarla.

Hasret, asrın çilekeşinin toprağın altındaki hicranını ve iniltilerini kıtalar ve denizler ötesine duyurmasıdır.
Ve hasret, bu inleyişler karşısında çaresizlikler içerisinde Azrail’in gölgesinde yatağa mahkum oluştur deryalar ötesinden:

“Gözlerimde kanlı yaşlar,
Hasretin bağrımda kışlar,
Başa geldi olmaz işler,
Yokluğunda öldü gönlüm.”

Yüreğim taşıyamaz bunca ızdırabı. Dur yolcu! Gel otur, beraber ağlayalım, ıslak kirpiklerle gönül kapılarını bir kez daha çalalım.
Kalmasın çalınmadık bir kapı, yaşarmadık bir göz. Medet dileyelim Cibril’in kanatlarında taşınan:
“Dua edin icabet edeyim.” fermanından.

Ve bu defa soluğumuzu ulaştıralım deryalar ötesine. Hıçkırığın yükünü omuzlayalım birlikte…
Izdırap mirasçıları, çile mirasçıları biz olalım vefa yamaçlarında. Vefasızlığı silelim sözlüklerden.
Dinsin hasret soluklu gözyaşları. Davetimiz yeni bir medeniyete, gözyaşı medeniyetine…

Gözlerimin çorağında eziliyorum, gözyaşı yükünün ağırlığında. Gözyaşı yükünü kirpiklerin omzunda paylaşmayadır çağrım.
Ağlayanları susturmayın. Oturun beraber ağlayın, kirpikler paslanmasın.
Yıkansın günah lekeli, çilesi çekilmemiş gönül yaraları. Günahlar, nicedir Maiz’in tövbe soluklarına hasret.
Niçin semaya günahlarına ağlayan insanların hıçkırıkları yükselmez? Nede tövbeler ve dualar bestelenmez gözyaşlarıyla?
Sema ne zaman doyar gözyaşlarına. Rahmet esintileri hasret gözyaşlarını ulaştırır mı kıtalar ötesine?

Gözyaşı sıcaklığı eritir ruhumun günah buzullarını; Nebiler Sultanı’nın huzurunda, hasret ateşiyle yanıp can veren Sudanlı gibi…

Sürün gözyaşı tiryakını yaralı ruhlara. Gözyaşlarınızla gülistana çevirin gönülleri…
Filizlensin vuslat ağacı hasret soluklu gözyaşlarıyla.
Gözyaşı çiçekleri açsın gözlerin çorağında.
Gözyaşı ile gülşene dönsün göz çölünün yamaçları.

Gözlerinizin yaşarmasından değil, gözyaşlarınızın kurumasından korkun…
Süzülün artık hasret soluklu gözyaşlarım. Heyecanlarınız dinmesin. Zira her çağlayan, sızıntılarla hayat bulur…


Ramazan BERK
Sızıntı
« Son Düzenleme: Temmuz 16, 2009, 11:23:00 ÖS Gönderen: Bilge »

Çevrimdışı musalli

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4058
Allah razi olsun kardesim
+

Çevrimdışı sahra cold

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4439
  • Cinsiyet: Bayan
  • ........
emeğine sağlık hafız-kız tşkler...

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek