Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Gençliğin Bunalımlarına Çare Nedir?

Gönderen Konu: Gençliğin Bunalımlarına Çare Nedir?  (Okunma sayısı 1612 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ebrar

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2485
  • Cinsiyet: Bayan
Gençliğin Bunalımlarına Çare Nedir?
« : Kasım 26, 2008, 12:58:30 ÖS »
İnsan oğlunun ruhunda merkezlenmiş Allah Teala'nın varlığına inanmak, tabiî ve zarurîdir Hiçbir insan Allah Teala'nın varlığını ruhen inkar edemez ve etmez Ne var ki inandıktan sonra insan doğru yoldan sapar ve bunalıma girer

Temel olarak sapma yolları ikidir:

1 Allah Teala'nın varlığına inandıktan sonra, Allah Teala'yı mahluka, mahluku Allah Teala'ya kıyas ve benzetmektir Mese*la ilmin zirvesine çıkan Hegel gibi filozoflar, kendi nefslerindeki enaniyeti yani benliklerini, ilah zannettiler yahud uluhiyeti kendilerinde kıyas ettiler Nitekim Marks, uluhiyeti sanata, sanatı da ulühiyete kıyas ederek maddeyi ilahlaştırdı

2 Beşerî gayelere ve nefsin hevasına uymaktan dolayı yoldan sapılır Mesela yahudi ve hristiyanlar, Allah Teala'nın varlığına inandıkları halde nefslerine uyarak: yahudiler, Uluhiyetin kaya parçasıyla; hristiyanlar, İsa'nın beşeriyetiyle birleşebileceğini zan*nettiler ve bu zandan dolayı saptılar

İşte bu zandan dolayı, kimisi cahil olan babalanna, kimisi riyaset ve servetçe güçlü olanlara uymakla yoldan sapar Artık yoldan saptıktan sonra insan, neden korkarsa onu; yahud neyi severse onu kendine hedef eder Böylece binnetice aklını ve şuurunu heder eder Kimisi ırkçı olur; kimisi intikam peşine düşer; kimisi av peşine düşer, yani rızk Bu hedeflerin peşine düşmekle hak ve doğru yoldan uzaklaşmaya başlar On yediyle - on beşle yirmi beş yaş arasında, hak ve gerçek itikaddan uzaklaşmanın neticesinde, insan çırpınır ve bedeninin şehrinde sık sık inkılablar yapar

Bu inkılablar içerisine giren; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e tam manasıyla uyan ve islam dîninden gerçek olarak anla*yanlardan birine rastlarsa, bunalımdan kur*tulur, değilse yuvarlanır Bak gayrı müslim bilginlerin çoğu, ya tımarhanede ya dağ ba*şındadır veya kurtuluş çaresini, eline aldığı ipte bulur intihar veya çıldırmanın sebebi, inkardır, küfür ve yoldan sapmadır

Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanından itibaren şu ana kadar, hamdolsun hiçbir müslüman alim intihar etmemiştir

Hasılı, bunalım, inkarın semeresi; inkarsa intiharın sebebidir Bu iki ağır zarardan kur*tulmanın çaresi, "La ilahe illallah Muhammed Rasulullah"ın manasını bilmek; bilgi üzere inanmak ve inancı tatbikata geçir*mektir İşte insanın İslama gönül bağlaması; inanması demektir Öyleyse,

Birinci kelimenin manası: "Allah'tan baş*ka hiçbir ilah yoktur"

Kendisinden korkulan yahud çok sevilen şeye, ilah denilir Korkulacak veya hakîkî ve ciddî olarak sevilecek, Allah Teala'dan başkası olamaz Fakat Allah Teala'nın Zat'ı görülmez Ya çok gizli olduğundan veya çok açık olduğundan, Sıfatı ve Fiiliyle bilinir El*bette O'nun sıfatlarını bilmek, O'nu tanımak demektir Tanımak için rehbere ihtiyaç var Allah Teala bu ihtiyacı gidermek için zaman zaman elçileri göndermiştir Son elçi Hazreti Mustafa'dır

İkinci kelimenin manası: "Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teala' nın Rasulü yani elçisidir"

Binaenaleyh İslamın temeli, bu iki kelimenin manasını bilmektir Hazreti Mustafa'yı tanımayan Allah Teala'yı tanıyamaz Çünkü halihazırda ve kıyamete kadar, Allah Teala' nin dînine bağlı olan hristiyan ve yahudilerin bile, yine Allah Teala'ya inançlarını en doğru olarak bilip ortaya koyan, Hazreti Mustafa' dır Onun sözüne yani hadislerine inanma*yan, Allah Teala'ya doğru olarak inanmaz, inanamaz Bu doğru yolu, hak ve gerçeği bulmanın birinci kapışı, Hazreti Mustafa'nın sözleridir Sonra, değiştirmeksizin sağlam kaynaklarla bu asra kadar, Allah Teala'nın Rasulü'nün sözlerini nakleden, ashab ve tabi'leridir Demek ashab ve tabi'lerini tanı*mayan, Hazreti Mustafa'yı tanıyamaz

Gençlerin bunalım ve sapmalardan kurtuluşlarının yegane çaresi, Hazreti Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'in azametine, Onun ashabının şerefine inanmak; inançta, ahlakta ve ibadette, ashabın ardınca giden alimleri rehber tanımaktır

Yol İslam Bu yolu tarif edenler, senedle ilimlerini alan gerçek alimlerdir Bu hususta birçok ayet ve hadisler vardır; bu yol akıl ile bilinmez

Mesela, Allah Teala'dan korkmanın, O'nu sevmenin, O'na saygı göstermenin ne de*mek olduğunu tarif edenler; Allah Teala'nın Rasulü'nün ashabı ve ashabdan doğru senedlerle bugüne kadar İslam dînini nakleden alimlerdir Elbette bu alimlerin reisleri, yani mezhebleri devam edegelen alimler, başta Ebu Hanîfe İmam-ı A'zam, İmam Malik, İmam Şafiî ve İmam Ahmed'dir Ayet ve hadisleri onların anlayışıyla anlamayıp, kendi aklıyla anlamaya kalkışanlar, yoldan saparlar De*mek sapmanın bir sebebi de mezhebsizliktir Öyleyse Kur'an ve hadisleri, onların anlayı*ıyla anlamak gerekir

Aşağıda sıralayacağımız hakîkatlere inan*mak ve bu hakikatleri yol haritası gibi yanımıza almak da, doğru yoldan gitmeye vesile olabilir

1 Nefsi arzularından kesmenin ve ruha sükunet vermenin çaresi, Allah Teala'nın sıfatlarına inanmak ve bilmektir Hiçbir ka*vim, hiçbir reis, hani kanun çıkaran hiçbir servet, nefsi arzusundan ayıramaz Ancak nefsi arzularından ayıran ve ruha sükunet veren Allah Teala' nin isim ve sıfatlarını bil*mek Sonra yüce ismini söylemektir Buna zikir denir Allah Teala: "Öyleyse Ben'i anın Ben de sizi anayım" ve: "Dikkat edin! Ruhlar Allah'ın zikriyle sükunet bu*lur" (Er-Ra'd 28) buyurmuştur

2 Arzulanan bir işin, akıbetini düşünmek gerekir "Şunu yapsam yahud yesem, so*nuçta ne olur?" Akıbetinin felaketini, mesela içki içmenin lezzetinden sonraki sarhoşluk rezaletini nazarı itibara alıp, lezzeti sarfı na*zarla akıbetinden tiksinmek, insanı olgunlaştırır

3 İşin akıbetini anlayabilmek için de, sa*dece akıl, müşahade ve tecrübe değil, şeriatle ölçmek gerekir Şeriat bir şeyi tenkid et*tiyse, yani haram kıldıysa, insan oğlu o işin akibetini gürsün görmesin, felakettir Öyleyse dînî bilgileri çoğaltmaya çalışmayı, adet haline getirmek gerekir

4 Mübah olan şeylerde insan, arzulamış olduğu maksadına ya ulaşır ya ulaşmaz Ulaştığı takdirde aşırı keyfe ve sevgiye ula*şamadığı takdirde üzüntüye girmekten sakın*mayı, adet edinmek gerekir Zira ikisi de in*sanın düşmanıdır Fakat bu ikisini, yani aşırı sevgi ve üzüntüyü bertaraf edecek tek husus, Allah Teala'nın takdîrine inanmaktır Bi*rinci surette "Bunu Allah Teala bana verdi" diyerek sevgiyi Allah Teala'ya yöneltmek; ikinci surette "Allah Teala bana vermedi; de*mek nasib değilmiş" diyerek tekrar Allah Te*ala'ya yönelmekle, sevginin belası olan çıl*dırmaktan ve üzüntünün belası olan intihar*dan insan kurtulur Nitekim bir hadîs-i şerifte:

"Kadere inanan, kederden emin olur" buyrulmuştur Demek ki tedbir, olayı engellemek için değil mesuliyetten kurtulmak içindir

5 Aleyhte gelen sebebleri bertaraf etmek gerekir, ki buna sabır denilir Lehte gelen sebebleri hayrlı olan yerlerde değerlendirmeye çalışmak gerekir, ki buna şükür denilir Manası şudur: insana faydalı olan her şey, Allah Teala'dan gelir Birinci surette gelen faydalar, menfeatler, Allah Teala'nın merhametinin; ikinci surette gelen ise, kahrının eseridir İşte burada kulun vazifesi, kahrından merhametine sığınmaktır Sığınışın üç şekli vardır:

a "Allah Teala'dan başka faydayı veren, zararı kaldıran yoktur" diye inanmak

b Faydalanmak ve zarardan kurtulmak için, kalben ve dille de Allah Teala'ya yal*varmak Buna dua denilir

c Fiilen zararların sebeblerini bertaraf etmeye çalışmak Buna taat denilir

Mesela: Hasta olduğu vakit, hastalığın ve kurtuluş için kullanılan ilaçlar vesilesiyle şifanın da Allah Teala'dan geldiğine inan*mak dil ile "Ya Şâfî!" diye yalvarmak fiilen doktorunun tavsiyesiyle ilaçları kullanmak

Böylece hisleri tahrik edip Allah Teala'nın yasaklarına yönelten ruhî her arzu, bir hasta*lığın başlangıcıdır O arzu geldi mi, tedbir al*mak gerekir Bu bir hakikattir Mesela, şöyle kıyas edilir: Filozof ve beşerin ortaya koymuş oldukları vehmî ve hayalî olan hikmet, iffet ve şecaatle, bir insan zinadan korunamaz il*miyle, iffetiyle ve cesaretiyle beraber mağlub olur Denilir ki: "Şu manzaradaki güle bak; yanaş; kokla; okşa; koparma!" Buna imkan var mı?!

Allah Teala zinanın yapılmaması için beş mesaj verir: "İsmimi an; nefsinde kötülüğü düşünme"  "Gözünü haramdan sakındır, bakma"  "Zina çirkin bir hayasızlıktır; yanaşma" "Yapma" "Yaptığın takdirde seni cezalandırırım"

Şimdi; ilk dört derecede dönene, Allah Teala mükafat vereceğini ifade eder Bak beşerin ıslahı burada "Arzundan dönersen mükafat veririm Arzunu fiile geçirirsen ceza veririm" buyurur

Beşer ise; cezayı vermeyi bilir, mükafatı yoktur Suçu bilir, terk ettirme yollarım bil*mez

6 Allah Teala'nın görmeyeceği bir yer yoktur Bilmediği bir şey yoktur Menfî arzu*ların ilk gelişi anında, şu kelimeleri dille söy*lemek ve ruhen dinlemekle nefs korkar; kirpi çekildiği gibi kılıfına çekilir; okunu da atsa zarar veremez:

Allahu nâzırî (Allah beni kontrol eder); Allahu hâdırî (Allah hazırdır); Allahu maî (Allah benimle beraberdir)

Her bir zikir veya dua, insanın ağzından çıkmasıyla kalıplaşır; nur kıvılcımları gibi cinnî şeytanı yakar; nefsin arzularını söndürür Onun için bu kelimeleri, manasını bilerek, diğer dua ve zikirler gibi Arabî lafızla söylemek şarttır Aksi takdirde tesir etmez

7 Allah Teala'nın dîninden uzaklaştırıcı telkinleri, kimden gelirse gelsin, dinlememeyi adet edinmektir Aksi takdirde, dinlenilen yaldızlı birtakım sözler, akla, kalbe ve ruha büyü olur; sihir gibi Dinledikten sonra artık insanın gözü görmez, kulağı işitmez olur Bir hadîs-i şerifte şöyle buyruluyor:

"Gerçekte beyanın bazısı sihirdir; ilmin bazısı cehildir; şiirin bazısı hikmettir; sözün bazısı iyaldir"

İşte bu sihirden bir genç korundu mu, nefsinin arzularını kırmış, söndürmüş ve buna*lımdan kurtulmuş demektir

Ey genç kardeş! Nefs çocuk gibidir Vaktinde onu sütten ayırsan; alışır, uslulaşır, olgunlaşır Alabildiğine emdirsen; o gençleşir, gürbüzleşir; sen ihtiyarlar, zayıflarsın Sen yaşlandıkça, o daha rahatça seni kar*puz gibi yere vurur; parçalar

Evet Zikir tevbe dua ta'dîl’i erkanla namaz ve dîni öğrenmeyi adet et Emellerini ahiretteki sevaba bağla Kurtulmuş olursun


 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek