1-Elazığlı şoför Mehmet, malı fazla olan Ahmet Dayı’nın zivirine girip:
-Ahmet Dayı, sen bu tarlalardan ne gazanisin? Sat,
bitene otobüs al. Bi sefer İstanbul’a get gel, goy ceben bi milyarı.
Bu fikir Ahmet Dayı’nın aklına yatar. Malını satıp bir
otobüs alır. Şoför Mehmet’i de şoförü olarak işe başlatır. Ahmet Dayı mal sahipliğinin verdiği havayla, hostes koltuğuna kurulur ve İstanbul’a ilk seferine çıkarlar. Tam Boğaz Köprüsü’ne girerken fabrika hatasından olacak ki, vites kolu Şoför Mehmet’in elinde kalır. Yüreğinin yağı eriyen Ahmet Dayı, başlar bağırmaya:
-Memet oğlum, ben bilidin bele bi halt yeceksin.
Elaziz’den çıhdıh çıhalı sen bu zıkkımnan oynisin, ta ki
buraya gelene gadar, demiş.
2-Oglu, Kayserili babasindan para ister:
-"Baba 500 bin lira verir misin?"
Baba :
-"400 bin mi? Naapcan lan 300 bini. 200 bin neyine yetmiyor.. Al sana 100 bin yeter." der ve cikartip 50 bin lira verir.
Oglu piskin piskin guldu:
"Bana zaten 50 bin lira lazimdi " der.
Baba'nin yaniti :
-"Bak kerataya, sahte para vermesem kaziklayacakti beni..."
3-Gakgoşun biri sabah erken saatlerde duvarın dibine oturmuş güneşlenirken, karşıdan bir cenazenin taşındığını görür ve cemaatten birine sorar:
-Gakgom, rahmet ede. Ecep kimin cenezesi? diye sorunca:
-Gırnatacı Nevzat Efendi, cevabını alır. Çok geçmeden bir cenazenin daha taşındığını görünce tekrar sorar:
-Gakgom, rahmet ede, bu kimin cenezesi?
-Davulcu Halil Efendi’nin, derler. Gakgoş şaşırmıştır. Kendi kendine: “ , bu ne biçim iş” diye mırıldanırken, birden gözleri faltaşı gibi açılır. Ne görse iyi. Bir de bakar ki ardından üçüncü bir cenaze daha taşınıyor. Heyecanla sorar:
-Gakgom rehmet eyleye, ya bu kimin cenezesi?
-Cümbüşçü Yusuf Efendi’yi de gaybettük. Bu cevabı alınca karşısındaki adama:
-Gakgo desene o terefte bu gece eyi bir dügün var. Bütün çalgıcılar oraya daşıni. Keşke bi sehet evvel benim de canımı ala da ben de yetişem.