Bir hüzünle karşıladım hayatı, gözlerimde her şeyden habersiz yaşlarla. Adını bile koyamadığım, kendisine anlamlardan hiçbir anlam çıkaramadığım yeni bir serüvene hayal kırıklığıyla merhaba...
Farkında olmadan aldığım her nefeste yeni bir düşünceyle yola çıktığım en toy zamanlarımda yedim hayatın acı tokadını. Giydiğim ateşten gömlek, tuttuğumsa umarsız bir el. Sırtımdaysa bütün çabalarıma rağmen layığıyla taşıma şerefine eremediğim hayatın olanca yükü. Varlığından bile emin olamadığım, uzanıp bir hamlede avucumun içine almak istediğim mutluluğu yakalamak bunu düşünmek kadar kolay değilmiş. Her hamlede bir tokat, ardından bir tokat daha savruluyor vurulmakla yıkılmayan bedenime. Aldığım her nefese lanet okunmuşçasına, onu ciğerlerimden söküp alırmışçasına zorluyor bedenimi her seferinde. Bir yerlerde saklı olan umut koşuyor her zaman yardımıma. Yangınlar içinde kavrulan yüreğime bir damla su serpip tekrar bırakıyor beni hayatın engebeli yollarına. Kendimi sorgulayarak büyük zorluklarla aldığım nefesim çığlık oluyor hayatın en sessiz sokak aralarında. Benliklerim benden habersiz yola koyulmuş gidiyorlar birer birer, doymamışlıktan kirlenmiş toprağın en derinine. Beni sessizce içine çeken bir şey var uzaklarda, ürperiyorum. Hiç gidilmemiş yollardan gitmek, hiç yaşanmamış bir hayata kendimle birlikte merhaba demek geliyor içimden. Gün doğmadan yaşamak sessizlikleri gecenin alaca karanlığında, güneş küsmeden gecenin gizemine delicesine koşmak istiyorum yeniden doğmuşluğun verdiği huzurla. Her çabamda boşa kürek çekmekle tükettim gençliğimi, yaşadığımı sandığım ama hiçbir zaman yaşayamadığım bir serüvendi bu. Belli ki rüyalarla süslediğim bir hayat hikâyesiydi. Alışmak zordu oysa belirsizliklere, çabalar yetersiz kalıyordu bazen, umutlar çaresiz. Yırtarmışçasına tırmalıyordum hayatı elimde kalan son umutlarla. Bir tarafta dibe vurmuş yorgun yıllarım, bir tarafta çaresizliğine çare aradığım taptaze umutlarım. Bitmek bilmiyor yinede amansız kahroluşlarım. Bir roman kadar gerçekçiydi oysa yaşananlar, uzakta kalmak hep uzaklarında olmak istedim sahteliklerin. Yaşanmamış sayıyordum hatta hiç uğramamıştı yakınlarıma sessiz kederim. Biliyorum bir yer var ama dokunamıyorum, sesi çok yakınlarda olsa da duyamıyorum, uzanmak istesem de uzanamıyorum. Sözcüklerim düğüm düğüm oluyor ve anlatamıyorum yüreğimden geçenleri. Hasret türküleriyle uyanıyorum her sabah, ardından birkaç damla gözyaşı süslüyor bedenimi. Zamanı yaşayacak gücüde bulamıyorum artık kendimde, sessizlikler sardı dört bir yanımı, dört bir yanımı sensizlikler.
Levent Çavuşoğlu