Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Can sıkıntısı,

Gönderen Konu: Can sıkıntısı,  (Okunma sayısı 1011 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı durmuş göktekin

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 197
Can sıkıntısı,
« : Eylül 15, 2015, 07:21:58 ÖS »
Can sıkıntısı,

Neden; evimizde, iş yerimizde ileri geri gider gelir, oflar ve puflarız? Büyük, küçük herkeste bir can sıkıntısı almış başını gidiyor! Canı sıkılmayan insan yok denecek kadar azdır. Neden canımızın sıkıldığını düşünmüyor ve araştırmıyoruz. Cevabını bulamadığımız sorular bizi sıkmaya devam ediyor. Can sıkıntılarının çoğu günlük hayatımızı olumsuz etkiliyor. Bilindiği gibi insan sadece bedenden ibaret değildir. İnsanın bir de manevi yapısı vardır, o da ruhtur. İnsan kulluk vasfı ile Yaratıcıya karşı mükelleftir, sorumludur. İnsan üç zamanı birden yaşayabilir. Şimdiki zamanı, geçmiş zamanı ve gelecek zamanı aynı anda yaşayabilme kabiliyetine sahiptir. Üstün donanımıyla yeryüzüne halife olarak gönderilmiş ve kâinat istifadesine sunulmuştur. Bunları düşünmeyen insan kuştan farksızdır. Kuşta; mazi ve istikbal kaygısı yoktur. Karnını doyurmaktan ve üremekten başka bir hayat tarzı verilmemiş. İnsanın karnı doysa, cinsellik istekleri de yerine getirilse; aklı, ruhu ve diğer sıfatları onu rahat bırakmayacaktır. Geçmiş zamanı düşünüp kusurlarını, günahlarını, gelecek zamanı düşünüp ihtiyaçlarını, şimdiki zamanı düşünüp imkânlarını hatırlayacak ve ona göre hareket edecektir.

Fıtratın gereği ruh, Allah’a ibadet etmeye programlanmıştır. İbadet küllü manada ele alınmalıdır. Yani kalbi ve fiili olarak bütün ahvalimizin Allah’ın emir ve yasaklarına uygun olmasıdır. Namaz, oruç, hac, zekât ve kelime-i şahadet gibi emirler İslam sarayının direkleri hükmündedir. Sair kısımları o sarayın tamamlayıcılarıdır. İslam bir bütündür. Bakışımızdan, yatışımıza kadar, hayatımızı düzenleyen bir sistemdir. Ruh, bu sisteme hasrettir. Ruhu bu sistemden alıkoyduğumuzda, sisteme girmesini engellediğimizde canımız sıkılmaya başlar. Her cins kendi fıtratının gereğini yapmak ister. Mesela; kavun çekirdeğinden elma çıkmaz. Kavun çekirdeğini elma ol diye zorlayamazsınız. O, kavun olur. Çekirdeğin iki hali vardır. Ya toprağın altında çimlenip, çiçek açıp meyve verecektir veya çürüyüp toprak olacaktır. Tavuk yumurtasından ördek çıkmayacağı gibi, attan da kuş olmaz. Her şey kendi fıtratında varlığını devam ettirir. Kalblerin tatmin olması Allah’ı anmakla olur. Allah’ı anmak da O’nun sevdiklerini yapmaktır. Ruh yaratanına secde etmekten alıkonursa, isteğini sıkıntı ile anlatır.

Canımız sıkıldığında Allah’ın sevdiği işlerden bazılarını yapmaya başlayalım, göreceksiniz sıkıntımız geçecektir. “Ekmek bulamayan adamın can sıkıntısı geçer mi?” demeyin. Kendi kendimizi yokuşa sürmeyelim. Kuşların bile karnını doyurduğu şu dünyada insanın ekmek bulamaması düşündürücü değil mi? Her türlü olumsuzluk bir yanlışın sonucudur. Yanlışı bulup düzeltmek de insanın işidir. Bunları yapmayan ahmak kişidir.

İnsan imanı nispetinde mutlu olabilir. Sıkıntı ve bunalımların başlıca sebebi Allah’a inanmamak, O’nu tanımamak ve O’nu anmamaktır. Canlıların yaşaması için su, hava ve ışık ne kadar önemli ise ruhun da Allah’ı anması O’nu tanıması ve O’na ibadet etmesi o kadar önemlidir. Yaşanmayan bir şeyin ne olup ne olmadığı anlaşılmaz. Böbrek sancısı çekmeyene böbrek sancısını anlatmak ne kadar zorsa, Allah’a kulluğun lezzetini tatmayana da onu anlatmak o kadar zordur. 

Ruh, beden ülkesinin canıdır. Ruhsuz beden yaşamaz. Ama bedensiz ruh yaşar. Canımız sıkılıyor derken, ruhumuzun sıkıldığını anlamalıyız. Yaratıcımız olan Allah, ruhumuzu beden kafesine koyarak bedenimize can vermiştir. Ölüm hadisesi; beden kafesinden ruhun çıkmasıdır. Beden bütün organlarıyla tastamam durduğu halde, gözler görmez, kulaklar duymaz, ağız konuşmaz, eller tutmaz, ayaklar yürümez ve beden kıpırdamaz. Mucizeler sürekli gözümüzün önünde cereyan eder, fakat biz anlamaz, ibret almayız. Ruhun üzülmesi sevdiğinden uzak tutulmasıdır. Ruh üzüldüğünde beden gözyaşı döker. Ruhtan emir gelince bedenimiz diz çöker.     
                     15. 09. 2015
                     Durmuş Göktekin

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek