Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Umre ziyaretinden yansımalar,

Gönderen Konu: Umre ziyaretinden yansımalar,  (Okunma sayısı 1231 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı durmuş göktekin

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 197
Umre ziyaretinden yansımalar,
« : Nisan 10, 2016, 01:46:41 ÖS »

   Umre ziyaretinden yansımalar

Kızım Fatma Nur, yeğenim Şerife Candan ile 07. 03. 2016 Pazartesi günü saat 07.00 da, üçümüz umre yolculuğuna çıktık. Gönül istemezse ayaklar hareket etmez. Her yolculuk ilk adımla başlar. Varacağımız yere gitmemiz için adımlarımız devam etmelidir. Biz de adımla başladık, otomobille devam ettik. Marmaray ve tramvayla Atatürk Hava Alanına ulaştık. Kontrolden geçtik. Sıla Turizm yetkilisi ile görüşüp vize yapılmış pasaportlarımızı aldık. Uçak biletlerimizi almak ve valizlerimizi teslim etmek üzere sıraya girdik. Biletimizi alıp, valizlerimizi teslim ettik, ihrama girdik.  Sonra çıkış kontrolleri için ilgili bölüme geçtik, çıkışımızı yaptırdık. Uçağa binmek için bekleme salonuna geçtik. Saat 12.35’de uçağa alındık, yerlerimize oturduk. Saat 13.05 de; Türk Hava Yollarının 280 kişilik uçağı ile piste veda edip, gökyüzüne doğru tırmanmaya başladık. Biz İstanbul’dan, uzaklaşırken gönlümüzün yarısı geride yarısı ilerdeydi. Gündüz geçen yolculukta dünyayı semadan seyrettik. İlk gidenler için, Mekke’yi-Medine’yi ve Beytullah’ı görme heyecanı doruk noktadaydı. Uçağımız gerekli yükselişi aldıktan sonra emniyet kemerlerimizi çözdük. Hostesler yemek servisi yaptı. 3,5 saat sonra Cidde Hava Limanına indik. İnsan kısmetse der, ayaklar gitmez. Gönül isteyince dağlar yol olur. Hakka yürüyenin şansı bol olur. Şükretmemiz için o kadar çok sebep var ki, saymakla bitmez. Nimet üzerimizdeki iken, farkında olmayabiliyoruz. Elimizden alındığında farkına varıyor ve kıymetini anlıyoruz. Allah verdiklerini bizim için üzerimizde muhafaza ediyor, biz de kullanıyoruz. 

280 kişi eşyalarımızla birlikte semaya yükseldik. Geçmişte Türkiye’den yaya olarak 3 ayda gidilen yol bugün; saatte 700 kilometre hızla giden uçakla 3,5 saatte gidiliyor. Uçak yolu ile 2450 kilometredir. Böyle bir nimete; insan doğumundan ölümüne kadar secdede şükür etse yine de bir şey yaptım diyemez. Allah’ın nimetleri üzerimizde o kadar çok ki saymakla bitmez. Yaratan yarattığını çok seviyor ve değer veriyor. İtaat edene de etmeyene de ayırmadan veriyor. Çünkü yaratan O. Allah’ın adetlerini bilenler; bu düşünce ile çocuklarına sahip çıkıyor. Allah’ın pek çok sıfatları insanda da olduğu için insana halifelik makamı verilmiştir.

2013 yılında da Sıla Turizmle umreye gitmiştim. O günden beri, şirket, umre organizasyonunda inkişaf etmiş. Umrecilere verilen hizmet kalitesi yükselmiş. Mekke ve Medine de görevli personel her yönüyle iyiydiler. Mekke’de Sadık Yılmaz Hoca, bilgisiyle, samimiyetiyle ve gayretli hizmetleriyle bizlere çok faydalı oldu. Medine’de Hüseyin Altınkaya rehberliğinde aldığımız hizmetten de memnun kaldık. Mekke’deki otelimiz ve yemek hizmetlerimiz gayet güzeldi. Medine’de kalabalıktan olacak ki Mekke’deki kadar güzel değildi.

Beytullah’ı ağlıyor buldum. Beytullah, Müslümanlara ağlıyor. Müslümanlar, Beytullah’a gözyaşı döküyorlardı. Beytullah, kendine tepeden bakan otellerin gölgesinde kalmış, hüzünlü ve kederliydi. Harem-i Şerif savaştan çıkmış gibi enkaz içinde, Müslümanlara hizmet veriyordu. Müslümanlar hercümerç halinde Kâbe’yi tavaf ederken, dünyanın hiçbir hali akıllarında ve umurlarında değildi. Ben de kendimi biraz akıllı zannederdim. Tavafta Abdullah Gül’ü görünce, Onu sahiplenme duygusuyla birdenbire fırladım. Ne yazık ki kendimi yerde buldum. Kaldırıldım ve tavafa devam ettim. Sonra noksan düşündüğümü ve yanlış hareket ettiğimi anladım.

Kandırılan, aldatılan, yalan beyanda bulunan Müslüman. Kandıran, aldatan, yalan söyleyen yine Müslüman. Bu hallerle İslam toplumu bütünleşmiş. Allah, Kur’an, Beytullah ve Peygamber,  dilimizde kalmış. Hayatımızda ölmüş görünüyordu. Müslümanların Beytullah’a ve Peygamber (sav)’e teveccüh etmeleri Müslümanların sadece tesellisiydi. Bunlar işin kolay tarafı Allah ve Resulünün istediği gibi bir Müslüman olmaya gelince zorlanıyoruz.

Yolculuk arkadaşımız Mehmet Ziya Erkan, eşi ve iki oğlu, üç kişi de biz olmak üzere Nur Dağına çıkmaya karar verdik. Sadık yılmaz hoca gece 11.00 da çıkmamızın daha doğru olacağını söyledi. Kabul ettik. 7 kişilik bir araba kiraladık ve Nur dağına gittik. Dağa tırmanışın başında bir satıcıdan 10 riyale bir baston aldım. O baston bana büyük destek oldu. Mehmet Bey ve oğlu Hakan da yer yer yardımcı oldular, 1,5 saatte zirveye çıktık. Nurdağı; Kâbe-i Muazzamanın 5 km kuzey doğusunda sarp bir dağdır. Yüksekliği 600 metre civarındadır. Bir yüzü çok keskin diğer yüzü tümsektir. Karşıdan bakanlar rükûya eğilmiş insana benzetir. Eskiden tırmanmak zordu, ayaklarınız altında taşlar kayardı. 1976’da hacca gittiğimde çıkmıştım. Bu defa daha şuurlu çıktım. Düşenler kayanlar olur, yaralanırlardı. Şimdi iyi kötü bir yolu var, basamak yapmışlar, korkuluklar takmışlar. Bunu devlet değil Hindistan, Bangladeş ve Afganistan'dan gelen fukaralar yapıyor. Garipler çıkarabildiği kadar kum çimento ile o gün sadece bir basamak yapabiliyor. Tabii gelen giden de (bilhassa Türkler) leğene riyal atıyor, hayra destek oluyor. Alan memnun satan memnun kimseye dokunmuyor. İlk vahye muhatap olan mağara ancak namaza durabileceğiniz kadar yüksek ve secdeye kapanabileceğiniz kadar derin. Bir başka ifade ile yatılabilir ve ayakta durulabilir. Bildiğimiz mağaralardan değil, birkaç kayanın üst üste gelmesi ile teşekkül etmiş. Hacı adayları ve umreciler günün her saati çıkıyorlar. Ancak gün batarken manzara pek güzelleşiyor ve tatlı bir rüzgâr esiyor. Akşam ve yatsı vakti çevreden dalga dalga ezan sesleri geliyor. Mescid-i Haram'ın ışıkları yanınca yönünüzü buluyor, tekbirinizi alabiliyorsunuz.  Merdivenler dik ve yorucu. Gençler 40-45 dakikada çıkabiliyor. Yaşlılar bir, bir buçuk saatte. İhtiyar ziyaretçilerin söyledikleri ortak bir cümle var "Ahh ah! Genç gelmek varmış!"Son yıllarda dağın zirvesine bir maymun kolonisi yerleşmiş. Gece olduğu için biz görmedik. Küçük, sevimli şeyler. Kendileri mi geldiler, birileri mi getirip bıraktı bilmiyoruz ama bir şekilde geçinip gidiyorlar. Düşünün kıtalar ötesinden gelen müminler onlarla meyvelerini, bisküvilerini, sularını paylaşıyor. Allahü teâlâ kupkuru kaya üzerinde rızıklarını ayaklarına yolluyor. Dağın zirvesinde bir kantin var, sallama çay ve soğuk gazoz içilebiliyor, takke, tesbih alabiliyorsunuz. Elektrik jeneratörden sağlanıyor. DİLE GELSE DE ANLATSA Cebel-i nur ilk vahye muhatap olduğu gibi "Şakku's Sadr" (Efendimizin göğsünün yarılıp yıkanması) ve "Şakku'l Kamer" (ayın ikiye yarılması) mucizelerine de şahit olmuş bir dağ. Hacı adayları ve umreciler her taşına bu şuurla basıyor, her adımda efendimizin izini kokusunu arıyorlar. Hâsılı feyizli bereketli bir mekân. Allahü teâlâ hepinize hepimize tekrar tekrar gitmeyi görmeyi nasip etsin. Bazı şeyler kelimelere sığmıyor! RESULULLAH'IN KOKUSU SİNMİŞ. Zorlu bir tırmanıştan sonra zirvedeki Hıra Mağarası belirdiği anda yorgunluk hissi hemen kaybolup kalp atışları hızlanıyor. Sonra âlemlere rahmet olan Hazret-i Peygamberimizin, mağaranın taşlarına sinen o mübarek kokusu taa ciğerlere kadar çekiliyor. Ardından dualar ve gözyaşları... Nur Dağı'na aşağıdan bakılınca sanki rükûya eğilmiş gibi duruyor. Nurdağı gece bir başka güzel. Bir şair de:

“……Kaç asır, kukla gibi oynadılar seninle;
O iffet âbidesi, bedeninle, teninle.
“Leydi” tâcı taktılar, Batı’nın yosmasına;
Seni mahkûm ettiler, kölelik tasmasına.
Oysa, Kur’ân’da sana, “üstünsün” dedi Rahmân;
Bu ne büyük bir şeref, KENDİNE GEL MÜSLÜMAN!” diyerek uyanmamızı istiyor!

 Sözün güzelini söylüyor, işin kötüsünü yapıyoruz. Söz ne kadar güzel olursa olsun, iş iyi değilse, sözün hükmü kalmıyor. Melek gibi konuşup, şeytan gibi iş görmek Allah ve Resulüne iman etmiş insanların yapacağı iş değil. Buna Allah ve Resulü razı olmadığı gibi hiçbir Müslüman da razı olmaz. Övdüklerime sevinip, yerdiklerime üzülenler olabilir. Doğrular karşısında susup da dilsiz şeytan olmak istemediğim için objektif olarak görüp anladıklarımı yazdım. İfadelerimdeki noksanlık ve yanlışlıklar bana aittir. Kem söz sahibinin olduğu gibi kötü mal da sahibinindir. İşinize yaramayan düşünceleri bana iade edebilirsiniz. O mukaddes toprakları ziyaret etmek, olumlu olumsuz görecekleriniz üzerinde düşünmek her Müslüman’ın dileği ve arzusu olmalıdır. Çünkü orada Beytullah vardır. İki Cihan Serveri vardır. Allah’ın davetine icabet edip, Beytullah’ı tavaf etmek, Arafat, Müzdelife ve Mina’ya çıkmak, Mükellef olan her Müslüman’a farz olan bir ibadettir. Gitme durumunda olanlara Allah yardım etsin. 
                     25. 03. 2016
                     Durmuş Göktekin

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek