Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Aile Saadeti..

Gönderen Konu: Aile Saadeti..  (Okunma sayısı 2720 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ZiKra

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 456
  • Ummaki, Küsmeyesin..!
Aile Saadeti..
« : Ağustos 22, 2009, 11:57:59 ÖS »
Evin erkeği ailesinin kendisine itaatli olmasını istiyorsa, muhakkak kazancının helal olmasına dikkatli olmalıdır. Karısının dini bilgilerinin noksanlarını gördüğünde, "bana ne" demeyecek, öğretecek ve tatbik ettirecek. Mesela namaz kılmasını bilmiyorsa, hem öğretecek hem de kılmasında yardımcı olacak.

İhmal ettiğinde manen mes'ul olur. İş böyle olunca Allahü Teala'nın nusreti görülmez, aralarında aranılan sevgi, bağlılık tahakkuk etmez. Resulü ekrem sallallahü aleyhi ve sellem kişinin, evinin geniş ve bineğe malik olmasının ve saliha (dini bilgi ve güzel ahlaklı) kadına malik olmasının seadet alameti olduğunu bildirmiştir.

Gene Resulü ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz diğer bir hadisi şeriflerinde:

"Ne zalim olunuz, ne mazlum, zaruret olduğunda mazlumluğu tercih ediniz." buyurmuştur. evlilik hayatında bu mühim bir düsturdur. Her evli ister erkek, ister kadın bu evlilik adabına riayet etmek zorundadır.

Kadın kocasını memnun etmek için her fedakarlığa katlandığı gibi, erkek de üzerine düşeni yapmalıdır.

Yani ailemi mes'ud edeceğim diye fuzuli borçlanmalara girmemelidir. Bu hem israf olur hem de borçlanmalar dolayısıyla ileride bir çok ruhi sıkıntılara sebep olur. Bilhassa lüks hayat hastalığı aile facialarına sebep olmaktadır.

Buna mukabil çok aileler tanırım ki mali imkanları olduğu halde namazlarını kılarlar, oruçlarını tutar, zekatlarını verirler, her türlü israf ve gösterişten kaçındıkları için Cenabı Hakk'ın rızası bunlar üzerindedir.

Yediklerinde, giydiklerinde orta hali tercih ederler. Hayır işlerinde önderdirler.

Allah'ın rızası yolunda oldukları için bunların bütün fertlerinde sevgi saygı görünür, hep güler yüzlüdürler. Komşularla, fakirlerle iyi geçinirler.

Evli olan erkek, evine her gün vaktinde gelmelidir. İş mazeret değildir. Ailesini evde bırakıp geceleri top oynayanlar varmış. Bu dahi mazeret değildir.

Ona mukabil kadın da, en güzel elbisesini (bilhassa kocasının beğendiğini) giyerek, geliş saatinde güler bir yüzle karşılamalı, hatırını sormalı, güzel okşayıcı haberler vererek yorgunluğu gidermeli. Çok mes'ud olduğunu hem fiilen hem de lisanen anlatmalı. Bilhassa yemek sofrasını güzel tertibi!, kurmalı. Hangi yemeklerden hoşlanıyorsa onu yapmağa özenmeli.

Sonra erkek ailesine karşı samimi, lütufkar, nazik ve merhametli olmalıdır. İşin dozunu kaçırıp da hop bebek cici bebek muamelesi yapmamalıdır. Kadın kocasına karşı ifa edeceği vazifeleri ifa etmelidir. İhmal ederse kocası buna fırsat vermemeli, haddini bildirmelidir.

Çok nazik, ince ruhlu, hassas bir kişi tanırım. Zaman geldi evlendi. İlk günden itibaren kendisi işe gider, karısı cici bebek misali yataktan kalkmaz, kocasının kahvaltısını hazırlamaz, beraber çaylarını içmezlerdi. Bu hali gören arkadaşları onu ikaz ettiklerinde, ben onun o noksanlığını zaman gelip, anlayacağına kaniim derdi. Kadın bu rahatlığı görünce hoyratlığı, duygusuzluğu arttı.

Akşam sofrasını da ihmal etmeye başladı. Bahsettiğimiz genç, yorgun argın işten gelince sofra hazırlama işini yüklenirdi. Zaman geldi karısının yanında bir uşak halinden daha aşağı dereceye düştü. Nezaket, merhamet ölçüsünde olursa mergubdur. Fakat ifrata kaçılırsa kötü neticeler alınır, iyilerin kötüleşmesine vesile olunmuş olur.

Allahü Teala ve Tekaddes hazretleri, kullarının kabiliyetlerini bildiği için sevdiği kullarına fazla servet vermez, verdiğinde onunla kalplerini meşgul ederler ve Allah'a bağlılık ve sevgilerinde gevşeme olur. Pek az kullarının kalplerini servet, dünya saadeti meşgul etmez. Ashabı Kiram'dan Hazreti Osman ve Abdurrahman İbni Avf gibi ve Abdulkadir Geylanî ve Ubeydullah hazretleri gibi.

Bazı evliler de ellerinden geldiği kadar karılarına her şeyi alırlar, mukabilinde sevgi ve minnettarlık beklerler. Halbuki karılarının sevgisi o alınan eşyalara kayar, yani alanı göremez hale gelirler, ihtirasları artar, teşekkür edecekleri halde daha fazlasını isterler, bunu da elde edemediklerinde üzüntüleri, hırçınlıkları artar. Dolayısıyla geçimsizlik başlar.

Erkek karısının, gerek kendi ailesine, gerek kocası tarafından olan akrabaları na karşı ziyaretlerini ihmal etmemesine dikkatli olmalıdır. Her iki tarafa da aynı samimiyet gösterilmelidir. Ziyaretler ne pek sık ne de seyrek olmalıdır. Karısının kendisinden habersiz kişilerle görüşmesine fırsat vermemelidir. Bilhassa fazla lüks yaşayışa ve lüks yemekler yenilen, israf bataklığına düşen kimselere ülfeti azaltmağa gayretli olmalıdır.

Hülasa kadın kocasından izinsiz bir yere gidemez. Bu şuuru iyice aşılamalıdır.

Erkek, eğer karısı kendisine alamayacağı şeyler teklif ediyorsa, açıkça:

-Bizim bütçemiz bu kadardır. Buna razı olmaz isen şimdiden ayrılabiliriz, diyebilmelidir.

Maalesef çok erkekleri mali vaziyetleri müsait olmadığı halde gururlarına yediremeyerek bu hakikati bir türlü söylemezler, ezilirler, büzülürler, lüzumlu lüzumsuz her şeyi almağa uğraşırlar, iki yakaları bir araya gelmez.

Erkek müsrif olmayan karısına karşı daima müteşekkir olmalıdır ve "karıcığım ne güzel ediyorsun, israfdan kaçındığın için Allahü Tealanın bereketi bizimle beraberdir", diyerek gönlünü almalıdır.

evlilik hayatında karı koca bağışlayıcı huyu, kendilerine düstur edinmelidirler. Beşer olmak itibariyle insan, her zaman bir olmaz. Neşesiz zamanı da vardır. Böyle bir anda öfke ile bir söz söylenilebilir. Bunu hüccet tutup da işi kinciliğe götürmemelidir.

Hoş görülü ve affedici olmak, hatta unutuvermek ne güzel huydur. Bu ahlakta olanlar hem kendileri rahat ederler hem de muhatablarına güzel bir ders vermiş olurlar.

Kötü huylar: Layıkıyla Allahü Tealayı bilememek ve O'na karşı sevgi ve bilginin noksanlığından ileri gelir.

Allahü Tealayı seven evliler, Rabblarının sevgi kasesinden içtikleri için birbirlerine karşı da sevgilidirler, merhametlidirler. Yemeklerini beraber yerler ve yatağa beraber girerler. Çok duygusuz kadınlar vardır ki hem kocalarını sevdiklerini iddia ederler, hem de bu hususu ihmal ederler, kocalarına karşı yapılması lazım geleni esirgediklerinden nankörlerden, zalimlerden olurlar (hastalıklar meşru mazeretler müstesna).

Bilhassa kulluk hususunda yardımcı olmalıdır. Bazı kimselerin uykusu ağır olur kolay kolay uyanamazlar. Tatlı bir lisanla uyararak namaza kaldırmalıdır. Seherlerde kalkıp ibadet edenler Allahü Tealanın mümtaz, seçilmiş kullarıdır.

Herhangi bir yuvada Cenab-ı Hakk'ın emirlerine uygun bir hayat yaşanıyorsa hiç şüphe edilmesin ki orada bulunanlar cennet hayatının zevkini dünyada tatmış olur. Sadırları inşirah halinde olup her şeyden zevk alırlar. Sevmekten, sevilmekten, yemekten, yedirmekten, giyimden, giydirmekten hülasa bütün kulluk vazifelerini ifadan.

Varlığı severler, yokluğu severler, kulların ayıplarıyla meşgul olmazlar, çünkü daimi olarak kendi ayıblarını düzeltmeğe uğraşırlar.

Allahü Tealanın emirleri tatbik edilmeyen yaşanmayan bedbahthanelerde ise dırdırlar, münakaşalar, bağırmalar, çağırmalar, karşılıklı hakaretler hiç eksik olmaz. Böyle bir hayatın ne zevki oldu? Bu kötü haller İslâm dışı ve terbiyesi olmayan gafiller arasında çok görülür.

Kuru kıskançlık kafi değil.

Kadın zeki olmalı. Kendisini sevdirmesini bilmeli. Bunun da yegane ilacı kocasına karşı itaatli, şefkatli ve hürmetli olmaktır. Sebepli sebepsiz, dik başlı, inatçı olmak, hep kendi nefsinin ardında koşmak iyi netice vermez.

Bilhassa bir kaç çocuk sahibi kadınlarda (nasıl olsa işi sağlama bağladım) kanaati hasıl oluyor. Kocalarına karşı nasıl olsa benim naz'ımla oynar, kendisine karşı lakaydiliğime razıdır görüşüne sahip oluyorlar.

Kocasının herşeyi hoş karşıladığı kanaatinde oluyorlar. Zaman zaman içden içe üzülen, karısına karşı sevgisi azalan adamın karşısına KADER bir kadın çıkarıyor. Kendisine karısından daha samimi, fedakar hareketlerde bulunuyor. Giyimi, kuşamı süsü püsü yerinde.

Evinden hayatından bezmiş bir halde gönlünü ona kaptırıyor. Kadının her hali onu adeta büyülüyor. Ona karşı sevgisi artıkça artıyor. Öyle bir sevgi zuhur ediyor ki söküp atmak imkansız. Deli divaneye dönüyor. Hülasa gönlünden evi, karısı, çocuğu hepsi siliniyor. Bu hali gören akraba ve ahbaplarının gayretleri boşa çıkıyor. Sonunda istenilmeyen ayrılık.

Bazen kocasına bağlı, her bakımdan seciyeli, fedakar, hüsnü ahlak sahibi kadınların pek ender olarak kocalarında da bu gibi haller oluyor. Sebebi: kadın erkek aynı yerde çalışmalarından. Fransız edibi Pierre Loti Türk kadını için der ki:

"Türk kadını; ince zekası, evinin temizliği, başörtüsünden ayağındaki terliğe varıncaya kadar, giyinmesindeki zevki selimi ile başka bir alemdir.

Kocası kendisinden o kadar mutlu ve mesrurdur ki, her akşam bir an evvel evine dönüp karısına kavuşmak için bir hayli sabırsızlık gösterir."

Sağlam bir itikada sahip, namazını dosdoğru, vaktinde kılan, orucunu tutan, azalarını haramdan koruyan, anasının, babasının, kocasının hizmetinde bulunan, akraba ve komşu ile geçimli olan kadın,

ne şerefli ve hürmetle şayan bir kuldur.

Bundan Allahü Teala ve Tekaddes hazretleri razıdır. Gideceği yer de Cennet Firdevs'dir. İnşallah.

Sâdık Dânâ

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek