Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Trying to access array offset on value of type null in /home/tsstfrm/public_html/Sources/Load.php on line 2074

Notice: Undefined index: googletagged in /home/tsstfrm/public_html/Sources/GoogleTagged-Integrate.php on line 35
Hayatımızla örnek olmalıyız ki....

Gönderen Konu: Hayatımızla örnek olmalıyız ki....  (Okunma sayısı 1619 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı durmuş göktekin

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 197
Hayatımızla örnek olmalıyız ki....
« : Haziran 23, 2016, 04:47:32 ÖS »
Hayatımızla örnek olmalıyız ki…

   Bugün yaşadıklarımız, yaptıklarımızın karşılığıdır. Dinden mi soğuduk? İnandığımız gibi yaşamadığımızdandır. Dinin emir ve yasaklarını yaşayan, örnek bir toplum değiliz. Genç nesiller örnek müslüman görmediğinden dinden uzaklaşıyor. Yani din toplumda temsil edilmiyor. Din, doğru olun diyor. Ben doğru değilim. Yalan söylemeyin diyor. Ben yalan söylüyorum. Hak ve hukuka dikkat edin diyor. Ben ona da dikkat etmiyorum. Hilesiz bir hayat yaşayın diyor. Onu da yapmıyorum. Birbirlerinizi sevin diyor. Ona hiç yanaşmıyorum. Durum böyle olunca kim kimden örnek alacak? İyilik dilden hale geçmeyen bir kavram haline gelmiş. Çıkarlar karşılığında yapılan iyilik bitince kopmalar ve dökülmeler başlıyor. Velhasıl halimizi düzeltmeye hiçbir şey yetmiyor. Cehalet ve anlayış sapması bizi iyice zor duruma sokmuş. 70-80 yaşına gelmiş bir hacı, iki kişi ile cemaat olunmaz diyor ve namazı ferdi kılıyor. Hatta imam olmadığı vakitlerde bile camide herkes namazı tek başına kılıyor diyor. Dinin, izin verdiği konuları istismarda sınır tanımıyor, doğru ile yanlışı birbirine karıştırıyoruz. Neymiş efendim? Allah, verdiği nimetleri kulu üzerinde görmeyi istermiş! Hacıya orta halli bir otomobil yetecekken, koşup mersedes veya jeep alıyor. Bunu benim üzerimde gören Allah sevinir, hoşuna gider, yani razı olur düşüncesini taşıyor. Fakire vereceğiyle kendine saltanat kurmayı ilahi emir kabul ediyor. Bu durumda; hacıya fakirin iyi bakması mümkün mü? Kulunun üzerinde derken o sadece kendini kul kabul edip, bütün nimetleri kendisi kullanacağını düşünüyor. Hâlbuki zengin de, fakir de, ağa da, paşa da herkes kul. Allah herkesin fıtratına adalet duygusu koymuş. O duygu istismar edilmemeli. Helal daire geniştir deyip, diz boyu israfla yiyip-içmeler, alıp kullanmalar olmamalı! Bunlar doğru şeyler olmasa gerek? Yok, efendim, İslam dininde dört kadınla nikâhlanma varmış! Bu da istismar edilen bir başka konu. Ey bugünün müslümanı! Sen önce kendine adaletli davranabiliyor musun da birden fazlasına sahip olmak istiyorsun? Dört tanenin şartları önce bilgin dâhilinde mi? Sonra bu şartlar hayatının hangi noktasında görünüyor? Neymiş! Bey efendinin nefsi öyle istiyormuş. Bu tür anlayışlarla düzenli bir hayat yaşanmaz. Düşünmeden yaşanan hayatın sonu hüsran olur.

Nasıl ki bayrak, bir toplumun devletini temsil eder. O toplumun dinini de mensupları temsil eder. İslam dininin temsilcileri de müslümanlardır. Müslüman dinini temsil ederse, din hayatın hayatı olur! O zaman sızılarımız ve gözyaşlarımız dinebilir. Temsil edilmeyen hiçbir şey payidar, kalıcı olamaz. Aklımız şikâyete mani iken, nefsimiz bizi şikâyete itiyor. Hâlbuki şikâyet etmeye hiç hakkımız yok. Çünkü sonsuz nimetlerle donatılmışız ve dünya bize sevdirilmiş.

Sözün muteber, itibarlı, geçerli, değerli, emniyet ve güvenli olması için söylenenin temsil edilmesi, yaşanması şarttır. Temsil sözün desteğidir, bağıdır, çivisidir. Aksi halde sözde kalan her şey dağılmaya, yok olmaya, uçup gitmeye mahkûmdur. Toplumların ve devletlerin varlığı inanç temelleri üzerinde yükselir. İnancı yozlaşan toplum, dağılmaya, yıkılmaya, dünya sahnesinden silinmeye mahkûmdur. Ahlak ve adalet sistemi bozulan bir toplumun yaşama şansı yoktur. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Nice imparatorluklar bu yüzden dünya sahnesinden, tarih sayfalarından silinip gitmişlerdir. 

Dikkat edin! Aile ve akrabalar arasında ölümüne küsenler var. Çocuklar bakıyor; anne-babaya, küsmüş. Kardeşler birbirine düşman olmuş. Komşu-komşunun külüne muhtaçken, tozuna küsmüş. Öyle bir küslük ki birbirlerinin ölüsüne de, dirisine de gidip-gelmiyorlar. Bu haller insanların akrabalık ve komşuluk kavramlarını unutturuyor. Kardeşine, amcasına, dayısına, teyzesine, halasına yabancılaşan nesil kendinden kaçmaya başlamış. Komşu komşunun mirasçısı olacakken, düşmanı olmuş. Düşmanla bile sulh içinde yaşamak varken, milletin kendisiyle kıyasıya düşmanlaşması akıl almaz bir şey. 

Atalarımız; üzüm üzüme baka, baka kararır demiş. Bizim bağın üzümleri kime bakarak kararıyor, bilmiyorum? İnsan iyinin de kötünün de tesirinde kalır. Onun için toplumda iyinin varlığı önemlidir. İnsanlığın mücadelesi, hayatın her alanında iyiliği sürekli tutabilmektir. İyilik istenen bir kavramdır. Kötülük istenmeden gelen bir kavramdır. Her ikisinin de taraftarları vardır. Fakat insan, iyiliği yaşatmak zorundadır. İyilik gül, kötülük dikendir. Önemli olan dikenlerden zarar görmeden gülü toplamaktır. Gülde diken yok, dikenler arasında gül var. Dikenin batmasından korunan, güle ve bülbüle ulaşır. Gül ve bülbül hükmünde olan neslimize yeter ki hayatımızla örnek olalım! Doğrular yaşanarak örnek gösterilmezse elbette kötüler örnek alınır ve onların peşinden gidilir. Neslimizin çoğu iyiyi, doğruyu, güzeli örnek olarak görmediği için maalesef kötüyü örnek alıyor, boş ve malayani yollarda hayatını tüketiyor. Üretmeden tüketen bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Eğitim ve öğretimimiz revize edilmeden, hayatımızla örnek gösterilmeden düzelemeyiz.
                        22. 06. 2016
                         Durmuş Göktekin   

 

Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek